“Burası yaşayan bir müze!”
Taksim Cumhuriyet Meydanı’nın simge yapılarından Taksim Maksemi, restorasyon çalışmalarının ardından İBB Cumhuriyet Müzesi olarak İstanbullularla buluştu. Kapsamlı etkinliklere ev sahipliği yapacak Müze’nin dönüşüm sürecini İBB Miras Başkanı Oktay Özel’den dinledik.
HELİN KAYA
Taksim Maksemi’nin Cumhuriyet Müzesi’ne dönüşme süreci nasıl gerçekleşti?
Taksim Cumhuriyet Meydanı sadece İstanbul’un değil, tüm Türkiye’nin en önemli kamusal alanlarından biri. Cumhuriyet’in ilk modern meydanlarından biri olan Taksim Meydanı, geçmişten günümüze uzanan tanıklıklarıyla çok önemli bir hafıza mekânı aynı zamanda. Meydana adını veren ise Osmanlı mirasının simge yapılarından Taksim Maksemi… I. Mahmud döneminden günümüze ulaşan bu miras yapısı, tarihi ve kültürel öneminin yanında Taksim Meydanı’na adını veren yapı olması sebebiyle de öne çıkıyor. İstanbul’un kalbindeki bu simge yapının, Cumhuriyetimizin 100. yılına armağan edebileceğimiz, deneyim odaklı bir Cumhuriyet Müzesi olmasını hayal ederek yola çıktık. Gerek restorasyon gerekse yeniden işlevlendirme süreçlerini tasarlarken Taksim Maksemi’nin hem bir Osmanlı su mirası oluşunu tüm özgünlüğüyle ortaya koymaya hem de Cumhuriyetimize ve Taksim Meydanı’nın ruhuna yakışır kamusal bir buluşma mekanı olmasına özen gösterdik.
Restorasyon çalışmalarında sizin için en önemli unsurlar neler oldu?
Bildiğiniz gibi geride bıraktığımız beş yıl içinde İBB Miras ile İstanbul’un birçok önemli kültür varlığını koruma altına alarak yeni kamusal yaşam alanları olarak şehre kazandırdık. Bu yapıların hepsi yan yana geldiğinde ortaya bütünlüklü bir koruma ve yaşatma anlayışı çıkıyor. Artık İstanbullular bu restorasyon diline çok aşinalar. İBB Miras, tüm restorasyon uygulamalarında evrensel koruma ilkelerini benimseyerek hareket diyor. İlgili yapıyı farklı açılardan okuyarak; tarihi önemi, hafızası, güncel durumu, kamusal kullanıma imkân verip vermeyeceği ve kentin ihtiyaçlarını birlikte değerlendirerek ortaya sistematik bir çalışma ortaya koyuyoruz. Bizim için yapıyı koruyarak, kurtarmak kadar o yapıyı bugünkü şehir hayatı içinde görünür ve yaşanabilir kılmak da çok önemli. Böylece kentten kopuk bir şekilde yok olmaya terk edilmiş kültür varlıklarını, yeni işlevleriyle yeniden İstanbul’a ve İstanbullulara kazandırmış oluyoruz. Şimdi bu özel mekânlara Taksim Maksemi İBB Cumhuriyet Müzesi de eklendi. Maksem’de hayat bulan Cumhuriyet Müzesi de hem içeriği hem de ev sahipliği yapacağı etkinlikleriyle tüm kuşaklardan izleyiciler için deneyim odaklı, yaşayan bir müze olarak tasarlandı.
Taksim Maksemi’nin tarihi önemini bir de sizden dinleyebilir miyiz?
Osmanlı dönemi İstanbul’unda şehrin su ihtiyacı Halkalı Suları, Kırkçeşme Tesisleri, Üsküdar Suları, Hamidiye Suyu Tesisleri ve Taksim Suyu Tesisleri gibi isale hatları ile karşılanıyordu. Bu hatlar aracılığı ile kaynağından alınan temiz su, kemerler ve kanallar yardımıyla şehre getirildi; çökeltme havuzlarında bir süre dinlendirilip temizlendikten sonra maksemlere dağıtılıyordu. Taksim Maksemi, Taksim Suyu Tesisleri ile şehre ulaştırılan suyun dağıtıldığı yapıydı. Bu işleviyle kentin tarihinde önemli bir rol üstlendi Taksim Maksemi. Vaktiyle bu yapıdan Tophane-Fındıklı, Beyoğlu-Galata ve Kasımpaşa bölgelerinin su ihtiyacı karşılanmıştı. Taksim Maksemi’ndeki sandığa gelen su, duvardan çıkıntı yapan bir çörtenden (bir çeşit su oluğu) akıyordu. Çörtenin her iki yanında yer alan kitabeler; Sadrazam ve Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa ile Sadrazam Yusuf Paşa tarafından yaptırılan çeşmelere ne kadar su tahsis edildiği hakkındaki bilgileri günümüze taşıyor. Taksim Maksemi’nin arkasında ise Taksim Su Deposu yer alıyor. 2.730 m3 su depolama kapasitesine sahip olan bu depo, yakın zamana dek İBB Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi olarak hizmet verdi. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e ve günümüze uzanan tanıklığıyla da önem kazanan Maksem, Taksim Meydanı’na ve semte adını veren simge yapı olarak da önem kazanıyor.
Müzeye dönersek… Cumhuriyet Müzesi’nde sanatseverleri neler bekliyor?
İçeriği önemli akademisyenlerimizin danışmanlığında hazırlanan İBB Cumhuriyet Müzesi’nde Cumhuriyet’in ‘Atatürk’lü yılları konu ediliyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu, Cumhuriyet’in Bayramları, Hukuk Devrimi, Cumhuriyet’in Kaldıracı: Eğitim, Nüfus ve Sağlık Politikası, Ekonomi, Ulaşım ve Haberleşme, Altyapı, İmar ve Kentleşme İBB Cumhuriyet Müzesi’nin sunduğu belli başlı temalardan bazıları. Müze, aynı zamanda Atatürk’ün kişisel eşyalarını içeren bir koleksiyona da ev sahipliği yapıyor. Cengiz Kahraman, Osmantan Erkır, İBB Atatürk Kitaplığı, İBB Atatürk Müzesi ve British Pathe’nin katkılarıyla hazırlanan koleksiyonda; Atatürk'ün müşir üniforması, Millet Meclisi'nde Nutuk'u okurken giydiği frak, ilk kez Erzurum Kongresi'nde kullandığı kalpağı, II. Meşrutiyet Dönemi’ndeki ilk seçimlerde kullanılan seçim sandığı ve Cumhuriyet dönemine ait seçim sandığı,1936-1952 yılları arasında ABD'de üretilen, Friden marka hesap makinesi, 1920-30 yılları arasında Almanya’da üretilmiş İdeal marka daktilo, Harf Devrimi sonrasında kullanılan telefon kulübesi levhası, Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte Türk kadınını öne çıkaran, İhap Hulusi tasarımı bir diploma örneği, Cumhuriyet’in 10. yılı kutlamaları için hazırlanmış bir Türk Bayrağı, 1928 Harf Devrimi sırasında Türkçe’nin yeni harflerini vatandaşa tanıtmak için sokaklara asılan afiş örneği, TBMM’nin açılışının birinci yıldönümü anısına Isparta’da dokunan duvar halısı gibi Cumhuriyet’in doğuşuna ve kuruluşuna tanıklık etmiş özel belgeler, hatıralar yer alıyor.
Özellikle İstanbul’da unutulmaya yüz tutmuş binlerce yapı var. Maalesef bunları korumak için toplum olarak yeterli çabayı göstermediğimizi düşünüyorum. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
Kenti koruyacak temel faktör, esasında bir toplumda koruma bilincinin ve kültürünün yerleşmiş olmasıdır. Bu bilincin ve kültürün birincil özneleri ise kentin sakinleridir. Bizim ortaya koyduğumuz tüm çaba, ancak İstanbulluların bilinci ve farkındalığıyla, kentle karşı duydukları aidiyet bağıyla kalıcı hale gelecektir. İstanbul’da sürdürdüğümüz miras nöbetini zaman zaman İstanbullularla birlikte yürüttük diyebilirim; şehrin kültür varlıklarına aynı hassasiyet ve sorumlulukla yaklaşabilmek bizim için ayrıca motivasyon kaynağı oldu. Bu şehir hepimizin; ona sahip çıkacak ve hak ettiği değeri verecek olan hepimizin ortak sevgisi, saygısı ve vefasıdır. Hepimizin bu konuda sorumluluk duyması elzemdir.