Çemberin dışına itilen kadın: Hamiyet

Peyk grubu, karşımıza bu kez gerçek bir hikayeden uyarlanan Hamiyet müzikali ile çıkıyor… Aslı İnandık ise hayatın ve toplumun asla kucaklamadığı Hamiyet’e can veren isim… Müzikalin yolculuğunu Peyk grubunun solisti İrfan Alış ve oyuncu Aslı İnandık’tan dinledik.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Çemberin dışına itilen kadın: Hamiyet

HELİN KAYA

Peyk olarak yıllardır müzik sektöründe duruşunuz ve şarkılarınızla farklı bir yere sahipsiniz. Ülkemizde yaşanan olaylara duyarsız kalmayarak ses yükseltmeniz, haksızlığa karşı mücadeleniz yaptığınız tüm işlerin temasına nasıl yansıyor?

İRFAN ALIŞ: Aslında biz sadece mantıklı şeyler söylüyoruz. Sektör biraz daha farklı yerlere, çığırından çıkan, karmaşık bir yapı haline büründüğü için biz bir şeylere karşı çıkıyormuşuz gibi görülüyor. Biz sakin sakin müziğimizi yapıp bu işin içine çok girmeden sanat peşinde olmaya bakıyoruz elimizden geldiğince…

Müzik serüveninizde yeni bir dönem başlıyor sizin için. Peyk olarak ilk müzikaliniz olan Hamiyet’in nasıl hayata geçtiğinden bahseder misiniz?

İ.A.: Hamiyet önce şarkı olacaktı. Uzun ve Hamiyet’i anlatan bir şarkı… Safinaz gibi, belki bir örneği o dur. Ama olamadı çünkü ben o şarkının içine giremedim. Sonrasında ise tamamlanmayan bir sürü parçamız oldu. Işıl Kasapoğlu dinledi şarkıyı ve bunun daha çok müzikal bir yapı olabileceğini söyleyince düşündük, ölçtük, biçtik. Başladık çalışmaya ve sonra Hamiyet müzikali ortaya çıktı. Biz bu işe girdiğimizde bu kadar zor olacağını bilmiyorduk. Ama o kadar zor ve garip bir süreçten geçtik ki… Kendimi Hamiyet ile konuşur buldum. Ona dedim ki ‘seni mahveden lanet bize de bulaştı.’ Sonra mucizeler oldu ve Işıl Kasapoğlu bize yol gösterdi. Ekip olarak birbirimize inandık ve zorlukları aştık. Çünkü çok büyük bir işin içinde bulduk kendimizi. Gerçekten zor ve büyük bir prodüksiyon. Ama her şeye rağmen alkışı duyduk, insanlar çok sevdi oyunu. Gözyaşlarıyla seyrettiler hatta…

Peki kimdir bu Hamiyet? Gerçek bir hikayesi var mı?

İ.A.: Evet, büyüdüğüm yerde Hamiyet vardı ve aklını yitirdiği için evinden kovuldu. Çocuklarını görmek için arada sırada bize gelirdi. Sonra çocuklar büyüdü ve annelerini görmek istemediler. O da bir daha gelmedi. Zor bir hayat yaşadı ve ne yazık ki iyi diyebileceğimiz bir sonla hayata veda edemedi. Normalde sıradan bir hayalet, onlarca, yüzlerce sokakta gezen kadından biri Hamiyet… Hepimizin köyünde, mahallesinde var Hamiyet. Benim de vardı, adı sanı yoktu. Sonra 2018 yılında birden hatırladım. Facebook sayfama yazdığım bir sayfalık hikayeydi ilk başta.  Sonra o gün bunu şarkılaştırmaya karar verdim. Sonrasında da müzikale dönüşen bir iş oldu ve buralara kadar geldi.

Peyk şarkılarının hayatınızda özel bir yeri var mı? İrfan Alış ile çalışmak sizin için ne demek?

ASLI İNANDIK: Hayatımın epey zor bir döneminde bir gün arabada tesadüfen ‘Denizdeyim’ şarkısını duydum. Aklım gitti. Kaç kez dinledim ve bağıra çağıra ağladım bilmiyorum, Denizdeyim ile. Sonra iflah olmaz bir Peyk bağımlısı oldum tabii, tüm şarkılarını ezber ettim. Ama Hamiyet projesi için bir araya geldiğimizde ve çalışmaya başladığımızda, hayatıma dostlarım olarak da girdiler. İrfan tam bir deli… Gerçekten ben böyle orijinal bir insan tanımadım. Bir anda gökten şarkı iniyor sanki, ‘bakın bir şey yazdım’ diye geliyor. Çalışmaktan sıkılmıyor, mesela ertelemiyor, bahane bulmuyor. Tabii işine, müziğine bu kadar saygı duyan, mesleğini bu kadar seven biriyle çalışırken de mum oluyorsun.

Elimden geldiğince onun disiplinine uyum sağlamaya çalıştım. Beraber delirdik… Bir de safi çok iyi insanlar hepsi. Böyle o kadar az insan kaldı ki, şaşırıyorum.

1980 darbesinin etkileri oyunda nasıl işleniyor?

İ.A.: Darbe işçilere ve solculara yapıldı. Darbeciler geldiklerinde ilk iş işçi sendikalarını yok etmek oldu ve kapitalizm her yeri ele geçirdi. Bugün gelir dağılımı adaletsizliği varsa o darbenin sonuçlarını yaşadığımızdandır. Hamiyet o döneme dokunuyor ve sıradan insan hayatları üzerindeki etkisini anlatıyor. Tabii burada Deniz Madanoğlu’na dikkat çekmek isterim çünkü çok güçlü bir kalemi var...

Darbenin etkileri, o dönemde yaşamış bir kadına hayat vermek, tüm bunlar sizin için nasıl bir deneyim?

A.İ.: Ailemden, okuduklarımdan ve izlediklerimden aşina olduğum bir döneme dair bildiklerimi Hamiyet için raftan çıkarmak ve karaktere hazırlanırken araştırmayı, okumayı, dönemi yaşamış kişilerle konuşmayı hiç bırakmamak sıcak tuttu beni. Hamiyet, hayatın ve toplumun asla kucaklamadığı ve çemberin dışına attığı bir kadın. Başına gelenler gerçekten korkunç, üstelik gerçek bir hikaye. Bunun ağırlığıyla, bazen provalarda yaşadığım duygunun altında ezildiğim oldu. Zorlanmadım dersem yalan söylemiş olurum. Akli dengesini kaybetmiş biri Hamiyet. Ama ben karakteri inşa ederken buna odaklanmayı değil, geniş hayal dünyasına odaklanmayı tercih ettim.

Hikaye size ilk geldiğinde neler hissettiniz?

A.İ.: Çok heyecanlandım. Bir oyuncunun iştahını kabartan bir karakter tabii Hamiyet. Ama ben burada oyunun dilini kuran Deniz Madanoğlu’na bir parantez açmak istiyorum. Öyle içerden bir yerden yazmış ki. Hep söylüyorum yine söyleyeceğim. Ara vermeden, soluksuz ve gözümde yaşlarla okudum Hamiyet’i. Bittiğinde kalbim kıpır kıpırdı. Kafamda saçına taktığı tokayı falan canlandırıyordum… Hamiyet’e hiç ‘deli’ bir karakter, ya da ‘akli dengesi yerinde değil ben şimdi bunu göstereceğim’ gibi bir yerden yaklaşmadım. Bence hayal dünyası yaşadığı dönemi protesto edercesine geniş Hamiyet’in, hep bu kısmı anlamaya ve empati kurmaya çalıştım. O zorlukların içinde nasıl günden güne genişletiyor hayal dünyasını. Hamiyet oyun boyunca sürekli belli sıfatlarla kısıtlanmaya çalışılıyor. ‘Kadınsın sen Hamiyet, annesin, sen Ajda değilsin’ böyle bir laf var mesela. Onun derdi Ajda olmak değil, anlaşılmak yalnızca. Yaşadığı çevreden ayrıştırılmamak, suçlanmamak, kabul edilmek işte olduğu gibi, bir de şarkı yazıp söylemek. Bu kadar. Çevresel faktörler onun var olan psikolojik problemlerini iyice tetikliyor, politik zeminin oldukça sert olduğu darbe sonrası dönemde tabii ki Hamiyet’i sarıp sarmalamıyor hayat. Aslında yaşadığı dönemle pek ilgisi de yok. Şu anda da tablo benzer değil mi? Bizden olmayanı, ayrışanı, hayal dünyası biraz geniş olanı iteklemek isteriz, bastırmaya çalışırız. Yapamadık mı da ‘deli’ deriz işte. Maalesef bu toplumun bir gerçeği.

Müzik Hamiyet’in hayatını nasıl sarıyor?

A.İ.: Müzik, Hamiyet’in hayatında sarıldığı yegâne şey. Korkularıyla, hayal kırıklığıyla, mutsuzluğuyla böyle baş ediyor. Kafasındaki sesleri, notaları dinleyip onlarla konuşarak. Yeni şarkılar yazarak. Esasen hangimiz böyle değiliz ki… Hepimiz üstümüze üstümüze gelen hayatla sanata sarılarak baş ediyoruz, öyle değil mi? Hamiyet yaşadığı döneme ve şartlara rağmen müziğe sarılıyor. Orası onun dokunulmazı. Artık müziğin sesini bile duyamamaya başladığında zaten, ölüme doğru gidiyor.

Oyunun konusu gereği toplumun gerçekliklerine bir pencere daha açıyorsunuz aslında. Nedir bunun önemi sizin için?

İ.A.: Bu bir kadın hikayesi… Ve toplumun en büyük sorunu bize göre kadınların toplumda etkisinin olamaması. Kadınlar hayatın içinde etkin değiller hala. Mecliste yoklar, yönetimde yoklar, iş hayatında yoklar. Varmış gibiler ama ne yazık ki erkek egemen toplumdayız. Yoklar… Ve bizim oyunda anlattığımız şey aslında kadınların hikayesi. Erkekler ikinci planda. Oyuncularımızın ve ekibin çoğunluğu da kadınlardan oluşuyor.

Geniş bir kadrosu var müzikalin. Ekip olarak çalışma ritminizden bahseder misiniz?

A.İ: Ekipteki en büyük şansımız, öncelikle kurduğumuz zor bulunur cinsten dostluğumuz oldu bence. Sonra çalışma disiplinlerimiz, tiyatroya bakış açımız, oyunu ele alış biçimimiz de uyuştu -ki bu epey zor bir şey-, malum çok kalabalık bir ekibiz. Peyk ekibi de oyuncu olmamasına rağmen vallahi hemen uyum sağladı bize, uzun süren prova saatlerine, bazen yükselen seslere, gerilen sinirlere, bazen coşkuyla bir sahneyi çözümlemelerimize tanık oldular ve bir parçası oldular, tüm oyununun çıkış sancılarının. Ama her şeyden öte, Işıl Kasapoğlu gibi bir yönetmenle çalıştık, bir duayen olarak bizi ekip olarak aynı merkezde buluşturdu hep. Kimsenin dağılmasına, ekip dışı hissetmesine izin vermedi.

 

HAFTA