Atların gücünden gelen ilham
Rahmi M. Koç Müzesi, 30’uncu yılını sanat ve mühendislik dünyasını bir araya getiren, “Beygir Gücü” sergisiyle kutluyor. Otomobilin endüstri tarihindeki dönüşümünü katılımcılarla buluşturan serginin yolculuğunu Rahmi M. Koç Müzesi Genel Müdürü Mine Sofuoğlu, Koleksiyon Bölümü Yöneticisi Gözde Akyüz ve Küratör Serra Kanyak’tan dinledik.
HELİN KAYA
Geçmiş 30 yılı göz önüne alırsak, Rahmi M. Koç Müzesi’nin nasıl bir yolculuğu olduğunu söyleyebilirsiniz?
Mine Sofuoğlu: Rahmi M. Koç Müzesi, 1994 yılında İstanbul’da kapılarını açtığından bu yana Türkiye’nin endüstri, ulaşım ve iletişim tarihi alanındaki ilk ve en kapsamlı müzesi olma misyonunu başarıyla sürdürüyor. Bu 30 yıllık yolculuk, geçmişin izlerini geleceğe taşıyan bir kültür mirası yaratma çabasıyla şekillendi. Her yıl artan bir ilgiyle milyonlarca ziyaretçiye ev sahipliği yaptık, koleksiyonumuzu zenginleştirdik, etkileyici sergilere imza attık ve toplumsal belleği koruma görevimizi tutkuyla yerine getirdik. Bu yıl kültür sanat dünyasına yeni bir müze daha kazandırmanın gururunu yaşadık. İstanbul, Ankara ve Cunda’daki üç müzenin ardından Ayvalık Rahmi M. Koç Müzesi’nde de dünya endüstri tarihinin seçkin örneklerini ziyaretçileriyle buluşturmaya başladık.
30’unu yılımızda dünya endüstriyel mirasının değerli örneklerini barındıran dört müzemizle ve bir kitaplığımızla (Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı), dünya ölçeğinde tanınan ve takdir edilen bir kültür kurumu haline geldik.
30. yıla özel bir sergiyle merhaba diyorsunuz. Beygir Gücü Sergisi’nin hikâyesi nedir?
M.S: Atlar, binlerce yıldır hem ulaşım hem de yük taşıma ihtiyacını karşıladığı gibi sanatın ve kültürün vazgeçilmez bir parçası oldu. Bu güçlü ve çevik hayvanlar, James Watt’ın 18’inci yüzyılda icat ettiği ‘beygir gücü’ kavramıyla mühendisliğin de temel simgelerinden biri haline geldi. Müzemizin kurucusu Sayın Rahmi M. Koç’un ata ve otomobile duyduğu derin ilgi, bu serginin ilham kaynağı oldu. Kendisinin koleksiyonumuzda yer alan tam boyutlu, model ve oyuncak otomobiller ile at figürleri, bu serginin temel taşlarını oluşturuyor. Böylelikle sanat ve mühendislik, geçmişle geleceği buluşturan bu sergiyle bir araya gelmiş oluyor.
Sanatseverlere nasıl bir ilham kaynağı olmayı hedefliyorsunuz? Sizin ilham kaynağınız ne oldu bu sergide?
M.S: Sanatseverlere, tarih boyunca insanlık için vazgeçilmez olan atların gücünden ve otomobillerin mühendislikteki gelişiminden ilham alabilecekleri bir deneyim sunmayı hedefliyoruz. Sergimiz, sanatın zarafetini ve mühendisliğin yaratıcılığını bir araya getirerek, ziyaretçilerin geçmişle bağ kurmasını ve geleceğe dair fikirler üretmesini teşvik ediyor. İlham kaynağımız, Rahmi M. Koç’un sanata ve teknolojiye olan ilgisi ve koleksiyonumuzun bu temaları yansıtan zenginliği oldu. 30’uncu yılımızı kutlarken, sadece bir retrospektif sunmak yerine, kuruluşumuzun ana odak noktasından yola çıktık.
Yer alan eserlerle birlikte otomobil endüstrisinin tarihi yolculuğuna ışınlanıyoruz. Sergi için çalışma süreciniz nasıl gerçekleşti?
Gözde Akyüz: Müzemizin otomobil koleksiyonu belki de en çok merak edilen ve ziyaret edilen bölümü. 90’ı aşkın klasik otomobilden oluşan ve her geçen gün genişleyen bir koleksiyonumuz var. Sergide de aslında öncelikle kendi koleksiyonumuzdan yola çıktık.
Gerek kendi koleksiyonumuzdan seçtiklerimiz gerekse bu konuya ilgi duyan koleksiyonerlerin katkılarıyla sergiye kattığımız otomobiller ile endüstrinin 19’uncu yüzyıldan başlayıp günümüz modern otomobillerine kadar uzanan gelişim hikâyesini özetlediğimiz bir teşhir hazırladık.
Bunu yaparken de geniş koleksiyonumuzdan mümkün mertebe gelişim sürecinde mihenk taşı olarak nitelendirilebilecekleri seçmeye özen gösterdik. Otomobiller, mühendislikte yeniliklerin ve tasarımda cesaretin birer simgesi. Serginin bu bölümü, dört nalın dört tekere dönüşerek nasıl bir endüstri haline geldiğini ve bir teknoloji devrimine dönüştüğünü anlatıyor.
İki ayrı bölüm görüyoruz sergide. At figürlerini ön plana çıkarmanızın sebebi nedir?
Serra Kanyak: At güçlü ve çevik yapısıyla yüzyıllardır insanlığın ulaşım ve taşıma ihtiyacını karşılarken sanatın da en önemli objeleri arasına girmiştir. At temasının sanattaki yeri, antik çağlardan günümüze uzanan geniş bir yelpazeye yayılır. At, Antik Yunan’dan Roma’ya, Ortaçağ’dan Rönesans’a kadar farklı dönemlerde ve coğrafyalarda belki de insandan sonra en çok tasvir edilen figürlerden olmuştur. Serginin bu bölümü atın sanatsal yansımalarının nadir örneklerini sunarken otomobilin ortaya çıkışı öncesi ulaşım tarihinin yükünü sırtlayan ata bir vefa niteliği de taşıyor.
“Rahmi M. Koç Koleksiyonu’ndan At Figürleri” bölümünde Uzakdoğu kukla tiyatrolarında kullanılan at kuklaları, tapınak süslemesi olarak kullanılan atlar, Fransız, İngiliz ve Amerikan atlıkarınca atları, Çin ve Tayland menşeili pişmiş toprak ve seramik atlar, çekçekli ve sallanan oyuncak atlar gibi birbirinden renkli ve ilgi çekici pek çok örnek mevcut. Sergide ayrıca biniciliğe dair bazı özel giyim-kuşam malzemelerini ve aksesuarlarını da görmek mümkün.
‘Otomobil Hikâyeleri’ bölümünde neler göreceğiz peki?
G.A: “Rahmi M. Koç Müzesi’nden Otomobil Hikâyeleri” bölümü 1800’lerin sonundan itibaren teknoloji ve tasarımın değişimini ortaya koyan nadir otomobil örneklerinden bir seçkiyi ziyaretçilerin dikkatine sunuyor. Türk mühendisliğinin sembollerinden Anadol gibi efsanevi modellerden 1881 yapımı Benz Tricycle’a, 1918 yapımı Ford Model T’den 1990 yapımı Dodge Viper’a kadar geniş bir koleksiyonu tarihsel bir boyutta ziyaretçilerimize sunuyoruz.
Toplam kaç eserden oluşuyor sergi? Eser seçimlerinde özellikle nelere dikkat ettiniz?
M.S: “Rahmi M. Koç Koleksiyonu’ndan At Figürleri” bölümünde M.Ö. 2’nci yüzyıldan günümüze farklı coğrafyalardan ve kültürlerden seçilen at formunda yaklaşık 1000 adet eser ve görsel sergileniyor. “Rahmi M. Koç Müzesi’nden Otomobil Hikâyeleri” bölümünde ise 50 otomobilin yer aldığı zengin bir seçki sunuluyor.
Her iki temayı en iyi şekilde anlatan parçaları özenle seçtik ve serginin iki bölümünü bir bütün olarak kurguladık. Eser seçimlerinde hem tematik bağlamı güçlü hem de tarihsel önem taşıyan nadir parçalar tercih edildi. Amacımız, ziyaretçilere sanat ve mühendisliğin en çarpıcı kesişimlerini sunmaktı.