Amerika’nın lider tercihi
Tepki çeken tavırları, ayrımcı söylemleri ve hakkındaki davalara rağmen Trump neden hâlâ güçlü bir destek görüyor? Bunu anlamak için Amerikan toplum yapısına göz atalım…
TUNÇ DİPTAŞ
Üçüncü Dünya Savaşı senaryolarının masaya yatırıldığı, ekonomik belirsizliklerin derinleştiği ve toplumların giderek daha fazla kutuplaştığı bir dönemde, Amerika yeni liderini seçmeye hazırlanıyor.
Son anketler, Trump ve Harris arasındaki oy farkının oldukça az olduğunu gösteriyor. Dört yıl önce başkanlık yarışını kaybettikten sonra eleştirilerin odağına yerleşen Trump, azınlıklara, kadınlara ve göçmenlere yönelik ayrımcı söylemleri, ardı arkası kesilmeyen suçlamalar ve açılan davalarla halkın tepkisini çekmeye devam ediyor.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, Amerikan halkının önemli bir kesimi hala Trump'ı desteklemeyi sürdürüyor. Bu yüzden Cumhuriyetçi Parti içinde birçok siyasetçi Trump’tan hoşnut olmasa da halkın bu güçlü desteği karşısında geri adım atarak onu aday olarak gösterdiler.
Peki, tepki çeken tavırları, ayrımcı söylemleri ve hakkındaki davalara rağmen Trump neden hâlâ böylesine güçlü bir destek görüyor?
Amerikan toplum yapısı, bireysellik ve kişisel çıkarları ön planda tutma eğilimi üzerine kuruludur. Para kazanmak, başarı elde etmek ve her ne pahasına olursa olsun galip gelmek, Amerikan kültürünün temel yapı taşıdır.
Toplumu bu yönde şekillendiren en önemli etkenlerden biri, dev şirketlerin bireysel başarıyı ödüllendiren kariyer anlayışının varlığıdır. “Kârı maksimize etme” anlayışıyla hareket eden bu kurumlar, çalışanlarını hedeflerine ulaşmaları için ödüllerle motive ederken, başarısızlıkları da cezalandırmaktan çekinmez. Korku ve ödül sistemi, Amerika’daki kurumsal yapıların temelini oluşturur.
Trump’ın seçim kampanyalarında sıkça kullandığı, “Beni seçmezseniz başınıza kötü şeyler gelir” veya “Ben seçilirsem borsa yükselir, savaşlar sona erer” gibi söylemlerinin ardında, iş dünyasından gelen biri olması yatıyor.
Trump’ın destekçileriyle kurduğu bağı anlamak için, onun kişilik özelliklerine de daha yakından bakmak gerekiyor.
- Doğrudanlık ve açık sözlülük: Trump, aklından geçenleri doğrudan söylemesiyle bilinir. Politik doğruculuktan sıkılan ve politikacıların kaçamak söylemlerinden bıkan Amerikalılar için adeta nefes alma alanı yaratıyor.
- Asi ve kural yıkıcı tavır: Trump’ın gelenekleri hiçe sayan, kural tanımaz tavrı, mevcut düzeni sorgulayan ya da mevcut durumdan hoşnut olmayan birçok Amerikalıyı kendine çekiyor.
- Eğlenceli ve samimi: Hazırcevaplığıyla, sıradan bir politikacıdan ziyade sahneye şov yapmaya çıkan bir figür olarak algılanıyor. Siyasi mitinglerinde dahi mizah anlayışını ortaya koyarak izleyicileri kendine bağlıyor.
- Dayanıklılık ve güçlü imaj: Skandallara ve eleştirilere rağmen ayakta kalabilmesi, Trump’a inananlar tarafından takdir ediliyor. Suikast girişimlerine ve onu yok etmek isteyenlere karşı cesurca meydan okuması, destekçileri üzerinde etkileyici bir güç ve dayanıklılık imajı yaratıyor.
Dan P. McAdams, The Strange Case of Donald J. Trump adlı kitabında, Trump’ın kişiliğini psikolojik bir bakış açısıyla ele alıyor. McAdams’a göre Trump’ın kişiliği, sürekli halkın ilgisini ve onayını arayan, kendi performansını ön planda tutan bir yapıdan oluşuyor. Trump, her olayda kendi büyüklüğünü vurgulayan bir tavır sergiliyor. Bu yaklaşımıyla da derin bir özeleştiriden uzak dururken, etkileyici, güçlü ve baskın bir karakter izlenimi yaratıyor.
Amerikan toplumunun bireysellik ve başarının ödüllendirildiği kültürel yapısı Trump’ı öne çıkarıyor. Tüm eleştirilere ve skandallara rağmen 78 yaşındaki Trump, doğallığı ve cesaretiyle ayakta kalmayı başarıyor. Söylemleri ve tavırları her zaman doğru bulunmasa da samimi ve eğlenceli halleri, birçok insanın kalbine dokunuyor. Böylece, geniş bir kesim için güçlü bir lider olmayı sürdürüyor.