Hayallere inanarak zafere ulaşmak

Atatürk’ü büyük bir lider yapan en belirgin özelliklerinden biri, hiç kuşkusuz en karanlık anlarda bile ışığı görebilmesi ve bu ışığı milletine de gösterebilmesiydi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Hayallere inanarak zafere ulaşmak

TUNÇ DİPTAŞ

 

Sakarya Meydan Muharebesi, Türk milletinin kaderini değiştiren, Kurtuluş Savaşı’nın en kritik dönemeçlerinden biriydi. Yunan ordusu Ankara’ya doğru kararlı adımlarla ilerlerken, Türk ordusu geri çekilmek zorunda bırakılmıştı. Moral düşüktü, umutlar tükenmişti. Geleceğe dair pek kimsenin inancı kalmamıştı.

 

Bu zor şartlarda, ordu komutanları bir harekât planı hazırlayıp Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’e sundu. Plana göre, ordu belirli bir hattı savunacak, başarı sağlanamazsa geri çekilip yeni bir savunma hattı oluşturulacaktı. Bu, dönemin askeri anlayışına tamamen uygundu: “Hattın müdafaası esastır” öğretisi, yıllardır askeri okullarda anlatılan bir kuraldı.

 

Ancak Atatürk, tam bu noktada herkesi şaşırtan, hatta düşmanın bile beklemediği cesur bir karar aldı: “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır.” Bu sözleriyle savaşın gidişatını değiştirdi. Her bir asker, tüm gücünü son damlasına kadar kullanarak yerini korudu; çünkü savunulan artık yalnızca bir hat değil, vatanın her karışıydı. Bu cesur yaklaşım, Kurtuluş Savaşı’nın zafer tohumlarını eken karar oldu.

 

Atatürk’ü büyük bir lider yapan en belirgin özelliklerinden biri, en karanlık anlarda bile ışığı görebilmesi ve bu ışığı milletine de gösterebilmesiydi. Bu özelliği sayesinde, kimsenin aklına gelmeyen stratejiler geliştirdi ve cesur adımlar attı.

 

O, her şey bitti denilen yerde Cumhuriyet hayalini kuran, iflah olmaz bir iyimserdi. Bu iyimserliği sadece bir temenni değildi; her hücresinde bu hayalin gerçekleşeceğine inancı vardı. Nitekim, 1907’de sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy’a yazdığı bir mektupta, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sürecinde olduğunu ve bağımsız bir devlet kurulmasının kaçınılmaz olduğunu belirtmişti. Daha o yıllarda bile Cumhuriyet fikrine sahipti.

 

Son yıllarda çokça konuşulan ‘manifestation’ yani ‘tezahür’ kavramı, aslında Atatürk'ün hayatına bakıldığında net bir şekilde görülüyor. En basit ifadesiyle, ‘manifestation’ hayallerin gerçek olacağına sarsılmaz bir şekilde inanmaktır. Bu kavram, 2006 yılında Rhonda Byrne’ın yazdığı The Secret adlı kitapla geniş kitlelere ulaştı. Özünde, hayallerinize odaklanıp gerçekten istediğinizde, onların gerçekleşeceğini anlatır.

Manifestasyonun nasıl etkili bir şekilde uygulanabileceğini gösteren beş temel ilke:

  1. Kendi sınırlarınızın farkına varın ama onlara boyun eğmeyin:Başarıya giden ilk adım, sizi sınırlayan içsel düşüncelerin farkına varmakla başlar. Ancak bu sınırlamaların esiri olmamak, gerçek değişimin kapısını açar.
  2. Ne istediğinizi net bir şekilde belirleyin:Hedeflerinizi açık ve net bir şekilde belirlemek, enerjinizi doğru yere odaklamanızı sağlar.
  3. Sonucu hayal edin, hatta onu yaşamaya başlayın:Zihinde canlandırma, başarıya giden en güçlü araçlardan biridir. Hayalini kurduğunuz şeyi adeta yaşıyormuş gibi hissetmek gerekir.
  4. Duygularınızı işin içine katın:Zihinsel süreçler önemlidir, ama duygular olmadan eksik kalır. Kalp ve beyin bir araya geldiğinde, Atatürk’te olduğu gibi sadece stratejik değil, inanç dolu bir yürüyüş başlar.
  5. Eyleme geçin:Hiçbir başarı sadece düşünceyle gerçekleşmez. Zihinsel ve duygusal hazırlıklar, somut adımlarla desteklenmediği sürece eksik kalır.

Goethe’nin, “İnsanı yücelten inancıdır” fikri, bize inancın insan hayatındaki gücünü hatırlatır. Picasso ise bir adım daha ileri giderek, “Hayal ettiğiniz her şey gerçektir” der. Bu iki söz birlikte düşünüldüğünde, başarıya ulaşmanın formülü netleşir: Hayalleriniz ve inançlarınız bir araya geldiğinde, sınırlar kalkar ve gerçeğe ulaşmak mümkün hale gelir.

 

Zor zamanlar gelip çattığında, etrafınızdaki insanlar size sırt çevirdiğinde ve her şey karanlık göründüğünde, hayallerinizden ve kendinize olan inancınızdan asla vazgeçmeyin. Size "onu yapamazsın, bunu başaramazsın" diyenlere inat, hedefinize ulaşmış gibi düşünün ve o kararlılıkla harekete geçin. Bu inanç ve adanmışlık sizi hedefinize götürecektir.

 

Böyle bir lidere sahip olan millete de bu yakışır.

 

 

 

 

 

HAFTA