Geleceği korkuyla değil cesaretle inşa etmek
Hayatın dümeni insanın kendi elindedir. Başkalarının yarattığı algıların sizi sınırlamasına izin vermeyin. Korku kültürüne kapılıp çaresiz olduğunuzu düşünmeyin…
TUNÇ DİPTAŞ
Amerika’dan Türkiye’ye her geldiğimde genç girişimciler ve iş insanları ile buluşuyor, onları dinliyorum. Bu buluşmalar sırasında fark ettiğim önemli bir konu var: Özellikle gençler, bir an önce yurt dışına göç etmek istiyor. Gelecekle ilgili derin kaygıları var; bulundukları durumdan, yaşadıkları hayattan memnun değiller ve bu durumdan kurtulmanın yollarını arıyorlar.
Peki, neden böyle düşünüyorlar? Bu soruyu irdelediğimde, üç ana faktör öne çıkıyor:
Ülkede yeterince fırsat olmadığını düşünmek,
Kendi potansiyellerine olan inançsızlık,
Kısa yoldan zengin olma arzusu.
Bu gözlemlerim, yapılan araştırmalarla da doğrulanıyor. Geçen yıl, Alman Konrad Adenauer Vakfı tarafından Z kuşağı olarak bilinen 18-25 yaş arası gençler arasında yapılan bir araştırmaya göre, gençlerin %63'ü eğer imkanları olsa başka bir ülkede yaşamak istediklerini belirtiyor. Bu gençlerin %47,8’i “yaşam koşullarını iyileştirmek” için yurt dışına gitmeyi düşünüyor.
Bu eğilimin temelinde, Türkiye’de giderek artan korku kültürünün yattığına inanıyorum. Oluşturulan bir algı var ve bu algı, gençlerin ülkeden ümitlerini kesmelerine, geleceklerine kaygı ve korkuyla bakmalarına sebep oluyor.
Korku kültürünün etkisi altında yetişen bir insanın dünyayı algılayışı daralır. Kendini sürekli olarak sınırlandırır ve kolay kaçış yolları aramaya başlar. Bu kültür içinde herkes, hızla güçlü olmak ister ve bunun için kısa vadeli, kolay çözümler üretmeye çalışır.
Uzman Psikolog Doğan Cüceloğlu’nun bu konuda söyledikleri oldukça anlamlı:
“Korku kültürü, insanlığın en eski kültürüdür. ‘Dünya tehlikeli bir yer, güçlü olduğun kadar varsın. Hep güçlü olmaya çalış. Eğer tek başına güçlü olamıyorsan, bir aşiretin üyesi olarak güçlü ol,’ düşüncesini barındırır. Bu, mafya kültürüdür; kim güçlüyse o tepededir. Hiyerarşideki yerini bilmeni ve ona uygun davranmanı öğütler. Herkes bilir ki önemli olan, güç sahibiyle iyi ilişki içinde olmaktır.”
Yurt dışına gitmek, kolay yoldan güçlü olmaya adım atmak olarak görülüyor. Ancak unutulmamalı ki gerçek güç, sadece güçlünün yanında yer almakla veya kolay çözümler aramakla elde edilmez.
Gerçek güç, insanın kendine inanması ve potansiyelini keşfetmesiyle başlar. Kendine ve potansiyeline inanan kişi, daha fazla aksiyon alır ve bu çabalar sonucunda daha başarılı sonuçlar elde eder.
Yıllar önce Amerika’ya taşınmış biri olarak, geleceğe dair kaygılar içinde olan ve çaresizce yurt dışına kapağı atmayı isteyen gençlerle birkaç içten düşüncemi paylaşmak istiyorum:
1) Yurt dışına göç etmenin fırsat maliyeti vardır. Türkiye’de, kendi ülkenizde, birisi olabilirsiniz, ancak yurt dışında hayata “hiçkimse” ya da “öteki” olarak başlarsınız. Firsatları yakalamak için daha fazla çaba sarf etmek, daha fazla emek vermek zorundasınızdır. Bunun farkında olarak karar vermek gerekir.
2) Hayatın dümeni insanın kendi elindedir. Hangi ülkede bulunulduğundan veya dış etkenlerden çok, kendine olan inanç önemlidir. Başkalarının yarattığı algıların sizi sınırlamasına izin vermeyin. Korku kültürüne kapılıp çaresiz olduğunuzu düşünmeyin.
3) Hayat kendine inanıp, hayallerinin peşinden cesaretle koşanları destekler. Kapıları onlara açar. Hayallerinizden asla vazgeçmeyin.
4) Kendinize söylediğiniz sözlere ve sürekli olarak kullandığınız dile dikkat edin. “Bu ülkede fırsat yok” veya “Para kazanmak imkânsız” gibi olumsuz cümleler kurmak, önünüzdeki fırsatları ve size açılan kapıları görmenizi engeller.
Geleceğe dair kaygıları anlıyorum ve yurt dışına çıkmanın sunduğu fırsatların farkındayım.
Ancak unutulmamalı ki, gerçek başarı ve huzur, fiziksel sınırların ötesine geçmekle değil, kendi iç dünyamızda, kendi potansiyelimize inançla yol alarak elde edilir. Dünya, her neresinde olursanız olun, siz ne kadar güçlüyseniz o kadar sizin etrafınızda şekillenir.
Korku değil, inanç ve cesaretle geleceğinizi inşa edin.