'Türk halkı bu sabah bir Cumhuriyet’e uyandı'
İngiltere’nin İstanbul’daki yüksek komiseri Nevile Henderson, üç gün süren hükümet krizinin ardından Cumhuriyet'in ilanını Londra'ya, "Türk halkı bu sabah bir Cumhuriyet’e uyandı, ilk Cumhurbaşkanları da Gazi Mustafa Kemal oldu" ifadeleriyle duyurdu.
İngiltere’nin İstanbul’daki yüksek komiseri Nevile Henderson'ın 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilan edilmesini, Londra'ya gizli bir belgeyle bildirdi. "Türk halkı bu sabah bir Cumhuriyet’e uyandı, ilk Cumhurbaşkanları da Gazi Mustafa Kemal oldu" yazılı gizli belgede, Cumhuriyet sürecine giden yol anlatıldı.
BBC Türkçe'nin İngiliz diplomasi yazışmalarından derlediği dosya habere göre, Henderson’ın iki önemli raporu dikkat cekiyor.
"Türkler dünyaya kendi evlerinin efendisi olduklarını göstermek istiyor"
Türklerin Galata Köprüsü’ndeki gişelerin kontrolünü ele aldığını yazan Henderson, “Bu gidişle (Osmanlı'dan alacaklı ülkelerin borçların tahsilatı için kurup yönettikleri) Düyun-u Umumiye'yi de ele geçirirlerse şaşırmam” diyor ve ekliyor:
“Beş yıllık Müttefik işgalinden sonra Türkler dünyaya, kendi evlerinin efendisi olduklarını, İslam’ın Hristiyanlığa üstün geldiğini ve İstanbul’un yabancılara değil Türklere ait olduğunu göstermek istiyorlar.”
Handerson, işgal güçlerinin çekilmesinden sonra iki hafta boyunca yaşananları “Şovenizm had safhada, her şeyi Türkleştiriyorlar” diye aktarıyor.
İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın 1923'e ilişkin yıllık raporunda ise aynı dönemde bir Türk gazetecinin söylediği şu sözler yer alıyor:
“Ya Avrupalı milletler gibi medeni bir devlet olacağız ya da Afganistan gibi Asya hükümeti olarak kalacağız. Arasında bir şey yok.”
‘TBMM hükümeti işgali tanımıyor’
İstanbul’daki işgal ordularının başında bulunan Korgeneral Sir Charles H. Harington, 20 Ekim 1923'te İngiltere Savaş Bakanlığı’na yazdığı ve işgal yıllarında yaşananları özetlediği mektubunda, özellikle Yunan ordusunun yenilgisinden sonra Türk ordusunun önünde hedef olarak yalnızca İstanbul’un kaldığını ve bundan endişe duyduklarını yazıyor.
1922'ye ait anılarını şöyle aktarıyor:
“Mudanya Ateşkesi’ni müzakere ederken General Refet Paşa (Bele), Sultan’ın hükümetinin devrildiğini, TBMM Hükümeti’nin emri üzerine İstanbul’un yönetiminin bundan sonra kendisinde olacağını söyledi.
“Bir devrime tanık olduğumuzu fark ettik ve şaşırdık… TBMM hükümeti işgali tanımıyordu…
“Türk ordusunun İstanbul’u kuşatması durumunda, elimdeki birliklerle İstanbul’u savunamayacağımı Müttefiklerin Yüksek Komiserlerine bildirdim.”
İşgal birliklerinin İstanbul’dan ayrılması ve ardından Ankara’nın başkent olması, Cumhuriyet'in ilanına giden yolda önemli adımlardı.
Mustafa Kemal, Cumhuriyet'i ilan etmek istiyordu ancak hem Cumhuriyet rejimine karşı olanlar hem de bu rejim değişikliğinin yeni bir anayasanın kabulüyle gerçekleşmesi gerektiğine inananlar vardı.
Henderson 23 Ekim’de Londra’ya geçtiği bilgi notunda “Cumhuriyet'in kurulması ve kendisinin de gizlenmeye ihtiyaç duymayan bir otokrat olması konusunda beklediği desteği alamayan Kemal, bunu ancak askeri diktatörlükle sağlayabileceğini düşünüyor olabilir” diye yazıyor.
'Türk halkı bu sabah bir Cumhuriyet'e uyandı'
İngiliz belgelerine göre, Meclis’te anayasa konusunda yaşanan anlaşmazlığın ardından Kabine 27 Ekim’de istifa ediyor.
Henderson, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği mektupta “Ankara’daki hükümet krizinin Cumhuriyet'in ilanı ve Kemal’in Cumhurbaşkanı ilan edilmesiyle aşılacağını düşünüyorum. Kemal’e kendi başbakanını seçme hakkı da verilebilir” diyor.
29 Ekim’de Henderson’ın tahmini gerçekleşiyor ve Cumhuriyet ilan ediliyor. Henderson bu üç günde yaşananları, Londra’ya detaylı bir şekilde bildiriyor:
“Son üç günde Ankara’da olaylar çok hızlı bir şekilde gelişti. Hükümetin istifası bir çıkmaza yol açınca, Mustafa Kemal anayasa konusunda uzun zamandır aradığı fırsattan ustaca yararlandı. Türk halkı bu sabah bir Cumhuriyet'e uyandı. İlk Cumhurbaşkanları da Gazi Mustafa Kemal oldu."
"1923 sonrasında Türkler, Büyük Britanya ve Rusya'yı sevmeye yakın"
İngiltere Dışişleri Bakanlığı, Cumhuriyet'in kurulduğu sırada Türkiye’de İngiltere’ye bakış hakkında ise şu ifadeleri kullanıyor:
"2 Ekim’de İstanbul’un tahliyesine kadar, Türkler, Büyük Britanya’nın müttefikler içinde barışa veya savaşa karar veren taraf olduğunu düşünüyordu… Tutumları öfke, korku, saygı ve şüphenin bir karışımıydı.
Fakat 1923’ün başlarında bu karışımdaki öfke azalmaya başladı. Türklerin çoğu Büyük Britanya’yı sevmeye, Rusya’yı ise sevmemeye yatkın.
Büyük Britanya’nın Türkiye’nin ekonomik yeniden inşasına en fazla yardım edebilecek ülke olduğunun farkındalar.
İstanbul’un tahliyesi sırasında Büyük Britanya’nın Türkiye’deki prestijinin azalmaması konusu epeyce konuşuluyordu. Fakat Yunanların Anadolu’dan gönderilmesi, Lozan Antlaşması’nın imzalanması ve Müttefik birliklerinin geri çekilmesinin ardından hiçbir Avrupa gücünün prestiji kalmamıştı, hiçbirine hayranlık ve güven duyulmuyordu.
Fakat yine de Büyük Britanya’ya korku ve saygıyla bakılıyordu. Ayrıca aşırı milliyetçiler Büyük Britanya’nın Halifeliği kullanarak Türkiye’yi içerden zayıflatabileceğinden endişe ediyor.”