Annelerimizin kuzusu mu, kurbanı mıyız?

Bol ödüllü yapım ‘Annesinin Kuzusu' filmi için 10 Ocak Cuma akşamı Beyoğlu Atlas Sineması'nda özel bir gösterim gerçekleşiyor. Öncesinde yönetmen Umut Evirgen ve başrol oyuncuları Kubilay Aka ile Necip Memili ile filmin etkilerini konuştuk.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Annelerimizin kuzusu mu, kurbanı mıyız?

CANAN DEMİRAY

 

“Sinema, ortak dertleri olan insanları etkiler’’        

Umut Evirgen/Yönetmen

Film, ‘annelerimizin kuzusu mu yoksa kurbanı mıyız?’ sorusuyla çıkıyor. Sizin için bu sorunun yanıtı nedir?

Arasında ince bir çizgide yürüdüğümü söyleyebilirim. Eric Hoer’ın dediği gibi, ebeveynlerin çocuklarının iyiliği için hareket etme hakkını kendilerinde bulmaları, çoğu zaman arızaların ve kötülüklerin kaynağı oluyor. Bu bakış açısıyla, bu sorunun cevabını hayatın dengelerinde arıyorum.

Film, ana karakter Murat’ın zihinsel hapishanesi üzerinden ilerliyor. Sinemada bir karakterin duygusal hafızasını aktarmak için sizin en önemli öncelikleriniz nelerdir?

Objektif ve subjektif ayrımını doğru yapmak çok önemli. Karakterin zihnindeki hatıralar manipüle edilmiş ya da tamamen kurgusal olabilir. Kendi kafasında oluşturduğu bir fanteziye ya da travmaya dayanarak aynı olayları tekrar tekrar yaşamak için kendisini bilinçsizce bu döngüye sokabilir. Bu nedenle, hikayeyi 360 derece ele alarak gerçeği ve sahteliği seyirciye bırakmayı tercih ediyorum. Seyirci, kendi perspektinden bu ayrımı yapabilmeli.

Filmin kurmaca olsa da kişisel deneyimlerinize dayandığını da biliyoruz. Bu dengeyi nasıl kuruyorsunuz?

Beni tetikleyen durumları yazmaya başlayarak hikayeyi kurgulamayı seviyorum. Ancak bunun bir terapi seansı olmadığını aklımda tutarak dağınık bir yapıdan kaçınıyorum. Olay örgüsü oluşmaya başladıkça kişisel deneyimler bir filme dönüşüyor. Bu süreçte kişisel olanı, evrensel bir anlatıya çevirmeye odaklanıyorum.

Filmde kuşaklar arası travmaların etkisi derinlemesine işleniyor. Sizce toplum olarak bu yüklerden kurtulmak için sinemanın ne gibi bir rolü olabilir?

Farkındalık yaratmak bu yüklerden kurtulmak için iyi bir başlangıç. Sinemaya bir misyon yüklemek iddialı bir yaklaşım olabilir, ancak bir ışık yakabilmek bile önemli. Sinema, ortak dertleri olan insanları derinden etkileyebilir. Ben bir izleyici olarak bazen kendi hikayeme dokunan filmleri izlemekten keyif alıyorum; bazen de tamamen yabancı bir dünyada, yabancı bir duyguyla gelişen bir hikayeyi takip etmek istiyorum. Bu da sinemanın sunduğu çeşitliliğin bir parçası ve yaratıcı süreçte beni motive eden unsurlardan biri.

 

“Empati bu tür hikayede kaçınılmaz”

Kubilay Aka/Murat

Murat’ın zihinsel hapishanesi ve ailesinden gelen travmaları, karakterin temel çatışmaları arasında. Bu rolün sizi zorlayan yönleri neler oldu?

Murat’ın travmalarını anlamak için, insan psikolojisi ve travmanın etkileri üzerine araştırmalar yaptım. Bu sadece bir hikaye değil, birçok insanın hayatında yankı bulan bir durum. Dolayısıyla bu rolü canlandırırken, gerçekçiliği korumak adına Murat’ın hislerini derinlemesine analiz ettim. Zorlayıcı kısmı, duygularını hep içinde tutan bir karakteri fiziksel ifadelerle yansıtabilmek oldu. Bu sessizlik aslında en yüksek çığlıktı ve bunu doğru yansıtmak istedim.

Filmde Murat’ın çocukluğu ve ailesiyle ilişkileri sıkça ele alınıyor. Çocuk Murat karakteriyle kendi performansınızı bağdaştırmak için özel bir yöntem geliştirdiniz mi?

Bir çocuk için büyüklerin dünyasındaki karmaşayı anlamak zor. Çocuk Murat’la bağlantı kurabilmek için onun yaşadığı olayları bir çocuğun gözünden anlamaya çalıştım. Çocuk Murat’ın sahneleri, benim için yetişkin Murat’ın duygusal altyapısını oluşturuyordu. Onun masumiyetini ve çevresine verdiği tepkileri kendi performansımda yansıtmak için detaylara dikkat ettim.

Annesi ve babası arasındaki çatışmalar, Murat’ın iç dünyasını şekillendiriyor. Bu çatışmayı canlandırırken siz hangi tarafla daha fazla empati kurdunuz?

Empati, bu tür bir hikayede kaçınılmaz bir süreç. Annesinin ve babasının farklı dinamikleri var, her ikisi de kendi yaralarıyla bu hikayeye katkı sağlıyor. Murat’ın annesiyle yaşadığı sevgi ve baskı arasındaki çatışma, karakterin en belirgin tarafı. Baba ise mesafeli, ama yine kendi yetersizliklerini ve hatalarını saklayan biri. Ancak babasıyla olan mesafeli ilişkisi de Murat’ın içsel yolculuğunda önemli bir yer tutuyor. İki tarafı da anlamaya ve yargılamadan yaklaşmaya çalıştım, çünkü bu çatışmanın Murat’ın karakterinde nasıl şekillendiğini görmek önemliydi.

 

“Bu davranış biçimi onaylanacak şey değil”

Necip Memili/Kenan

Murat’ın babası Kenan, otoriter ve narsist bir figür. Bu karaktere nasıl hazırlandınız?

Bu süreçte yönetmenimiz Umut Evirgen’in bana çok fazla katkısı oldu. Bir “yönetmen sineması” olduğu için onun verdiği doneler işime çok yaradı. Adamın vurdumduymazlığı, gayrimeşru işlerle uğraşması ve bencilliği konusunda Umut’un verdiği notlar sayesinde karakteri daha iyi anlama fırsatı buldum. Senaristimiz Feride Çiçekoğlu’nun da karakteri oluşturmamda bana büyük etkisi oldu.

Kenan’ın, Murat’ın hayatında bıraktığı izler film boyunca hissediliyor. Bu sorumluluk duygusunu nasıl içselleştirdiniz?

Kenan’ın hayattaki tek dayanağı oğlu. Kendi gibi bir çocuk yetiştirmek istemesi, bir yandan bir babanın kötü tarafına bakmadan doğru ve iyi olacağını düşünerek hareket ettiğini gösteriyor. Dışarıdan bakıldığında bu sosyolojik, fizyolojik ve kültürel olarak çok yanlış bir şey: Bir çocuğa dayatmalarda bulunmak, “Erkek adamsın, benim gibi olacaksın, senin canın yanmaz, benim hayatıma bakacaksın.” gibi söylemlerle yaklaşmak… Ancak bu durum, Kenan’ın kendi sorumluluğunu oğluna devretme çabasından kaynaklanıyor. Çünkü Kenan, hayatındaki zorluklara rağmen güçlü bir birey yetiştirme hedefiyle hareket ediyor. Ancak bunu kendi bildiği yöntemlerle yaptığı için bu davranış biçimi onaylanacak bir şey değil.

Kendiniz de bir babasınız. Kenan karakterini oynarken, kendi ebeveynlik tarzınızı sorguladığınız anlar oldu mu?

Hiç öyle bir kıyaslama yapmadım. Necip bambaşka bir adam; oynadığım diğer karakterlerse bambaşka kişiler. Onlara yaklaşımım da farklı. Oyunculuk yaptığımda kendi hayatımdaki eşimle ya da çocuğumla olan sorumluluklarımı karakterlerime yansıtmamaya özen gösteriyorum. Ancak işin özüne gelirsek, Kenan’ın da Sandık Kokusu’ndaki karakterimin de evladımla olan ilişkimle uzaktan yakından alakası yok. Ben bir kız babasıyım ve hayatımı daha ölçülü, daha bilinçli ve onun hayatını kolaylaştıracak şekilde yaşamaya çalışıyorum.

 

 

HAFTA