Güven olmadan asla

Bu noktaya neden gelindi? Fransa ve Amerika gibi gelir seviyesi yüksek ülkelerde insanlar, sorunlarının çözülmesi için neden şiddete başvuruyor?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Güven olmadan asla

YÖNETİM - TUNÇ DİPTAŞ

Avrupa’nın en güçlü ülkelerinin başında gelen Fransa’da yaşanan şiddet olayları geçtiğimiz haftaya damgasını vurdu.

17 yaşındaki Cezayir asıllı Nahel’in polis kurşunu ile öldürülmesini protesto eden insanlar sokaklara döküldü ve hak arayışına girdi. Binlerce kişi tutuklandı, arabalar ateşe verildi, binalar kundaklandı.

Çok değil üç yıl önce Amerika’da da buna benzer olaylar yaşanmıştı. Floyd isimli siyahi bir Amerikalı, bir polis memuru tarafından haksız bir şekilde öldürülünce halk ayaklanmış ve günlerce protestolar düzenlenmişti.

Önümüzdeki günlerde gelişmiş ülkelerde bu protestoların daha da artacağından, azınlıklara yapılan ayrımcılığın daha büyük problemlere yol açacağından endişe ediliyor. 

Bu noktaya neden gelindi? Fransa ve Amerika gibi gelir seviyesi yüksek ülkelerde insanlar, sorunlarının çözülmesi için neden şiddete başvuruyor?

Bu sorunun çok temel ve basit bir yanıtı var: İnsanlar kendilerini azınlık olarak güvende hissetmiyorlar. Olmadık bir zamanda başlarına bir şeyler geleceğinden endişe ediyorlar.

Bir toplum ya da bir kurum ne kadar başarılı veya büyük olursa olsun güven duygusunu ortadan kaldırdığınızda ayakta kalması mümkün değildir.

Çalışan yöneticisine, yönetici patronuna, müşteri hizmet ya da ürün aldığı firmaya, şirketler kendilerini yöneten liderlere güvenmezse ortaya toplumsal bir yozlaşma çıkar.

Güven olmadan herhangi bir ilişki sağlıklı yürüyemez. Sadece kişiler arasında değil, kişilerle kurumlar arasında da güven duygusu temel yapı taşıdır.

İnsanın en temel ihtiyacıdır güvende hissetmek, güven duymak. Hayatta kalmanın duygusudur.

Her insan sırtını dayayabileceği, güvenebileceği insanlarla bir araya gelmek ister. Onlarla çalışmayı arzular.   

Yıllar önce verdiğim bir seminerde Amerikan donanmasının özel bir kuvvetinde çalışan bir askerle tanıştım. Sohbet sırasında bana aynı ekipte olan bir arkadaşının hayatını kendininkini riske atarak kurtardığını ve bu sebeple madalyaya layık görüldüğünü anlattı. Ben de ona şu soruyu sordum: Başka birisinin hayatını kurtarmak için kendi hayatını hangi motivasyonla riske atabiliyorsun? Verdiği cevabı unutamıyorum: “Çünkü biliyorum ki o da benim için aynısını yapardı.” 

Kurumları ayakta tutan, onu oluşturan kişilerin birbirine güven duymasıdır. Ancak bu şekilde bireyler birbirleri için hayatlarını riske etmekten dahi çekinmezler. Hedeflere hızlı bir şekilde ulaşırlar. 

İşte bu yüzden bana iyi bir lider olmak için ne yapmak gerekir diye sorulduğunda verdiğim cevaplardan birisi “Güven duygusunun hakim olduğu takımlar kurun” olmuştur hep.

Güven nasıl oluşturulur?

1)     Verdiğiniz sözleri tutun. İnsanlar kendilerine verilen sözleri asla unutmazlar. Yerine getirilen her söz güven duygusunu artırır. Tutulmayan her söz yerini şüpheye bırakır. Şüphe ilişkilerin yozlaşmasının başlangıcıdır.

2)     Dürüst olun. Kendinizi geliştirmek, etrafınızdakilerin gelişimine katkıda olmak bulunmak istiyorsanız mümkün olduğu kadar gerçekleri söyleyin. Yüzleşemediğiniz için söylediğiniz her yalan ilişkilerin yıpranmasına neden olur.

3)     Hatalarınızı kabul edin. Hata yapmayan insan yoktur, ancak hatasını kabul eden insan çok azdır. Hata yaptığını kabul edenler sanılanın aksine zayıf görünmek yerine güçlenirler. Mükemmel olmadıklarını göstererek karşılarındaki insanların hata yapmalarına izin verirler ve bu yolla güven aşılarlar. 

4)     Sorumluluk alın. İnsanlar zor durumlarda inisiyatif alan, karar veren kişilere güvenirler.

5)     Empati kurun ve insanları tüm dikkatinizi vererek dinleyin. Fransız düşünür Jean Paul Sartre’ın Fransız hükümetlerinin Cezayirlilere yönelik şiddetini eleştirdiği sözler unutulmazdır: “İnsanların acısını duymuyorsanız, kalbinizde hissetmiyorsanız, aydın olamazsınız.”

Güven, insanları bir arada tutan yapıştırıcıdır. Arzulanan hedeflere daha çabuk ulaşılmasını sağlar. Sağlıklı ilişkilerin, etkili kurumların, huzurlu toplumların olmazsa olmazıdır.

Fransa’nın bir an önce Jean Paul Sartre’in sözlerine kulak vermesi dileğiyle.

 

 

HAFTA