Prof. Dr. Emre Alkin: 'İmdat’ çağrısı yapan Merkez Bankası, faiz indirmesin!
Merkez Bankası’nın asgari ücretin beklenen enflasyona göre belirlenmesi gerektiği yönündeki açıklamasının “Bize şu an şok tedbir lazım” itirafı olduğunu ve imdat çağrısı yapıldığını ifade eden Topkapı Üniversitesi Rektörü ve EKONOMİ gazetesi yazarı Prof. Dr. Emre Alkin, “Demek ki durum iyi gitmiyor. Hal böyleyken Merkez Bankası bu ayki toplantısında faiz indirimi yapmasın” dedi.
İLHAN DUMAN
Nasıl Bir Ekonomi TV’de Ekonomi Masası’nın konuğu olan Topkapı Üniversitesi Rektörü ve EKONOMİ gazetesi yazarı Prof. Dr. Emre Alkin, enflasyondaki seyrin düşünüldüğü kadar iyi olmadığını ve bu nedenle Merkez Bankası’nın bu ay faiz indirimi yapmaması gerektiğini söyledi.
Merkez Bankası’nın ücretlerin hedef enflasyona göre belirlenmesi önerisinin ‘mızrak çuvala sığmıyor’ itirafı olduğunu belirten Alkin, “Türkiye'de sabit gelirlilerin yüzde 80’ini bordrolu çalışanlar oluşturuyor. Bunların da önemli bir kısmı asgari ücretli. SSK verileri bunu gösteriyor. ‘Ücret ve maaşları beklenen enflasyona göre ayarlamak lazım’ deniyorsa, bu ‘Biz bugüne kadar bir şeyler yaptık, başaramadık. Bize şu an şok tedbir lazım’ itirafıdır. Bu bir imdat çağrısıdır. Demek ki durum bizim düşündüğümüz kadar iyi gitmiyor. Hal böyleyken Merkez Bankası bu ayki toplantısında bir faiz indirimi yapmasın” diye konuştu.
“Enflasyonda problemi kabul eden bankanın faiz indirmesi oksimoron”
Kredi rahatlaması, parasal rahatlama yaratmayacaksa faiz indiriminin hiçbir manası olmadığının altını çizen Emre Alkin, “Merkez Bankası diyelim ki faizi 250 baz puan indirdi. Hâlâ sıkılaşma devam edecek. Bu tabela işidir. İnsanlar daha ucuz krediye ulaşamayacaksa, enflasyonla ilgili tehlike geçmemişse faizi niye indirsin? Merkez Bankası’ndan acil imdat çağrısı geliyor. Enflasyonla ilgili ciddi bir problem olduğunu kabul ediyor ama ardından da faiz indirimi geliyor. Bu oksimoron olmuyor mu? Kopmuş olan linklerin hâlâ ihdas edilmediğini göstermiyor mu?” ifadelerini kullandı.
Hazine ve Maliye Bakanı’nın reel sektörün gerçekçi olmadığı açıklamasının, Merkez Bankası’nın imdat çağrısının, ekonomi yönetimi üzerinde çok ağır bir baskı olduğunu gösterdiğini söyleyen Alkin, “Büyük ihtimalle AK Parti ya da Cumhur İttifakı'nın kurmayları ortaya çıkan sonuçtan hoşnut değil. Çünkü sürekli şikayet geliyor. Demek ki herkes rahatsız. Siyaset, iş dünyası, vatandaş rahatsız. Bu da muazzam bir stres birikimi yaratıyor. Ekonomi yönetimi artık vatandaşa, iş dünyasına biraz daha yaklaşmalı” dedi.
“Avrupa ekonomisindeki durgunluk Euro'yu zayıflatıyor”
Altın ve para piyasaları uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk de Ekonomi Masası’nda altın ve döviz piyasasını değerlendirdi. Son bir haftada hem altında hem dolar endeksinde ve paritelerde yatay bir seyir oluştuğunu belirten Yıldırımtürk, şöyle devam etti: “Euro-dolar cinsinden baktığınız zaman parite 1,0490-1,0530 aralığında hareket ediyor. Tabii özellikle Avrupa Merkez Bankası'nın faiz indirmeye daha fazla meyilli olduğu da biliniyor. Dolayısıyla Euro ve dolar faizi arasında bir fark oluşmaya başlayacak gibi görünüyor. Bir taraftan siyasi gelişmelerdeki olumsuzluk, Fransa ve Almanya'daki hükümet krizleri, hükümetin değişeceği beklentisi, diğer taraftan Avrupa ekonomisindeki durgunluk Euro'yu zayıflatıyor. Bu bizim için tabii ki bir dezavantaj. Biz, dolarla hammadde alıp Euro’yla Avrupa'ya daha çok ihracat yaptığımız için Euro’nun zayıf olması ihracatçı için çok da olumlu değil. Ama 20 Ocak'ta Trump dönemi başladığı zaman, bundan sonraki süreçte hem ekonomik hem siyasi olarak nasıl bir politika uygulanacağı hâlâ merak ediliyor. ‘Fed 2025’te 50 baz puan mı yoksa 100 baz puan mı faiz indirir?’ şeklinde sorular var. Piyasa beklentileri gerçekleştikten sonra muhtemelen ne kadar faiz indireceği daha çok fiyatlanmaya başlayacak. Bu bakımdan ben Euro-dolar paritesinin şimdilik bu seviyelerde kalacağını tahmin ediyorum. Faiz indirimleri Avrupa'da daha çok olacak. Ayrıca Avrupa'daki sıkıntılar nedeniyle Euro'nun dolar karşısında biraz daha gerileme olasılığı var. Ama paritenin birdenbire 1 dolar eşittir 1 Euro olması ihtimali şimdilik zayıf. Çünkü bir taraftan Trump da çok güçlü dolar olmasını istemiyor.”
“Altın ve döviz bozdurup faiz treninde son vagona binmek isteyenler var”
Kapalıçarşı’da dövize şu anda çok fazla ilgi olmadığını bildiren Yıldırımtürk, özellikle 26 Aralık'ta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın faiz indireceği beklentisiyle trenin son vagonuna binmek isteyenler olduğunu ifade etti. Altın ve döviz bozdurup kısa süreli de olsa faize gidenlerin olduğunu söyleyen Yıldırımtürk, “Orada da temkinli bir davranış var. ‘Dolar bu kadar baskılandı. Birdenbire yükselir mi?’ düşüncesiyle faize yönelişin de kısa süreli olduğunu görüyoruz” diye konuştu.
Kur konusunda 2025 yılına yönelik beklentileri de aktaran Yıldırımtürk, “Daha önce döviz böyle baskılandığında çok hızlı yükseliş olmuştu. Böyle bir şeyin tekrar olabileceği beklentisi var. Dolayısıyla kurun Merkez Bankası’nın uyguladığı para politikası çerçevesinde aylık veya çeyreklik enflasyon oranında yükseltilmesi bence piyasada fiyatları dengeleyecektir. Bu baskı 2025’te devam ederse daha çok beklenti oluşacak. 2025’te enflasyon oranında artmasına izin verecek şekilde kontrollü dalgalı kur rejiminin daha doğru olacağı kanaatindeyim” dedi. Şu anda dövizde olanların reel getiri olarak çok büyük oranda eksilerde olduğunun altını çizen Yıldırımtürk, “Bir tek altın reel getiri olarak artılarda seyrediyor” dedi.
“Altın piyasası bu şekilde devam ederse içerideki üretimde kopmalar devam eder”
Altın tarafında da yurtiçinde kapanan atölyeler olduğunu söyleyen Yıldırımtürk, “Altın ithalatına kota getirilmesinden sonra dış piyasayla iç piyasa arasındaki fiyat makasının açılmasıyla atölyeler, ürettikleri ürünü satamaz hale geldiler. Aynı zamanda TL cinsinden hızlı yükseliş olması da özellikle yerel tüketicileri olumsuz yönde etkiledi. Takı ve mücevher tarafı da bundan olumsuz etkilendi. Bu şekilde giderse durgunluk içeride devam edecek gibi görünüyor” dedi. Sadece tasarrufa yönelik alımlarda bir sıkıntı olmadığını aktaran Yıldırımtürk, “Tasarruf tarafında alış ve satışların dengeli olması, o şekilde işlem yapanlarda sıkıntı oluşturmadı. Şimdilerde yurt içi ve yurt dışı fiyat farkının kilogram altında 1.000 dolara indiğini görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde 700 dolara kadar da inmişti. Ama sene sonuna doğru ithalatta bir azalma olursa fark tekrar artabilir. Bu tabii atölyeler için bir dezavantaj. İşçilikler oldukça düştü. Bu işçiliklerle kendi ticaretini veya üretimini sürdüremeyecek olanlar iş yeri kapatmaya başlamış durumda. Önümüzdeki sene de bu şekilde devam ederse kopmalar devam edebilir” şeklinde konuştu.