Hayatın beş kuralı…

Hayatı kontrol etme fikri, yalnızca bir illüzyondur. Hayatı kontrol etmek, adeta avuçlarımızda su tutmaya çalışmak gibidir. Ne kadar sıkı tutmaya çalışırsanız çalışın, o avuçlarınızdan bir o kadar hızlı kayıp gider.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Hayatın beş kuralı…

TUNÇ DİPTAŞ

 

Hayata dair şikayetleri bitmek bilmeyenlere...

Kendini her koşulda mağdur hissedenlere…

Arkadaş ortamında ya da iş hayatında adaletsizlikten yakınanlara...

Bulunduğu şartlardan memnun olmayıp hep daha fazlasını, hatta imkânsızı arzulayanlara...

Planlar yapıp gerçekleşmeyince hayal kırıklığına kapılanlara...

Profesyonel ya da özel yaşamında, çok yakın zannettiği kişilerden ihanetler görenlere...

Verebileceğim ilk tavsiye, David Richo’nun "Hayatın 5 Kuralı" kitabını okumaları olur. Çünkü bu kitap hayatın kurallarını kabul etmenin, bizi nasıl özgürleştirebileceğini en yalın haliyle anlatır.

David Richo, kitabında hayatımızda ne kadar çaba göstersek de değiştiremeyeceğimiz beş temel gerçeği şu şekilde tanımlar:

 

1) Hayatta her şey değişir ve sona erer.

2) Her şey planlandığı gibi gitmez.

3) Hayat her zaman adil değildir.

4) Acı çekmek yaşamın doğal bir parçasıdır.

5) İnsanlar her zaman sevgi dolu ve sadık değildir.

 

Bu beş kuralı benimseyerek yaşadığımızda, üzüntü ve hayal kırıklıklarının önemini yitirdiğini ve daha huzurlu bir yaşamın mümkün hale geldiğini görürüz.

Genelde insanlar, çevrelerindeki her şeyi ve herkesi kontrol etme eğilimindedir. Kayıplardan kaçınmanın, acılardan kurtulmanın tek yolunun kontrolü ellerinde tutmak olduğuna inanırlar.

Bu nedenle, çevrelerindeki insanların kendi istedikleri gibi davranmasını beklerler. Kendi beklentilerini karşılamayanları değiştirmeye çalışır, planlar yaparak hayatlarını kontrol altına almaya çabalarlar. İş hayatında arzuladıkları terfiyi alamadıklarında üzüntüye kapılırlar. Yöneticileri ya da çalışma arkadaşları onların beklentilerine uygun davranmadığında hayal kırıklığı yaşarlar. Başkalarının hatalarını kabullenmekte zorlanır, tahammülsüzlük gösterirler. Hayatı kontrol edemediklerini hissettiklerinde kaygı, stres ve huzursuzluk hissederler.

Oysa hayatı kontrol etme fikri, yalnızca bir illüzyondur. Hayatı kontrol etmek, avuçlarınızda su tutmaya çalışmak gibidir. Ne kadar sıkı tutmaya çalışırsanız çalışın, o kadar hızlı kayıp gider.

Gerçekte, kontrol edebileceğimiz tek şey kendi duygularımız ve düşüncelerimizdir. Duygularımızı ve düşüncelerimizi bizi daha güçlü olmaya yönlendirmek için doğru soruları sormak gerekir:

 

  • Biz bu dünyaya yalnızca istediklerimiz gerçekleşsin diye mi geldik, yoksa amacı olan, anlamlı ve huzurlu bir yaşam kurmak için mi?

 

  • Her şeyin tam planladığımız gibi gittiği, monoton bir dünya mı istiyoruz, yoksa sürprizlerin ve yeni maceraların bizi geliştirdiği bir yaşam mı?

 

  • Adil bir hayat mı hayal ediyoruz, yoksa adaletsizliklerin doğurduğu zorlukları aşarak daha güçlü bir kişilik oluşturmak mı istiyoruz?

 

  • Hayatı acılardan ve sıkıntılardan uzak durarak mı yaşayacağız, yoksa bu deneyimlerden öğretiler çıkarıp kendimizi geliştirecek miyiz?

 

  • Herkes tarafından her zaman sevilmeyi mi tercih edeceğiz, yoksa insanlara koşulsuz sevgi vererek büyüdüğümüz ve geliştiğimiz özgün dünyamızı mı oluşturacağız?

 

Hayatın kurallarını kabul etmek, bizi içsel huzura götüren en önemli adımdır. Eski tip yöneticiler, her şeyi kontrol etmeye çalışarak hem kendilerini hem de çevrelerindekileri tüketirler. Oysa gerçek liderler, hayatın doğal akışını benimseyerek ve bu akışla uyum içinde hareket ederek hem daha huzurlu bir yaşam sürerler hem de çevrelerine ilham verirler.

Hayatın dışsal koşullarını yönetmeye çalışmak, anlamsız bir mücadeleye dönüşürken, iç dünyamıza yönelmek, duygularımıza ve düşüncelerimize doğru sorular sorarak yön vermek bizi huzura ve özgürlüğe ulaştırır.

Kontrol etmeye çalışmak yerine, hayatın akışını keşfettiğiniz ve bu akışa uyum sağladığınız bir hafta geçirmeniz dileğiyle...

 

 

 

HAFTA