Adaların hafızası bu müzede
İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olduğu 2010 yılında kurulan Adalar Müzesi İstanbul’un ilk çağdaş kent müzesi… Sergilediği objelerle, düzenlediği sergilerle, belgeleriyle, dijital arşiviyle sadece Büyükada’nın değil Heybeliada, Burgazada, Kınalıada’nın hafızası niteliğinde…
GİLA BENMAYOR
Çocukluğumu ve gençliğimi geçirdiğim Büyükada ilk göz ağrım. Bisikletimle sokaklarını arşınladığım, küçük ve büyük turların dönemeçlerini ezbere bildiğim hem Maden, hem Nizam’daki güzel evlerini, köşklerini hafızamda teker teker sakladığım Büyükada’yı iyi tanıdığımı sanırdım. Fena yanılmışım. Geçenlerde Adalar Çiçek Şenliği nedeniyle Büyükada’da Adalar Müzesi’ni ziyaret edince adanın hiç bilmediğim, gizli hazinelerini keşfettim, sanırım keşfetmeye devam edeceğim. Bu arada iyi ki adanın keşfedilecek gizli hazineleri varmış çünkü Büyükada, faytonların yerini alan bireysel ve İBB’nin elektrikli araçları, günün her saatindeki çılgın kalabalığı, şuursuzca güzelim doğasını kirleten turistleriyle eskisi gibi huzur verecek bir yer değil. Adada İETT durağının olması bile başlı başına tuhaf bir olay. Diğer yandan adada ‘zamanın ruhuna’ direnen, her şeye rağmen çevreyi güzelleştirmeye, adaların ne kadar özel olduklarıyla ilgili farkındalık yaratmaya çalışan bir avuç insan var.
Zamanın ruhuna direnenler
Adalar Vakfı’nın kurucularından ve eski başkanı Halim Bulutoğlu, yeni başkan mimar Ali Erkurt, başkan yardımcısı müzeci Melis Şeyhun Çalışlar, gazeteci arkadaşlarım Aslı Öymen, Özlem Yüzak, adadaki mimoza ağaçlarının talan edilmesine karşı mücadele eden, lavanta, mimoza gibi festivallerin öncüsü Eva Kent aklıma ilk gelen isimler. Adalar Vakfı 1984 yılında aralarında gerçek İstanbul sevdalısı Çelik Gülersoy, gazeteci Necmi Tanyolaç’ın olduğu 22 kişi tarafından kurulmuş. Adalar Müzesi ise Adalar Vakfı ve Adalar Belediyesi’nin iş birliğiyle, İstanbul’un Essen ve Pecs ile birlikte Avrupa Kültür Başkenti olduğu 2010 yılında kuruluyor. O süreci iyi hatırlıyorum. Müzenin, 19. yüzyılın ikinci Rum Ortodoks Patriği Sofronios tarafından yazlık konut olarak inşa edilmiş, yıllarca ilkokul, orta okul olarak hizmet vermiş tarihi Taş Mektep’te kurulması planlanmıştı. Ancak dönemin belediye başkanı Kadir Topbaş önce projeye onay vermiş nedense sonra vazgeçmişti. O güzelim bina yıllarca kendi haline bırakılmıştı. İstanbul’un tarihi yapılarına sahip çıkan İBB Miras’ın el atmasıyla Taş Mektep haziran ayından itibaren bir sanat-kültür merkezi olarak Adalıların hizmetinde.
İstanbul’un ilk çağdaş kent müzesi
Adalar Müzesi’ne dönersek Halim Bulutoğlu, müzenin İstanbul’un ilk çağdaş kent müzesi olduğunu söylüyor. Müze, Büyükada’nın Sedefadası’na bakan tarafında, eskiden meşhur Aya Nikola gazinosunun deniz kıyısında, belediyenin depolarının olduğu yerde kurulmuş. Bulutoğlu “Endüstriyel yapıların şekillerini bozmadık. Tasarımını Sadık Karamustafa yaptı. İlk küratörler ise Deniz Koç ile Suay Aksoy” diye bilgi veriyor. Kurulduktan bir yıl sonra alanı 3 katına çıkartılan müze bugün Adalarla ilgili yüzlerce obje, 20 bin belge, 6 bin fotoğraf, sözlü tarih kayıtlarını barındırıyor. Halim Bulutoğlu, adaların kentsel tarihine odaklan Osmanlı belge arşivlerinin de bunlara dahil olduğunu belirterek “Adalarla ilgili çalışma yapmak isteyenlerin tek adresi burası. Adalarla ilgili kitaplardan oluşan zengin bir kütüphanemiz var. Şu anda master ya da doktora tezleri adalarla ilgili olan 5 öğrenci bizde çalışıyor” diyor. Adaların bir zamanlar çok kültürlü, çok renkli yaşamının ipuçları müzede fazlasıyla mevcut.
Zaten önümüzdeki dönemlerde açılacak iki sergiden bir tanesi ‘Bir Zamanlar Büyükada’. Albukrek ailesinin 100 yıllık bir ada evinde kullandığı eşyalardan oluşuyor. Adanın gizli hazinelerinden biri. İkincisi, koleksiyonler Gökçe Bayındır’ın müzeye bağışladığı eserlerden oluşan ‘Çeşmeler, Fıskiyeler ve Su Havuzları’ sergisi. Bu serginin küratörü Chicago Üniversitesi’nden Profesör Hakan Karateke. Adalar Müzesi’nin tarihi iskele binasında yeni sona eren bir başka sergi ise küratörlüğünü İzzettin Çalışlar’ın yaptığı ‘Ada Suları’nda Spor’ sergisi.
Kaçırdığım bisiklet sergisi
Halim Bulutoğlu’na göre, Adalar Müzesi yeni dostlar gönüllülerinin katkısıyla 2022 yılının ilk aylarında çok sayıda etkinliğe ev sahipliği yaparak -ki bunlardan biri davetli olduğumuz ‘Çiçek Şenliği’, adanın kültürel yaşamında merkezi bir rol üstlenmeye başladı. Haziran ayında sona eren, adada bisiklet üzerinde büyümüş neslin belki son temsilcilerinden biri olarak kaçırdığıma yandığım ‘Bisiklet Sergisi’ ziyaretçi rekoru kırmış. ‘Bisiklet Üzerinde 137 Yıl’ temasıyla, Adalar’ın yıllar içinde simgesine dönüşmüş bisikletin tarihine ışık tutan sergi için diğer adalardan da bisikletler gelmiş. Sergide yer alan 40 bisiklet arasında Heybeliada’da oturan İnönü ailesinin, Mehmet Ali Aybar’ın, Kınalıadalı şair Zahrad’ın, ünlü bisiklet yarışçısı Garbis Bora’nın bisikletlerinin olduğunu söylüyor Bulutoğlu. Dünyayı ilk kez bisikletle dolaşan İngiliz seyyah Thomas Stevens’in 1885 yılında Büyükada’ya dair yazdıkları, yaşamının 30 yılını Heybeliada’da geçiren Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan Nazım Hikmet’e yazarların bisikletli hikayeleri sergide yer almış. Sergiyi izleyen adalıların, yollarda sadece bisiklet ve faytonların olduğu dönemlere özlem duymuş olmalarını ümit ediyorum. Belki elektrikli araçlarından vazgeçerler.
Neden çiçek festivali?
Çiçek yetiştiriciliği bir zamanlar Büyükada, Heybeliada, Burgaz ve Kınalıada’da yaygın bir gelenek. Büyükada’ya özgü bir karanfil türü ve kokulu gül var örneğin. Kınalıada’nın tepesindeki manastırın bahçesinde nergis tarlaları gördüğümü hatırlıyorum. Osmanlı’nın son dönemlerinde Adalar’da artan azınlık nüfusa paralel olarak bağ, bahçe, çiçekçilik altın dönemini yaşıyor. Adalar, İstanbul’un çiçek ihtiyacını karşılayan farklı türlerden çiçek tarlalarının ve seraların olduğu bir yere dönüşüyor. Halim Bulutoğlu’nun Adalarda Çiçekçilik ile ilgili paylaştığı bir belgede, Atatürk’ün Yalova’daki baş bahçıvanı Pandeli Usta’nın çırağı Niyazi Aydoğan’ın Büyükada’daki çiçekçiliğine değiniliyor. Orkide dahil onlarca tür çiçek yetiştiren Niyazi Aydoğan’ın oğlu Osman Nihat Aydoğan’ın aktardıkları ilginç: “Her Pazartesi Çiçek pazarına, toptan mal giderdi. Özel ambalajlarıyla ve çavela denilen sepetlerle kesme çiçekler Yörük Ali’den mavnalarla Büyükada iskeleye, oradan da vapurla Eminönü’ne gelir, hamallarla Çiçek Pazarı’na taşınırdı. Kauçuk, jerbera, telgraf çiçeği, orkide, antoryum üreten seralarla doluydu ada”
Bu arada, 1930 ile 1960 yılları arasında Büyükada’da faytonların çiçeklerle bezendiği bir ‘Çiçek Bayramı’ var. Daha önce mimoza, lavanta şenliklerinin yapıldığı Büyükada’da Adalar Vakfı’nın öncülüğündeki ‘Çiçek Festivali’nin amacı adalarda tekrar çiçekçiliği özendirmek, Büyükada’ya özgü karanfil, kokulu gül gibi türleri yaygınlaştırmak. Ünlü botanikçi Prof. Dr. Faik Yaltırık, 1990 yılında bir sempozyumda sunduğu tebliğde, Adalar’da kesme çiçekçiliğinin teşvik edilmesini öneriyor.