"Geleceği filizlendiriyoruz”
Dilara Koçak, gelecekte bizi üç problemin beklediğini söylüyor: Açlık, kıtlık ve sağlık… Ünlü beslenme uzmanı, bu üç sorunun çözümü için çalışan, tüm canlıları gözeten ve bir meselesi olan yeni girişim hareketiyle karşımızda…
VOLKAN AKI
Beslenme Uzmanı Dilara Koçak, ‘yeni nesil beslenme’ ya da ‘geleceğin koşullarına’ uygun beslenme çözümleri için -ki bu tanımlar bana ait- The Good Wild markasını yarattı. ‘Çözümler’ diyorum çünkü ortada büyük sorunlarımız var. Ben ‘dönüşüm’ yazıyorum ama herkes bunu sadece teknolojiye bağlıyor. Tabii içinde teknoloji var… Ama gelecekte var olmak için her alanda, başta tarım ve tabii beslenme alanında dönüşüme ihtiyacımız var. Bunların temelinde bazen teknoloji, bazen ise inovasyon var. Bu konuda Dilara Koçak ile sohbet ederken şöyle diyor: “Gelecekte bizi üç önemli problem bekliyor. Açlık, kıtlık ve sağlık… Bunun üçüne de hizmet eden ve herkes için daha iyi, tüm canlıları gözeten ve meselesi olan bir marka olsun istedim. Tüm canlıları sahiplensin… İleride açlık ve kıtlık baş gösterecek, eğer 2050 yılına kadar tarım üretimi yüzde 70 artmazsa, insanları doyuramayacağız. Tarım alanlarının önemli bölümü ise hayvansal protein için kullanılıyor. Hayvansal protein enerjimizin sadece yüzde 8’ini sağlıyor. Çünkü insanlar hayvansal proteine ulaşamıyor zaten. Bugünün 30 yaşlarındaki gençlerinde 2030 yılına kadar kolon kanserinin yüzde 90 artacağı öngörülüyor. Az gıdamız var ve bunu bizim daha iyi hale getirmemiz lazım.”
Büyük soruna basit çözüm
Dilara Koçak bitkisel proteinlerin önemine de dikkat çekiyor: “Bitkisel proteinin en doğal hali baklagiller, mercimek, nohut gibi ürünler. Ama bunların sindiriminde problem var. Zaten bağırsaklarımız çok iyi durumda değil. O yüzden baklagilleri daha iyi hale getirmek gerekiyordu. Biz aslında 12 bin yıldır var olan kadim bir yöntemi kullandık. Bunları filizlendirdik ve fermante ettik. Bugüne kadar kimse filizlendirilmiş bir ürünü fermante etmemişti. Aslında büyük bir sorunu çok basit bir şekilde çözdük. Fermante etmek, doğal olarak raf ömrü sunuyor. Bağırsaklarımız için sağlıklı aktiviteyi artırıyor. Biz TÜBİTAK ile çalışmalarımıza devam ediyoruz. Biz TÜBİTAK’ın rol modeliyiz. TÜGİP, Türkiye Gıda İnovasyon Programı’nın rol modeliyiz.”
Herkesin sofrasına girmek istiyoruz
Dünyada bu tür ürünler aslında büyük bir trend… ABD’de raflardan adeta inmiyor. Peki, Dilara Kocak’ın markasının farkı nedir diye merak ediyorum. Koçak, şöyle aktarıyor: “Dünyada ‘bitki bazlı’ ürünler çıkmış, çok sayıda örnekleri var. Ama bunların üç farklı problemi var. Tüketici tarafından gelen yorumlara ve raporlara göre bu bitki bazlı ürünleri tüketiciler lezzetli bulmuyor. Ayrıca üç katı fiyat koyuluyor bunlara… Badem sütü çok daha pahalı, tüketici bunun arkasını okuyunca bakıyor ki pek çok da katkı maddesi var. Paketi dönüşmüyor zaten… Ve doğal bir ürün değil aslında! O yüzden biz yola çıkarken lezzetli olsun, fiyatı uygun olsun ve besin değeri de yüksek olsun istedik. Tabii tüm canlılara iyi gelsin; içinde katkı ya da zararlı atık yaratacak özellikler olmasın, yaklaşımıyla hareket ettik. Biz bu ürünlerimize aslında ‘upgraded food/güncellenmiş gıda’ diyoruz. Çünkü ‘super food/süper gıda’ bir pazarlama terimi; ‘functional food/fonksiyonel gıda’ ise daha çok hastalığa karşı kullanılan ürünleri işaret ediyor. Oysa biz herkesin sofrasına girmek istiyoruz. Biz bunu daha da iyileştirmek anlamında kullanıyoruz. Çünkü baklagiller zaten iyi gıdalar. İyi ürünü fermante ederek ömrünü uzattık ve daha da yararlı hale getirdik.”
“Dünyada öncü olduk”
The Good Wild markasının doğuşunu ve bu tekniğin önemini ise Dilara Koçak şöyle anlatıyor: “Bir sene önce -şimdi ortağım olan- gıda mühendisi Hüseyin Şirin ile yollarımız kesişti, böylece ‘The Good Wild’ın tohumları atıldı. Yabandan ilham alarak, tanıdık köklü gıdaları bilimle iyileştirip, geleceğin tat belleğinin bir parçası olacak lezzetler yaratmak için bir yolculuğa çıktık, ‘geleceği filizlendiriyoruz’. Herhangi bir katkı ve koruyucu madde içermeyen, doğal niteliğine müdahale edilmemiş ‘gerçek gıda’ herkesin hakkı diyerek girişimimize başladık. The Good Wild ile tohumları, özünü bozmadan gelecek nesillere taşıma sorumluluğunu üstleniyoruz. Filizlendirilmiş filizlerimizi fermente ettiğimiz ürün kategorisi ile de dünyada bir ilke imza atarak öncü olduğumuzu da belirtmek istiyorum.”
Paket tasarımları ödül aldı
Marka çok yeni olmasına rağmen globalde önemli bir ödül kazandı. AIAP Women in Design Award’da kazandığı ‘Görsel İletişim Tasarımı’ özel ödülünü Dilara Koçak şöyle anlatıyor:
“AIAP Women in Design Award (AWDA), kadın tasarımcıların görsel iletişimde yeteneğini öne çıkarmayı ve tasarımda özgünlük, cinsiyet eşitliği ve sürdürülebilirliği desteklemeyi amaçlayan uluslararası bir ödül. Bu törende ajansımız Studio These Days’den Eda Gündüz, The Good Wild projesi ile Moak Özel Ödülüne layık görüldü… Bu bizim ilk uluslararası ödülümüz, daha niceleri olmasını diliyorum. Tasarımcımız Eda ile bu süreçte çok yoğun bir şekilde çalıştık. Yaban dünyamızı yansıtmak için kendisi bir dünya yarattı ve ürünlerin üzerindeki görseller aslında bizim yaban ‘artwork’ümüzden parçalar. İçinde Van kedimiz, Denizli horozumuz gibi birçok değerimiz var. Aynı zamanda Feed the Future organizasyonu tarafından ürünlerimiz 3 farklı kategoride ödül aldı ve GIFT Gıda İnovasyon Ödüllerinde 2 ayrı kategoride finale kaldık… Nicelerini diliyorum…”