“Türkiye Varlık Fonu şeffaf değil”

Kurulduğu 2016 yılından bu yana Türkiye Varlık Fonu’nun bir tasarım hatası olduğu belirtilen CHP'nin raporunda ülke ekonomisinin yönetimi ve kamu iktisadi işletmeciliğinde yepyeni paralel bir yapılanma olduğuna işaret edilerek Türkiye Varlık Fonu’nun bir an önce tasfiye edilmesi gerektiği vurgulandı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
“Türkiye Varlık Fonu şeffaf değil”

Canan SAKARYA / ANKARA

CHP, Meclis Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşülen Türkiye Varlık Fonu’nun (TVF) 2022 Yılı hesap ve tablolarının denetim ile ilgili hazırladığı ek görüş raporunda Türkiye Varlık Fonu’nun Hazine ile ilişkisinin açık ve şeffaf olmadığını belirtti. “Türkiye Varlık Fonu bütçe açığı için bir perdeleme işlevi görme işlevine sahiptir” değerlendirmesi yapan CHP, Türkiye Varlık Fonu’nun yaptığı borçlanmaların Merkezi bütçe hazine hesaplarında gözükmediğini belirtti. Türkiye Varlık Fonu’nun özellikle kaynak, denetim ve muafiyete ilişkin noktalarda oldukça geniş yetkilere sahip olmasının orta ve uzun vadede kamu maliyesi ve idari bakımdan ciddi sakıncalar ortaya çıkarmasının kaçınılmaz olduğu kaydedildi.

CHP hazırladığı raporda, “Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi ihracı ile eskiden Türkiye Cumhuriyeti hazinesi, kamu bankaları, Merkez Bankası üçgeninde yapılan işlemlerin, şimdi Türkiye Varlık Fonu’na bağlı kurulan Piyasa İstikrar ve Denge Alt Fonu aracılığıyla yürütülmesinin nedeni anlaşılamamaktadır” değerlendirmesi yaptı.

TVF plan ve programlarda yok Raporda, Orta Vadeli Program, Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı ve Yatırım Programı dokümanlarında, Türkiye Varlık Fonu Şirketi, şirket tarafından kurulan diğer şirketler, Türkiye Varlık Fonu ve Türkiye Varlık Fonu bünyesinde kurulan alt fonlarla ilgili herhangi bir göstergeye ve veriye yer verilmediğine dikkat çekildi. Türkiye Varlık Fonu’nun herhangi bir plan ve programlamaya dayanmayan petrokimya, enerji, madencilik, finans, sigorta, ulaşım sektörleri ile ilgili eylem ve faaliyetlerinin, ilgili asli görevli devlet kurumlarının görevlerine müdahale anlamına geldiği kaydedildi.

Cumhurbaşkanın başkanı olduğu TVF’yi atadığı DDK denetliyor

Cumhurbaşkanına bağlı olan ve ataması onun tarafından gerçekleştirilen Devlet Denetleme Kurulu çalışanlarının Cumhurbaşkanının bizzat başkanı olduğu Türkiye Varlık Fonu ile ilgili denetim görevine katılmasının “denetim etiği” açısından sakıncalı olduğu belirtildi. DDK üyesi TVF bünyesindeki şirketlerde yönetimde Devlet Denetleme Kurulu Başkanı başta olmak üzere çok sayıda Cumhurbaşkanlığı üst düzey personelinin ve Türkiye Varlık Fonu Yönetim Kurulu üyelerinden bazılarının aynı zamanda Türkiye Varlık Fonu bünyesinde bulunan şirketlerde yönetim kurulu üyesi olarak da görev yaptıklarına dikkat çekilen raporda, söz konusu durumun da denetim etiği açısından sakınca oluşturduğu kaydedildi. Cumhurbaşkanı’nın hem Cumhurbaşkanı sıfatıyla hem de TVF Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla yetki ve görevleri bulunduğu, bu görevlerin aynı kişide birleşmesinin hem yönetim hem de denetim açısından idare hukuku prensiplerine göre ciddi bir sakatlık yarattığı ifade edildi.

TVF’ye Sayıştay denetimi getirilmeli Rapora şu fiyadeler yer aldı: “Türkiye Varlık Fonu’nun Sayıştay denetimi başta olmak üzere çoğu hukuki mevzuattan, vergi ve yükümlülükten muaf tutulması ve aynı zamanda gerçekleştireceği yatırım ve işlemlere yönelik somut bir hedef ortaya koymamış olması Fonun ileride yapacağı faaliyetlerin meşruiyetini ve denetimini zorlaştırmaktadır. Tamamen kamuya ait varlık ve kaynaklarla oluşturulan ve kamu payı yüzde 100 olan, yaklaşık 5,6 triyon TL’lik bilanço büyüklüğüne sahip olduğu ifade edilen ve paralel bir bütçe ve hazine gibi kullanılan Türkiye Varlık Fonu, şirket, alt şirketler ve fonlarının yıllık denetimlerinin, kanunda öngörülen esaslar dikkate alınarak TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nca süresinde icra edilmesi, yasal bir zorunluluk olmasının ötesinde TBMM’nin denetim işlevinin yerine getirilmesi açısından da önem taşımaktadır. Sermayesiz- varlıksız TVF, kurulduğu 2016 yılından bu yana bir tasarım hatası olup, ülke ekonomisinin yönetimi ve kamu iktisadi işletmeciliğinde yepyeni paralel bir yapılanmaya işaret etmektedir. Böylesi bir yapılanmaya sahip olan Türkiye Varlık Fonu’nun bir an önce tasfiye edilmesi gereği bulunmaktadır.”

‘5 alt fondan bir tanesi faal’

CHP, denetim elemanlarının Fon bünyesinde kurulan 5 alt fondan neden sadece birinin faal olduğu, diğer 4 fonun neden faal durumda olmadığı konusunda da herhangi bir değerlendirmede bulunmamasına dikkat çekti. Denetim elemanlarının Türkiye Varlık Fonu Şirketini, Şirket tarafından kurulan diğer şirketleri, Türkiye Varlık Fonu ve Türkiye Varlık Fonu bünyesinde kurulan alt fonları, Türkiye Varlık Fonu portföyüne alınan şirketleri mali bünyeleri, bazı finansal rasyolar ve kar zarar durumu açısından da herhangi bir ilave değerlendirmeye tabi tutmadığını belirtti. CHP, TVF 2022 raporuna ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Raporda ikraz 2, ikraz 3, ikraz 4 adı altında yapılan kamu bankalarının sermaye yapılarının güçlendirilmesi ile ilgili işlemler ve bunların hazine tarafından ihraç edilen vadesi ve faiz oranı farklı DİBS’lerle finanse edildiği ifade edilmesine karşın, söz konusu denetim raporunda bunlarla ilgili olarak kamu bankalarının neden sermaye desteğine ihtiyaç duyduğu, geçmişte hazine ve kamu bankaları arasında gerçekleşen işlemlere Varlık Fonu, alt fonlar Varlık fonu şirketlerinin de dahil edilmesinin analizi yapılmamıştır. Eğer portföyde bulunan Kamu Bankaları normal faaliyetlerinden fon yaratarak karlılıklarını sürdüremeyip sermaye desteği ihtiyacı hissediyorlarsa, bunun nedenlerinin de sorgulanması gerekir. TVF finansal istikrar sağlamak ve fonları etkin değerlendirmek için kurulmuştur. Eğer portföydeki şirketler sürekli sermaye desteği ile faaliyetlerini yürütebiliyorsa, fonun bünyesi çok kırılgan demektir veya portföydeki Şirketlerin faaliyetlerinde bir sakatlık söz konusudur. Ancak bilinen bir gerçeklik de, TVF bünyesinde olan şirketlerden Kamu Bankalarına bankacılık uygulamalarına aykırı görevler verilmesi ve işler yaptırılmasıdır. Bu durum bankaların verilen görevler nedeniyle ettikleri zararlar dolayısıyla “sermaye yeterlilik rasyoları”nın düşmesine yol açmakta dolayısıyla bankalar öz kaynak katkısı almak zorunda kalmaktadırlar. Bu durumun sorgulanması gerekmektedir.”

Gündem