“Türkiye tek başına inisiyatif almamalı”

DÜNYA'ya konuşan emekli büyükelçi ve siyaset uzmanları, Türkiye'nin Afganistan sorununda tek başına hareket etmemesi, BM ve uluslararası toplumla birlikte hareket etmesi gerektiğini söylüyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
“Türkiye tek başına inisiyatif almamalı”

Hilal SARI

Afganistan’da rejimin çökmesi ve terör örgütü Taliban’ın iktidarı ele geçirmesi sonrasında neler olacağını Emekli Büyükelçilerimiz ve siyaset uzmanlarımız DÜNYA’ya anlattı. Kabil Havalimanı’ndan ülkeyi terketmek isteyen Afgan vatandaşların görüntüleri gelmeye devam ederken, Batılı tüm misyonlar Kabil Havalimanı da dahil ülkeyi terketme telaşında. Uzmanlar bundan sonra neler olacağı konusunda uluslararası toplumun “bekle-gör” stratejisi izleyeceği görüşünde. Emekli büyükelçilerimiz ve bölgede görev yapmış diplomatlarımızın hemfikir olduğu bir konu da Türkiye’nin Arap Baharı’ndaki gibi tek başına hareket etmemesi ve inisiyatif almaması, Afganistan politikalarında Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası toplumla uyum ve koordinasyon içinde ilerlemesi.

“ABD, TÜRKİYE’NİN AFGANİSTAN’DA KALMASINA HEVESLİ OLACAKTIR”

Altınbaş Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Ahmet Kasım Han

● Uluslararası toplumun ilk refleksi Taliban’ı tanımak olmayacaktır. Kimse Taliban’ı ilk kucaklayan, ilk sponsoru olan ülke olmak istemeyecek. Bekleyip bakacak uluslararası toplum. Özellikle de Afganistan içerisinde ve dışarıyla ilişkilerinde dengenin nasıl kurulacağını. Taliban artık Pakistan gizli servisinin uzattığı bir kordonun ucundan konuşmuyor. Pekin’e Moskova’ya gidiyor. Taliban da her iktidara gelmek isteyen yapı gibi finansmana ihtiyacı olduğunun farkında ve ilk günden bu durumu tehdit altına alacak bir tutuma girmeyecektir. Taliban 96’daki veya 2001’deki Taliban değil. Rusya ve Çin’i yabancılaştırmamaya çalışıyor, Hem güvenlik, hem ticari açıdan kurmaya çalıştığı otorite için daha “ılımlı” açıklamalar yapıyor - Burka giymek kaydıyla kızların okula gidebilmesine izin verilmesi gibi. Ancak Taliban İslam Emirliği kurmak istiyor ve neticede bu türden bir ideoloji pozisyonlarını fazlaca müzakere edemez. Zira her müzakere belli ölçüde “taviz” anlamına gelir. Türkiye 2011’den itibaren Arap Baharı vesilesiyle düştüğü hataya düşmemeli, siyasi, askeri, ekonomik imkan ve kabiliyetlerini sınırlarını bilerek davranmalı. Rusya, Çin ve ABD’nin oynadığı bir coğrafyada öyle bir siyasetin bir bedeli olur, bu nedenle Türkiye’nin BM ile ve uluslararası toplumla uyum içinde gitmesi lazım. Kaynaklarının sınırlarını bilenler fırsatları çok daha iyi görür ve kullanır. Pakistan’ın bile “uluslararası toplumla uyumlu bir biçimde” Taliban’ı ileride tanıyacağını söylediği bir ortamda Türkiye de uluslararası toplumla uyumlu ilerlemelidir.

“DÜNYA BİR SÜRE BEKLEYİP TALİBAN’IN NE YAPACAĞINA BAKACAK”

NATO Eski Afganistan Temsilcisi Hikmet Çetin

● “Dünya Afganistan’da neler olacağını bir süre bekleyecek. İslamın selefi vahabi ideolojisine bağlı bir terör örgütü olan Taliban’ın bu süreci nasıl götüreceğini doğrusu ben de merak ediyorum. Afganistan’ın ciddi bir ekonomik yardıma ihtiyacı var hem de hibe şeklinde. Başta ABD olmak üzere Batı’dır bu hibenin kaynağı ve bu kesilir. İkincisi başlarda Batı’nın Taliban’ı tanıyacağını sanmıyorum. Dışişlerimizin alt seviyelerinden Taliban’la görüşmeler halihazırda oluyor ancak Cumhurbaşkanı düzeyinde bir görüşme - kendi terör sorunlarımız da varken - çok yanlış olur.

En büyük tehlike: El-Kaide ve IŞİD ülkeyi mesken belleyebilir

Üçüncüsü, yabancı misyonlar ülkeyi terkedecek. Çağdaş dünyadan izole olmuş bir terör devleti gibi olacak. Benim endişem El-Kaide ve IŞİD gibi grupların Afganistan’ı kendilerine mekan olarak seçmeleri. Bu dünyanın en çok dikkat etmesi gereken konu.”

“TÜRKİYE GÖÇ SORUNUNU BM ÇERÇEVESİNE OTURTMALI”

Emekli Büyükelçi Şafak Göktürk

● “Türkiye’nin Afganistan’da yapabileceği tek şey sivil destek vermektir. Türkiye, hızla kabilden çekilmelidir. Şu an orada hiçbir varlık sebebi olmayan 500 gencecik insanımız kaldı. Türkiye’nin orada asker ve personel bulundurmasının hiçbir anlamı kalmadı. Yeni bir mülteci sorununa hazırlıklı olmamızı temmuzun ilk haftasında da söylemiştim. Konu en geç birkaç ay içinde büyük gündem olacak ve Türkiye göç sorununu ve Afganistan politikasını BM çerçevesine ve uluslararası bir çerçeveye oturtmalıdır. Ayrıca Avrupa Birliği şu anda Afgan göçünün yükünü de Türkiye’ye atmak istiyor.”

“TÜRKİYE’NİN KAMUOYU ÜZERİNDEN MESAJ VERMESİ ÇOK TEHLİKELİ”

Uzun yıllar Afganistan'da görev yapmış bir Emekli Büyükelçimiz

● “ABD çekilmeden rejim çöktü. ABD’nin öngörüleri görünen o ki doğru çıkmadı. Ülkenin formatı değişecek ve Taliban meşruiyet kazanmaya çalışacak. 96-2001 döneminde sadece 4 ülke tanımıştı, Taliban bunu genişletmeye çalışacak. İran, Rusya ve Çin’le iletişimi bunu gösteriyor. Kriz iyi yönetilmezse Peştun ve Sunni olmayan kesimler de olduğundan, karşılıklı sekter çatışmalar ve kanlı insanlık suçlarının olduğu derin bir ihtilaf görebiliriz. Türkiye yüksek perdeden konuşmamalı ve çok hassas konular olması nedeniyle ne Afganistan içinde taraf olmalı, ne de uluslararası güçlerden birinin maşası olmalı. Türkiye’ye yakışan, herkesin kabul edebileceği, mütevazi ve adil bir duruştur. Kamuoyu üzerinden mesaj vermek, Afganistan çok çetrefilli bir konu olduğundan çok tehlikelidir. Doğru tarafl arla, sessiz bir diplomasi izlenmesi en doğrusudur.”

“TÜRKİYE ARTIK SADECE TRANSİT DEĞİL HEDEF ÜLKE”

Emekli Büyükelçi Naci Koru

● BM’nin tavrı çok önemli olacak. NATO görevi süresince halkla hiçbir zaman karşı karşıya gelmemiş olan Türkiye’nin Pakistan ve İran gibi ülkelerle ilişkileri çok önemli. Bu bağlamda en önemli klonu iltica meselesi. Havalimanından gelen görüntülerde gördüklerimiz pasaportu ve vizesi olanlar. Bir de Taliban yönetiminden kaçmak isteyecek milyonlarca Afgan olacak. Transit ülkeler İran, Pakistan ve sonrasında Türkiye idi ancak malesef Türkiye Afgan mülteciler için artık sadece transit bir ülke olarak görülmüyor, hedef ülke haline geldi. Önümüzdeki dönemde sınır geçişlerine ilişkin tedbirler de artırılacaktır diye umut ediyorum.

Gündem