Her performansın sorumluluğu omuzlarımda
Ünlü orkestra şefi Kevin Griffiths, gişe rekoru kıran filmlerin soundtrack’lerini İzmir Devlet Senfoni Orkestrası ile birlikte müzikseverlerle buluşturdu. Bu etkileyici konserin perde arkasını konuşmak için genç şef Griffiths ile bir araya geldik.
HELİN KAYA
Orkestra şefliğine giden hikayeniz nasıl başladı? Aileden gelen bir merak anladığım kadarıyla…
Başlangıçta kemancıydım ve orkestra şefliği hakkında babam ve büyükbabam sayesinde çok bilgi sahibi oldum. Ben ailedeki üçüncü kuşak orkestra şefiyim. Bana bunun zor bir yolculuk olduğu söylendi ama yine de arkadaşlarımla ilk orkestramı kurdum ve Japonya'ya altı konserlik bir tur düzenledim. Çok da başarılı oldu. Bundan sonra yapmak istediğim şeyin bu olduğunu anladım ve bu zanaatın sanatını incelemek için Londra'daki Kraliyet Müzik Akademisi'ne girdim.
Orkestra yönetmenin büyük bir sorumluluk olsa gerek…
Her performansın kalitesinin sorumluluğu omuzlarımda. Bu nedenle, müzikal niyetlerin orkestraya nasıl iletileceği konusunda kapsamlı bir hazırlık ve anlayış hayati önem taşıyor. Bir şef olarak mesleğin, net bir misyon beyanına sahip olmak ve orkestrayı topluma entegre etmek gibi daha pek çok yönü var. Orkestra şefi de yaratılan markanın bir parçası haline gelir.
Türkiye ile aileniz sebebiyle güçlü bir bağınız var. Türk müzikleri hakkında düşünceleriniz neler?
Kendisi de müzisyen ve uzun yıllar boyunca Zürih'teki opera orkestrasının solo-viyolası olan annem Akhisarlı. Bu yüzden Türkiye'de kendimi çok rahat hissediyorum. Adnan Saygun, Ulvi Cemal-Erkin ve daha birçok Türk bestecinin harika eserlerini yönettim. Başkalarını da bu çalışmaları yapmaya teşvik etmenin önemli olduğuna inanıyorum. Yazın tatil için Türkiye'ye geldiğimde geleneksel Türk müziğini, hatta Türkçe pop müziğini dinlemekten de keyif alıyorum.
İzmir Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde büyüleyici bir konserle çıktınız karşımıza. Bu konserin önemi nedir sizin için?
Bu konserin de organizatörü olan İzmir'in merkezindeki Hyatt Regency Otel'in sıra dışı ve muhteşem konumu, bunu çok özel bir etkinlik haline getirdi. Sahnede çok çeşitli film müziklerini seslendirdik. Bu, izleyicilere sinema endüstrisinde ne kadar büyük bestecilerin bulunduğunu ve bunun sadece sinema filmine eşlik eden bir film müziği olarak değil, aynı zamanda konser salonu için de uygun olduğunu gösterme fırsatıydı bir anlamda. Bu tür programların, bir senfoni orkestrasının tüm gücünü ve renklerini deneyimleyebilen, çok farklı ve aynı zamanda daha genç izleyicilerin ilgisini çektiğini bir kez daha kanıtlandı. Belki gelecekte Mahler senfonisini seslendirmemizi dinlemeye gelirler.
Konserde Star Wars, Karayip Korsanları, Harry Potter, Forrest Gump, La la Land gibi filmlerin müziklerine yer verildi. Peki, tüm bu performansın arkasında nasıl bir çalışma süreci var?
Bu programın karmaşıklığı, müziklerdeki zıtlıklar ve karakteristik farklılıklarda yatıyor. Toplam on üç tane eser! Bu, yüksek miktarda konsantrasyon ve enerji gerektirir! Yalnızca John Williams'a bakıldığında müzisyenlerin müzikal ve teknik açıdan zorluğunun ne kadar yüksek olduğunu görmek mümkün.
Konserin temasına nasıl karar verdiniz? Film müziklerini özellikle seçmenizin belli bir sebebi var mı?
Film müziği konseri fikrine orkestra yönetimi tarafından karar verildi. Bu tür bir repertuar konusunda zaten çok deneyimim olduğu için orkestrayı yönetmek için benimle iletişime geçtiler. Hollywood'daki Disney Stüdyoları tarafından Star Wars veya James Bond gibi filmlerin müziklerini yönetmek ve orkestranın sesini "canlı" senkronize etmek üzere akredite oldum.
İlerleyen günlerde sizi ülkemizde farklı projelerle görebilecek miyiz?
Bu Kasım ayında Bilkent Orkestrası’nı yönetmek için Ankara'ya geleceğim ve şimdiden gelecek sezon için İzmir'de konserler planlıyoruz. Detaylar için İzmir Devlet Senfoni Orkestrası web sitesini takip edebilirsiniz.