Güle güle cumartesi yalnızı
Selim İleri, modern çağın ‘yazı makinesi’ydi benim gözümde. Ömrünü adadığı yazın yaşamında ürettikleri ve sayfalar dolusu külliyatı ile birçok okurun yaşamına dokunmuş bir yazardı, şüphesiz.
DENİZ BURAK BAYRAK
Belleğim beni yanıltmıyorsa Selim İleri ile ilk karşılaşmam, bir cumartesi öğleden sonra, Beyoğlu’nun tozlu sahaflarının birinde Cumartesi Yalnızlığı’nı elime alışımdı. Bu bir tesadüf müydü? Yanıtını hiçbir zaman bulamadım. Peşimi hiçbir zaman bırakmayacağını düşündüğüm ama yazarın yaşamı boyunca prangalandığı “cumartesi yalnızlığı”; eve koşarak gidip kitabı okumaya başladığım an, İleri’nin incelikle kurulmuş cümleleri arasında kaybolup gitti.
Yaşamlara dokunmak
Bir yazar, bin bir emekle ördüğü kurgunun, sancılar çekerek yarattığı evrenin, uykusuz gecelerde konuşturduğu kahramanının bir okurunun yaşamını bu denli etkileyeceğini bilerek mi yazar romanını, öyküsünü? Selim İleri ömrünü adadığı yazın yaşamında ürettikleriyle, sayfalar dolusu külliyatıyla, kurduğu binlerce cümleyle birçok okurun yaşamına dokunmuş bir yazardı, şüphesiz.
Tanzimat Dönemi’nin yazarlarından Ahmet Mithat Efendi’ye “yazı makinesi” denir ya; İleri de yılmaz bir yazı ustası, sayısını bile bilmediği yapıtları ve köşe yazıları ile modern çağın yazı makinesiydi benim gözümde. 60’ların sonlarından bu dünyadan göçüp gittiği güne kadar, acılarını hem katmerlendiren hem de sağaltan yazma eyleminden vazgeçmedi. Hisli, nahif ve kırılgan bir insandı İleri; tüm duygularını sözcüklerle yoğurmasını bildi.
Sahicilik ve içtenlik
Sevdiği bir yazarın ölüm haberini almak insana türlü şeyler düşündürür. Gabriel Garcia Marquez’in öldüğünü duyduğumda, romanlarında kurduğu büyülü dünyanın artık aynı olamayacağını aklımdan geçirmiştim. Bir de yayımlanan son kitabı ‘Anlatmak İçin Yaşamak’ın heyecanla beklediğim son Marquez başyapıtı olduğunu, artık devamının gelmeyeceğini... Selim İleri’nin ölümü Marquez’e ilişkin düşündüklerimin yanında tanıştığımız, ayaküstü sohbet ettiğimiz o güne götürdü beni. Bizi buluşturan yine bir ölümdü. Yazdıklarının bedelini hapishanelerde yatarak ödeyen, ölümün pençesine genç sayılabilecek bir yaşta yakalanan, Cumhuriyet Dönemi’nin politik atmosferini en yetkin şekilde işleyen Sevgi Soysal’ın anılacağı bir programdı bu. Sahicilik ve içtenlik İleri’nin yüreğine sağlam bir dikişle öylesine işlenmiş ki yaptığı konuşmayla bir vefa timsali oldu o gün herkesin gözünde.
Bir vefa timsaliydi
“Selim İleri deyince benim aklıma nostalji ve melankoli sözcükleri geliyor” demişti bir arkadaşım yıllar önce. Haksız da değildi. Eskiye bağlı, vefalı ama geleceğe dönük, yeni biçemler deneyen bir aydındı. Geçmiş zamanın hem kendileri hem yapıtları unutulmuş yazarlarını bulup çıkaran bir edebiyat arkeoloğuydu. Kerime Nadir, Muazzez Tahsin Berkant, Peride Celal onun çok sevdiği yazarlardı; hatta başkaları da okuyup sevsin istedi hep. Popüler aşk romanlarından oluşan ‘Aşka Davet’ adlı bir dizi bile çıkarmıştı Doğan Kitap’tan. Kerime Nadir hakkında gençken yazdığı sert eleştiriler için hep vicdan azabı çekti; Peride Celal’in çok güçlü bir yazar olduğunu savundu. Celal son romanı ‘Kurtlar’da, ‘Genç Yazar’ adlı kahramanında İleri’den, İleri de ‘Bu Yalan Tango’da, Fatma Asaf’ı kurgularken Celal’den esinlenmişti. Bu karşılıklı sanatçı duyarlılığı da İleri ile birlikte sona ermiş oldu. Çok sevdiği, hakkında onlarca yazı yazdığı, edebiyatın kahramanlarından birine dönüştürdüğü ‘İstanbul’, bundan sonra İleri’nin duyarlılığı ölçüsünde yer bulabilir mi kendisine, kitaplarda?
Cumartesi Yalnızlığı’nın son cümlesini okuyup kitabı kitaplığıma yerleştirdiğim akşam İleri’nin bir gün öleceğini ve ardından bir yazı yazacağımı düşünmemiştim. Bu yazıyı; çetin üslubu, derin birikimi ve insancıl kalemiyle yalnızlığıma ilaç olan İleri’ye eksik ama samimi bir vefa borcu olarak değerlendirin isterim. Ülkece bir hazineyi kaybettik. Güle güle cumartesi yalnızı.
Yazmaya adanan bir hayat
Roman, öykü, şiir, deneme, tiyatro, anı, inceleme gibi edebiyatın farklı türlerinde nitelikli eserler ortaya koyan Selim ileri, modern Türk edebiyatının en önemli yazarlarından biri…
30 Nisan 1949’da Kadiköy’de doğan İleri, edebiyata olan ilgisini genç yaşlarda keşfetti. 1955’te okul hayatına başlayan usta kalem, birinci sınıfı Cihangir İlkokul’unda, sonraki dönemi de Firuzağa İlkokul’unda tamamladı. 1960 yılında Galatasaray Lisesine yatılı olarak verildi. Fransızca kompozisyon dersinden bütünlemeye kalınca yıl kaybetmemek için Galatasaray Lisesi’nden ayrıldı. Kısa bir süre Bakırköy Lisesi’ne devam ettikten sonra Atatürk Lisesi’ne geçti. Bu okul, edebiyat yaşamına yön veren iki öğretmenle tanışmasına vesile oldu. Edebiyat öğretmeni Rauf Mutluay ve onu öykü yazmaya yönlendiren Fransızca öğretmeni Vedat Günyol…
1968’de Atatürk Lisesi’ni bitirdi. İleri, bir süre İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne devam etti. Öğrenimini yarıda bırakarak kendini tümüyle yazmaya verdi. Bu karar, Türk edebiyatına birçok değerli eser kazandırmasının yolunu açtı.
İlk romanı Destan Gönüller (1973)’dir. Selim İleri’nin edebî yaşamında dönüm noktalarından biri olan Her Gece Bodrum romanı 1976’da yayımlandı. 1978’te, Ali Bozok, Mehmet Tim’le birlikte Günebakan Yayınevi’ni kurdu. Yayınevi üç dört yıl sonra maddi olanaksızlıklar yüzünden kapandı. 1987’de Argos dergisinde yöneticilik yapmaya başladı ve dergi kapanıncaya kadar buradaki görevine devam etti
Selim İleri, 1990’lara gelindiğinde tiyatro oyunları yazmaya başladı. Cahide, Ölüm ve Elmas ilk oyunudur. Daha sonra Allahaısmarladık Cumhuriyet’i yazdı. Sahnelenen bu oyun 1997’de hem Afife Jale hem de Avni Dilligil ödüllerini aldı ve Selim İleri de en iyi tiyatro yazarı seçildi. Son oyunu Mihri Müşfik: Ölü Bir Kelebek’in sahnelendiği 1998 yılında, Devlet Sanatçısı unvanına layık görüldü.
Edebiyat dünyasına kazandırdığı eserler dışında, yirminin üzerinde senaryo yazdı; Yeni Ufuklar, Yeni Dergi, Papirüs, Varlık, Türk Dili, Politika, Dünya, Milliyet, Milliyet Sanat, Gösteri, Cumhuriyet gibi birçok gazete ve dergide inceleme, eleştiri yazılarıyla yer aldı, gazetelerde köşe yazarlığı yaptı, yazı dizileri hazırladı. Radyo ve televizyonlarda kültür-sanat programları sundu.
Köşe yazarlığı da yapan İleri, yazı dizileri hazırladı. Radyo ve televizyonlarda kültür sanat programları sundu. 1998 yılında ‘Devlet Sanatçısı’ unvanına, 2012’de de ‘Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne değer görüldü.