Fantastik ve plastik hayattan gerçek dünyaya
Dünya tanıtım turu başlayan Barbie filmiyle buluşmaya sayılı gün kaldı. 21 Temmuz’da sinemada hayranları ve tüm merak edenleri onu bekliyor. Barbie’nin dünyasında neler yaşanacak, mercek altına aldık.
CANAN DEMİRAY
Bir dünya düşünün, yaşlanmak yok, ölüm yok, üzülmek yok, hep neşe var. Burası Barbieland. Evlerin duvarı yok, çünkü saklayacak bir şey yok. Herkes birbirine gülümsüyor ve harika bir gün daha başlıyor. Plastik dünyanın renkli karakterleri için her gün aynı. “Bugün gelmiş geçmiş en güzel gün, dün de öyle, yarın da öyle ve bugünden sonsuza dek her gün öyle” diyen Barbie’nin dünyası, kendi varlığını sorgulamaya başladıktan sonra değişiyor.
Barbie, 1959 yılında dünyaya geldiğinden beri küçük kızların hayatında karmaşık bir konuma sahip. Gloria Steinem’a sorulduğunda, Barbie'yi "olmak istemediğimiz ve olmamız söylenen her şey ”olarak tanımlasa da, bence Barbie’yi tanımlamanın tek bir cevabı yok. 2018’de yapılan ‘Küçük Omuzlar: Barbie'yi Yeniden Düşünmek’ adlı yapım da bunun üzerineydi. Kuşaklarla değişen Barbie’nin evrimini ve popüler kültüre olan etkisini irdelerken küçük kızların feminist kimliklerini tanımlamalarına yardım eden bir oyuncak mı, yoksa her yaştan kadını gerçekçi olmayan beden önermesiyle kötü hissettiren cinsiyetçi bir ideal mi sorularına cevap arıyordu.
Bu tartışmanın neresinde durduğunuz bir yana, Barbie fantezilere destek verirken muazzam bir yükün altında kalmaya devam ediyor. Şimdi filmin gelişiyle de farklı bir boyut kazanıyor.
GERWIG VİZYONU
Greta Gerwig’in kadın olmanın inceliklerini oldukça iyi anladığını söylemek mümkün. Kendisi solo yönetmenlik kariyerine ‘Lady Bird’le başlayıp ‘Little Women’la devam etmişti. İki film de yaptıkları seçimlerle cesur adımlar atan, hayatlarının peşinde koşan genç kadınlara odaklanıyordu. Gerwig yarattığı karakterlerin kendi hikayelerini anlatmasına alan tanıyan vizyonuyla Barbie’ye de farklı bir soluk getiriyor.
KUSURSUZ DÜNYANIN SONU
Barbieland’de sıradan ve harika bir günün sonunda Barbie’nin ölümü sorgulamasıyla başlayan değişim kusursuz dünyasını değiştirmeye başlıyor. Kabuslarla uyanıyor, evden uçarak inemiyor, duşta su soğuk akıyor. Ama en korkuncu, topuklu ayakkabıdan başkasını giymeyi bilmeyen ayaklarının bir anda düztabana dönüşmesi. Garip hisler içini sarıyor, artık yeterince mükemmel değil.
İşte bu sırada yüzü keçeli kalemle boyanmış Marker Barbie onu şaşırtıyor. Dünyasındaki tüm garipliklerin son bulması için kendisiyle oynayan çocuğu bulması gerektiğini, bunun için gerçek dünyaya gitmesi gerektiğini öğreniyor. Barbie evrenin gerçeklerini öğrenmeye hazır mı?
Marker Barbie ona iki seçenek veriyor. Matrix dünyasında ‘mavi hapı’ temsil eden şey burada pembe bir stiletto. Gerçekleri öğreneceği dünyaya dalmak için olan ‘kırmızı hap’ ise burada bir Birkenstock terlik. Barbie tercihini stilettodan yana kullanmak istese terlikleri alıp pembe üstü açık arabasıyla Barbie diyarını terk ediyor.
Ancak yolculukta onu sürpriz bekliyor. Arka koltuğa saklanmış kaçak yolcu Ken, yanına aldığı patenleriyle Barbie’ye gerçek dünyada eşlik etmek istiyor. Korunaklı dünyalarının dışında kalan her şeyle yüzleşmek üzere kendilerini Venice Beach’e attıklarında kalabalığa karışmaya hazırlar. Herkesin onlara baktıklarını onlarla ilgili konuştuklarını görünce şaşırıyorlar. Barbie uğradığı taciz karşısında tepkisiz kalmayınca kendilerini bir anda tutuklanıp sabıka fotoğrafı çektirirken buluyorlar. İnsan olmanın verdiği tüm rahatsızlıklarla yüzleşen Barbie, her şeyin gerçek dünyada Barbieland’in tersine işlediğini, kızların ondan nefret ettiğini öğrenince hayatı alt üst oluyor. Mutsuz hissetmeye başlıyor, ağlamayı öğreniyor. Gerçek dünyanın gerçek sorunlara sahip insanlarıyla tanışmak zorunda kalmak onları şaşırtıyor. Yeni arkadaşlıklar da onu beklerken başında bir büyük bela var. Barbie’nin olmaması gereken bir yerde olduğunu düşünen Mattel yöneticileri onu engellemenin ve geldiği yere geri göndermenin peşinde. İşler nasıl gelişecek hep beraber izleyip göreceğiz. Bol kahkaha ve renk cümbüşünün eğlenmeye davet ettiği kesin.
BU AYNI ZAMANDA KEN’İN DE HİKAYESİ
Ken’in de duyguları var. Sprey bronzluğu, altın sarısı saçları ve kaslı vücuduna rağmen Ken de bir varoluşsal kriz yaşıyor. Ne de olsa Ken erkek bebeklerin birer aksesuar muamelesi gördüğü bir dünyadan geliyor. Filmin son yayınlanan müzik videosunda "Sen olmadan kim olduğumu bilmiyorum" diyor Ken. Her ne kadar Barbie onu "Sen Ken'sin" diye avutsa da “Ama bu Barbie ve Ken; sadece Ken yok” diye yanıtlıyor ki, haksız değil. Her zaman ikinci sırada yer almak onu düşündürürken, sarışın kırılgan bir hayat yaşayarak ölmemin kaderi olup olmadığını sorguluyor. Film Ken’e de söz hakkı tanıyor ve onu bir aksesuardan öte olduğunu hissettiriyor.