Geçmişin imgeleri yarının mirası
Sanatçı Filiz Hatipoğlu, gelecek nesillerin belleğinde izler bırakacak yeni seçkisi ‘Kültürel İmgelerin Mirası’ ile Pera Palace’da sanatseverlerle buluşuyor. Ütopik dünyaya gönderme yapan sergi, geçmişi görsel bir dilde geleceğe taşıyor.
MERVE YEDEKÇİ
‘Kültürel İmgelerin Mirası’ seçkisinin çıkış hikayesi nedir?
İnsanlığın başlangıcından bu güne kadar her çağın kendine özgün bir ifade ediş şekli var. Aydınlanma çağı ile birlikte yazılı dil önem kazanırken, teknolojinin gelişmesi ile dijitalleşen bir dünyaya egemen olundu ve böylece ‘imgelerin ve görsel kültürün’ önem kazandığı bir sürece girmiş olduk. Benim için hep ‘zaman’ önemli bir geçiş. Geçmiş ve gelecekten ziyade hep şimdinin gerçek olduğu. Bu paradoksal zaman kavramı, nostaljinin var olmasına neden olan bir geçiş. Vazgeçilmez olunan kültürel değerlerimiz… Bu şekilde günümüzde hala etkisini yitirmeden devam eder. Bazı kültürel değerler var ki yeterli derecede kıymeti bilinmiyor. Kişinin ilgisini çekiyorsa o sanat dalı değer kazanmış. Beni çeken unsur da böylece ortaya çıktı.
‘Varka ile Gülşah’ aşkının eserlerinize de yansıdığını görüyoruz, bu ilgi nereden geliyor?
Selçuklu Dönemi; geometrik formları, figürleri ve motiflerinin sonsuzluk hissiyatı ile zaman paradoksumun tabiri gibi. Özellikle İslamiyet’in ilk yıllarında yapılan ve Topkapı Sarayı’nda bulunan eserlerdeki, ‘Varka
ve Gülşah’ aşkı ilgimi çeken, daha basit ve net yapılan minyatürler. Onları orijinal çizimlerine ve renklerine bağlı kalarak dönem giysi ve savaş aletleri ile resmederek, bu aşk hikâyesi birçok kişiye ulaşsın istedim.
Kültürel değeri yorumlamak değil, bir nevi bilgilendirmekti amacım. Görsel kültür ile imgelememin amacı, sanat tarihini daha büyük ebatlarda dile getirmekti. Ayrıca, Selçuklu Dönemi minyatürleri de ilgimi çeken diğer minyatürler.
O dönemin, Yön Tamgası, Kılıç-Kalkan Oyunu gibi sahnelerin olduğu; yine dönem giysi, savaş aletlerinin yansıtıldığı orijinaline bağlı kalarak Anadolu’da iz bırakmış olan uygarlıkların sanatı ile bir sentez yaptım. Benim imgesel düşüm; dış dünyanın bıraktığı kültürel mirası, söz ile değil de görsel olarak bir araya getirerek algıda farkındalık yaratmak.
İlham kaynağınız geçmiş zaman paradoksu diyebilir miyiz?
Tabi ki, her daim ‘zaman’. Resimlerimin dokusu çok şey anlatıyor. Alttan çıkan boşluklar, boyalar, bir nevi o dönemlere ithafta bulunuyor. Daha soyut çalışmalarımın ardından, zamanı görsel olarak dile getirirken bu serimde figüratif bir ifade sunmak istedim. Somutluğun içinde bulunduğu paradoksal bir yapı değerinde olsun istedim.
Sanatın Türkiye’nin toplumsal değişimindeki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sanat, izleyenin duyarlı olmasını, çevresiyle etkileşimini, özgür düşünebilme yetisi olmasını sunar. Sanat yaşamı güzelleştirir, insana ve çevresine değer katar. Resim, heykel yapmayan milletin ilerlemesi düşünülemez. Biz tarihi sanat eserlerinden nasıl okuyup değerlendirebiliyorsak, gelecek nesillere de aynı mirası bırakmalıyız. Dönemlerin resimlerini incelediğimizde, o dönemlerin yaşam biçimleri hakkında bize çok bilgi verir. Sanatçıların hayat hikâyeleri bile yaşam şekillerini anlatır. Türkiye’de son senelerde fuarların çoğalması, sanata ilginin artığının işareti. Müzeler bu konuda çok daha aktif olmalı.
Peki sanat ekonomisi hakkında düşüncelerini nedir?
Sanat ekonomisi olur mu? Olur elbette. Sanat fuarları özellikle bu piyasayı olumlu etkiliyor. Koleksiyonerlerin alıcı kesimi etkilemesi gibi, sergilenen, yayınlanan işlerin arz-talep doğrultusunda da alım satımı ekonomiyi etkiler.
Sanatın arz talep doğrultusunda olması, sanatı toplum için yapar mı derseniz?
Yapar derim… Ayrıca galerilerin bu konudaki önemide yadsınamaz.