Güvenli ve adil alanlar daralıyor: Daha iyi bir dünya hala mümkün

Gezegenimizde ‘güvenli alanlar’ giderek daralıyor. Ancak dünya sistemindeki değişimin yol açtığı zararlardan korunmak ve tüm insanların yoksulluktan kurtulması hala mümkün. Çözüm, ekonomik sistem ve teknolojilerin önemli ölçüde dönüştürülmesi, kritik kaynakların daha adil bir şekilde kullanılması, yönetilmesi ve paylaşılmasında yatıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Güvenli ve adil alanlar daralıyor: Daha iyi bir dünya hala mümkün

DİDEM ERYAR ÜNLÜ

Gezegenimiz ve insanların sağlığı risk altında. Dünya üzerindeki yaşamı destekleyen doğal sistemlerin bozulması, enerji, gıda ve su güvencesizliğini artırıyor; hastalık, felaket, yerinden edilme ve çatışma risklerini büyütüyor.

The Lancet Planetary Health dergisinde yayımlanan yeni bir rapor, gezegenin gelecekte herkese temel bir yaşam standardı sağlayabilmesinin ancak ekonomik sistem ve teknolojilerin önemli ölçüde dönüştürülmesi ve kritik kaynakların daha adil bir şekilde kullanılması, yönetilmesi ve paylaşılmasıyla mümkün olabileceğini gösteriyor.

Yani tüm insanların yoksulluktan kurtulması ve dünya sistemindeki değişimin yol açtığı zararlardan korunmak hala mümkün.

Herkesin ihtiyaçlarını karşılamanın ve toplumların, işletmelerin ve ekonomilerin gezegenin dengesini bozmadan gelişmesini sağlamanın tek yolu, ekonomik ve teknolojik dönüşümün yanı sıra tatlı su ve besin maddeleri gibi kritik dünya sistemi kaynaklarına erişim ve kullanımdaki eşitsizlikleri azaltmak olarak tanımlanıyor. Bu noktada, kentler ve şirketlerin dünya sistemlerinin ‘koruyucusu’ olabileceğine dikkat çekiliyor.

Dr. Joyeeta Gupta, Dr. Xuemei Bai ve Dr. Diana Liverman tarafından hazırlanan rapor, geçen yıl Natura dergisinde yayımlanan, insanların ve gezegenin gelişebileceği yaşamsal sınırların çoğunun aşıldığını ortaya koyan Güvenli ve Adil Yeryüzü Sistemi Sınırları'nın üzerine inşa edildi. 

Güvenli ve Adil Yeryüzü Sistemi Sınırları, sürdürülebilir ve dirençli bir gezegen için güvenli ve adil bir koridoru tanımlıyor.

Yeni rapor; insanlara ve doğaya verilen zararın en aza indirilebileceği ve herkesin ihtiyaçlarının karşılanabileceği ‘Güvenli ve Adil Alan’ı tanımlıyor, bu ‘alan'a ulaşmanın ve orada kalmanın yollarını ortaya koyuyor. 

Türkiye’de yaklaşık 70 milyon güvensiz alanda

Raporda Türkiye’ye dair önemli veriler yer alıyor;

· Türkiye’de yaklaşık 39 milyon insan, biyolojik çeşitlilik sistemindeki zararlar nedeniyle, insanların refahına katkıda bulunan ekosistem hizmetlerini sağlama kapasitesi azalmış topraklarda yaşıyor.

·  İklim değişikliğine bağlı aşırı sıcaklıkların dağılımı incelendiğinde, Türkiye’nin dünya çapında en çok etkilenen ülkelerden biri olduğu görünüyor. 2100 yılında 2 derece sıcaklık artışı halinde, Türkiye’de yaklaşık 3 milyon kişi deniz seviyesindeki yükselmeden etkilenecek.

· Türkiye’de yaklaşık 68 milyon kişi, PM2.5 olarak adlandırılan ince partikül madde kaynaklı güvenli olmayan seviyelerde hava kirliliğine maruz kalıyor.

· Yaklaşık 7 milyon kişi güvenli olmayan seviyelerde azot ve 58 milyon kişi fosfor fazlalığına maruz kalıyor. Her iki makro besin maddesi de bitkisel üretim için çok önemli, ancak bitkiler tarafından emilmeyen fazla besin maddeleri çevre ve insan sağlığını olumsuz etkiliyor. 

2050’de iklim sınırları dışında kalınabilir

Geçen yıl yayımlanan Dünya Sistemi Sınırları, insanların doğal kaynakları çıkarması ve kirlilik için, dünya sistemlerinin istikrarlı ve dirençli kalabileceği ve insanların zarar görmekten korunabileceği bir ‘tavan’ olarak nitelendiriliyor. Yeni rapor ise, ilk kez güvenlik (istikrarlı bir gezegen) ve adaleti (insanların zarardan korunması) aynı birimlerde ölçerek, adaletin gezegenin ve insanların güvenliği için bir ön koşul olduğunu ortaya koyuyor.

Araştırmacılar 2050 yılına kadar acil dönüşümler yapılmadığı takdirde ‘Güvenli ve Adil Alan’ın zaman içinde daralacağını ifade ediyor. Özellikle iklim konusunda, şimdi önemli değişiklikler yapılmazsa, 2050 yılına kadar Güvenli ve Adil Alan kalmayacağı belirtiliyor. Bu, gezegendeki herkesin 2050 yılında sadece temel bir yaşam standardı için gerekli kaynaklara erişimi olsa bile, dünyanın hala iklim sınırının dışında kalacağı anlamına geliyor.

Acil dönüşüm gerekli!

Rapor, insanların ve gezegenin gelişmeye devam edebileceği, fırsatlar açısından zengin kalan tek alan olan Güvenli ve Adil Alan’a ulaşabilmek için üç alanda değişim çağrısında bulunuyor:

· İlk olarak, politika yapıcılar, işletmeler, sivil toplum ve topluluklar arasında iyi koordine edilmiş, kasıtlı bir çaba, ekonomiyi yönetme şeklimizde değişiklikler yapmaya zorlayabilir, doğa ve iklim üzerindeki baskıyı azaltırken eşitsizliği ele alabilecek yeni politikalar ve finansman mekanizmaları bulabilir.

· İkinci olarak, dönüşümün temelinde, toplumun her seviyesinde kaynakların daha verimli ve etkin yönetimi, paylaşımı ve kullanımı yatıyor – buna, bazı toplulukların aşırı tüketiminin ele alınması da dahil ki bu da en çok ihtiyacı olanların temel kaynaklara erişimini kısıtlıyor-.

·  Üçüncü olarak, sürdürülebilir ve uygun maliyetli teknolojilere yatırım yapılması, özellikle de alanın çok az olduğu veya hiç kalmadığı yerlerde, daha az kaynak kullanmamıza ve herkes için Güvenli ve Adil Alan’ın yeniden açılmasına yardımcı olmak için gerekli.

Uzmanlar ne diyor? 

·  Yeryüzü Komisyonu eski Eş Başkanı ve Amsterdam Üniversitesi Küresel Güney Çevre ve Kalkınma Profesörü Joyeeta Gupta: "Eşitsizliğin dünyaya verdiği zararın farkına varmaya başlıyoruz. Artan kirlilik ve doğal kaynakların kötü yönetimi insanlara ve doğaya önemli zararlar veriyor. Çok fazla şeye sahip olanlar ile yeterince sahip olmayanlar arasındaki uçurumu genişletmeye devam ettikçe, yaşam biçimimizi, pazarlarımızı ve ekonomilerimizi destekleyen destek sistemleri çökmeye başladıkça, herkes için sonuçlar daha da aşırı olacak." 

·  Yeryüzü Komisyonu Eş Başkanı, Potsdam İklim Etkileri Araştırma Enstitüsü Direktörü ve Johan Rockström: "Bilim insanları ilk kez, hepimizin gelişebileceği istikrarlı ve dirençli bir geleceğe giden yolu belirlemek için güvenlik ve adaleti aynı birimleri kullanarak ölçtüler. Bu çalışma, adaletin gezegenin ve insanların güvenliği için bir ön koşul olduğunu gösteriyor. Dünya sisteminin daha da gerilemesi riskini ve bunun sonucunda toplulukların yaşadığı zararı ele alırken aynı zamanda kaynakların nasıl adil bir şekilde dağıtılması gerektiğini belirlemeye çalışıyor. Dünyanın dört bir yanındaki yoksul ve zengin topluluklar zaten savunmasız durumdalar ve daha da savunmasız hale gelecekler ancak şimdi harekete geçmek ve gidişatı değiştirmek için bir fırsatımız var."

 

HAFTA