Eşitsizliklerin görünür olmasını hedefledik
Magnum Photos ve İBB işbirliğinin ikinci sergisi “Magnum İstanbul’da: İnsan Hakları-Olanlar Olmayanlar” sanatseverlerle buluşuyor. Sergiyi İBB Kültürel Diplomasi Direktörü Ozan Şakar’dan dinledik.
HELİN KAYA
Öncelikle Magnum Photos ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi iş birliğini soralım. Her şey nasıl başladı?
Magnum Photos ile görüşmelerimiz 2023 Kasım ayında başladı. Magnum Photos’un Paris ofisinden Küresel Sergiler Küratörü Andrea Holzherr ve Magnum Photos’a Türkiye’den üye olan ilk fotoğrafçı Emin Özmen ile başladı irtibatımız. Kamucu, halkçı ve görsel sanatın toplumsal hafızayı canlı tutmaktaki önemini vurgulayan ortak yaklaşımlarımız birbirimize ısınmamıza ve güzel bir dostluğun başlamasına vesile oldu.
Magnum Photos ikinci sergisiyle karşımızda. İlk sergiden farklı olarak burada neler göreceğiz?
İlk sergi Magnum Manifesto’nun bir arşivi ve bir dünya turu diyebileceğimiz türde geniş bir çalışmaydı. Bu ikinci sergiyse İstanbul için ortak geliştirilen tamamen özgün bir sergi. Ayrıca sergi çerçevesinde halka açık, ücretsiz bir söyleşi dizisi programı düzenledik. Aralık sonunda Oxford Üniversitesi ve Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi’nden değerli araştırmacı ve sanatçıların katılımıyla ilk söyleşiye başladık. Sergi boyunca söyleşiler sürecek.
İlk serginizde Bulgur Palas’ta sanatseverleri karşılamıştı. Buranın önemi nedir?
1912 yılına tarihlenen bir konak olan Bulgur Palas, Fatih ilçemizin değerli bir mekanı. Daha önce özel mülkiyette bulunan bu mekan İBB ve iştirak şirketlerince satın alınıp restore edildi. Eski halkevlerinden ilhamla buraya bir nevi Halk Şatosu diyebiliriz. Hem yeni fikirler için bir umut ışığı hem de insanların soluk alabileceği bir mekan.
Sergi başlığı oldukça dikkat çekici. Neden böyle bir ismin üzerinde duruldu?
Magnum Photos ile bu ikinci sergimizin içeriğini ilk kez konuşurken sosyoekonomik dezavantajların ve eşitsizliklerin görünür olmasını hedeflemiştik. Sergi mekanı Bulgur Palas’ın içinde bulunduğu Fatih ilçesi bu eşitsizliklerin öne çıktığı ilçelerden. Bir tarafta saraylar, hanlar, hamamlar, dünyaca bilinen çarşılar, öte tarafta büyük bir fakirlik ve yokluk. Görüşmelerimizde insan hakları teması altında bu sosyoekonomik eşitsizliklerin gösterebileceği konusunda fikir birliğine vardık.
Eşitsizliklerden bahsettiniz, fotoğraflara nasıl yansıyor bu sosyal adaletsizlik?
Serginin öne çıkan ve aslında serginin belki de özünü en iyi özetleyen eserlerden biri Chris Steele-Perkins’in İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin altıncı maddesi altında sergilediğimiz 1990 yılında çekilmiş Ürdün’deki bir kum fırtınası sırasında çölün ortasında kalmış mültecileri gösteren fotoğraf.
Göz gözü görmez bir kum fırtınasının içinde biçare insanlar birbirlerine sarılmış, baş ve gövdelerinin üstüne bir bez geçirerek korunmaya çalışmaktalar. Tam boy duvar kağıdı olarak özellikle büyük şekilde bastığımız bu fotoğraf izleyiciyi direkt o kum fırtınasının içine sokmakta. Serginin özü, hepimiz insanlığın bir uzantısıyız, insanlık çatısı altında biriz. Tabii şu soru kaçınılmaz olarak ortaya çıkmakta: Hepimiz insanlığın uzantısıysak bu çatışmalar, adaletsizlikler, eşitsizlikler, zulüm niye?
Sergi, 10 Haziran 2025 tarihine kadar Bulgur Palas’ta izlenebilir.