Prof. Dr. Arıkan: Hamas-İsrail savaşı 2025’in sonuna kadar uzayabilir

Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Harun Arıkan, Hamas-İsrail savaşının 2025 yılının sonuna kadar uzayabileceğini söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Prof. Dr. Arıkan: Hamas-İsrail savaşı 2025’in sonuna kadar uzayabilir

Eray ŞEN/ADANA

Ortadoğu’da yaşanan son gelişmeleri EKONOMİ’ye değerlendiren Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Harun Arıkan, 2023 yılının ekim ayında Hamas’ın İsrail’e saldırısı ile başlayan süreçte, savaşın artık daha yoğun bir şekilde yaşandığına dikkat çekti. Bu savaşın Lübnan’da konuşlanmış Hizbullah’ın da içerisinde olduğu, ayrıca İran’ın da vekalet savaşı üzerinden katıldığı bir çatışma olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Arıkan, “İsrail kaynaklarının yaptığı bir çalışmada, savaşın 2025’in sonlarına kadar devam edeceği öngörüleri var. Kendi ekonomik hazırlıklarını da bu öngörü üzerine kurduklarını görmekteyiz. Yine İsrail kaynaklı bir haberde savaşın 2025’e kadar devam ettiği takdirde İsrail ekonomisine maliyetinin 70 milyar dolar olacağı hesaplanmakta ve projeksiyonlar buna yönelik yapılmakta” dedi.

Savaşın bir süre daha ‘kontrol edilebilir bir tırmanma’ üzerinden devam etmesinin beklendiğini dile getiren Prof. Dr. Arıkan, şöyle devam etti: “Uluslararası ekonomik etkisi açısından bakıldığında ki; İsrail-Filistin sorunu ya da çatışmaları dediğimizde, uzun bir kronolojisi var. Özellikle 1945 sonrası soğuk savaş döneminde, 1970’li yıllarda petrol krizi, 6 gün savaşı, Arap ülkelerinin İsrail’e ambargo koyması, petrol fiyatlarının artması gibi olayların dünya ekonomisine çok büyük bir etkisi olmuştu.  Ama soğuk savaş sonrası, 1989-90 sonrası İsrail-Filistin sorununa baktığınızda, daha çok kontrol edilebilir bir savaş sürdürülmekteydi. Bunun da küresel ekonomiye çok büyük bir maliyeti yoktu. Şu anda da bölgeye yayılmadığı takdirde, kontrol edilebilir durumda. İran gibi bölge ülkelere sıçramaması için, uluslararası kamuoyunun, bunun denetlenebilir bir kriz olması yönünde görüşleri söz konusu.”

“Küresel kurumların etkisizliği, savaşın uzamasına neden oluyor”

Savaşın gidişatı konusunda, uluslararası örgütlerin rolünün de değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Arıkan, şunları kaydetti: “1945’li yıllarda 2.Dünya Savaşı sonrasında ortaya konmuş olan uluslararası örgütler, soğuk savaş bittiği andan, 1989 yılından itibaren, artık küresel siyasetin ana aktörleri olmaktan çıkmaya başladı. Küresel siyasete yönelik tehditler ile mücadele edebilecek güçte değiller. BM, Nato, G7, G20 gibi aktörler içerisinde, küresel sorunları yönlendirebilecek bir güç boşluğunun ortaya çıktığını görmekteyiz. Küresel sorunlarla mücadele edebilecek, etkin öneriler ortaya koyabilecek bir mekanizmanın yoksunluğu söz konusu. Bu da İsrail’in daha saldırgan, uluslararası hukuka saygı göstermeyen bir yaklaşım sergilemesine neden oluyor. BM Güvenlik Konseyi’nin bir dizi kararına uymuyor, uluslararası hukukun, savaş hukukunun unsurlarına da uymadığını görmekteyiz. Bu savaşın bu kadar uzamasının nedenlerinden birisi de aslında küresel aktörlerin yeterince etkin olmayışı ya da karar alma mekanizmasının etkin olmayışıyla ilgili bir durum.”

Prof. Dr. Arıkan, ayrıca ABD’deki başkanlık seçimine yaklaşılırken Amerika Başkanı için ‘topal ördek’ dönemine girilmiş olmasından kaynaklanan güç boşluğundan da İsrail’in yoğun şekilde yararlandığına dikkat çekerek, “ABD’de seçim atmosferine girilmiş olmasının; İsrail’in daha sert bir tutum almasında etkisi var” yorumunu yaptı.

“Türkiye diplomatik çözüm için girişimlerini artırıyor”

Türkiye’nin gelişmeler karşısındaki tutumunu değerlendiren Prof. Dr. Arıkan, “Türkiye söylem olarak ve haklı olarak her ne kadar İsrail’i çok yoğun bir şekilde eleştirse de savaşın içine girilmesi gibi durumlar olacağını sanmıyorum. Türkiye’nin Filistin-İsrail sorununun daha barışçıl bir şekilde çözülmesi, özellikle iki devletli bir çözüm olması için diplomatik girişimlerini artırdığını görmekteyiz. Aslında bunun kanalları da açık. 192 BM üyesinin 135’i Filistin’i egemen devlet olarak tanıyor. Bu konuda çok hızlı bir artış oldu. Hatta Avrupa Birliği içerisindeki üç ülke de egemen devlet olarak tanımaya başladı” diye konuştu.

Türkiye’nin sahip olduğu bir avantaja dikkat çeken Prof. Dr. Arıkan, “Türkiye hem NATO gibi, OECD GİBİ batı kurumlarının, organizasyonlarının içinde tam üye, hem de İslam Konferansı gibi organizasyonların üyesi. İslam ülkeleri ile yoğun diyaloğu var. Bu durum Türkiye’nin doğal olarak çok ciddi bir arabulucu rolünde gücünü artıran unsurlar” dedi.

Prof. Dr. Arıkan, Ortadoğu’da daha farklı ülkeleri içine alan daha geniş bir savaşın Türkiye ekonomisine çok büyük bir negatif etkisi olacağını sözlerine ekledi.

 

Gündem