TSKB Başekonomisti Dr. Burcu Ünüvar: Gelişine topa vurur gibi büyümek olmaz!
Eğitim alan gençlerin Türkiye’de iş bulamayacağı endişesiyle göç ettiğini belirten TSKB Başekonomisti ve Direktörü Dr. Burcu Ünüvar, “Öyle gelişine topa vurur gibi büyümek olmaz. Hangi sektörü istiyoruz? Hangi sektör bizim kalkınmamızı destekleyecek ve hangi sektörlerde evlatlarımızı eğitmeliyiz. Bu çok önemli” dedi.
İLHAN DUMAN
Nasıl Bir Ekonomi TV’de Ekonomi Masası’nın konukları Altın ve para piyasaları uzmanı Şirin Sarı, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) Başekonomisti ve Direktörü Dr. Burcu Ünüvar ve yatırım Finansman Direktörü Dr. Nuri Sevgen oldu. EKONOMİ Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Talip Aktaş ve gazeteci Berfin Çipa’nın sorularını yanıtlayan uzmanlar piyasaları ve ekonomiyi değerlendirdi.
“Altında kısa vadede negatif beklenti devam ediyor”
ABD’de enflasyon verisinin beklenti doğrultusunda geldiğini ama hala yükselişin devam ettiğini ifade eden Şirin Sarı, “ABD enflasyonu yüzde 2’lik hedefe yakın seyrediyor ama tabii ABD’de TÜFE'nin yüzde 3’ün üzerine çıkması halinde ilerleyen süreçte problem yaratabilir. Özellikle Trump'ın politikalarının nasıl şekilleneceği, gümrük vergilerinin hangi ülkelere ne kadar oranda gerçekleşeceği ve ne zaman gerçekleşeceği soru işareti. Piyasanın beklentisi, enflasyon verisiyle beraber Fed tarafına çevrilmiş oldu. Fed’den 25 baz puanlık faiz indirimi gelmesini bekliyoruz. Ama önümüzdeki yıl 3 faiz indirimi beklenirken, artık bu 2 faiz indirim beklentisine dönmüş durumda. Fed, biraz daha yavaşlayacak ama altın cephesinde bunun fiyatlamalarını çok net görmedik” dedi.
Ons altında bu hafta 100 dolara yakın yükseliş olduğunu kaydeden Şirin sarı, “Suriye'deki gelişmelerin, oradaki belirsizliklerin de etkisini görüyoruz. Ancak kısa vadeli negatif beklentimiz halen devam diyor. 2.400-2.500 bandına doğru düşüşleri yine görebiliriz ama jeopolitik riskin daha ağır bastığını görüyoruz. 19 Aralık'ta Japonya Merkez Bankası'nın faiz kararı olacak. Bu da ağustosta olduğu gibi piyasaları etkileyebilir. Altın da negatif etkilenebilir” diye konuştu.
“Sadece asgari ücreti değil, çalışma şartlarını iyileştirmeyi de konuşalım”
Türkiye’de emeğin ücretinin toplam gelirden aldığı payın iyileştirilmesi gerektiğini söyleyen Dr. Burcu Ünüvar da bununla birlikte çalışma şartlarının da iyileştirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Asgari ücret tartışmasının Anneler Günü’ne döndüğünü ifade eden Ünüvar, “Yılda bir kere bunu konuşuyoruz. Ondan sonra geçiyor. Zam oranını konuştuktan sonra da belirlendikten sonra da unutmayalım biz bunu. Bir sonraki senenin zam görüşmelerine kadar emeğin fiziki şartlarının iyileştirilmesi gerektiğini de konuşalım. Bu son derece önemli” dedi.
Asgari ücretin enflasyon bağlamında düşünüldüğünde de “Türkiye'de yaşanan enflasyonun sebebi asgari ücrettir. Dolayısıyla burayı baskıladığımız zaman enflasyon sorunu çözülür” gibi bir durumun matematiksel olarak da söz konusu olmadığını vurgulayan Ünüvar, “Buradaki endişe şu: İleri dönük bir endeksleme yapılması isteniyor ki herkes fiyatlarını buna göre ayarlasın. Asgari ücretin de burada önemli bir kerteriz olduğu düşünülüyor. Fakat asgari ücret burada önemli bir kerteriz mi? Böyle kabul ediliyor ama sadece ileri dönük endeksleyerek zam artışı verecekseniz ama kalanlarda böyle bir gelişme söz konusu olmayacaksa aslında emeğin gelirini daha fazla eritmiş olursunuz. Dolayısıyla ilk başlayacağımız noktanın ben ücret gelirleri olduğunu düşünmüyorum. Bütün fiyatlamalar genelinde buna bakmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
“Asgari ücretin dışında, beklentileri çıpalayacak yollara bakmak gerekiyor”
Emeğin durumunu iyileştirmenin enflasyonla mücadele için şart olduğunu belirten Dr. Burcu Ünüvar, “Çünkü enflasyon hedeflemesi bir toplumsal mutabakat rejimidir ve bir arada kalmamız gerekir. Türkiye'nin enflasyonla mücadelesi 2025’te de 2026’da da devam edecek. Kopmadan, bir arada kalıp devam edebilmemiz için ben ücret artışının emeği koruyacak yönde yapılması gerektiğini düşünüyorum. Beklentiler çok çok önemli. Beklentilerin çıpalanması gerekiyor ama bunu yapmanın farklı yolları var. Diğer alanlara da bakılmalı. Asgari ücret fazla konuşulduğu zaman diğer konular az konuşuluyor. Ona da çok izin vermemek gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Öte yandan TÜİK’in beyin göçü istatistiklerinde can acıtıcı detaylar olduğunu aktaran Ünüvar, şöyle devam etti: “Belli bir eğitim grubunun daha yoğun gittiğini görüyorsunuz. Örneğin moleküler biyoloji eğitimi alan gençlerin çok fazla ayrıldığını görüyorsunuz. Bu başka ülkelerde iş bulmanın bu alanda kolay olduğu anlamına gelebilir elbette ama Türkiye'de de bizim bu alanda fazla iş yaratmadığımız anlamına da geliyor. Dolayısıyla Türkiye hangi sektörlerde çocuklarını eğitiyor ve hangi sektörlere yatırım yapıyor? Bunu konuşmamız lazım. Yani moleküler biyoloji eğitimi alan gencimiz ‘Zaten Türkiye'de iş bulamayacağım’ endişesiyle bu eğitimini alıyorsa biz orada vazifemizi tam olarak yerine getirmiyoruz demektir. Nerelerde büyümek istiyoruz? Çocuklarımızı nerelerde eğitiyoruz ve sonra bunları buluşturabilecek miyiz? Bunlar gerçekten çok çok önemli.
İstatistikleri çalışırken dünyadaki verilere de baktık. İsviçre örneğin beyin göçü vermiyor ama beyin göçü alıyor. Bu ülke olarak çekiciliğinin bir göstergesi. Sektörleri doğru seçtiğinin bir göstergesi. Öyle gelişine topa vurur gibi büyümek olmaz. Hangi sektörü istiyoruz? Hangi sektör bizim kalkınmamızı destekleyecek ve hangi sektörlerde evlatlarımızı eğitmeliyiz. Bu çok önemli.”
“Demografik fırsat penceresi kapanmadı, 21 milyon kadın iş gücüne katılmayı bekliyor”
Bir başka önemli konunun ise 21 milyon kadının iş gücüne katılamaması olduğunun altını çizen Ünüvar, “Bu inanılmaz bir şey. Bazen Türkiye'nin demografik fırsat penceresinin kapandığına, nüfusun yaşlandığına dair başlıklar görüyorum. Hayır. Herhangi bir fırsat penceresi kapanmadı. 21 milyon kadın iş gücüne katılamadığı için evde bekliyor. Onları iş gücüne katmak yerine, ‘Nüfusu büyütelim. Düzensiz göç alalım’ gibi tartışmalar yapıyorsak yanlış yere bakıyoruz demektir. Mutlaka kadınların iş gücüne katılımını desteklememiz gerekiyor. Bunu yaparken de istihdam piyasamızı iyi yönetmemiz gerekiyor” diye konuştu.
“Arjantin, kamu tasarrufuyla 123 yıl sonra bütçe fazlası sağladı”
Dr. Nuri Sevgen de Ekonomi Masası’nda Brezilya ve Arjantin örneğini vererek, atılması gereken adımın kamu tasarrufu olduğunu belirtti. Brezilya Merkez Bankası’nın beklentinin üzerinde 100 baz puanlık faiz artırdığını ve yüzde 11,25’ten 12,25’e çıkardığını kaydederek, “Bunu da yıllık enflasyon 4,8’den 4,9’a çıktığı gerekçesiyle yaptı” diye konuştu. Arjantin’in de bir dönem gündemde olduğunu hatırlatan Sevgen, “Arjantin Cumhurbaşkanı Javier Milei seçildikten sonra atılan adımlarla 123 yıl sonra bütçede fazla sağladılar. Kamu harcamalarını bitirdi. Merkez bankası kontrollerini rahatlattı. Kurla ilgili sorunları çözdü. Ülkede tasarruf edilmeden bir gelişme sağlanamayacağını ortaya çıkardı” açıklamasını yaptı.
Türkiye’nin bakabileceği çok güzel örnekler olduğunu ifade eden Sevgen, “Ama biz nedense ders almak yerine boş veriyoruz. Enflasyonla mücadele ediyoruz ama ‘TCMB faiz indirir mi? Piyasada ne kadar sıkılaşmaya gidilecek? Gayrimenkul fiyatları artar mı? Altın ne olur?’ Hep bu noktalardayız. Ancak kamu tasarrufu adına hiçbir şey yok ortada. Kamu tasarrufu olmadan da bütçe dengesini kontrol edemezsiniz. Bütçe dengesini kontrol edemediğiniz durumda da para basmaya devam edersiniz. Para bastığınız zaman da enflasyon yaratırsınız” diye konuştu.
“2025 yılı borsa açısından olumlu geçecek”
2025 yılına dair beklentisini de aktaran Sevgen, “Genel itibariyle dünyada likidite koşulları olumlu olacak gibi görünüyor. Genel hava bizi de etkileyecektir; çünkü likidite artacak gibi görünüyor. Tabii 20 Ocak'tan sonrası için olumlu yönde beklenti yüksek. Ama her zaman beklenen olmayabilir. Ben 2025’te Borsa İstanbul için olumlu beklenti içindeyim. Her şeyden önce bölgemizde savaşın biteceği beklentisi var. Büyük ihtimalle Rusya-Ukrayna savaşı da bitecek. Bu bizim ticaret hacmimiz açısından olumlu olur. Avrupa tarafında da dengelenme ihracatımıza olumlu yansıyacaktır. Keşke kamu bütçesinde de olumlu adımlar atılabilse de 2025 bizim senemiz oldu diyebilsek” ifadelerini kullandı.