Cumhuriyetimizin ilk günü… İlk maç, ilk gol!

Tarih; 30 Ekim 1923 ve günlerden Salı günü… Bir gün önce akşam saatlerinde Cumhuriyet ilan edildi. Gazeteler müjdeyi veriyordu. Fakat haber baskıya yetiştiremeyen bazı gazeteler bilmeden Cumhuriyet’in ilk maçının haberini veriyordu: “Fenerbahçe Romanya Milli Takımına meydan okuyor”

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Cumhuriyetimizin ilk günü… İlk maç, ilk gol!

MELİH ESEN CENGİZ

Cumhuriyetimiz 29 Ekim 1923 Pazartesi günü akşam saat 20.30 civarında milletvekillerinin “Yaşasın Cumhuriyet” nidaları ve alkışları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul ve ilan edildi. Cumhuriyet müjdesi memleket sathında yapılan top atışları eşliğinde Türk Milletine duyurulurken, Ankara’dan telefon ve telgraflarla haberi alan İstanbul gazeteleri 30 Ekim Salı gününün ön sayfasını Cumhuriyet için düzenlediler.

Tabii o zamanın güç çalışma koşullarında zaman darlığı nedeniyle bazı gazeteler bu önemli haberi baskılarına yetiştiremediler.

Ali Naci Bey’in (Karacan) Akşam’ında Cumhuriyet ilanı haberi yerine Fenerbahçe’nin 30 Ekimde oynayacağı maç için Romanya Milli Takımı’na meydan okuduğu okurlarına duyuruluyordu:

Fenerbahçe Romanya Milli Takımına Meydan Okuyor!

Romanyalılar Türk Kulübünün Davetini Kabul Ettiler!

İşte bu maç Cumhuriyet coşkusunun tüm yurdu sardığı o tılsımlı ilk günde Cumhuriyetimizin ilk maçı, ilk yabancılarla maç ve ilk gol olarak tarihte yerini alacaktı.

1923 Ekim ayının İstanbul Türkçesiyle İstanbul gazetelerine ve Rüşdü Dağlaroğlu tarihine dayanarak Taksim Stadı’nda oynanan bu önemli maçı hatırlayalım.

30 EKİM 1923 AKŞAM’DAN…

“…Galatasaray’ın dünki galabesinden (Bükreş muhtelitine karşı-yazarın eki)) sonra bugün gazetemize bildirildiğine göre Fenerbahçeliler Romanyalılara yeni bir teklifte bulunmuşlardır. Malum olduğu üzere Fenerbahçe yarın bu Bükreş takımıyla oynayacaktı. Halbuki dünkü neticeden cesaret alan Fenerbahçeliler dün akşam Londra Oteli’ne bir heyet göndererek Cuma günü Milli Takımımızla berabere kalan Romanya milli takımını maça çağırmışlar ve adeta bunlara meyan okumuşlardır. Romanyalıların reisi bu heyete:

“Bugünkü neticeden sonra İstanbul’un şampiyon timi olduğunu söylenilen Fenerbahçe’nin karşısına bilmecburiye milli takım oyuncularımızı çıkaracağız. Binaealeyh bu davetinizi teşekkürle telakki ederiz. Bu teklifinizle bizi müşkül bir vaziyetten kurtardınız. İstanbul’dan gitmezden evvel bu mağlubiyetin izini silmek isteriz. Binaealeyh teklifiniz derhal kabul ederiz. Salı günü çıkaracağımız takım belki Cuma günkü milli takımımızdan daha kuvvetli olacaktır. Zira o günkü netice ve tecrübeyi nazar-ı itibara alarak aynı oyuncuları başka bir şekilde sahaya tevzi ideceğiz” demiştir.

Bunun üzerine Fenerbahçelilerde takımlarını takviye etmek için Romanyalılardan müsaade istemişler ve Mösyö Keyaver kendilerine:

“İstediğiniz kulüplerden istediğiniz oyuncuları size veririz. Bu suretle bizim milli takımımızı çıkaracağız, siz de Fenerbahçeyi takviye idilmiş bir halde ortaya çıkaracaksınız, mutabıkız. Yalnız beynelmilel futbol nizamatı mucibince bu maç resmi bir maç olmayacağı için takımımız milli takım olmakla beraber Salı günü hususi maçlara mahsus formasını giyecektir” demiş ve Fenerbahçeliler de meselenin forma meselesi olmadığını Cuma günü berabere kaldığımız oyuncularla karşılaşmak istediklerini söylemişlerdir…

FENERBAHÇE MİLLİ TAKIM UNVANIYLA SAHADA

Rüşdü Dağlaroğlu’nun sözleriyle devam edelim.

“…4 gün önce, 26 Ekim 1923 Cuma günü Türk milli takımı tarihte ilk defa olarak Ay Yıldızlı formayı giymiş ve ilk beynelmilel maçını Romanya milli takımına karşı yapıp 2-2 berabere kalmıştı. Bu maçta Rumenler beraberlerinde getirdikleri Transilvanya'lı Macarları oynatmamışlardı... Diğer taraftan ise, 7 futbolcu ile esasını Fenerbahçe'nin teşkil ettiği Türk milli takımının diğer uzuvlarının takımın âhenk ve seyyaliyetine pek uymadıkları görülmüş, binaenaleyh, Fenerbahçe takımını milli takım unvanı altında sahaya çıkarmanın daha isabetli olacağı tezini ileri sürenler hak kazanmışlardı. Bu bakımdan, Macar futbolcularınu da aralarına alacak Romanya muhtelitinin Fenerbahçe ile karşılaştırılması hem teşkilat mensupları ve hem de umumi efkárca arzulanıyordu. 30 Ekim Salı günü oynanacak bu maçın neticesinden Rumenler o kadar emindiler ki; Fenerbahçe dilediği şekilde takviye alabilir, demişlerdi...

O günün sabahına karşı bütün yurdu birdenbire top sesleri içinde çalkanmağa başladı. Herkes yataklarından fırlamış, fakat mesele öğrenilince gönüllere ferahlıklar dolmuştu.

Filhakika; Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, memlekette asırlarca hükümran olmuş saltanat idaresini bir iki saat önce ilga edip Cumhuriyet’i kabul etmişti. 5 yıllık meşum işgalden 3 hafta önce kurtulan neşe içindeki İstanbul halkının sevinçlerine bu hadise de tazelikler ekliyordu. İşte böyle mesut bir milli bayram havası içinde; Transilvanya'lı Macarlarla takviye Romanya milli takımını, Mütareke ve İşgal yıllarının o muazzam sevgiler toplamış Fenerbahçe kadrosu karşısında görmek az mazhariyet olmayacaktı. Fenerbahçe takımı bu çok mühim maça, ne çare ki hatalı bir tertiple çıktı. 4 gün önceki milli maçta sol ayağından ağırca sakatlanan kıymettar solaçığı Bedri'nin boşluğunu doldurmak için, Galatasaray santrhafi Nihad'ı forvete aldı. Hem de sağiç mevkiine... Bu suretle, o tarihlerde futbolumuzun yegâne beraberliğini teşkil eden Fenerbahçe hücum hattının o maruf ähengi yok edilmişti.

Milli maçı idare eden Çek Kratky'nin hakemliğindeki bu maç Transilvanya’lı  Macarların kendilerini göstermek hususundaki azim ve gayretleri arasında, çok sıkı cereyan etti ve neticede iki taraf 2-2 berabere kaldılar.

Şekip, Hasan Kamil, Cafer, Kadri, İsmet, Fahir, Zeki, Ömer, Nihad, Alaadin ve Sabih tertibindeki Fenerbahçe'nin bu maçtaki ilk beraberlik golü futbol tarihimizde meşhurdur. Santrafor Macar Ganzel 5’inci dakikada kafa ilk golü yapmıştı. Fenerbahçe, 23’üncü dakikada buna şöyle mukabele etti:

Devrin en uzun vuruşlu müdafii Hasan Kâmil kendi ceza çizgisi civarından 80 metrelik çok sıkı bir degaj yaptı. Kaleci Pavlini, bu topu tuttu fakat şiddetinden elinden kaçırdı. Kaleye doğru yuvarlanan topa Ömer yetişti ve golü tamamladı.

Yine Ganzel'in yaptığı 2’nci Rumen golü üzerine Nihad'in gösterdiği gayreti övmek gerekir. Bir defans oyuncusu olan Nihat, daha ziyade enerjiye dayanan oyun tarziyle, Fenerbahçe hücum hattının ahengine uyamadığını kavramıştı. Bu kıymetli ve duygulu genç, faydalı olabilmek için, gayretin son haddini gösteriyordu. İşte; ikinci devredeki ezici Fenerbahçe hâkimiyeti sıralarında, üst üste yaptığı ataklardan birinde topla beraber Rumen kalesine girerken düşürüldü ve Fenerbahçe ikinci beraberlik golünü bu penaltından Cafer vasıtasiyle yaptı.

“Penaltı cezasını Cafer Bey meserret avareleri arasında Romanya kalesine edhal etti.”-Vakit gazetesi

İstanbul'da ve birkaç gün sonra gittiği Viyana'da santraforları Ganzel gazetecilere görüşlerini şöyle nakletmiştir:

“Türk futbolu Fenerbahçe kulübünde tecessüm etmiştir. Bu kulübün oyuncuları futbolu zekâ ile oynuyorlar. Terbiye ve nezaketlerinin de hayranıyım. Kazanmak azmiyle oynadıkları halde nizamsız en küçük hallerden bile kaçınıyor, tam sportmence hareket ediyorlar... Bence, Fenerbahçe takımı Türk Milli takımı kadar kuvvetlidir.”

“BU GENÇLER ÜŞENMİYOR”

İleri gazetesindeki maç özeti ve yorumlar ise sanki bugünleri hatırlatır:

“Fenerbahçe Bükreş makamına Bükreş takımının hayli kuvvetli olan dünkü şekline karşı az kalsın mağlup oluyordu, eğer penaltıdan yapılan bir sayı imdada yetişmeseydi. Misafirlerimizin en büyük meziyeti canla başla oynamaları ve bir amatöre layık olacak her fedakarlığı yapmalarıdır. Oyunun tek kale şekli iktisap eden birçok safhaları olduğu halde beraberliği muhafazaya ancak bu fedakârca dediğimiz sayesinde muvaffak oldular. Kalecileriyle müdafaa oyuncularının hele son dakikalarda azami takatlerini sarf ederek Fener akınlarını kırmaları Romanyalı misafirlerimizin İstanbul’da kazandıkları en büyük muvaffakiyettir. Bu gençler üşenmiyorlar, -tabir mazur görülsün, zira biz yerinden kımıldamayı istemeyenleri de biliriz- ve bariz bir keyfiyet karşısında kendi şereflerini kurtarmak için ellerinden geleni bile yapmaya çalışıyorlardı. Fenerbahçe’nin sarf ettiği cehd bu nispette olmamakla beraber oyunun sonlarına doğru onlarda da galebeyi temin için büyük bir arzu meşhud idi. Uzun zamandan beri imtihanları yüzünden idmanlarını terk ettiğini söyleyen İsmet Bey dün çok çalıştı. İslavyalılara karşı yapılan müsabakadaki takatsızlığın biri yapılan müsabakalarda eski kudretini bir türlü iktisap edemeyen bu genç dün bütün iradesi bütün harareti ile çarpışıyordu. Bizde gençler en ufak muvaffakiyetlerine karşı alkış beklerler ve bu alkışın sönmesine bir türlü razı olamazlar.

Yerinde olmak şartıyla alkış da pek tabiidir. Fakat tenkid sadece alkış değildir. Oyunlarında gördüğümüz sık sık kaydetmek suretiyle bir gençte nihayet intibah tevelidine muvaffak olduğumuz için mesleki bir iftihar duyduk. Filhakika dün İsmet Bey çok çalıştı ve bunda yanılmıyorsak en kuvvetli saik de münekkitlerini tekzip etmek arzusu idi.

Hakem için ihtilaflar birer ikişer saniye süren boks sohbetleri ahalinin bağrışması, ıslıklar, yuhalar bütün bu nakarat dün dahi eksik değildi…”

Bu ilk maç 2-2 beraberlikle bitmişti.

30 Ekim 1923 Salı günü Cumhuriyetin ilk gününde yeni doğmuş Cumhuriyetin ilk spor müsabakası işte bu şekilde cereyan etmişti.

Artık ne Taksim stadı var ne o futbolcular yaşıyor ne de o seyirciler.

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı kutlu olsun.

 

İLK GOLÜ ATAN ÖMER TANYERİ ‘BELEŞ’ ÖMER

(Kaynak Asr-ı Fener)

1898’de Üsküdar’da dünyaya gelen Ömer Bey, semtinin ünlü takımı Anadolu Kulübü’nde futbola başladı. Fenerbahçe’de ilk kez Fahir Yeniçay’la birlikte, 17 Ağustos 1921’deki İttihat Spor maçında forma giydi. Kale önünde beklenmedik bir anda biten, topla hızla buluşup gol atan, bu nedenle de ‘Beleş’ lakabını alan

Ömer Bey, gol yemeden şampiyon olan efsane kadroda da yer aldı, işgal dönemi maçlarının önemli golcülerinden biri oldu. Dört yıl futbol oynadıktan sonra, 1925’te sahalardan ayrılan Ömer Tanyeri, futbolu bıraktıktan sonra Almanya’da makine mühendisliği öğrenimi gördü, Türkiye’ye dönüşünde de Devlet Demiryolları’nda makine mühendisi olarak çalışmak üzere Ankara’ya yerleşti. Başkentte uzun yıllar

futbol hakemliği de yapan ‘Beleş’ Ömer namıyla ünlenen Ömer Tanyeri, 1966’da Ankara’da vefat etti.

Bilgi notu: Bu çalışmada Asr-ı Fener,  Rüşdü Dağlaroğlu-Fenerbahçe Spor Kulübü tarihi ve dönemin Akşam, İleri ve Vakit gazetelerinden kaynaklar kullanılmıştır. Eski Türkçe çözümlemelerini Sayın Cevat Sucu yapmıştır.

HAFTA