Kılıçdaroğlu: İmamoğlu gidip dozerin başında mı duracaktı?

"İstanbul'u Ekrem Bey'in kazanması hazmedemeyecekleri bir kayıp oldu." diyen Kılıçdaroğlu, "Daha önceden verdiği bir söz. Büyükelçi, İstanbul'a gelmiş. Ekrem Bey önemli kararlar alırken doğal olarak genel başkanına bilgi verir. Kaldı ki Ekrem Bey gidip dozerin başında mı duracaktı?" dedi. Atatürk anıtına saldırı konusunda, "Bazıları toplumun dikkatini belli bir yöne çekmek istiyor." dedi.

AA
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Kılıçdaroğlu: İmamoğlu gidip dozerin başında mı duracaktı?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı'nda çatlak olduğu iddiaları konusunda "Önemli olan genel başkanların konuşmaları. Milletvekilleri düşüncelerini ifade edebilir, belli kaygılar taşıyabilirler." dedi.

Kılıçdaroğlu, TV100'de katıldığı canlı yayın programında, gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Samsun'da Atatürk anıtına yapılan saldırıya ilişkin soruya Kılıçdaroğlu, vatandaşın gündeminin perişan ve mutfağında yangın olduğunu belirterek, "Bu gündemi değiştirmek için bazıları kalkıyorlar, toplumun dikkatini belli bir yöne çekmek istiyorlar." yanıtını verdi.

"Mustafa Kemal Atatürk ile bizim ne sorunumuz olabilir?" diyen Kılıçdaroğu, şunları kaydetti:

"Bu ülkeyi kurtaran kişi, sadece bizim önderimiz değil aslında bütün mazlum milletlerin önderi olan bir kişi, önder, örnek bir isim. Hangi gerekçe ile bunu yaparlar? Bu ülkenin minarelerinde ezan okunuyorsa onun sayesinde yani nasıl olur da bunu yaparlar? Benzer olaylar belli yerlerde de olacaktır ama hiç kimse, hiçbir vatanseverin yüreğinden Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün sevgisini söküp çıkaramaz." ifadelerini kullandı.

"Cumhurbaşkanı dediğiniz kişinin siyasal partilere eşit mesafede olması lazım"

Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayının kim olacağına ilişkin yaptığı tanımın, sağduyulu her insanın kabul edeceği bir tanım olduğunu dile getirdi.

Cumhurbaşkanı denilen kişinin, 84 milyonu kucaklaması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Cumhurbaşkanı dediğiniz kişi, toplumların inançlarına, kimliklerine, yaşam tarzlarına saygı duyması lazım. Cumhurbaşkanı dediğiniz kişi, günün 24 saati konuşmaz, toplumun dikkatini çekmek için çok önemli günlerde konuşur. Cumhurbaşkanı dediğiniz kişinin siyasal partilere eşit mesafede olması lazım." dedi.

İmamoğlu'nun büyükelçilerle görüşmesi

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun, ABD ve İngiltere'nin Ankara büyükelçileriyle görüşmesine ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"İstanbul'u Ekrem Bey'in kazanması, onların hazmedemeyecekleri bir kayıp oldu. Ekrem Bey, kazanmanın ötesinde başarılı bir belediye başkanlığı performansı da sergiledi. Duran bütün metro yatırımlarını, kaynağı buldu, sözleşmeleri imzaladı ve dolayısıyla belki de dünyada böyle bir metropol yok. 10 ayrı yerde, 10 metro inşaatını birden başlattı. Bunların durdurduklarını başlattı. Yolsuzlukların üzerine gitti ki yolsuzluklar bugünlerde çok tartışılır, işte AK Parti'nin yönetiminde veya kadın kollarında görev alan pek çok kişinin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden dolar bazında burs alarak yurt dışına gittikleri ve bunların belediyede çalışmadıklarını, yani belediyenin nasıl yağmalandığını gösterdi. Yolsuzluk dosyaları vardı. Müthiş bir yolsuzluk dosyaları vardı. İçişleri Bakanı devreye girdi, 'Yolsuzluk dosyalarını bize verin, biz denetleyeceğiz.' dedi. Dosyaları aldılar, hasırın altına koydular, dosyalar orada bekliyor. Bunlara tahammül edemiyorlar. Ekrem Bey bunları yapmak istedi, bunları yapmasını engellemek istediler."

Bir kentte her kar yağışı olduğunda olağanüstü bir durum yaşandığını belirten Kılıçdaroğlu, "Ekrem Bey'in daha önceden verdiği bir söz. Büyükelçi, İstanbul'a gelmiş. Dolayısıyla o yemeğe katılmasından elbette haberim vardı. Ekrem Bey önemli kararlar alırken doğal olarak genel başkanına bilgi verir. Biz de o bilgiyi alırız. Kaldı ki Ekrem Bey gidip dozerin başında mı duracaktı? Hayır, yönetecek orayı. Zaten yönetiyor." ifadelerini kullandı.

Binlerce kişinin havaalanında sloganlar attığını, havaalanının bir bölümünün çöktüğünü ancak bunların konuşulmadığını savunan Kılıçdaroğlu, "Karayollarına ait olan aks tıkanınca açmak için Sayın Vali, Ekrem Bey'e telefon edip 'Burayı da açar mısın?' dedi. Oralar da açıldı." dedi.

İmamoğlu'nun büyükelçilerle yaptığı görüşmeye ilişkin MOBESE görüntülerinin sızdırılması hakkında Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Ben söylüyordum zaten, bizim telefonlarımız dinleniyor diye ama izlendiğimizi de düşünemiyordum. MOBESE gösterdi ki izleniyoruz aynı zamanda. Bu da devletin, parti devletine dönüştüğünü gösteriyor. Kalkıyorsunuz izliyorsunuz, sonra bunu servis ediyorsunuz. Suç mu? Suç. Suçun üstüne giden var mı? Giden yok. Neden savcılar suçun üstüne gidemiyor? Cesaret edemiyorlar, yarın sürülebiliriz diye. Cesaretsizlik nereden kaynaklanıyor? Hakimler Savcılar Kurulundan kaynaklanıyor. Çünkü Hakimler Savcılar Kurulunu saray teslim almış durumda."

Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, İmamoğlu'nun görevden affını istemesi gerektiğine ilişkin değerlendirmeleri hakkında ise "Niye affını istesin? Çalışan insanlar ne zamandan beri işlerini bırakıyorlar. O göreve beyefendi mi getirdi? İstanbul halkı getirdi. Buyursunlar yoklama yapsınlar, anket yapsınlar. İstanbul halkı, Ekrem Bey'i seviyor. Ekrem Bey çalışıyor, onların düşündüğünden çok daha fazla çalışıyor." yorumunda bulundu.

Adalet Bakanı'nın görevden affını istemesi

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün affını istemesini de değerlendiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Adalet Bakanı (Abdulhamit Gül) fazla konuşmazdı. Yeri zamanı geldiğinde bazı haksızlıklara karşı 'Bu doğru değildir.' diye söylerdi. Adalet Bakanlığı olarak güzel kararlar açıkladılar, adalet reformu nasıl olacaktır, ne yapılacaktır diye açıkladılar ve bunların hepsi de doğruydu. Ama bunların hiçbirini hayata geçiremediler. Bana ulaşan bilgiler, gidişten Adalet Bakanı'nın son derece rahatsız olduğu, kendisinin artık bu görevde kalamayacağı şeklinde. Dolayısıyla ayrıldı. Adalet Bakanı, savcıların içinde bulunduğu tablodan hazzetmediği için ve bu gidişin gidiş olmadığını gördüğü için büyük bir olasılıkla görevden affını istemiştir."

Kılıçdaroğlu, bürokratlara yaptığı çağrıya ilişkin "Bürokrasiden gerçekten belgeler yağıyor, dokümanlar, raporlar, onaylar yağıyor, geliyor. Bunları tabii biz gene ayrıca 'check' ediyoruz. Ne kadar doğrudur, yanlıştır diye. Örneğin, Ulaştırma Bakanı, televizyona çıkıp açıklama yaptıktan 15 dakika sonra gerçek bilgiler bize ulaştı. İçerideki bürokratlar gerçek bilgileri ulaştırdılar ve kendisinin doğruları söylemediğini bize söylediler." ifadelerini kullandı.

Dürüst ve namusuyla çalışan çok sayıda bürokrat olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, bunların köşeye atılmış vaziyette olduğunu iddia etti.

"Belgeleri açıklayacağız"

Kılıçdaroğlu, "Erdoğan, 'Benim imzam yoktur.' dedi. İmzasının olduğu belgeleri açıklayacağız. Grup Başkanvekili arkadaşlarıma söyledim, onları açıklayacağız. Birisini zaten geçen gün grup başkanvekilimiz açıkladı. İhale bile olmadan altına basmış imzayı, 'Bu işi buna verin.' diye. Onu da Engin Altay Bey açıkladı. Böyle çok sayıda belgemiz var. Bunlar yeri zamanı gelince açıklanacak." diye konuştu.

"Yolsuzluğu çok fazla dile getirdiğimizde bizim oyumuz artacaktır diye bir şey yok. Toplumun gerçekleri bilmesini isterim." diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Bütün bu zamlar niye yapılıyor? Mutfaklarda niye yangın var? Devletin gelirleri, bir grup çeteye aktarılıyor. Olağanüstü paralar aktarılıyor. Kimden alınıyor? Fakir fukaradan elektrik, doğal gaz, su, ekmek, kömür, tezek, odundu olağanüstü zamlarla paralar alınıyor, çetelere aktarılıyor. Sonra bu sefalet çıkıyor ortaya. Yani 84 milyonun ahını alıyorlar, bir gruba veriyorlar. Dolayısıyla devlet yönetiminde böyle bir gerçekten anormal bir tablo var. Bu anormal tablo nereye kadar gider? Seçimlere kadar gidecektir."

"Millet İttifakı'nın seçimleri kazanması halinde 20 yıllık AK Parti iktidarı döneminde görev yapanları ne bekliyor?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, devr-i sabık ifadesini kullanmayı doğru bulmadığını belirterek, devletin adaletli yönetilmesi gerektiğini bildirdi.

Kılıçdaroğlu, CHP ile İYİ Parti arasında bir "çatlak" olup olmadığıyla ilgili soru hakkında "Yok, hayır. Milletvekilleri elbette kendi görüşlerini söyler. Her görüşe bir şekliyle saygı duyulur. İkinci önemli nokta, kimse kimseye mahkum, mecbur değil. İIttifakı oluşturan bileşenler, kendi özgür iradeleri ile hareket eder. Burada önemli olan genel başkanların konuşmalarıdır. Milletvekilleri düşüncelerini ifade edebilir, belli kaygılar taşıyabilirler. Benim o konuda yorum yapmam çok şık olmaz ama biz genel başkanlar olarak gayet rahat konuşabiliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Hava şartları nedeniyle ertelediği Diyarbakır ziyaretini gerçekleştireceğini belirten Kılıçdaroğlu, "Diyarbakır annelerini ziyaret edecek misiniz?" sorusuna, "Uygun ortam olursa elbette ziyaret ederim. Niçin etmeyeyim?" yanıtını verdi.

Diyarbakır anneleri ile cumartesi annelerinin bir araya gelmesi temennisinde bulunan Kılıçdaroğlu, her annenin ortak beklentisinin evladı olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, "HDP'yi Millet İttifakı'nda görmek ister misiniz?" sorusunu, "Onlar gelmek istemezler. Çünkü bizim ittifakımız, kendi içinde tutarlı olan bir anlamda büyük ölçüde görüş birliği sağlanan bir ittifak zaten. Özellikle güçlendirilmiş parlamenter sistem konusunda belli bir belgeye imza atma noktasına da geldik. Dolayısıyla bu çerçevede gelişen bir olay var. Bu sürecin böyle devam etmesi lazım." diye yanıtladı.

COVID-19 hastalığını atlatan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nu dün ziyaret ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, görüşmede, bugün için bir cumhurbaşkanı adaylığı tartışmasına girmenin doğru olmadığının ifade edildiğini söyledi.

Kemal Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı'nın önerdiği güçlendirilmiş parlamenter sistemde cumhurbaşkanının yetkilerinin, görevlerinin, görev süresinin ne olacağının tanımlanması gerektiğini belirterek, bunu, güçlendirilmiş parlamenter sistem metninde büyük olasılıkla kamuoyuyla paylaşacaklarını ifade etti.

Söz konusu metne imza atanların Millet İttifakı'nın bileşeni olup olmadığıyla ilgili soruya Kılıçdaroğlu, "Güçlendirilmiş parlamenter sistem konusunda görüş birliğine varan, bir metnin altına imza atan, dolayısıyla demokrasi konusunda topluma bir belge ile vaiz sunan partiler. Millet İttifakı diyemiyoruz. Henüz ortada ittifak oluşturacak süreç de yok. Çünkü seçim kararı da alınmadı. Şimdilik ön hazırlık yapılıyor, bütün bu çalışmalar sonra Millet İttifakı'na evrilebilir. Öyle diyelim." cevabını verdi.

Kılıçdaroğlu, "Bir plandan söz ediliyor. Bir cumhurbaşkanı var. Çok yetkili bir başkan yardımcısı, başbakanlık görevini üstlenecek. İttifakın genel başkanları da yine başkan yardımcısı olarak kabinede. Böyle bir planınız var mı?" sorusu üzerine şunları aktardı:

"O konuşulmadı. Ama o, Sayın Babacan ile görüştüğümüzde basın mensupları önünde ifade edildi. O, ikinci çalışma olacak. Birinci çalışmayı bitirdik. Güçlendirilmiş parlamenter sistemi oluşturduk. Bir belge çıktı. O belgenin altına imza atacağız. Onu kamuoyuyla paylaşacağız. İkinci, sizin söylediğiniz konu. O konuda da çalışma yapılacak."

"Seçimden önce Millet İttifakı'nın kabinesini göreceğiz. Öyle mi?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Hayır, kabine demeyelim. İktidar olduğumuzda neyi, nasıl yapacağız, hangi zaman dilimi içinde yapacağız, bunu da kamuoyuyla paylaşmamız lazım." değerlendirmesini yaptı.

"İyi korunduğumu düşünüyorum"

Terör örgütlerine karşı iyi korunup korunmadığı ve kendisine suikast ihbarları gelip gelmediğiyle ilgili değerlendirmesi sorulan Kılıçdaroğlu, "Bana ihbar gelmiyor. Zaten bana gelmez öyle bir ihbar da. Koruma var, görevli polis arkadaşlar var. Bunlar ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar. Büyük ihtimalle ihbar gelirse polis arkadaşlara duyuruluyordur. İyi korunduğumu düşünüyorum." dedi.

Polislere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, "Türkiye'de polis arkadaşların gerçekten güçlü bir vatansever damar taşıdıklarına inanırım. Her grupta olduğu gibi polislerin içinde de zaman zaman ayrıksı kişiler çıkabilir ama polis teşkilatı bunları ayırır, bir köşeye bırakır. Gerçek anlamda güvenliğimizi sağlayan, fedakarlık yapan, zor koşullarda görev yapan arkadaşlardır." diye konuştu.

Türkiye'nin en temel sorunlarından birisinin "uyuşturucu batağı" olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Uyuşturucuyu gemide yakalayan polisi, merkeze alıyorsunuz. Oysa ödüllendirmeniz lazım, taltif etmeniz lazım, makam olarak yükseltilmesi lazım. Ama ben şu sözü verdim, iktidar olduğumuzda emniyeti, jandarmayı çağıracağız, 'Kardeşim, uyuşturucu ile her türlü mücadeleyi yapacaksın, bu topraklara sokmayacaksın, hangi siyasi devreye girerse gelip bana söyleyeceksin, ben onun siyasi hayatını bitireceğim.' Bu kadar açık, net. Polise bu güveni verin, emin olun 6 ay içinde meseleyi bitirirler."

 

 

Gündem