Fotoğrafa adanan bir ömür
İzzet Keribar şimdilerde, 1980’den günümüze uzanan çalışmalarından derlenen ‘Renklerin Yolculuğu’ sergisinin heyecanını yaşıyor. Sergiyi ve yıllarını adadığı fotoğraf sevdasını Keribar ile konuştuk.
HELİN KAYA
Yılları biraz geri saralım… Fotoğrafa olan tutkunuzu ilk nasıl keşfettiniz?
Çok eskilere gitmemiz gerekiyor. 1952 yılında aramızda 9 yaş olan ve çok iyi fotoğraf çeken ağabeyimi taklit ederken, ‘ben de yaparım’ dürtüsüyle 16 yaşındayken başladım. İstanbul’u keşfetmek, tarihi yerleri gezmek ve fotoğraflarını çekmek benim için bir hobi haline geldi. Bu çekimler 1955 yılına kadar devam etti. Ardından, Kore’ye askerlik için gönüllü olarak gittiğimde çok sevdiğim Leica kameramı da yanımda götürdüm. Ve orada 1 yıl boyunca fotoğraf çekimlerime devam ettim, deneyimlerimi geliştirdim.
20 yıllık bir ara vermişsiniz. Neydi bunun sebebi?
Doğrusu bugün düşündükçe ben de çok pişmanım, fakat o zaman dilimi içinde antika koleksiyonculuğu, fil ateli ve Klasik Batı Müziği gibi birçok farklı hobim oldu. Kore dönüşümde, müstakbel eşimle tanıştım ve çok kısa bir süre içinde evlendik, yuva kurduk, çocuklarımız doğdu, öncelikler biraz değişti.
Peki, sizi yeniden fotoğraf çekmeye iten ne oldu?
Koleksiyon pullarımı 1977 yılında elden çıkarttım. Çocuklarımız da artık büyümüştü. Günün birinde oğluma bir fotoğraf makinesi hediye ettim, fakat ben kurcalamaya başladım. Eski merakım birden alevlendi ve 1980 yılından beri hiç ara vermedim fotoğrafa. IFSAK üyesi oldum, yeni arkadaşlıklar oluştu. Kendimi geliştirmeye devam ettim. Birçok yarışmaya katıldım. Sergilemelerle ödüller geldikçe hevesim arttı, uluslararası unvanlar eklendiğinde fotoğrafa ayırdığım zamanı artırdım. Ardından hocalık yaptım, seçici kurullara çağrıldım, fotoğraflarım birçok dergide ve kapaklarında yer aldı. 1998 yılından itibaren daha önceki iplik ticaretime de son vererek, artık profesyonel anlamda fotoğrafçı oldum. Tam 26 yıldan beri.
Fotoğraf sanatında size en çok ilham veren yerlerin İstanbul ve Güney Kore olduğunu söylüyorsunuz. İstanbul her anlamda insanın aradığını bulabileceği bir şehir fakat ben Güney Kore’nin sizde nasıl bir yeri olduğunu sormak isterim.
Tam olarak öyle değil. İstanbul benim şehrim ve ilk göz ağrım. Öyle olmaya da devam ediyor: 1952-53 yıllarında yeteri kadar fotoğraf çekmediğim için şimdi hayıflanıyorum. Ancak o yıllarda öğrenciydim ve hem elimdeki para çok sınırlıydı hem de malzeme bulmak nerdeyse imkansızdı. Deklanşöre basmaktan korkardık. İstanbul’un bu kadar değişime uğrayacağını hiçbirimiz tahmin edemezdik.
Kore’ye gelince belirli bir zaman dilimi içinde, yani askerlik dönemimde fotoğraflar çektim hem renkli kodachrome dia, hem de siyah beyaz... Foto-Film Subayı olunca, görevlerim bu yönde çoğaldı ve fotoğrafçılık deneyimimi artırabildim. Kore o yıllarda, savaş sonrasında çok fakir ve perişan durumdaydı. Bugüne baktığımızda ülkelerin nereden nereye vardığını düşününce Koreliler o eski kötü günleri hatırlamakta güçlük çekiyorlar. Güney Kore’ye 2002 ve 2014’te iki kez daha gittim. Eski ile yeni fotoğraflarım arasındaki inanılmaz farklar hemen göze çarpıyor. Askerliğimi orada yaptığım için elbette Güney Kore ile biraz ilgileniyorum. Yoksa arşivimde 80 ülkeye ait fotoğraflar yer alıyor.
Size göre iyi fotoğraf nasıl tarif edilir?
Işık kullanımı, kompozisyon, netlik, altın oran, doğru diyafram kullanımı, ön plan ve arka plan ilişkisi, diyagonaller, gölgeler bütün bunlar derslerde hep öğrencilere anlatılır. Ben ‘öykü’ sözcüğüne de değinmek isterim. Sinema filminde konu vardır, bir iki saat izlersiniz, fotoğrafta da konu vardır, sizi düşündürür ama zaman dilimi çok kısadır... Fotoğrafın bir öykü olarak birilerini düşündürmesi gerekir ve ben fotoğraflarımda yukarıda saydığım kriterler dışında hep öykü anlatmaya çalışırım. İstanbul Modern’deki sergimi gezerken bunu hissedersiniz. Öykü anlatmayı başaran fotoğraflar izleyiciler tarafından yıllar sonra da hatırlanır. En güzeli, imzası olmayan fotoğrafların, resim sanatında olduğu gibi kime ait olmalarının tarzlarından anlaşılmasıdır.
Gelelim ‘Renklerin Yolculuğu’na… Nasıl ortaya çıktı bu sergi?
Benim için de sürpriz oldu. İstanbul Modern’in Fotoğraf Küratörü Demet Hanım’ın birkaç ay önce beni arayıp, Ozan Sağdıç sergisinden sonra sergi açmam için davet etmesinin bende yarattığı heyecan ve mutluluğu hiçbir zaman unutmayacağım. Fotoğraf yaşamımda öyle unutulamayan sürpriz anlar vardır. Sergilenecek fotoğrafların seçimi kolay bir iş gibi düşünülebilir oysa tam aksine 1,5 milyonluk fotoğraf arşivimden bunları ayıklamak tam iki ay süren zorlu bir süreç oldu. İlk başta nasıl bir konsept ile seçki yapacağımıza karar vermek gerekiyordu. Sonuç olarak, benim ilk dönemlerim olan 1950’li yıllardan başlayarak, Kore’deki fotoğraflarıma ve ardından 1980 yılından sonra çektiklerim arasından bir seçim yapmaya doğru ilerleyen, bir retrospektife karar verildi. Fotoğrafların birbirleriyle uyumu, kullanılacak boyutlar için bilgisayar programları kullanıldı, o sayede duvarda asıldıklarında en estetik yerleştirmelerin nasıl görüneceğini önceden izleyerek tartışma olanağı çıktı.
Sergide yer alan fotoğraflarda hangi unsurlar ön plana çıkıyor?
Sergide yer alan fotoğrafların her şeyden önce “bu bir İzzet Keribar sergisidir” diye izleyiciye seslenmesi gerekiyordu. Bunu da başardığımıza inanıyorum. Ayrıca estetik değerleri yüksek, öykü ve hayal ettirme kriterleri güçlü olan fotoğraflar seçildiğinde, gelen ziyaretçilerin oradan mutlu bir ifade ile ayrıldıklarını görmeyi arzu ettik. Bunu da biraz başardığımıza inanıyorum.
Bundan sonra gerçekleştirmek istediğiniz bir hayaliniz var mı?
Benim yaşımda çok uzun vadeli hayalleri gerçekleştirmek ne yazık ki pek mümkün olmuyor… Yine de yakın geleceği hayal edecek olursam çok da yorucu olmayan fotoğraf gezilerine devam etmeyi, yeni gelişen teknolojileri izleyebilme yeteneği ve enerjisinin devam etmesini çok isterim. 2024 yılı benim için çok anlamlı bir yıl oldu. Sanırım hayallerimin birçoğunun sağken gerçekleşmesi bende büyük bir sevinç yarattı, bu yıl arka arkaya gelişen olumlu olaylar beni çok onurlandırdı.
*** İzzet Keribar’ın, yaklaşık 1,5 milyon karelik arşivinden seçilen 125 adet fotoğrafı içeren ‘Renklerin Yolculuğu’ sergisi, İstanbul Modern’de 25 Mayıs 2025 tarihine kadar görülebilir.