Geçmişte devam eden zaman
‘Balık Kavağa Çıkınca’, Kahve Dünyası’nın güncel sanat projesi YanKöşe’nin dokuzuncu edisyonu olarak karşımızda… Kamusal sanat projesi, her zaman dilimizde olan kavramları LED tabelalarla bir kez daha gözler önüne seriyor. Projenin yaratıcıları Doç. Dr. Avşar Gürpınar ve Dr. Cansu Cürgen ile kavramlar üzerine konuştuk...
Merve YEDEKÇİ
Gündelik fragmanları ve muğlak ifadelerini LED ekranlarla İstanbul’un en işlek yerlerinden birinde, Kabataş’ta görüyoruz. Bu projenin çıkış noktasından bahsedebilir misiniz?
CANSU CÜRGEN: İnsanlık bin yıldır zamanı tanımlamak ve hayatı bu eksende idame ettirmek için çaba gösteriyor. Ancak mantığın ve bilimin dışında kültür ve dil üzerinde bambaşka bir zaman algısı mevcut. ‘Balık Kavağa Çıkınca’ ismini verdiğimiz eser ile her zaman dilimizde olan bu kavramları yeniden göz önüne getirmiş olduk. Balık Kavağa Çıkınca’nın çıkış noktası ise ‘bir an’, ‘üç vakte kadar’, ‘göz açıp kapayıncaya dek’ gibi zamanın, dilde yerleşik ancak matematiksel tercümesi neredeyse imkânsız olan muğlak ifadeleri oldu. Ulaşım hatlarının kesiştiği, insanların ve araçların zamanla yarıştığı bu noktada, gündelik yaşamdan aşina olduğumuz LED tabelalar ile beraber zaman ile olan ilişkimizi ‘zamanın muğlak standartları’ beliriyor. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü eserinde kaleme almış olduğu gibi: “Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. Bu da gösterir ki, zaman ve mekân, insanla mevcuttur!” Biz de bu eserde insanın ve insanlığın zaman ile tuhaf ve kendine has ilişkisini göstermek istedik.
Bu proje ile vurgulamak istediğiniz ne oldu?
C. C: Aslında bu bizim ilk kamusal çalışmamız değil. 2014 yılında kurduğumuz Muğlak Standartlar Enstitüsü’nün (MSE) amaçlarından biri zaten derleyip işlediği bilgiyi kamu ile paylaşmak. Bu noktada 2017 yılındaki kitabımız ve 2018-2019 yıllarında Açık Radyo için hazırlamış olduğumuz kamu spotları da kamusal çalışmalar olarak kabul edilebilir. Yanköşe’nin farkı ise ilk defa bu kadar büyük ölçekte, görünürlüğü bu kadar yüksek olan ve insanların fazladan bir çaba göstermeden, gündelik hayatları içerisinde maruz kalabileceği bir iş olması. Burada, bu ifadeleri bir araya getirerek görünür kılmaya çalıştığımız mesele, zaman ile olan tuhaf ilişkimiz. Tarih ve onun resmi zamanı, her coğrafyada farklı biçimde tezahür eden toplumsal zaman ve her birimizin kişisel zaman algısı. Bunların önce hayatımızda sonra da dilimizde nasıl yer bulduğu, değiştiği ve dönüştüğü ilgimizi çekiyor. Tanpınar’ın dediği gibi, zaman ve mekân insanla mevcut olsa da bir süre sonra insanın kurguladığı bu zaman ve mekân insanı esir de alabiliyor. Dolayısıyla hem bu karşılıklı ilişkiyi anlayabilmek hem de dilersek onu değiştirebilmek için onu tanımlayan ifadelerin karşımızda yalın ve doğrudan göründüğü bir eser hayal ettik.
Peki, hangi temaları göz önünde bulundurdunuz?
AVŞAR GÜRPINAR: YanKöşe’de sergilediğimiz bu yerleştirmede, zamanın fiziksel olarak temsil edilemeyen, geçici fragmanları LED ekranlarda temsil ediliyor. Bunların arasında, ‘göz açıp kapayıncaya kadar’, oynanmamış kabul edilen süre ‘fi tarihi’ ya da fal bakarken kullanılan, saatlere, günlere, haftalara ya da aylara işaret ediyor olabilecek ‘üç vakit’ gibi kavramlar da bulunuyor. Zamanın muğlak standartları bir yandan dile yerleşik birçok ifade barındırıyor. İlk işimiz bunların bir listesini çıkarmak oldu. Sonrasında bu ifadelerin nasıl kavramsallaştırılabileceğini düşündük. İfadeleri gruplamaya çalıştıkça belli kategoriler belirmeye başladı. Bunlardan bazıları, çok uzun ya da çok kısa zamanları belirten ifadeler, içinde zaman kavramı geçen ifadeler, modern hayatla ilgili zaman ifadeleri gibi…
C.C: Tabelalarda görünüp kaybolan 330 ifade, bu 17 tabelaya rastgele yerleştirilmedi. Aslında her tabelanın bir bağlamı var. Sözgelimi modern hayatın muğlak zaman ifadeleri iki numaralı tabelada yer alıyor. İçinde zaman kelimesi geçen ifadeler beş, aciliyet ya da çabukluk ifadeleri ise sekiz numaralı tabelalarda. Diğer 14 konu tabela eşleşmesini bulmayı da izleyiciye bırakalım.
Bu eserleri bir bakıma tarihe not düşmek olarak da yorumlayabilir miyiz?
C.C: Elbette, burada yer alan ifadelerin fazla arkaik olmamasına özellikle dikkat ettik. Sanırız müstacelen dışında ki o da ‘acele ile’ anlamına geliyor. Türkiye’de okul okumuş bir kimsenin anlamını çıkaramayacağı bir ifade yok. Dolayısıyla buradaki tüm ifadeler dilimizde şu an mevcut, sık ya da seyrek kullanılan, belli bir zaman aralığını ya da kişinin zaman ile olan münasebetini anlatan, bir nevi ‘Zamanın Muğlak Standartları’ olarak düşünülebilir.
Aslında burada bir dijital sanat görüyoruz. Dijital sanatın tanınması, kendi ekonomisini kurabilmesi bakımından önemli bir süreç. Büyük bir ekosistemden bahsediyoruz. Siz sanat dünyasından NFT dünyasına bakışları nasıl değerlendiriyorsunuz?
A. G: Biraz eski kafalı bulunabilmek pahasına NFT ile hiçbir ilişkimizin olmadığını söylememiz gerek. Ama zaten NFT, sanat eserinin kendisinden ziyade ortamının, değişim değerinin ve sahipliğinin tanımını yeniden yapan bir kavram. Dijital sanatlar yahut sanatta dijital ortamların kullanımına gelecek olursak, sanatın ya da sanat eserinin analog ve dijital olanlar olarak ikiye ayrılabileceğini düşünmüyoruz. Evet, bu ekranlarda akmakta olan yazılar, bilgisayarda birtakım yazılımlar ile hazırlanıp, kablosuz internet ağlarıyla tabelalara aktarılıp LED paneller vasıtası ile görünür oluyor. Ancak işin bu kısmı ne kadar dijital ise, bu iki duvar, onlara monte edilmiş ekranlar, onları taşıyan askı aparatları ve çelik kablolar da o kadar analog. Günün sonunda bu eseri deneyimlediğimiz Yanköşe ve Kabataş da alabildiğine gerçek mekânlar.
“DAHA FAZLA DİJİTAL ESER GÖREBİLİRİZ”
Kahve Dünyası’nın güncel sanat projesi YanKöşe ile sanatın toplumla buluşmasına ev sahipliği yapmaktan büyük mutluluk duyduklarını belirten Kahve Dünyası Genel Müdürü ve YanKöşe Jüri Üyesi Kaan Altınkılıç, “Üstelik bunu kalıpların dışına çıkarak, sıra dışı bir şekilde İstanbul’un en işlek noktalarından birinde yer alan ve çoğu insanın sadece duvar diye baktığı bir noktada başarabilmek bizi daha fazla heyecanlandırıyor. Balık Kavağa Çıkınca YanKöşe’nin ilk dijital eseri diyebiliriz. Seçici kurul ile birlikte verilecek bir karar olmakla beraber YanKöşe’nin bundan sonraki ağırlayacağı edisyonlarda daha fazla dijital eser görmeye başlayabiliriz. Bu anlamda Balık Kavağa Çıkınca ilk olma özelliği ile bizim için önemli bir edisyon oldu” diye konuştu.