Prof. Dr. Emre Alkin: Millet geleceği parlak görmezse döviz almaya başlar
Topkapı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emre Alkin, yüksek faizle gelecek döneme enflasyon ihraç edildiğini ve gelecek döneme para üretildiğini belirterek, “İşler normale döndüğünde o parayı nasıl sterilize edecekler? Parlak bir gelecek, aydınlık bir ufuk göstermezlerse millet gidip döviz almaya başlayacak” uyarısında bulundu.
İLHAN DUMAN
Nasıl bir Ekonomi TV’de yayınlanan Ekonomi Masası’nın konukları Topkapı Üniversitesi Rektörü ve EKONOMİ gazetesi yazarı Prof. Dr. Emre Alkin ve altın ve para piyasaları uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk oldu. EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, gazeteci Berfin Çipa ve Barış Esen’in sorularını yanıtlayan uzmanlar, ekonomiyi ve piyasaları değerlendirdi.
Merkez Bankası’nın faiz kararını yorumlayan Prof. Dr. Emre Alkin, Merkez Bankası yetkililerinin; göreve geldiklerinden beri, kredi notunun yükseldiğini, CDS primlerinin düştüğünü gördüklerini ifade etti. Alkin, “Dolayısıyla, ‘Belirlediğimiz patika yanlış değil. Niye eleştirilere bakıp taktik değiştirelim? Ana stratejim beğeni topluyor’ diyorlar” yorumunu yaptı.
Eylülde ve kasımda 2 not artırımı ihtimali olduğunu, 3 bile olabileceğini söyleyen Alkin, “Merkez Bankası, o zamana kadar uluslararası kuruluşların yaptığı övgüyü ve satır aralarında uyarılarını dikkate alarak yola devam etmeyi düşünüyor. Şimdi ana patikada herhangi bir değişiklik olmayacağına dair yaptıkları açıklama ve aynı zamanda dilinin biraz şahin olması normal. Merkez Bankası’nın siyasetin taleplerine hem direnmesi hem de politika faizini yüzde 50’den yüzde 40’a düşürmesini engellemek amacıyla biz de veryansın ediyoruz” diye konuştu.
Para Politikası Kurulu metni dengeliydi
Uluslararası kuruluşların raporlarında da bu sene sadece 500 baz puanlık bir indirim olması gerektiğine dair yazılar olduğuna işaret eden Alkin, hatta bunun kasımda olmasını isteyen bazı kuruluşlar olduğunu vurguladı. Alkin, şöyle devam etti: “Anladım ki Merkez Bankası Para Politikası Kurulu şunu diyor: ‘Merak etmeyin. Aslında bizim aklımızda vardı. Eylül ayında bir faiz indiriminin çok erken olacağını düşünüyorsunuz. Kasımda yap diyorsunuz. Biz de kasımda faiz indirelim o zaman kasıma kadar da topu havada tutalım. Çok önemli şeyler yapmasak da ana patikadan sapmayacağımıza dair bir mesaj verelim.” Benim dün okuduğum metin gayet bu düşünceyi ortaya koyan dengeli bir metindi.”
“Likidite daha yüksek faiz verilerek mi çekilecek?”
Öte yandan bazı ekonomistlerin yüksek faizin önemli bir şey olduğunu düşündüğünü dile getiren Alkin, “Böyle düşünenler, bence para arzının tam olarak ne olduğunu bilmiyorlar. Çünkü para arzı Merkez Bankası'nın parası değil. Bugün baktığımız zaman bazı ülkelerde, bankalardaki para, merkez bankasındaki paranın 10 katı. Bizde biraz daha düşük. Merkez Bankası çok fazla para bastığı için 5-6 katı gibi gözüküyor. Oysa hem Amerika'daki hem de dünya üzerindeki bankaların dolar cinsinden ürettiği para 1’e 100. Zaten parayı üreten Merkez Bankası değil” şeklinde konuştu. “Sıkılaştırılmış para politikasını nasıl yapacaksın?” diye soran Emre Alkin, “Faize yüzde 50 diyorsun. Her 1.000 liralık mevduata sene sonunda 1.500 lira veriyorsun. Kredi veriyorsun, yüzde 70 faiz diyorsun. 1.000 liralık kredi 1.700 TL olarak geri ödeniyor. Mevduat ve kredi çarpanından haberin yok mu? Kaydi paranın da dahil olduğu bir sistem var. Dolayısıyla parayı üreten Merkez Bankası değil. Faizi yüksek tuttuğu zaman gelecek döneme enflasyon ihraç ediyor. Çünkü para miktarını büyütüyor. Fazladan likiditeyi nasıl çekecek? Daha yüksek faiz vererek mi? Kendi ayağına kurşun sıkacak” dedi.
Mecburen bir metot bulunacağını ifade eden Alkin, “İmdada yetişmesi için süper bono dedik. Çünkü KKM yüzünden muazzam bir para bolluğu oluştu. Muazzam faizler verildi. Şimdi bankalara ve ticari kurumlara kredi vermemeyi sıkı para politikası sanıyorlar. Vermezse de başka yerden buluyorlar. Sonuçta bazılarında para var, bazılarında yok. Bankalar elinde fazla para bulunduranlarla bulundurmayanları buluşturur. Bu fonksiyon yok edilmeye kalkışılırsa başka fonksiyonlar devreye giriyor. Yani şu anda Merkez Bankası’nın uyguladığı reçete enflasyonu durduracak bir reçete değil. Yüksek faizle gelecek döneme para üretiliyor. İşler normale döndüğünde o parayı nasıl sterilize edecekler. Parlak bir gelecek, aydınlık bir ufuk göstermezlerse millet gidip döviz almaya başlayacak. Bu da var olmayan bir döviz olacak. Artırılan rezerv hiçbir işe yaramayacak” yorumunu yaptı.
“Swap ihalesiyle altın ve döviz satışı akıllıca”
Öte yandan Merkez Bankası’nın swap ihalesi açıp, döviz ve altın satıp karşılığında TL alma niyetini ortaya koymasının akıllıca olduğu değerlendirmesini yapan Emre Alkin, şunları söyledi: “Bir taşla 2 kuş vuruyorlar. Piyasaya dalıp da oradan altın ve döviz almaya kalkarsa sıkıntı. O yüzden, ‘Altın ve döviz talebi olan varsa gelsin. Parasını getirsin. Ben de ona altınını dövizini vereyim’ diyor. Anladığım kadarıyla, dış kırılganlıklarla alakalı hiç ummadık bir şeyler olursa, millet dövize doğru giderse ya da büyük müesseselerin gerektiği anda döviz talebinde bulunmalarını piyasa yanlış anlarsa bunu düzeltmesi gerekeceğini düşünüyor. Elinde döviz ve altın rezervi var. İsteyene vermeyi planlıyor. Bu doğru bir adım. Bunu sadece fazladan parayı sterilize etmek için yapmıyor. Piyasada fiyatlar bir anda yukarı gidip algı bozulursa hem yabancı yatırımcının hem de yerli yatırımcının iştahı kaçar. Bu iştahın kaçmaması için döviz kurlarını ya da dövize benzer varlıkların fiyat artışlarını kontrol etmek için düşünülmüş akıllıca bir iş. O yüzden Merkez Bankası yönetiminin yavaş yavaş işlerine alıştıklarını, hakikaten doğru zamanda doğru müdahaleyi görebildiklerini düşünüyorum.”
“Altına talep düşük, swap ihaleleri ilgi görmez”
Altın ve para piyasaları uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk de döviz ve altın satışı için swap ihalelerinin çok fazla talep göreceği kanaatinde olmadığını söyledi. Yıldırımtürk, “Bu, daha önce, altın talebinin çok fazla olduğu bir dönemde yapılsaydı talebi karşılayabilirdi ama şu anda müdahaleyle veya swapla çok fazla talep göreceği kanaatinde değilim. Altına ithalat kotası getirilmesiyle birlikte yurtdışına göre hep daha yüksek seviyeden işlem görüyordu. Şimdi o farkın biraz daha azalması söz konusu. Dolayısıyla. Bunun çok fazla bir etkisi olacağı kanaatinde değilim. Ancak Londra metal borsasına göre ons altında 10 dolar farkla piyasaya vermeye çalışırsa belki olabilir. Ama geldiğimiz noktada artık altın tasarruf tarafı biraz daha doyuma ulaşmış gibi görünüyor. Talep zaten düşük” görüşünü dile getirdi. Tasarrufların biraz daha azalmaya başladığını veya aylık tasarrufu olanların bir kısmının da faizi tercih edip mevduata gittiğini söyleyen Yıldırımtürk, “Böyle bir zamanda talep tarafı zayıflarken arz tarafının biraz daha arttığını görüyoruz” dedi.
“Ons altın yıl sonunda 2.700 dolar olur”
Altın fiyatları konusuna da değinen Yıldırımtürk, şöyle devam etti: “Özellikle Amerikan seçimlerine odaklanmış durumda. Çünkü eğer Trump gelirse ticaret savaşları biraz daha artacak gibi görünüyor ve bu nedenle de altın fiyatları bundan destek alacak. Diğer taraftan Amerika'dan gelen son ekonomik veriler ve Fed Başkanı Jerome Powell'ın açıklamaları her halükârda eylülde faiz indirimlerinin başlanacağı anlamına da geliyor. Her ne kadar faiz indirimi fiyatlanmış olsa bile gerçekleşmeler sırasında bir miktar daha altın buradan destek alabilir. Tabii jeopolitik gerginlikler artıyor. Diğer taraftan emtia fiyatları biraz geriledi. Bu durum altında kısa süreli bir geri çekilmeye neden olmuştu. Gümüş ve platin paladyum bundan daha fazla etkilendi. Şimdi bir miktar yön tekrar yukarı dönmeye başladı. Benim tahminim ons altının 2.400 doların altında çok fazla kalamayacak. Yeni bir trend başladı. Bu da kısa vadede 2.400- 2.600 dolara işaret ediyor. Sene sonu itibariyle benim beklentim 2.700 dolar. Ama, büyük Amerikan yatırım bankalarının analistleri 3.000 dolar olacağını öngörüyorlar. Bunun iç piyasaya yansımaları çok fazla değişmedi. Dolar/TL’deki seyirle beraber ilk etapta 2.675 TL seviyelerini görmüştük. Buradan 2.600 TL’ye çekilmişti. Benim beklentim ilk etapta önümüzdeki aylar itibariyle 2.750 TL’yi görebiliriz. Ekimde 3.000 TL, sene sonunda 3.500 TL seviyelerini görmemiz çok şaşırtıcı olmayacak.”