4 adımda öfke yönetimi
İnsan öfke anında gerçekten ‘kendini tutamaz’ mı? Ya da kendini tutamamak öfke patlaması için kabul görür bir gerekçe midir? Peki, öfkeye hükmetmek düşünüldüğü kadar zor mu? Size olmadığını söylesem… Gelin birkaç altın kuralla öfkeyi nasıl yönetebileceğimize bakalım…
TUNÇ DİPTAŞ - YÖNETİM
Amerika’da 2010 yılında öfkesini kontrol edemeyen bir vatandaşın yaptıkları sosyal medya ve televizyonlarda günlerce yayınlandı.
O dönemde Başkan Obama’nın Amerikan senatosuna sunduğu sağlık reformunu destekleyen birçok Amerikan vatandaşı vardı. Ülkenin farklı şehirlerinde gösteriler düzenleyerek var olan sağlık sisteminin değişimi için baskı yapıyorlardı.
En büyük gösterilerden biri Ohio eyaletinde gerçekleşti. Değişim isteyen göstericiler, şehrin merkezinde bir araya geldi. Göstericilerden biri Parkinson hastasıydı; elindeki tabelada hasta olduğu, sağlık reformunu desteklediği yazıyordu.
Tam bu sırada sağlık reformunun kongreden geçmesini istemeyen protestocular göstericilerle karşı karşıya geldi. Onların içerisinden iyi giyimli, zengin görünümlü birisi Parkinson hastası protestocunun yanına gelerek “Kendi sağlık masraflarını ödeyecek paran olmadığı için mi bu reformu destekliyorsun, ben bu parayı sana veririm” dedi ve elinde bulunan dolarları buruşturarak hasta adamın suratına fırlattı. Parkinson hastası adamın taklidini yaparak yanından uzaklaştı.
Bu çirkin olay basında ve sosyal medyada yer alınca bu kişi şu açıklamayı yaptı: “Kendimi kaybettim. O günden beri gözüme uyku girmiyor ve kendimden utanıyorum. Siyasi protesto yapan öfkeli bir grubun içinde olduğum için böyle davrandım. Bir daha asla bu tarz protestolara katılmayacağım.”
Bu kişinin açıklamasında beni en çok etkileyen nokta, kişinin öfkesine hakim olamayışını etrafında bulunan protestoculara bağlaması oldu.
Bu hafta Türkiye’de de buna benzer, biraz daha fazla şiddet içeren bir olay yaşandı. Bir futbol kulübünün başkanı öfkesine hakim olamayarak futbol müsabakasının hakemine yumruk attı ve hakem hastanelik oldu. Bu olay sadece Türkiye’de değil tüm dünyada yankı buldu ve ülkenin itibarına gölge düştü.
“Kendimi kaybettim” cümlesiyle başlayan sonunda herkesin zarar gördüğü bu olaylar sadece spor müsabakalarında ya da siyasi gösterilerde yaşanmıyor. Kurumsal hayatta da bu ve bunun gibi örnekler saymakla bitmez.
Öfkesine hâkim olamayıp çalışanına herkesin içinde bağıranlar, müdürünü azarlayan patronlar, çalışma arkadaşına fiziksel ya da sözlü saldırıda bulunanlar nedeniyle hem kurumlar hem kişiler zarar görüyor. Bu ve benzeri olaylar, kurumlar içerisinde güven duygusunun oluşmasının önündeki en büyük engel... Bu da performansın düşmesine yol açıyor.
Peki, ne yapmalı?
Geçen haftalarda öfkenin kontrol edilmek yerine yönetilmesi gereken bir duygu olduğunu yazmıştım. Öfke duygusunu neyin harekete geçirdiğini bilirsek ve daha sonra da yavaşlayarak öfkeyi harekete geçiren durumu sorgulamayı başarırsak onu yönetebileceğimizi söylemiştim. Genelde öfkeyi harekete geçiren, adaletsiz bir durumun varlığına olan inancımızdır. Yukarıda bahsettiğim örneklerde de insanlar kendi haklarının yendiğini düşünerek sorgulamadan harekete geçip sözlü ya da fiziksel şiddete başvuruyorlar. Hemen harekete geçmek yerine yavaşlayabilirsek, farklı bakış açılarıyla durumu değerlendirme yolunu seçersek o zaman öfkeyi yönetebiliriz.
Öfke de diğer duygular gibi bulaşıcıdır. Etrafınızdaki insanlar öfkeliyse, sinirli davranışlar sergiliyorsa sizin bu duygulardan etkilenmeme, onların duygularını içselleştirmeme şansınız yok denecek kadar azdır. Öfke bu yüzden ortak duyguları paylaşan kalabalıklar içerisinde daha çabuk yayılır. Bunun farkındalığında olursak bize bulaşmasına engel olabiliriz.
Öfke anında doğru soruları sormayı başarırsak o zaman ona hükmedebiliriz. “Bana bunu nasıl yaparlar?” yerine “Bu adaletsiz durumu nasıl kendi lehime çevirebilirim?” sorusu daha yararlı sonuçlara varmamızı sağlar.
Yazar David Kessler “Öfke, acının muhafızıdır” söylemiyle öfkenin doğru yönlendirildiğinde ne kadar kullanışlı olabileceğini müthiş ifade etmiştir. Öfkeyi şiddete değil de adaletsizlik karşısında kullanabileceğimiz olumlu enerjiye çevirebilirsek, o zaman istediğimiz başarıyı elde edebiliriz.
Öfke de diğer duygular gibi bulaşıcıdır. Etrafınızdaki insanlar öfkeliyse, etkilenmeme şansınız yok denecek kadar azdır. Öfke bu yüzden ortak duyguları paylaşan kalabalıklar içerisinde daha çabuk yayılır. Bunun farkındalığında olursak bize bulaşmasına engel olabiliriz.