En korkutucu deneyimim ise doğa değil insanlardan dolayı

860 gün boyunca Amazon Nehri’ni kaynağından ağzına kadar yürüyerek geçerek, Guinness Dünya Rekorları’na giren Ed Stafford yeni bir maceranın içinde! Ünlü gezgin farklı coğrafyalarda vahşi doğadaki tecrübelerini anlattı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
En korkutucu deneyimim ise doğa değil insanlardan dolayı

Canan Demiray 

Doğada hayatta kalma dendiğinde, akla ilk gelen isimlerden biri Ed Stafford. Yirmi yıldır, ıssız adalardan çöllere, yüksek dağlardan nehirlere uzanan zorlu coğrafyalarda hayatta kalma becerilerini sergiliyor ve izleyenleri hem merak hem de hayranlıkla kendine çekiyor. Bu sezon ‘Kurtuluş Öyküleri’ ile yepyeni bir maceraya atılıyor. Ekipmansız, yalnızca kamerasıyla dünyanın en zorlu 6 farklı bölgesinde tam 10 gün boyunca hayatta kalmaya çalışacak. ‘Ed Stafford ile Kurtuluş Öyküleri’, 24 Ocak Cuma günü saat 18.35’te DMAX’te yeni sezonuyla ekrana geliyor. Biz de bu çılgın maceracıyla tanışma ve tüm merak ettiklerimizi sorma şansı yakaladık.

 

Yeni sezon başlıyor. Bu sezonu, önceki hayatta kalma maceralarından farklı kılan nedir?

‘Kurtuluş Öyküleri’ne geri dönmek, sevdiğim bir şeyle yeniden buluşmak gibi. Kamerayla kendi kendimi çekmek, daha samimi bir deneyim sunuyor; kafamdaki düşünceleri doğrudan izleyiciye aktarıyorum ve bu, onlarla daha derin bir bağ kurmamı sağlıyor. Üstelik artık bir baba ve eşim; bu, hikayeme daha olgun bir bakış açısı katıyor. Bu sadece hayatta kalma değil, zorluklarla başa çıkmayı öğrenme süreci. Son 10 yılda kat ettiğim yolu değerlendirmek de benim için değerli bir fırsat oldu.

Kolombiya’da çekilen ilk bölümde orman yangının içindesiniz. Dünya iklim krizi ve artan yangınlar  boğuşuyor, itfaiyeler yangınları bastırmaya çalışıyor. Siz bir başınızaydınız,  nasıl başa çıktınız?
Açıkçası böyle bir duruma hazırlanmak çok mümkün değil, asıl mesele, geçmiş deneyimlere güvenmek. Mesela, çöl ortamlarında su kaynakları arasında hareket etmem gerektiğini bilmek Kolombiya’da işime yaradı. Oraya uçtuğumda, tropik bir orman bekliyordum ama karşıma kurak ve hayvanların dahi tuhaf davrandığı bir alan çıktı. Çevre ne kadar beklenmedik olursa olsun, uyum sağlayarak ilerlemek gerekiyor.

Çin’deki Chiang Bay Dağları ve dondurucu soğuklara gelelim, tropik ormanlar sonrası böyle aşırı soğuk koşullarda nasıl motive oldunuz?

Soğuk havayı sıcak havaya tercih ederim. Normalde hep minimum kıyafetle programda hayatta kalma mücadelesi veririm. Bu kez fark şortla gitmedim; beni sıcak tutacak kıyafetlerim vardı. Kendimi dış etkenlerden korumak önceliğimdi yoksa geceyi atlatamazdım.Tropik bölgelerde doğrudan hayatta kalmayı iyileştirecek şeylere, su bulmaya odaklanırsınız, ama burada gerçek anlamda hayatta kalma içgüdüsü devreye giriyor. O noktada tamamen barınak üzerine odaklandım.

Peki Namibya’da, Narango Dağları’ndayken çölde karşılaştığınız en beklenmedik zorluk neydi?
Çölleri daha önce görmüştüm, ama Narango Dağları benim çöldeki ilk deneyimimdi. Şanslıydım ki orada bir gergedanla karşılaşmadım. Ancak bölgede oldukça sağlıklı bir gergedan popülasyonu vardı ve bu beni biraz endişelendiriyordu. En unutulmaz şeylerden biri, ayaklarımın hali. Çöl öyle sıcaktı ki, çıplak ayakla dışarıda yürüyemiyordum. Ayaklarım cayır cayır yandı. Gölgeye çekilip mağaramda zaman geçirmek zorunda kaldım. Bu aslında iyi oldu, çünkü bu süreçte araç ve gereç yapma fırsatım oldu. Aslında ilk önceleri “10 yıl geçti, bu bölümleri kolayca çekip bitiririm,” diye düşünmüştüm. Ancak yürüyemediğimi fark ettim ve bu tam anlamıyla bir uyanış çağrısıydı.

Zihinsel dayanıklılık hayatta kalmanın önemli bir parçası. Uzun ve zorlayıcı keşiflerde zihninizi nasıl güçlü tutuyorsunuz?
Açıkçası, kendimi zihinsel olarak güçlü biri olarak görmüyorum. Bu, televizyon için faydalı olabilir çünkü mücadelelerim var. Geçmişte zihinsel sağlık sorunları yaşadım ve her gün kendimi yönetmek zorundayım. Hem evde hem de sahada meditasyon yapıyorum. Meditasyon yapmadığımda, zihinsel olarak daha karmaşık hale geliyorum. Avustralyalı Aborjinlerden aldığım en değerli tavsiyelerden biri, kendilerini üç beyne sahip olarak tanımlamalarıydı. En büyük beyin, bağırsaklar ve içgüdüler; ikincisi kalp ve duygular; en küçük beyin ise "nandup", içinden çıkılmaz karmaşıklığı simgeliyordu. Bu tavsiyeyi şöyle yorumluyorum: Her zaman içgüdüsel hareket etmelisiniz. Mantıksal beyninizi plan yapma için kullanabilirsiniz ama bu sizi tanımlamaz. Meditasyon, içgüdüsel hale gelmemi sağlıyor. Düşüncelerim sakinleştiğinde işler kolaylaşıyor. Zihinsel dengeyi bulamazsam, her şey çığ gibi büyür.

Dört çocuk babası olmak hayatınızı nasıl etkiledi? Yoğun hayatta kalma maceraları ile aile hayatını nasıl dengeleyebiliyorsunuz? Çocuklarınız, programlarınızı izledi mi?

Çocuklarım, uzun süre ne iş yaptığımı bilmiyordu. Ancak, “Marooned” serisini çekerken, eşim Laura onlara önceki bölümleri izletmeye başladı ve çok sevdiler. Şimdi evde tuzaklar yapmamı ya da bahçede projeler gerçekleştirmemi istiyorlar. Bu onların ilgisini çekiyor ve beni mutlu ediyor.Dört çocuk babası olmak, hayatımı olgunlaştıran en büyük deneyimlerden biri oldu. Baba olarak sorumluluklardan kaçmak mümkün değil, bu da bana daha fazla dayanıklılık kazandırıyor.

İnsanların en çok göz ardı ettiği hayatta kalma becerisi nedir? Ve başarısızlıkla nasıl başa çıkıyorsunuz?

Bence zihinsel soğukkanlılık, en önemli ve en çok göz ardı edilen beceridir. Panik yaparak enerjiyi boşa harcamak yerine, bir durumu oyun gibi ele almak faydalı olabilir. Bu şekilde kişi, tüm duyularıyla odaklanır ve negatif sonuç korkusuyla kilitlenmez. Başarısızlık ise büyüme için gereklidir. Çekimlerde her şeyin mükemmel gitmesini beklemem; en ilgi çekici anlar genellikle yanlış yaptığınız ya da beklenmedik gelişen anlar olur.Başarısızlıklar, kişinin gelişmesi gereken alanları görmesini sağlar ve bu anlar, büyüme ve öğrenme açısından kritik öneme sahiptir.

İzleyiciler programlarınızdan ne almalı?

Çocukların daha fazla dışarıda vakit geçirmesi ve doğayla bağ kurması beni gerçekten mutlu ederdi. Ancak asıl odaklanmak istediğim şey, zorluklarla nasıl başa çıkılacağı. Programlarım, hayatta kalma sürecinden çok, hayatın zorluklarıyla başa çıkma yollarını gösteriyor.

Bu soru benim çocuklarımdan size, hayatta en kötü tattığınız şey ve en korkutucu hayatta kalma deneyiminiz öğrenmek istiyorlar?

En kötü tattığım şey kurbağa yavruları-iribaşlar. İçleri tamamen bağırsak dolu olduğu için çok kötü tadıyorlar. En korkutucu deneyimim ise doğa değil insanlardan dolayı diyebilirim. Amazon yürüyüşü sırasında ok ve silahla tehdit edilen bir anda yaşamıştım.

‘Ed Stafford ile Kurtuluş Öyküleri’, 24 Ocak Cuma günü saat 18.35’te DMAX’te, 27 Ocak Pazartesi itibarıyla da BluTV'de yeni sezonuyla ekrana geliyor.

 

 

 

 

 

 

 

HAFTA