Türkiye, dört olumsuzluğu bir arada yaşıyor
İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, Türkiye ekonomisinin tarihinde hiçbir dönemde yaşanmayan yüksek enflasyon, yüksek cari açık, yüksek bütçe açığı ve düşük büyümeden oluşan dört olumsuzluğu bir arada yaşadığını söyledi.
Maruf BUZCUGİL / Canan SAKARYA
İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, Türkiye ekonomisinin tarihinde hiçbir dönemde yaşanmayan yüksek enflasyon, yüksek cari açık, yüksek bütçe açığı ve düşük büyümeden oluşan dört olumsuzluğu bir arada yaşadığını söyledi. Türkiye’nin enflasyonla uyumlu bir para politikasına geçmesi gerektiğini ve bu programın para politikası, maliye politikası ve yapısal reformlar olmak üzere üç ayağa oturtulması gerektiğini belirtti.
Ankara sohbetlerinin konuğu olan Samsun Milletvekili İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, atılması gereken adımlar ve çözüm önerilerini anlattı.
Sizin kur artışlarının Hazineye getirdiği yükle ilgili çalışmalarınız olduğunu biliyoruz. Bu konudaki tespitleriniz nelerdir?
2018’in Temmuz ayından itibaren yurt içinden döviz ve altın cinsinden veya onlara endeksli borçlanmalar başladı. Kur 14,70 TL civarındayken yaptığımız bir çalışmada bugün itibariyle oluşan ve önümüzdeki dönem için borçlanmaların ilave maliyeti 565 milyar lira. Bunun 105 milyar lirası realize oldu yani itfalar geldikçe biz bunu faiz ya da ana para olarak ödedik. 460 milyar liralık kısmı da 2026 yılına kadar ödeyeceğiz. Bu işin bir boyutu, sonra 128 milyar dolar olarak sembolize edilen rezervlerin erimesi var, bu da Türk Lirasını ciddi şekilde korumasız hale getirdi. Geçen yılın Mart ayından itibaren Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınması ile başlayan yanlışlıklar silsilesi, geçtiğimiz Eylül ayından itibaren politika faizi düşüşü ile devam ederek, ekonomiyi felç etti. Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulaması ile de bütün faiz yükü Hazinenin ve Merkez Bankasının üzerine bindirilmiş oldu. KKM’de vadeleri tam bilmiyoruz, şeffaf bir paylaşım yapılmıyor ama kabaca bir bakınca şu ana kadar oluşan maliyetin 100 milyar lira olduğunu tahmin ediyorum. Bu sistem öyle anlaşılıyor ki seçime kadar devam edecek, kurun artmasıyla Türkiye çok daha büyük kur şokları yiyecek, bu ilave bir bütçe açığı oluşturacak. Borçlanma giderek zorlaşıyor, onun içinde enflasyon korumalı tahvil çıkaracaklarını söylediler. Yani üst gelir grubunu enflasyona karşı koruyan bir ekonomik politika yürütülüyor. Türkiye ekonomisi şu anda tarihinde hiç görülmemiş şekilde ekonomide dört olumsuzluğu bir arada yaşıyor.
İKTİDAR BU SORUNLARI ÇÖZMEK İÇİN HİÇBİR ŞEY YAPMIYOR
Bu dört başlığı açar mısınız?
Yüksek enflasyon, yüksek cari açık, yüksek bütçe açığı ve düşük büyüme. Dört olumsuzluğun bir arada yaşandığı bu kadar uzun bir dönem olmadı. O kadar kötü yönetmeniz o kadar güveni bozmanız gerekiyor ki bunların hepsini bir arada yaşayasınız. En kötüsü de iktidarın bu sorunları çözmek için hiçbir şey yapmaması. Bir program uygulanmıyor, para politikası etkisizleştirildi diye övünen bir Maliye Bakanımız var. Yerli para, politika faizi ve rezervle korunur ama politika faizi devre dışı, rezerv eksi 50 milyar lirada. Çok maliyetli kur korumalı ile belli ölçüde tutuyorlar, her hafta da 2 milyar dolar civarında da rezervi yakıyorlar.
Sizin önerileriniz nelerdir bu durumdan nasıl çıkılabilir? Nasıl bir program olmalı?
Birincisi güvenin tesis edilmesi gerekiyor, güven olmadan ekonomi olmaz. Türkiye’nin enflasyonla uyumlu bir para politikasına geçmesi lazım ama artık böyle bir programı kararlıkla uygulayacak bir iktidar da, ekip de yok. Bu programın para politikası, maliye politikası ve yapısal reformlar olmak üzere üç ayağı olacak. Enflasyon beklentisi fena halde bozuldu, ortada bir çıpa yok insanlar fiyat belirlerken neye bakacaklar. Merkez Bankasının bağımsızlığı ile ilgili iradenin mutlaka ortaya konması lazım. Para politikasının etkin hale gelmesi, Türkiye’nin rezerv biriktirme ile ilgili kapsamlı bir strateji açıklanması ve buna da sadık kalarak olabildiğince şeffaf olması gerekiyor. Şeffaf olmayan ortamda piyasa en kötüyü fiyatlıyor. Maliye politikası tarafının harcama, gelir ve finansman ayağı var. Harcama tarafında ilk yapılacak iş, bir tasarruf genelgesi ile kamuda cari harcamaları kısmak olmalı. Bu bir anlayışı ortaya koyması açısından önemli, kamu bina yapımları, araç kiralamaları, organizasyonlar gibi... Kamu özel işbirliği projelerinden gelen bir yük var. Bunları da gözden geçirmek gerekiyor.
İYİ Parti 5018 Sayılı Kanunda yeniden yazılmasını düşünür mü, mali kural içinde olmak üzere…
Hükümet bu yasayı 2003’ün Aralık ayında çıkardı ve daha acemi zamanıydı. Hükümet kaçak göcek gitmeyi öğrendikçe 5018 Sayılı Kanunda bütçe hazırlığından ödenek aktarımlarına kadar hep geri adım attı. Bu nedenle verilen tavizlerin geri alınması ve güçlendirilmesi lazım. Kamu İhale Yasası mutlak surette önümüzdeki dönemde üzerinde duracağız önemli alanlardan bir tanesi. AB normları çerçevesinde istisnaları mümkün olduğu kadar az olan bir ihale sistemi gerekiyor. Reform gerektiren diğer bir alan vergi çünkü vergi sistemi çok adaletsiz bir hale geldi, KDV de buna dahil. Dolaylı ve dolaysız vergiler son derece dengesizleşti. Kazanç üzerinden alınan vergilerde OECD ortalamasının yarısının altındayız. Dolayısıyla yükleneceğimiz en önemli alan kazanç vergileri, gelir ve kurumlar vergisi. Burada ücretlerin vergilendirilmesinden bahsetmiyorum bunun dışında kalan faiz, borsa gibi alanlar. Türkiye’de bunlar vergilendirilmiyor, sürekli istisnalar getiriyor. Faiz gelirleri, menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesinde zaman içerisinde beyan usulüne geçmemiz lazım. Burada stopaj nihai vergi. Vergi adaleti kalmadı biz artan oranlılığı yeniden kazandıracağız. Çok kazanandan çok az kazanandan az verginin alındığı adaletli bir sistemi inşa etmek zorundayız.
“Kentsel rantlar vergilendirilmeli”
Bunun ikinci ayağı rant vergisi, yani kentsel rantların vergilendirilmesi meselesi. Büyükşehir belediyesi bir asfalt yapıyor, ‘katılma payı adı altında para ödeyeceksin’ diyor ama oradan metro geçiriyor bir kuruş almıyor. Ya da arsanın emsalini birden ona çıkarıyor arsa değerleniyor ama bir kuruş alınmıyor, bunu vergilendireceğiz. Kentsel rantların vergilendirilmesi çok ciddi bir kaynak olacak. Hem kamu hizmetleri eliyle hem de imar düzenlemeleri nedeniyle oluşan kentsel rantların vergilendirilmesi lazım. Bunun en önemli sonucu şu olacak; burayı cazip olmaktan çıkardığınız zaman Türkiye’nin en büyük elektronikçisi gidip AVM yapmayacak, yani kaynak tahsisine müdahale ile kaynakların betona yığılması önlenecek. Bu alana hiç vergilendirmez ciddi bir kar bırakırsanız kim teknoloji yatırımı yapacak. Şirketleri de suçlayamazsınız, şirketler kar maksimizasyonu ile çalışır adam nerede karlı bir alan varsa elbette parasını oraya yığacaktır bunu devletin düşünmesi lazım.
Şu anda KDV çalışmıyor, devlet 400 milyar lira borçlu, KDV’yi mutlaka ıslah etmemiz lazım. İndirimli oran çok yaygınlaştı. Ayrıca, damga vergisi, harç çok ağır ticaret ve yatırımın önünü açmak için bunların ele alınması, anlaşılır, basit ve adaleti sağlayan bir vergi sistemi gerekiyor. Önceliğini yitirmiş geçmişte başlamış hala devam eden birçok harcama programı var bunları da gözden geçirmek gerekiyor.
KÖİ projelerini yeniden masaya yatıracağız
KÖİ projelerinde kamulaştırma mı yapılmalı?
İYİ Parti olarak kamulaştırma değil yeniden masaya yatıracağız. Çünkü devletleştirme adamın canına minnet olur. Tekrar müzakere ettikten ve fiyatı makul hale getirdikten sonra ister devletleştir isterse firma yapsın. Eğer müzakere etmeden devletleştirirsen, önümüzdeki 10 yılda alacağı parayı defaten verirsen canına minnet. Biz ‘şirketlerle yeniden masaya oturacağız’ diyoruz ve bunları çok detaylı çalıştık. Osman Gazi Köprüsü bunlardan bir tanesi milimi milimine çalıştık, kazançlar maliyetler bunların hepsini çıkardık. Bunların dışında ilaçta, savunma ihalelerinde döviz üzerinden yapılan fiyatlamalar var. Eğer dolarizasyonu azaltacağız diyorsak buralardan da çekilmek, bunun zamanlamasını da iyi yapmak gerekiyor. Bütün bu kur şoklarını yedikten sonra yeni bir hükümet geldiğinde zaten Türk lirasının değer kazanacağı bir döneme geçersen bu seferde zarar edersin, kur düşer bunların hepsine bakarak planlanması yapılır.
“Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ayrılmasında yarar var “
Maliye politikasının üçüncü ayağı da finansman, burada da üzerinde düşünülmüş, finansman stratejisi çerçevesinde bir borçlanmanın yapılması lazım. Eskiden borçlanmaya imzayı Hazine Müsteşarı atardı, değişikliğe gidildi. Ben Hazine ve Maliye Bakanlığının ayrılmasında yarar olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki dönemde Hazine Müsteşarlığı önem kazanacak, ekonomi çok kötüye gidince vezne patron oluyor, bu yapının ayrılması ve güçlü olması lazım.
Yapısal reformda ise denetimi çok önemsiyoruz. Sayıştay etkinleştirilmeli, caydırıcılığı olan bir vergi denetim kurumunun olması lazım. 5018 sayılı Kamu mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu doğru dürüst çalıştırılmadı.
Mesele verimlilik üzerinden büyümek
Toplam faktör verimliliği konusunda görüşleriniz nelerdir hem mevcut durum hem de gelecekte ne olur?
Büyümenin kaynakları sermaye stokundaki artış yani yatırımlar, işgücü ve bunu dışında açıklayamadığımız her şeye toplam faktör verimliliği diyoruz. Toplam faktör verimliliğinin içine giren güven var, demokrasi seviyesi var, yargı sistemi var, iş ortamı var, kamu yönetimi var, eğitim, sağlık zaten var. Bizim sermaye stoku ne istiyor, çok çok para istiyor, bizim tasarruf açığımız var dolayısıyla buradan çok aşırı bir şekilde büyüme imkanımız yok ve bu çok maliyetli bir büyüme bizim için. Siz 10’luk bir büyüme hedefliyorsanız 5’i sermaye stoku artışından, 2,5’inin istihdamın artmasından 2,5’inin de tamamen aslında bedava olan iyi uygulama ile yapılabilecek alandan gelmesi beklenir. Türkiye’de ne olmuş diye baktığınızda toplam faktör verimliliği kimi zaman negatife düşmüş, güvensizliğin olduğu bir ortamda hukuk yok, yargı yok, demokrasi yok, iş ortamı bozulmuş dolayısıyla temel mesele verimlilik üzerinden ekonomiyi büyütebilmek. Mesela bir AB perspektifi çok önemli, AB’ye üyelik olur olmaz ama ben bu yolda kararlı adımlar atacağım, ülkemizi AB normlarına getireceğim diye ilan ettiğinde ki Türkiye bunu 2002 -2007 döneminde yaptı ve yüzde 6-7’lik büyümenin yüzde 2’nin üzerindeki bir puanı toplam faktör verimliliğinden geldi.
4,2 milyon hektar alan ekilemez halde
Tarımda hem üretici hem tüketiciyi mağdur etmeyecek adım ne olmalı?
Temel problem iş gücü eksiği, tarımdan çekilen bir nüfus var. Bunu temelinde de insanların para kazanamaması ve daha iyi şartlarda yaşama isteği yatıyor. Tarımda işgücünün köyde tutulması gerekiyor, bunun da iki yönü var, girdi maliyetleri ve ürününün değerinden satılması. 4.2 milyon hektar alan son 10-15 yılda ekilmez hale geldi. Girdi maliyetlerini ne kadar düşürürseniz düşürün iyi bir fiyattan pazarlama imkanı sağlamazsanız yine mağduriyet oluşur. Değerinden satması lazım bu da ne üreticiyi ne de tüketici mağdur etmeyecek bir fiyat olmalı. Bizim buradaki önerimiz eşik fiyat uygulaması, bir defa temel ürünler için güçlü bir müdahale kurumunun olması şart, çünkü müdahale kurumu hem fiyat hem uzmanlık açısından önemli. Mesela bir ürün fiyatı ile ilgili piyasaya bir açıklama yapacak piyasa fiyatı bunun altına inerse, piyasaya o ürünü alıcı olarak girecek ve fiyatın yükselmesini sağlayacak. İthalat üzerinden çiftçiyi terbiye etme sisteminden vazgeçilmesi lazım bu hiçbir şeyi çözmüyor ithalat daha fazla ithalatı getiriyor.
Gıda ve barınma krizi yaşanıyor
“84 milyondan toplanan vergiler üst gelir grubuna transfer ediliyor”
Kur korumalı mevduatta ciddi bir gelir transferi söz konusu, 84 milyondan topladığınız vergileri üst gelir grubuna aktarıyorsunuz. Eğer çıkarsa enflasyon korumalı tahvil de yine böyle olacak. En önemlilerinden biri ucuz kredi. 0,99 ile konut kredisi yanlış, bu ülke taşa toprağa para gömmekten bu hale geldi. Aylık en az 15-20 bin lira taksit ödeyecek bir kesime siz yüzde 12 yıllık faizle, yüzde 70 enflasyon olduğu ortamda kamu bankalarından kredi veriyorsunuz. Kamu bankalarına son 3 yıldır sermaye enjeksiyonu yapılıyor. Sözde, faizi aşağıda tutuyor mu göstermek için kamu bankaların üzerinden belli bir kesime ve gruba gelir transferi var. Mevduat faizini yüzde 17’de zorunlu olarak tutuyorsunuz, bankaların yüzde 40 ile para vermesine izin veriyorsunuz, bu bankacılık kesimine bir gelir transferi. Gelir dağılımında bir bozulma var, bu gelir transferlerini durdurmak lazım, geldiğimiz noktada Türkiye’de ciddi bir gıda ve barınma kiriz yaşıyor.
Aklı ve bilimi önünüze koyarsanız, ekonomide çok kolay uzlaşırsınız
Seçimlere gidilirken Millet İttifakı olarak ekonomide ortak bir taahhüde gidilmesine nasıl bakarsınız?
Bence olmalı ama bunun vakti var. Seçim takviminin belirlenmesi ve ortak bir cumhurbaşkanı adayı belirlenmesi sonrasında yapılabilir. Şu anda DPT’nin yeniden kurulması, Ekonomik ve Sosyal Konsey, Merkez Bankası konularında çalışılıyor ve bir ortak metne doğru gidiyor. Aklı ve bilimi önünüze koyarsanız, ideolojik saplantılarınızdan kurtulursanız aslında ekonomi çok kolay uzlaşılacak bir alan.