Prof. Dr. Emre Alkin, "Bunlar korktuğumuz şeyler" dedi, 90'ları işaret etti!
Meclis’te geri çekilen Savunma Sanayiini destekleme fonu için 100 bin liralık kredi limitinden 750 liralık pay alınmasına yönelik teklifin irrasyonel olduğunu belirten Topkapı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emre Alkin, “Ekonomi yönetimi, kendi belirlediği patika üzerinden yürümediğini gösteriyor” dedi.
İLHAN DUMAN
Nasıl Bir Ekonomi TV’de Ekonomi Masası’nın konukları İntegral Yatırım Araştırma Müdürü Seda Yalçınkaya Özer ve Topkapı Üniversitesi Rektörü ve EKONOMİ gazetesi yazarı Prof. Dr. Emre Alkin oldu.
Üçüncü çeyrek bilançolarına yönelik beklentisini anlatan Özer, BİST 100’de reel olarak büyüyen şirket sayısında azalma beklediklerini ifade etti. İkinci çeyrek bilançolarının bu kadar zayıf geleceğini beklemediklerini ama iç talepteki daralmanın, şirketlerin cirolarındaki etkisini çok net bir şekilde gördüklerini belirten Özer, “İhracat tarafında da yurt dışındaki durgunluktan kaynaklı olarak şirketler reel anlamda büyüyemediler. Net satışlarını artıramadılar. Buradan başlayan etkiyle bilançolarda şirketlerin net kâr edemediğini gördük” dedi.
“Büyüyen şirket sayısının azalması sürpriz olmayacak”
Birinci çeyrekte BİST 100’deki 40 şirketin reel anlamda büyüdüğünü kaydeden Özer, “Bunların arasında enflasyon muhasebesine tabi olmayan şirketler de var ama birinci çeyrekte enflasyon muhasebeli rakamlara göre baktığımız zaman çok kötü bir çeyrek değildi. Ama ikinci çeyrekte bu 40 şirketin sayısı 25’e düştü. Şimdi üçüncü çeyrekte, iç talepteki daralmanın etkilerini aylık verilerden görüyoruz. 25 olan bu sayı belki de bu çok daha aşağı düşecek. Dolayısıyla piyasa bunu zaten biliyor. Verilerden, aldığımız bazı öncü rakamlardan bunu anlıyoruz. Dolayısıyla piyasa için çok ek bir sürpriz olmayacak. Biz buna zaten hazırlıklı bir şekilde girdik” şeklinde konuştu.
3’üncü çeyrek bilançosu iyi gelen Aselsan’ın sürpriz bir şekilde erken açıkladığını belirten Özer, “Normalde bu kadar erken açıklamazdı. Genel olarak savunma sanayisinde bilançolar iyi. Savunma sanayisine ayrılan son 3 yıldaki bütçe oldukça güçlü. Oradaki artışı çok net bir şekilde görüyoruz. NATO tarafında savunma sanayisine ayrılan bütçe de son 5 yılda ortalama rakamın çok üzerinde. Dolayısıyla ülkelerce böyle bir ayrışma var savunma sanayisine yönelik. Bakır siparişlerini çok fazla artmıştı bu yıl boyunca. Aselsan’da da üçüncü çeyrekte etkisini görüyoruz. İyi bir bilanço dönemi geçirdi. Kamu ödemelerinin son çeyrekte olmasından dolayı muhtemelen son çeyrekte de Aselsan’da iyi bilanço göreceğiz. Orada en önemli konu nakit akışlarının nasıl olacağı. Bu çeyrekte bir miktar çıkış vardı, onu takip etmeye devam edeceğiz. Bir de borçluluk yapısına bakacağız. Bir miktar artış var ama borçlanma rasyolarına baktığımızda ciddi bir zedelenme yok. Zaten ikinci çeyrekte genel olarak şirketlerde borç yapılarında artışlar gördük. Reel olarak büyümediklerini gördük. Bizim için en önemli konu nakit akışlarının bozulmaması. Dolayısıyla bu 3 yapıyla birlikte üçüncü çeyrek bilançolarına bakacağız. 23 Ekim’de TAV gelecek. 4 Kasım haftası çok yoğun bir bilanço dönemi olacak” diye konuştu.
“Ekonomi yönetimi kendi belirlediği patikada yürümüyor”
Prof. Dr. Emre Alkin de Meclis’te geri çekilen Savunma Sanayii destekleme Fonu için 100 bin liralık kredi kartı limitinden 750 liralık pay alınmasına yönelik teklifi değerlendirdi. Ekonomi yönetiminin, kendi belirlediği patika üzerinden yürümediğini çok kez gösterdiğini ifade eden Alkin, şöyle devam etti:
“Mesela rasyonel politika diye geldiler. Bütçe dışı fon yaratmak irrasyonel bir hareket. Biz 1990’larda bunlardan kurtulmak için neler çektik? Yani bütçe dışı fon demek, bütçe disiplininden kopmak anlamına geliyor. Bütçenin içinde takip edemediğiniz bir kamu harcaması olacak. Olur mu böyle şey? Sonra da şöyle bir açıklama geliyor: Bir kuruşu bütçeye girmeyecek. Oysa girmesi lazım. Bizim korktuğumuz şey bütçeye girmemesi. Niye girmiyor ki? Bütçeye girsin; oradan harcansın. Ama bütçe dışı fon yaratmaya başlarsanız, savunma fonu, enerji fonu, gıda fonu gibi bütçe dışı birçok fon oluşur. Bunlar hep korktuğumuz şeyler. 1990’larda üzerimizden attığımız hastalıkları, şimdi hangi mecburiyetle olduğunu bilmiyorum, tekrar ısıtıp önümüze konduğu zaman tabii vatandaş isyan etti. İsyan edince de müdahale geldi.”
“Ekonomi yanlış yerden yavaşlıyor”
Öte yandan Merkez Bankası’nın da eli ayağının bağlandığını savunan Alkin, “Çünkü büyük ihtimalle enflasyon mücadelesinde tek başına kaldığını anladı. Birçok bakanlık sürdürülebilirlik, iklim değişikliği gibi aslında enflasyonla alakalı olmayan ama önemli olan işlerle uğraşıyorlar ama enflasyonla mücadelede Merkez Bankası sadece faiz silahı ve kendi uyguladığı politika sepetiyle baş başa kaldı. Şimdi tek başına enflasyonla mücadele ettiğiniz zaman geçenlerde Hakan Kara hocamızın sosyal medyada paylaştığı o meşhur grafikle karşı karşıya kalıyoruz. Sanayi üretimi baş aşağı gidiyor ama tüketim hacminde sürekli yükseliş var. Hakan Kara da diyor ki “Ekonomi yavaşlıyor ama yanlış yerden yavaşlıyor.” Şimdi yatırımlar sıfıra düşüyor. Tüketim durdurulamıyor. Kamu harcamasına alabildiğine gaz veriliyor. İhracatla ithalata zaten bir şey yapamıyor, kendi yağında kavruluyor. Merkez Bankası’nın, efektif talep modeliyle enflasyonu düşüremeyeceğini anladığını tahmin ediyorum” dedi.
Yapılması gereken konusunda da öneri sunan Alkin, “ABD ve Avrupa faizleri çok hızlı yükseltti. Geç kalmışlardı ama çok sert yükselttiler. Fakat gelen rakamlar gösteriyor ki enflasyondaki düşüşün sebebi faiz yükselişi, yani talep daralması falan değil. Aslında enerji fiyatları dengelendi, emek ücreti dengelendi. ABD’de artık istihdamın enflasyonu zorlar halden çıktığı açıklandı. İstihdam artışının enflasyonun üzerinde bir etkisi yok. Fiyatlama davranışlarında düzelme oldu. Ayrıca insanların gelecek beklentilerinde düzelme var. Bunların hepsi bir araya geldiğinde zaten enflasyon düşüyor” dedi.
Sadece bu kadarına bile bakıp ekonomi yönetiminin bir anlam çıkarması gerektiğini dile getiren Alkin, “Bunların düzeltilmesi gerekiyor. Zorla döviz kurlarını tutmaya çalışıp, onun piyasayla korelasyonunu bozup, ‘Millet kredi almasın. Yatırımlar dursun. Makine yatırımları eksiye düşsün’ diyerek enflasyon düşmez. Yani bu tip bir enflasyon düşüşünü kimsenin kabul etmesi mümkün değil” şeklinde konuştu.
“Ekonomi yönetimini alkışlayan iş insanları da alkışlamayı bıraktı”
Programı alkışlayan iş insanlarının da alkışlamayı bıraktığını ifade eden Alkin, “Bu birinci sinyal. Rasyonel olduğunu söyleyip irrasyonel şeyler getiren ekonomi yönetimine siyaset müdahale etmek durumunda kaldı. Bu da ikinci sinyal. Vatandaş hiç arkasında değil bu programın. ‘Ben bir şey görmedim. Zenginlerle alakalı hiçbir şey yok. Sürekli fakirlerin üstüne giden bir program’ diyor. Bu doğru. Dördüncüsü bozuk sesler geliyor ekonomiden. Bunların hepsini topladığınızda geçen senenin haziran ayında göreve gelmiş olan ve neredeyse 1,5 seneyi tamamlamakta olan ekonomi yönetiminin takdire şayan pek fazla bir şey yapmadığını görüyoruz. Kendi eliyle çıkardığı ve baz etkisiyle düşürdüğü ama devraldığı noktadan çok daha yüksek şekilde seyreden bir enflasyonla karşı karşıyayız. Yani dolayısıyla ekonomi yönetimi başarılı değil" dedi.