Hayatın şefliğini yapmayı da bilmek gerek
Dünyaca tanınan, önemli orkestraları yönetmiş, Cumhuriyetin yetiştirdiği en önemli orkestra şeflerinden Rengim Gökmen’in hayatı, gazeteci Zeynep Bilgehan’ın kaleminden bir kitaba dönüştürüldü: “Bir Müzik Düşünürü Rengim Gökmen”. Eserin öyküsünü Bilgehan’dan dinlerken, efsanevi şef ile müzik yolculuğuna çıktık.
ASLI BARIŞ
Rengim Gökmen:
“Müzisyenler işlerine profesyonel bir kafa, amatör bir yürekle sarılmalı”
Sizi müzik kariyerine yönlendiren en büyük etken neydi?
Sanırım sanatçı bir ailenin çocuğu olmamın etkisi büyük müzikle erken yaşlarda bağ kurmamda. Nitelikli müzikle çok küçük yaşlarda tanışmış olmak, müziği yalnız bir eğlence olarak değil ciddi bir uğraş alanı olarak da tanımak çocuk yaşlarımda bazen sıkıcı gelse de genellikle çok farklı bir boyut katmıştır hayatıma. Müziği daha ileri boyutta bir meslek olarak kabul etmem ise 16-17 yaşlarından sonra başlamıştır. Zaten müziğin ne kadar zor ve derin bir alan olduğunu, bir şeyler başarabilmek için ne denli çok çalışmak gerektiğini anladığınız zaman iş işten geçmiş oluyor, artık geriye dönemiyorsunuz.
Bir orkestra şefinin sahip olması gereken en önemli özellik nedir?
Tek bir özelliği öne çıkarmak çok zor. Zaten orkestra şefliği mesleğini zor kılan çok sayıda farklı alanda üst düzeyde beceri elde etme zorluğudur. Ancak kendimizi zorlayarak tek bir beceri öne çıkarmak istersek “insanları yönetme yeteneği” demek bir çok meslektaşım tarafından da kabul edilecek bir önerme olacaktır.
Kitap aynı zamanda genç yetenekler için bir kılavuz niteliğinde. Başarı için reçeteler veriyor, “Mesleği çok iyi yaparsanız sizi kimse yıkamaz” diyorsunuz. Uluslararası arenada Türk orkestra şefleri nasıl algılanıyor?
Bu bir çok insan tarafından bilinmesine ve her meslek için geçerli olmasına karşın çoğu zaman gözardı edilen bir husus. Ancak orkestra karşısında tek başına yargılarda bulunarak onlarca nitelikli müzisyeni kendisine inandırmak ancak mesleğini çok iyi yapanlar için mümkün oluyor. Uluslararası alanda bu inandırıcılığı sağlamak ise orkestra şefleri için bir kat daha zor. Enstrümanını yanında taşıyarak her an kendisini kanıtlamaya hazır olabilen seslendiricilerin yanında orkestra şefi kendisine bir orkestra teslim edilmesini beklemek zorunda. özellikle iyi bir orkestranın önüne çıkabilmek için çok büyük mücadeleler vermesi gerekir. Kırklı-ellili yıllarda Türkler de orkestra şefi yetişmesinin mümkün olmadığı gibi söylemler çok sık duyulurmuş. Bugün ise uluslararası alanda Türk orkestra şeflerinin büyük başarılara imza atacak yetenekte olduğunu görüyoruz. Genç nesillerde yeni yetişen şeflerimizin bunu ileri boyutta önümüzdeki yıllarda sağlayacaklarına yürekten inanıyorum.
Kitapta kariyer yolculuğunuza dair pek çok mihenk taşı var. İtalya’da dünyanın en genç orkestra şefi seçilmenizden, İspanya’daki başarılarınıza uzanan pek çok başarı… Ancak o dönemde, üstelik ülkemiz çalkantılı bir dönemden geçerken rota hep Türkiye olmuş. Bunun kaynağı nedir?
Çok dürüstçe cevap vermek gerekirse iki yönü var bu sorunuzun cevabının.
İlki bazı kişiliklerin doğduğu topraklardan kopabilmesi daha doğrusu uzun süre yurtdışında yaşayabilmesi çok kolay olmuyor. Ben böyle birisiyim herhalde. İkincisi ise ülkemin bana verdikleri ve daha sonra sunduğu olanaklar daha cazip geldi o yıllarda. Bu kararımdan da hiçbir zaman pişmanlık duymadım. Büyük ölçüde ülkemde yaşamış olmak bana her zaman mutluluk ve gurur verdi.
Türkiye’de her bölgede sanatın yayılması için çok önemli hamleleriniz olmuş.Günümüzde klasik müzik ve orkestra şefliği sizce nasıl bir noktada?
Bardağın hem boş hem dolu yanlarına bakmak mümkün. Son 50 yılda orkestralarımızın , sanat kurumlarımızın, solistlerimizin ve orkestra şeflerimizin hem nicel hemde nitel olarak olağanüstü bir gelişme gösterdiğini söylemeliyiz. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası bundan tam 50 yıl önce kurulmuştu. Bugün provadan çıktığım zaman düşündüm İzmir’de bugün üç veya dört orkestra konser programlarına devam ediyor. Üstelik çok yüksek bir seviye göstererek. Bu kıvanç verici bir gelişme. Öte yandan çok nitelikli olmayan bir sanat anlayışı da zaman zaman toplumda karşılık buluyor maalesef. Gerçek sanat eserinin estetik ve tasarım ayrıntıları ile üstün bir düzey sunmasını, anlatım bakımından çok gelişmiş olmasını beklemek aşırı bir beklenti olmasa gerek. Ünlü sanat tarihçisi Sezer Tansuğ’un bir kitabında okumuştum sanıyorum şu cümleyi:“Sanatı toplumsallaştırmak yerine toplumu sanatsallaştırmalıyız” gibi bir cümleydi. Sık sık anımsarım bunu.
Yolunuzda yürümek isteyen genç müzisyenlere mesajınız var mı?
Müzik yalnızca profesyonel bir bakış açısıyla yapılamayacak kadar kapsamlı ve yorucu bir iş alanıdır . Gençlere tavsiyem şu olabilirdi; öncelikle hangi alana, hangi sanata, hangi müzik türüne, hangi çalgıya ilgileri varsa onu erken yaşlarda keşfetmeye çalışıp tutkulu oldukları iş alanında yürümeliler. Çünkü diğer mesleklerden farklı olarak ne kadar zorlarsanız zorlayın sevmeden, tutkuyla bağlanmadan yapılabilecek bir meslek değil müzik… Ve özellikle de orkestra şefliği. Herkesin kolay ve eğlenceli gördüğü müzik bir ömür boyu eğitim alacağınız bir alan.
Öte yandan yalnız “seviyorum” dürtüsüyle amatör bir kafayla da yürütmek mümkün değil bu mesleği. Kısacası her zaman profesyonel bir kafa, amatör bir yürekle sarılmalı müzisyenler işlerine. Bunun tersi ise en kötü olanı. Yani amatör bir beyin, profesyonel bir yürek!
Zeynep Bilgehan:
“Bir müzik hikayesi yazmayı beklerken ortaya bir Cumhuriyet dönem hikayesi çıktı”
Rengin Gökmen’in hayatı ve kariyerini anlatma fikri nasıl doğdu?
Ankara’da geçen çocukluk ve gençlik yıllarımın en unutulmaz etkinliklerinden birisi, her cuma akşamı ailemle birlikte gittiğimiz Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) konserleriydi. Bu isimlerden biri de kuşkusuz orkestra şefi olarak Rengim Gökmen’di… Yıllar sonra gazeteci kimliğimle Rengim Gökmen’le yeniden bir araya gelmem, onun 2022 yılında Sevda-Cenap And Müzik Vakfı ‘nın Onur Ödülü Altın Madalyası’nı alması vesilesiyle oldu.
Kendisiyle, hayat hikayesi ve müzikle ilgili düşüncelerini dinlemek üzere bir söyleşi yaptım. Birkaç ay sonra Rengim Gökmen’den bir telefon alıp kendisi için hazırlanacak kitabı yazmak hakkındaki fikrimi sorduğunda çok mutlu oldum.
Nehir söyleşi olarak başlayan proje, bambaşka bir yöne evrilmiş. Süreci anlatır mısınız?
Rengim Gökmen, kişisel tarihi Cumhuriyet’in kültür sanat ve müzik alanındaki çağdaşlaşma tarihiyle iç içe geçmiş birisi. Yıkılmış bir imparatorluğun küllerinden doğan genç Cumhuriyet’in ilk kuşak sanatçılarının yeni kurulmuş. Konservatuvarda tanışmasıyla başlayan hikâye, Gökmen’in öğrencilik yıllarında Ahmet Ahmed Adnan Saygun ve İlhan Baran tanıklıklarıyla devam ediyor. Kendi de müzik tarihimizde yerini alırken, bugün ‘efsane’ olmuş isimlerin çoğuyla yolu kesişmiş. Sohbetlerimizde orkestraların nasıl çalıştığından müziğin tarihi, felsefesi ve tekniklerine, güncel tartışmalardan popüler kültür konularına çok geniş bir yelpazede yolculuk yaptık. Okuru yormadan, bir ‘roman’ akışında, mümkün olduğunca kronolojik ilerlerlerken, yeri geldikçe tüm bu alanlarla ilgili Rengim Gökmen’in engin bilgi ve düşüncelerine de yer verdik.
Kitabı yazarken sizi en çok şaşırtan veya ilham veren hikâye ne oldu?
Çok sıcak bir insan olduğu için kendisini değil ama hikayesini bir buzdağına benzetecek gibi olursam; buzdağının görünen kısmı ne kadar heybetli ve etkileyiciyse, altındaki dağı keşfetmesi de o kadar ilham vericiydi. Bir müzik hikayesi dinlemeyi ve yazmayı beklerken ortaya hem bir Cumhuriyet dönem hikayesi çıktı; hem de Rengim Gökmen ile hayat, sanat ve müziğin aklınıza gelebilecek her boyutunu irdeledik; klasik Batı müziği nedir ve nasıl dinlenir, opera nasıl ortaya çıkmış, neden var, dinlerken neler düşünmeliyiz, sanat sanat için midir, toplum için midir gibi…
Kitabın müzikseverlere, genç sanatçılara ve okuyucuya sunduğu en büyük mesaj ne?
Rengim Gökmen, Konservatuvar’a girdiğinde okulda henüz orkestra şefliği bölümü yok. Türkiye’deki orkestrası şefi sayısı da bir eline parmaklarını geçmiyor. Kafasına koyduğu şeyi yapmak için hep çalışıyor; ‘Yok, olmaz’ cevabını kabul etmiyor. Gençlik anekdotları ne kadar mücadeleci olduğunu anlatıyor.
Sizce bu mücadeleci ruhunda kimi örnek alıyor?
Rengim Gökmen, hayatın zor anlarıyla mücadele için daima Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek alıyor. Halledilememiş işlerle ilgili öğrencilere şöyle tavsiyede bulunuyor: “Gittin, bulamadın. Aradın, açmadı. İstedin, vermediler. Bunların hiçbirisi yapmadığınız işin mazereti olamaz. Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal Atatürk de mesela ‘Cepheye telgraf yolladım ama cevap gelmedi’ demiş midir? Böyle deseydi yaptıklarını yapabilir miydi? Burada sadece orkestra şefliğini öğrenmiyorsunuz; hayatın şefliğini yapmayı da bilmeniz gerek.”
Değerli ekonomim.com okurları,
ekonomim.com ekibi olarak Türkiye'de ve dünyada yaşanan, haber değeri taşıyan gelişmeleri sizlere en hızlı, tarafsız ve kapsamlı şekilde sunmak için çalışıyoruz. Bu süreçte sunduğumuz haberlerle ilgili eleştiri, görüş ve yorumlarınız bizim için çok değerli. Ancak, karşılıklı saygı ve hukuka uygunluk çerçevesinde, daha sağlıklı bir tartışma ortamı oluşturmak adına yorum platformumuzda uyguladığımız bazı kurallarımız bulunmaktadır.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (diğer okurlara yönelik olanlar da dahil) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık içermesi durumunda, yorum editörlerimiz bu yorumları onaylamayacak ve silecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar arasında aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemleri de yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur, bu nedenle bu tür yorumlar da ekonomim.com sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu kanıtlanamayan iddia, itham ve karalama içeren, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmaz ve silinir. Aynı şekilde, bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmaz ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Diğer web sitelerinden alınan bağlantılar ekonomim.com yorum alanında paylaşılamaz.
ekonomim.com yorum alanında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan kullanıcıya aittir, ekonomim.com bu sorumluluğu üstlenmez.
ekonomim.com'de yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yer alan Kullanım Koşulları'nı ve Gizlilik Sözleşmesi'ni okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Kurallarımıza uygun şekilde saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun yorumlarınız için teşekkür ederiz.