Prof. Dr. Burak Arzova: Vergi, borsadaki işlemlerden önce affa uğramış şirketlerden alınmalı
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova, borsa ve kripto paralardan vergi alınmasına yönelik çalışmaları eleştirerek, “Vergilendirme yapılacaksa, özellikle geçmişte vergi affına uğratılmış iş insanlarından yapılması, büyük kamu ihalelerini kazanmış olan şirketlerin KDV alacaklarının ötelenmesinin önüne geçilmesi gibi teknik hususların ortaya çıkartılmasını beklerdim" dedi.
İLHAN DUMAN
Nasıl Bir Ekonomi TV’nin Ekonomi Masası programında bugünkü konuklar ALB Yatırım Başekonomisti Doç. Dr. Filiz Eryılmaz ve Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve EKONOMİ gazetesi yazarı Prof. Dr. Burak Arzova oldu. EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, gazeteci Barış Esen ve Berfin Çipa’nın sorularını yanıtlayan uzmanlar piyasaları ve ekonomiyi değerlendirdi. Borsada 2 haftadır satış baskısı olduğunu belirten Doç. Dr. Filiz Eryılmaz, “Bu hafta bayram öncesi son hafta. Farklı 2 durumla karşılaşma ihtimalimizi güçlü görüyorum. Özellikle çarşambaya kadar olan süreçte satışların bir miktar daha devam etme olasılığı güçlü. Perşembe ve cuma günü ise endeks belirli bir seviyeye gerilerse, borsada kalanlar için alım fırsatı olabilir” diye konuştu.
Prof. Dr. Burak Arzova da 5 liralık madeni paraların ardından ilk etapta 500 TL’lik banknotların da piyasaya çıkması gerektiği yönündeki yorumlarına, “Parada kupürlerin artırılmasına tamamen karşıyım” diyerek karşılık verdi. Bunun yerine kayıtdışılığı önlemek için pos cihazlarının yaygınlaştırılması gerektiğini vurgulayan Arzova, “Devletin yapması gereken bir şey var. Eğer kayıt dışılıkla mücadelede gerçekten samimilerse büyük kupürlü parayı çıkarmaz ve bankalara şunu söyler: “Senin bütün masraflarını ben yükleniyorum. Pos cihazlarını mümkün olduğu kadar herkese yay Bu kartlar üzerinden alınabilecek komisyonları da kimseden alma. Dolayısıyla herkes kartla ödesin.” Arzova, bu adımla maliyenin işinin kolaylaşacağını ifade etti.
ALB YATIRIM BAŞEKONOMİSTİ DOÇ. DR. FİLİZ ERYILMAZ:
Bu hafta borsada 2 farklı durumla karşılaşma ihtimali yüksek
Borsa’da geçen hafta BİST 100 Endeksi’nin yüzde 2,5’lik düşüşle 10.138’den kapandığını gördük. Aslında borsa tarafında bir önceki haftada da ciddi bir baskı vardı. Özellikle Yapı Kredi’nin satılmamış olması, yabancı kurumların satış yapması ciddi bir baskılama unsuruydu. Geçtiğimiz hafta ise borsada işlem vergisinin gelecek olması bu konuyla ilgili kafaların karışık olması ve hâlâ konunun netleşmemiş olması sebebiyle borsada baskının daha da arttığını gördük. 10.000’in üzerinde kalmayı başardı ama bizim için daha önemli olan 10.300’ün üzerinde tutunamayan bir endeks gördük.
Bu hafta bayram öncesi son hafta. Dolayısıyla bu satış baskısı daha da artar mı? Yatırımcılar bunu merak ediyor. Açıkçası ben bu hafta farklı 2 durumla karşılaşma ihtimalimizi güçlü görüyorum. Özellikle çarşambaya kadar olan süreçte satışların bir miktar daha devam etme olasılığı güçlü. Burada 2 temel gerekçe var. Birinci gerekçe şu: Bayram riskini almak istemeyecek, bayramdan önce nakde geçip parasını para piyasası fonlarında bayram tatilinde değerlendirmek isteyecek bir yatırımcı kitlesi olacağı kanaatindeyim. Bu nedenle özellikle bugün ve yarın bir miktar takas avantajını değerlendirmek için satışlar görebiliriz. Çarşamba günü de kredili satışlar günü. Bayram nedeniyle zaten endeks de genel olarak borsa da durumu çok iyi olmadığı, faizler de çok yüksek olduğu için yine kredili satışların da çarşamba günü göreli olarak biraz daha etkili olduğu bir süreç çok da şaşırtıcı olmayabilir. Ama perşembe cuma biraz daha olumlu bir seyir olabileceği kanaatindeyim. Dolayısıyla Perşembe ve cuma, özellikle belirli noktalara kadar gerilerse endeks bu orta uzun vade için özellikle endekste varlığı güçlü, bilanço beklentisi iyi hisseler tarafında da borsada kalanlar, çıkmayanlar açısından bir alım fırsatı olur. Daha olumlu bir seyirle kapatabiliriz haftayı. En azından satış baskısının azaldığı bir süreç olabilir diye düşünüyorum.
Aşağı seyirde 310 ve 305 dolar seviyesi önemli
Tabii burada seviyelere bakmak lazım. Eğer geri çekilme olursa nerelere kadar geri çekilebiliriz. Açıkçası 310 dolarla 305 doları çok önemsiyorum. 310 dolar aşağıda yaklaşık 10.038’e tekabül ediyor. Dolayısıyla buranın altına sarkmalar, satışları daha da hızlandırıp 305 dolara kadar çok hızlı bir süreci gündeme getirebilir. 305 dolar da 9.876’ya tekabül ediyor. Daha aşağıda 300 dolar 9.714’e işaret ediyor. Yani 10.000’in altına inme durumunda, 9.800-9.700 bandına doğru bir satış baskısı, bir geri çekilme olabilir. Ama bu seviyelere geri çekilme, yabancının gelip aldığı bilanço beklentisi iyi hisseler tarafında da alım fırsatı olarak değerlendirilebilir.
Yukarı yönde bu hafta güçlü bir ivmelenme beklemiyorun. Özellikle ben bayram dönüşü haftası bir miktar daha olumlu endeks bekliyorun. Çünkü 28 Haziran'da Gri Liste konusu var. 19 Temmuz'da Moody’s’in notu gelecek. Bir kademe not artışı bekliyorum. O nedenle bayramdan sonraki hafta küçük de olsa 325 dolar, kabaca 10.500’ün üstüne doğru hareketi görme ihtimalimizi bir miktar daha güçlü görüyorum. Bu hafta 325 doların hacimli bir şekilde kırılmasının zor olabileceğini düşünüyorum. Bayram sonrası hafta için daha olumluyum.
Bankalar ve holdinglerde gerileme, sigorta ve gıdada yükseliş bekliyorum
Bu arada bu hafta şuna dikkat edeceğiz. Satış gelirse hangi sektörlere gelir? Bankalar en çok düşen sektör oldu geçen hafta. Yüzde altılık bir düşüş var. İkinci sırada metal sanayisini, üçüncü sırada holdingleri görüyoruz. Uzunca bir süredir bankalar, holdingler tarafındaki güçlü yükseliş sonrası bir düzeltme bir düşüş bekliyorduk. Dolayısıyla yatırımcılar tarafında bir tedirginlik sebebiyle bu hafta düşüşlerde yine banka ve holdingler tarafında bir miktar daha temkinli olmak gerektiği kanaatindeyim. Satış baskısının devam etme ihtimali güçlü olabilir, eğer beklemediğimiz bir haber akışı olmazsa. Sigorta tarafı yüzde 4,97 yükseldi. Sigorta tarafına, yaz aylarının gelmesiyle gıda tarafında daha olumlu bir havanın devamı beklenebilir.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ VE EKONOMİ GAZETESİ YAZARI PROF. DR. BURAK ARZOVA
Vergi, borsadaki işlemlerden önce affa uğramış şirketlerden alınmalı
Vergilendirmenin herkesten yapılıyor olması, eşit vergi alınması öteden beri hepimizin savunduğu bir konu. Ama burada bazı garip şeyler var. Bir tanesi “Yabancı yatırımcıyı çekeceğim. Bunu borsa üzerinden yapacağım” diyorsun. Bir taraftan da buraya bir vergilendirme getiriyorsun. Diğer taraftan iletişimi hiç doğru bir şekilde ilerlemiyor. Türkiye'de en büyük problemlerden bir tanesi bu asimetrik veri olarak adlandırdığımız, birilerinin bildiği, diğerlerinin bilmediği veriler. Dolayısıyla Daha önce FX şirketlere yönelik olarak getirilen uygulamalarla, o sektörü tamamen bir gecede neredeyse ortadan kaldıran adımları görmüştük. Burada merak ediyorum, aracı kurumlardan herhangi bir bilgi alındı mı, onlara bilgi verildi mi? Bu işlemler nasıl gerçekleşecek? Bunun iletişimi hiç yapılmadan ortaya böyle bir konunun atılması ne kadar doğru? Onun için ben kendi adıma bu sürecin yanlış yürütüldüğünü düşünüyorum.
Oran yüksek olmasa da piyasada hoş olmayan sonuçlar yaratabilir
Yani vergilendirme yapılacaksa, toplum açısından adalet aranıyorsa burada vergilendirmenin özellikle geçmişte vergi affına uğratılmış iş insanlarından yapılması, büyük kamu ihalelerine girmiş ve kazanmış olan şirketlerin KDV alacaklarının ötelenmesinin önüne geçilmesi gibi teknik hususların ortaya çıkartılmasını beklerdim. Bu daha adil olurdu. Ama bu kolaycı yöntemlerle, tam da yabancı yatırımcı konusunda Türkiye'nin en çok ihtiyaç duyduğu alanlardan portföy yatırımları konusunda böyle bir ürkütücü durumun ortaya çıkmış olması açıkçası moral bozan bir şey. Buradaki verginin oranının binde 1, 10 binde 1 olması etkilemez ama buradaki temel etkilenme noktası şuradan kaynaklanıyor: Bu kapı bir kere açıldı mı nereye gideceğini kimse bilemez. O nedenle önce, “Bir servet vergisi mi alınıyor acaba” diye düşünüldü. “Gelir vergisi olarak mı yapılacak?” denildi. “Acaba hisse senetlerini uzun dönemli elinde tutanlardan vergi alınmayacak. Kısa dönemli tutanlardan mı alınacak? Böylece aslında vergi süreci uzatılacak veya uzun dönemli yatırım mı teşvik edilecek?” gibi bir temel düşünce ortaya çıktı. Bunların hiçbirinin olmadığı anlaşılıyor. Eğer hacim üzerinden alınırsa işlem vergisi, gerçekten çok yıpratıcı bir noktaya gelebilir. Çünkü aslında bireysel yatırımcı olarak adlandırdığımız küçük ve orta ölçekli yatırımcıları, alınacak bu vergi oranları etkilemez. Ama büyük montanlı iş yapan ve günlük ticaret hacimleri çok yüksek olan, özellikle hacmi etkileyen şirketler ve aracı kurumlar üzerinden işlem yapanlar açısından getirilecek olan bu vergiler hacmi etkiler. Hacmi etkilediği için piyasa yapıcılık noktasında çok hoş olmayan ekstrem sonuçlar ortaya çıkabilir. Yani bazı küçük hisse sahipleri bu tarafta mağdur olabilirler. Küçük fiyat hareketleri gibi gözükecek çeşitli hisse senedi hareketlerinden mağdur olabilecek insanlar ortaya çıkabilir. Bunun etkilerinin çok düşünüldüğünü sanmıyorum. Yani bir alan bulunmuş. Buradan vergi alalım denilmiş.
Hükümet seçimden yenilgiyle çıkmasaydı tasarruf paketi aklından geçmeyecekti
Benim şöyle bir düşüncem var, eğer yerel seçimlerden hükümet yenilgiyle çıkmasaydı tasarruf paketi diye bir şey akıllarından geçmeyecekti. Her tarafa vergi salınacaktı. Ama görüldü ki yerel seçimlerdeki o ağır yenilginin ardından böyle devam edilmesi halinde olası erken seçim durumunda ya da bir anayasa değişikliğinde bambaşka sonuçlarla karşı karşıya bırakabilir hükümeti. Onun için şimdi daha göze batmayan ama yine de vergi alınabileceği düşünülen alanlara gidiliyor. Aslında herkesten vergi alınmasının, vergilendirme açısından doğru bir mantık olduğunu düşünüyorum. Ama en büyüklerden vergi alınmayıp, KDV’leri yıllar sonrasına bırakılmış ya da vergi affına uğratılmış şirketlerden hiç vergi alınmayıp, borsada işlemler üzerinden vergi alınmasının da çok doğru olmadığını düşünüyorum.
Büyük kupürlü para çıkarsa kayıtdışılığa yelken açar
Parada kupürlerin artırılmasına tamamen karşıyım. Kayıt dışılığı önlemek açısından çok güzel bir ortamdayız. Cebimizdeki para yetmiyor. Bunun bir tek çözümü var. Mesela İsveç nakitsiz ülke olmuş. Hiçbir yerde nakit geçmiyor. Yasak. Sokakta patates satanın elinde bile pos cihazı var. Kredi kartıyla ya da banka kartıyla alıyorsun. Niye biz banka kartına yönelemiyoruz? Çünkü bankaların almış oldukları o plastik kartlar üzerinden şirketlere uyguladıkları komisyonlar çok yüksek. Cihaz ücretleri yüksek. Şimdi devletin burada yapması gereken bir şey var. Eğer kayıt dışılıkla mücadelede gerçekten samimilerse büyük kupürlü parayı çıkarmaz ve bankalara der ki “Senin bütün masraflarını ben yükleniyorum. Pos cihazlarını mümkün olduğu kadar herkese yay Bu kartlar üzerinden alınabilecek komisyonları da kimseden alma. Dolayısıyla herkes kartla ödesin. Böylece maliyenin işi kolaylaşır. Herkesi kontrol altında tutar. Harcama kontrolünü çok net bir şekilde yapar ve sıcak parasız bir ekonomiye, kartla ödeme ya da çek ile ödemeye dayanan bir yapıya doğru gidiş olursa gerçekten o vadenin bir önemi kalmayacak noktaya gelir. O nedenle ben büyük kupürlü para geldiği anda, şu anki ortam çok müsait, Türkiye'nin ciddi anlamda bir kayıt dışılığa yelken açabileceğini düşünüyorum. Şimdi meyve-sebze almak istediğin zaman cebindeki bütün parayı boşaltman gerektiği bir dönemdeyiz. Herkes kredi kartıyla alışveriş yapıyor. Onun için post cihazını yaygınlaştırırsak ciddi anlamda kayıt dışılıkla mücadele ederiz. Eğer niyet buysa. Ama çıkarılacaksa 500 liralık banknot da yetmez? En aşağı 2.000 liralık banknotun da gelmesi gerekir.
5 TL’lik madeni parada alışık olduğumuz taktik uygulandı
Madeni 5 lira konusuna geldiğimizde ise hükümetimizin geçmişten gelen bir alışkanlığı var. Önce bazı şeyleri ortaya atıyor, tepkilere bakıyor. Eğer tepkiler olumluysa onu devam ettiriyor. Bu konuda da hatıra parası gibi 5 liralık paraları ortaya koydular. Herkes ne kadar güzel, ne kadar şirin falan derken hemen paraları tedavüle soktular. Bu, artık alışık olduğumuz bir taktik.