Güven olmadan olur mu?

TUNÇ DİPTAŞ

Çoğumuz, ilişkilerde karşılaştığımız zorlukları aşmanın yolunun sevgiden geçtiğine inanırız. Sevgi, başlangıç için önemlidir ama gerçek şu ki; bizi birbirimize kenetleyen, zor zamanları birlikte atlatmamızı sağlayan ve ilişkileri ayakta tutan esas bağ, sevgiden öte, güvendir.

Hayatınızın bir anında, güvendiğiniz birinin bu güveni nasıl kırdığını hatırlayın… Belki iş yerinde son derece yetkin ve başarılı görünen bir ortakla yola çıktınız ve bir süre sonra size anlattıklarının, verdiği sözlerin aslında gerçeği yansıtmadığını fark ettiniz. Gördünüz ki, bu kişi ortak hedefler için değil, sadece kendi çıkarlarını ön planda tutarak hareket ediyor. Bu yüzden finansal kayıplara uğradınız. Belki de özel hayatınızda size çok yakın olan birinin güveninizi suistimal ettiğini fark ettiniz. 

O an yer adeta ayaklarınızın altından kayıp gider. Kendinizi boşluğa düşmüş gibi hissedersiniz ve tutunacak bir dal ararsınız. Kalbinizde tarifi zor bir sızı belirir. Bu sızının nedeni, güven duygusunun aslında varlığımızın en derinlerine, DNA’mıza kadar işlenmiş olmasıdır.

İlk çağlardan bu yana, insanın hayatta kalmasını sağlayan şey, bir arada yaşamayı öğrenmesi ve diğer insanlara güvenebilmesidir. Tek başına var olamayacağını, hayatta kalamayacağını anlayan insan, sırtını dayayabileceği kişileri arayıp bulmuştur.

Güven ihlal edildiğinde ne olur? Beynimizde güvenle ilişkilendirilen sinir ağları devreden çıkar ve kapanır. Eskiden o kişiye karşı hissettiğiniz pozitif duygular yerini, şüpheye, kırgınlığa ve hatta düşmanlığa bırakır.

Aldatılan sevgilinin tüm sevgisine rağmen ilişkiye devam edememesi ya da devam etse bile güven yeniden tesis edilinceye kadar hiçbir şeyin eskisi gibi olamaması bundandır.

Güvendiği ortağı tarafından kullanıldığını fark eden ve maddi kayıp yaşayan insanın travması da bu yüzdendir.

İş yerinde kendisine güven duyulmadığını fark eden bir çalışanın performansının düşmesi, motivasyonunu yitirmesi ve yaptığı işten tatmin olamaması da güvensiz ortamın doğal bir yansımasıdır.

Çalışan yöneticisine, yönetici patronuna, müşteri hizmet aldığı firmaya veya kurumlar toplumları yöneten liderlere güvenmediğinde, ilişkiler zedelenir ve verimlilik azalır.

Yapılan araştırmalara göre, güven düzeyi yüksek şirketlerde çalışanlar, düşük güven ortamında çalışanlara kıyasla kendilerini %106 daha enerjik, %75 daha motive hissediyor, %74 daha az stres yaşıyor ve genel olarak hayatlarından %29 daha fazla memnun oluyorlar.

Peki, güveni nasıl inşa edebiliriz? İşte kendinize sorabileceğiniz bazı kritik sorular:

• Verdiğiniz sözleri tutuyor musunuz? İnsanlar kendilerine verilen küçük ya da büyük sözleri unutmazlar. Yerine getirilen her söz, size duyulan güveni artırırken, tutulmayan her söz yerini şüpheye bırakır.

• Hatalarınızı kabul ediyor musunuz? Hata yapmayan insan yoktur, ama hatasını kabul eden insan çok azdır. Mükemmel olmadığını kabul etmek, karşındakine hata yapma hakkı tanır ve bu sayede karşılıklı güven inşa edilir.

• Zor durumlarda sorumluluk alabiliyor musunuz? İnsanlar özellikle zor zamanlarda inisiyatif alan kişilere güvenirler.

• Empati kurup dinleyebiliyor musunuz? Sürekli konuşmak yerine empati kurarak dinlemeyi tercih etmek, anlamaya çalışmak ve duygulara değer vermek güveni derinleştirir.

• İletişim kurarken açık ve dürüst müsünüz? İnsanlar ne söylediğinizi ve niyetinizi açıkça anladığında, size olan güvenleri de artar. Net, açık ve dürüst bir iletişim, güven oluşturmanın en önemli yapı taşıdır.

• İnsanlara güven aşılıyor musunuz? İngilizce’de “güven” anlamına gelen “trust” kelimesinin kökeninde “inanmak” vardır. İnsanlara inanmak yani onlara güvenmek hem karşı tarafın özgüvenini artırır hem de güçlü bağ kurmayı sağlar. 

Özetle, güven duygusunun olmadığı hiçbir ilişki yürümez. Hayat yolculuğunu size güvenenlerle ve sizin de güven duyduğunuz insanlarla birlikte yürümeniz dileğiyle…

ASELSAN 9 aylık bilançosunu açıkladıŞirket Haberleri

ABD mahkemesinden Timur Cihantimur kararıGündem