“Ailem benim güvenli limanım”
Bir denizci çocuğu olan Anker Türkiye, İsrail ve Orta Asya Ülke Müdürü Cem Bodur, doğal olarak deniz ve tekne tutkunu… ‘Onlardan güç alırım’ dediği ailesiyle birlikte olmak, yeni yerler keşfetmek ise en büyük zevki…
İŞ DIŞI – FATOŞ BOZKUŞ
Tüketici elektroniği alanında dünyanın öncü markalarından biri olan Anker’in Türkiye ve Orta Asya Ülke Müdürü Cem Bodur pek çok iş insanı gibi yoğun temposu içinde iş-yaşam dengesini kaçış noktası olarak adlandırdığı birkaç hobi ile kurmaya çalışıyor. Deniz ve tekne tutkunu olan Bodur’un en keyif aldığı şey ise kendi belirlediği rotalarda ailesi ve arkadaşlarıyla beraber teknede vakit geçirmek. Open-Water lisanslı bir dalgıç olan Bodur ekibiyle birlikte farklı noktalarda dalmanın yanı sıra son 8 yıldır vakit buldukça motokros da yapıyor. Bu iki sporun müşterek bir özelliği olduğunu anlatan Bodur, “Hiçbir şey düşünmemek paradoksu vardır, bunu nasıl gerçekleştirebilirim diye düşünürüz hepimiz. İşte bu iki hobim bana bu konforu sağlıyor, o anlar benim için meditasyon niteliğinde diyebilirim” şeklinde konuşuyor. İkiz babası olan ve ailesinin kendisinin güvenli limanı olduğunu anlatan Bodur, çocukları hakkında ise “Onlar dünyanın en güzel varlıkları... Dünyanın en güzel duygusunun ikiye çarpılmış halleri...” diyor.
Yoğun iş temposu içinde ailenize ve hobilerinize yeterince vakit ayırabiliyor musunuz?
Krizlerin eksik olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye’nin önde gelen üst-düzey yöneticilerine krizin hayatlarında neleri değiştirdiğini sorduğunuzda, hobilerinden vazgeçen, mesaisi uzayan, ailesine zaman ayıramayan ‘hüzünlü’ bir yönetici profili ortaya çıkar genelde. Ben aksini düşünenlerdenim, böyle zor zamanlarda ailem benim ‘güvenli limanım’dır. Onlardan güç alırım, birbirine çok bağlı bir aileyiz. Onlarla vakit geçirmekten çok keyif alıyorum, birlikte olmaktan, yeni yerler keşfetmekten çok haz alırız. Yoğun iş tempoma rağmen egzersizi günlük rutinlerim arasına mutlaka dahil etmeye gayret ettiğimi de söylemek isterim. Bu disiplini seyahatlerime de dahil etmek bana iyi geliyor. Yürüyüş, fitness, masa tenisi gibi farklı egzersizlere hayatımda yer vermeye özen gösteriyorum. Okul yıllarımda yarı-profesyonel basketbol oynamıştım, şimdi ise oğlumla arada potaya top atıyoruz. Deniz ve tekne tutkunuyum. Tekneyle açılmayı seviyorum. Ayrıca 15 yıldır dalgıcım, son 8 yıldan bu yana motokros yapıyorum.
Deniz ve tekneye olan tutkunuz nasıl başladı?
Bir denizci çocuğu olmak, mavi ve derin suların hipnozuna kapılmamak içten bile değil. Babam, uzun yol kaptanlığı yaptığı için biz hep deniz ile iç içe yaşadık. Kendi teknem yok, kiraladığımız veya arkadaşlarımızın tekneleri ile seyre çıkıyoruz.
Teknede nasıl vakit geçirirsiniz?
Teknede olmak bana inanılmaz huzur veriyor, vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Şehrin gürültüsünü geride bırakmak, denizin ortasında sesten ve kalabalıktan uzak bir atmosferde olmak tarifsiz. Kendinize ayırabileceğiniz en kıymetli anların o olduğunu düşünüyorum.
Tekneyle gitmeyi en sevdiğiniz yerler nereler?
Bodrum, Gökova Körfezi en sevdiğim seyirlerden biri, yeşil ve mavinin en iyi güzel tonları orada.
15 yıldır daldığınızı söylediniz. Bugüne kadar nerelerde daldınız?
Doğanın bütün cömertliğiyle güzelliğini sunduğu Kaş en sevdiğim noktalardan biri. Kaş, mavinin bütün tonlarını görülebileceğiniz nadir dalış noktalarından biri. Özellikle Kanyon, Flying Fish, Oassis en sevdiğimiz noktalardan bazıları. Bundan birkaç yıl önce ekiple yaptığımız bir başka dalışımız unutulmazdı. 1955’te Jacques Cousteau tarafından keşfedilen, Kızıldeniz’deki SS Thistlegorm batığına daldık. Batık 6 Ekim 1941 tarihinde, Kızıldeniz Süveyş Kanalı’nın girişindeki Sha’ab Ali bölgesinde, SS Thistlegorm buharlı şilebi, Alman uçaklarının saldırısına uğradığı için batmış.
Motokros adalelin, dalış dinginlik demek benim için. Sizin için bu iki spor ne ifade ediyor?
Evet, haklısınız ama ikisinin müşterek bir özelliği ve hissettirdiği bir duygu var, benim için. ‘Hiçbir şey düşünmemek’ paradoksu vardır, bunu nasıl gerçekleştirebilirim diye düşünürüz hepimiz. İşte bu iki hobim bana bu konforu sağlıyor, o anlar benim için meditasyon niteliğinde diyebilirim.
İkizleriniz kaç yaşındalar?
İkizlerim Demir ve Mira 8 yaşındalar.
İkizlere sahip bir ebeveyn olmanın zorluklarını yaşıyor musunuz?
Tarifi güç bir soru, yazılamaz, anlatılamaz ama yaşanır diyebilirim. İkiz büyütmek çok meşakkatlidir, hayatınız bir anda değişiverir, ne kadar sabırlı olduğunuzu test edersiniz. Deliksiz bir uyku çekemezsiniz. Kendiniz için yaptığınız her şey aceleye gelir ama o minik, masum yüzlerindeki beliren bir gülümseme her şeyi unutturur size. Yaptıkları en basit şeyler sizi gururlandırır. Dünyanın en güzel varlıklarıdır onlar. Dünyanın en güzel duygusunun ikiyle çarpılmış halidir.
İşiniz gereği sıklıkla seyahat ettiğinizi düşünüyorum. Özel hayatınızda da benzer sıklıkta seyahat eder misiniz?
Kesinlikle, her fırsatı yeni yerler keşfetmek için kullanıyoruz. Çoğunlukla seyahatlere çocuklarla birlikte gidiyoruz. Seyahatlerin, çocuklarımızın farklı kültürler tanımasını sağlarken aynı zamanda onların çok yönlü gelişebilmelerine de yardımcı olduğuna çok inanıyoruz. Çünkü seyahat, benim için yeniliklere açık olmak, keşfetmek ve kaybolmak demek. Gittiğim yerlerde gizli saklı kalmış köşeleri ve yeni lezzetleri keşfetmeyi çok seviyorum. Seyahat ettiğim ülkelerde yerel insanın damak tadını ve kültürünü anlamak için kaybolmak gerektiğine inanıyorum.
Gitmeyi hayal ettiğiniz ülkeler var mı?
Henüz seyahat etme fırsatı bulamadığım, “doğan güneşin ülkesi” Japonya listemde ilk sırada… Japonya’yı geçmişin gelecekle buluştuğu bir ülke olarak görüyorum.
“Seyahat, benim için yeniliklere açık olmak, keşfetmek ve kaybolmak demek. Gittiğim yerlerde gizli saklı kalmış köşeleri ve yeni lezzetleri keşfetmeyi çok seviyorum.” -CEM BODUR