Kılıçdaroğlu: AK Parti ve MHP milletvekilleri soyguncuların yanında yer aldı
CHP lideri Kılıçdaroğlu, “20 Aralık gecesi dolarda ciddi bir düşüş oldu. Birileri 18 liradan bozdurdu, 13 liradan satın aldı. Milyarlarca para kazandı bazıları. Dedik ki ‘bunu araştıralım Meclis’te.’ AK Parti ve MHP’nin milletvekilleri ‘hayır bunu araştırmayın’ dediler. AK Parti ve MHP’nin milletvekilleri soyguncuların yanında yer almıştır.” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’de, partisinin grup toplantısında konuştu.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Elbette hepimiz huzur içinde yaşamak istiyoruz. Güzel coğrafyada birlikte yaşamak istiyoruz. Komşuluk ilişkilerimiz, dostluklarımız, akrabalıklarımız vardı. Neredeyse herkes düşman olmaya başladı. O eski anlayışlı günlere kavuşturacağız. Bunun sözünü 84 milyon vatandaşıma veriyorum. Barış akademisyenlerinin KHK ile görevlerinden atılmalarının 6. yılı. Unutmadık onları, unutmayacağız. Üniversitede düşünceyi sınırlarsanız üniversite, üniversite olmaktan çıkar. Orası, bildiğimiz normal ilkokul, ortaokul, lise gibi bir kuruma dönüşmüş olur. Üniversitenin önemini ve değerini bilmemiz gerekiyor.
"Tek sesli basın yaratırsanız, haksızlığı gideremezsiniz"
Basın Konseyi’nin Basın Özgürlüğü Raporu çıktı. İşsiz kalan 12 bin basın emekçisi. Gözaltına alınan, yargılanan, mahkum edilen gazeteciler. Saldırıya uğrayan, sokak eşkıyalarınca öldüresiye dövülen gazeteciler. Gazetecileri hedef alan polis şiddeti. Habere erişimin kamu gücüyle engellenmesi. İfade ve basın özgürlüğünün hiç olmadığı kadar kısıtlanması. Siyasetçiler için basın özgürlüğü kadar değerli bir şey yoktur. Çünkü biz siyasetçiler, neler olup bittiğini, belki yeteri kadar öğrenemeyebiliriz. Ama medya bize bütün doğruları araştırır ve haberi önümüze koyar. Bizler de gerçekleri öğreniriz. Bir yerde bir hata, bir haksızlık mı yapıldı, birisinin hakkı mı yenildi? Siyasi otorite hemen müdahale edip, o haksızlığı gidermek ister. Ama siz tek sesli bir basın yaratırsanız, haksızlığı gideremezsiniz. Siyasetçinin alkışa değil, siyasetçinin sağlıklı ve tutarlı eleştiriye ihtiyacı var. O zaman siz devleti, adaletle yönetmiş olursunuz. Buradan, basın dünyasına da bir şeyler söylemek isterim. Hiç meraklanmayın, az kaldı, göreceksiniz, kim olursa olsun, hangi kalem olursu olsun, ahlaklı davrandığı sürece; basın özgürlüğünü görecekler, istediklerini yazabilecekler, istedikleri gibi siyasetçiyi eleştirecekler, biz de o eleştirilerden ders almasını bileceğiz.
"Engellinin eğitimine bile kaynak ayıramayan iktidar var"
Mağdur olan ama hakkını yeteri kadar alamayan bir grubumuz var; engelliler. Anayasa’da özel bir düzenleme var. ‘Devlet, sakatların korunması ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbir alır’ diyor. Alabilir demiyor, alır. Bu Anayasa’nın iktidarlara yapması gereken temel bir kural olarak koymuş vaziyette. Toplum hayatına uyumunu sağlamak, iktidarların görevidir. Engelliler için bunlar yapacak. Parlamento, zaman zaman yasa teklifleri ile ilgili görüşlerini beyan ediyor. Örneğin engelliler için kontenjan var. Bütün engelli kardeşlerim de biliyor ki; binlerce engelli kadrosu boş. O kadroları da göreceksiniz, bütün engellilere hakkaniyetli, adalet ölçüsü içinde kadrolarını teslim edeceğiz; onlar da çalışacak, evlerine helal ekmek götürecek. Bizim iktidarımızda, milletin iktidarında. Eğitim kurumları lazım. Kamunun eğitim kurumları var. Özel sektör de özel eğitim kurumları açıyor. Özel eğitim olduğu için burada görev yaptıkları için öğretmenlerin bazı özelliklerinin olması lazım. Özel programlarının olması lazım. Nasıl ders verecek gibi. Bu konuda özel eğitim kurumları da ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar. Özel eğitim kurumlarında, çalışan sayısı ortalama 47 bin kişi. Kimisi öğretmen, kimisi yönetici. 425 bin engelli, özel eğitim kurumlarında eğitiliyor. Engelli çocukların servis hizmetlerini bu kurumlar ücretsiz sağlıyorlar. Ailelerden de hiçbir ücret alınmıyor. Her bir birey için devlet belli bir para ödüyor. 2006 yılında her bir engelli için MEB ya da hükümet diyelim; asgari ücret kadar özel eğitim kurumlarına para ödüyor ama bu yüzde 25’e kadar indi. Dün bir tebliğ yayınladılar, yüzde 30 artırmışlar. Bu insanlar nasıl yapacak bu eğitimi? Engellinin eğitimine bile yeteri kadar kaynak ayıramayan iktidar var. Bizim iktidarımızda göreceksiniz, bütün engelliler rahat ve huzur içinde eğitim alacaklar.
"Tarım Bakanlığı’nın atama gücü var mı, yok "
146 yıldır bu topraklarda çiftçiye yardımcı olmak açısından ziraat mektepleri, ziraat fakülteleri görev yapıyor. Daha önce atama bekleyen öğretmenlerle çok sohbet ettik, haklarını arıyorlar. Atama bekleyen sağlık çalışanları vardı. Şimdi atama bekleyen ziraat mühendisleri var. Onlar da bana geldiler. ‘Siz dillendirin, beyefendi duyabilir, sizi dikkatle dinler’ dediler. Dikkatle dinleyecek tabi, doğruları sadece ben ona söylüyorum, başka kimse söylemiyor ona. Ziraat mühendisleri yerleştirilmiyor. ‘2 yıl geçti atama bekliyoruz, niye yapılmıyor’ diyorlar. Tarım Bakanlığı’nın bunları atama kapasitesi, gücü var mı? Yok. Büyük ihtimalle ‘gidin pazarda limon satın, tarım işiyle uğraşın’ diyecektir. Benim onlara tavsiyem, Tarım Bakanı’na, bir yerde mutlaka toprağı eşelesinler. Senin görevin ona istihdamı sağlamaktır, dalga geçmek değildir. Atama bekleyen ziraat mühendislerine de seslenmek isterim. Allah’ın izniyle iktidarımızda kırsalın bulunduğu her yerde bir ziraat mühendisi olacaktır. Çiftçiye her türlü destek verilecektir.
"Bu iktidar çoklu organ yetmezliği ile karşı karşıyadır"
Bu iktidar, yani tek kişilik hükümet; çoklu organ yetmezliği ile karşı karşıyadır. Şu anda devlet yönetilmiyor. Güçler, aslında siyasi otoriteye yön veriyor. Bu güçlerin bazıları uyuşturucu baronları, bazıları dolar baronları, bazıları tefeci baronları. Rakamları da açıklayacağım. Bilgileri de vereceğim. Benim ne kadar doğruları söylediğimi milletimin bilmesini isterim. Adalet… Devleti ekonomik bağlamda sağlıklı yönetmek istiyorsanız, ekonomi de adalet olması lazım. Gencecik evlatlarımız evleniyor. Anne babalardan ayrı evler tutuluyor, ikisi de işsiz, evi bırakıp anne babanın yanına geliyor. Anne babayı mı yeni evli çiftleri mi düşüneceksiniz? ‘Ekonomik olarak geçinemiyoruz. Geçinme imkânımız yok mecburen baba evine sığınıyoruz.’ Ekonomiyi de insanları da bu hale getirdiler. SODEV’in bir anketi var. ‘İyiye gidiyor’ diyenlerin oranı yüzde 10,8. Gerçeği hepimiz görüyor muyuz? Bu zamları da fakirliği de birilerinin zenginliğini de tek tek görüyoruz. Mülakat dolayısıyla haksızlığa uğrayanlar vardı. Onlarla toplantılar yaptım. Onların hakkını, hukukunu savunmak istedim. Cahide diye bir kardeşimiz, Ordu milletvekilimize bir mesaj göndermiş. ‘Ben iki branşta öğretmenlik bitirmiş, iki yüksek lisansı olan, KPSS’den de kendi branşımda 96 puan alan birisiyim, mülakatımın da çok iyi geçmesine rağmen elendiğimi öğrendim, nedenini hiçbirimiz bilmiyoruz, o puanlar hiç kolay alınmıyor, her gün Ordu’dan Giresun’a geldim. Birkaç dakikalık bir mülakatın bunca emeği yok sayması adaletsizlik. Bu konuda ilk sesimize kulak veren de Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Bizi yalnız bırakmamanızı arzu ve rica ediyorum’ diyor. Biz de CHP Grubu’ndan, Cahide’ye ve bütün Cahidelere selamlarımızı ve saygılarımızı gönderiyoruz ve asla umutsuzluğa kapılmayın diyoruz. Adalet mutlaka gelecektir, bu ülkeye. Mutlaka getireceğiz. Kişinin elinden ekmeği almaya başladılar.
"Adaleti sağlamazsanız, devleti yönetemezsiniz"
Adaletsizlik var mı? Adalet Yürüyüşü yaptık, kurultaylar da yaptık. Sadece biz mi söylüyoruz? Yargının en tepesindeki başkan da Anayasa Mahkemesi Başkanı da söylüyor. ‘Adil yargılanma hakkı ile ilgili bir meselemiz var’ diyor. Evet, temel bir meselemiz var. Adaleti sağlamazsanız; devleti yönetemezsiniz, güveni yaratamazsınız, bir araya gelemezsiniz, toplumsal bilinciniz gelişmez, dostluk kuramazsınız, düşmanlık yaratırsınız. Devletin dini adaletse bunların yaptığı ne? Bunun sorgulanması lazım. Yargıda, ekonomide , eğitimde adalet yok. Her yerde adaletsizlik var.
"Birileri 18 liradan dolarını bozdurdu, iki gün sonra 13 liradan satın aldı"
20 Aralık gecesi malum dolarda ciddi bir düşüş oldu. Birileri 18 liradan dolarını bozdurdu, iki gün sonra gitti 13 liradan satın aldı. Milyarlarca para kazandı, bazıları. Dedik ki ‘bunu araştıralım Meclis’te.’ AK Parti ve MHP’nin milletvekilleri ‘hayır bunu araştırmayın’ dediler. Buradan milletime şikayet ediyorum. AK Parti ve MHP’nin milletvekilleri, fakirin fukaranın yanında değil soyguncuların yanında yer almıştır. Hem hak, hukuk diyecekler. Bu devleti kim soydu, hayır diyorlar. Siz ortak mısınız onlara? Bu soruyu sormak benim hakkım. Niye izin vermiyorsunuz? Yine SODEV araştırma yapıyor. Ankete katılanların yüzde 80.9’u, ‘kesinlikle bu önergenin kabul edilmesi lazımdı.’ AK Parti seçmeninin yüzde 66.2’si ‘önergenin kabul edilmesi lazımdı’ diyor. MHP seçmeninin yüzde 74.5’i ‘kabul edilmesi lazımdı’ diyor. Haklı olarak geçmişte AK Parti’ye ve MHP’ye oy veren bütün kardeşlerime sesleniyorum. Soygunun arkasında duran, soyguncuları destekleyen onları koruyan AK Parti ve MHP’nin sizi sürüklediği çıkmaz yoldan bu kardeşiniz kurtaracaktır. Herkesin hakkını hukukunu savunacağız. AK Partili, MHP’li ayrım yapmayacağız. Kim devleti soyuyorsa araştırıp bulacağız. Devlet vatandaşa hizmet eder, bunun yapılması lazım.
"Kim fakir fukaranın yanında olacak"
Fakirlik, yoksulluk artıyor. Bir milletvekili arkadaşımız önerge vermiş. ‘Ankara’da kaç kişi doğal gaz faturasını ödemedi’ diye. 2021’in ilk 8 ayında 107 679’a çıkıyor. Şimdi saray ve şürekasına sormak zorundayız. Beyefendi sen orada rahat otuyorsun, bir elin yağda bir elin balda. Bu adamcağız doğal gaz faturasını ödeyemediği için doğal gaz saati kapatılıyor. Kim doğal gazı kapatılan fakir ve fukaranın yanında olacak? Biz olacağız. Bir yılda akaryakıta gelen zam tam 46 kez. Cumhuriyet tarihinde hiç böyle bir şey yaşamadık. Sormak lazım. Haydi dolar gelince zam yapılıyor biz anladık, düşünce niye yapıyorsun. Hazine tam takır ondan mı? Elektriğe yüzde 127 zam. Nasıl geçinecek bu esnaf? Küçük fason iş yapan aile işletmeleri var, yüzde 90 fason işletmeler kapatıldı. Kimse farkında bile değil. Belki bunların tamamı AK Parti’ye oy verdiler. Kelleci Mahallesi’nden İbrahim Karakaya şöyle diyor, ‘bu zamana kadar hiç böyle dar boğazla karşılaşmamıştık. Mollaahmetler Mahallesinden Zeliha Karaya şöyle diyor, ‘elektrik çalıştığımızı kurtaramadığı için çalışmayı bıraktık kim iyi yapacaksa o gelsin artık.’ Zeliha kardeşim hiç meraklanma, geliyor gelmekte olan ve düzelteceğiz.
"Erdoğan tefecilere hizmet ediyor"
Ne diyorlardı, cumhuriyet tarihinin en büyük soygununu gerçekleştirdiler, bir avuç insana milyarları kazandırdılar. Ne dediler, ‘faizi düşürüyoruz’ dediler. Herkes dedi ki, ‘Erdoğan faizi düşürecekse her türlü desteği verelim.’ Kasım ayının başında 19,44, Aralık başında 22,70’e çıkıyor, ocak başında devletin beş yıllık borçlanma faizi yüzde 22,70’ten 26.34’e çıktı. Hani faizler düşüyordu? Bu faizleri kim ödeyecek? 84 milyon ödeyecek. Faiz artıyor, dolar da yükseliyor. Bu vatandaş iki ayrı yerden negatif olarak etkileniyor ve geliri eriyor ve fakirleşiyor. Tefecilere hizmet eden kişinin adı Erdoğan’dır. Öyle faize karşı, bunların hepsi hikâye. Çıksın şunu söylesin, ‘Bay Kemal’ desin, ‘sen faiz yükseldi diyorsun, tam tersine düştü’ desin. Desin. Diyebilir mi? Diyemez. Duyabilir mi? Duyamaz. Haksızlık olduğunu biliyor mu? Biliyor. Kime hizmet ediyor? Tefecilere hizmet ediyor. 84 milyona değil. Dolar baronlarına hizmet ediyor, vatandaşa değil.
"Hani siz milliyetçiydiniz?"
Ekonomide tam bir çöküş yaşanıyor. Üç ayrı yerden çöküşü paylaşacağım. Birincisi; yüksek mevduatı olanlara verilen rüşvettir. ‘Döviz kuru artınca ben tamamlayacağım’ diyor. Bu nedir? Fakir fukaradan aldığını zengine aktarmaktır. Yani vatandaşın sırtından rüşvet veriyor. İkincisi; ‘kardeşim ihracat mı yapıyorsun, ihracatın yüzde 25’ini getirip Merkez Bankası’na yatıracaksın.’ İhracatçının sırtına çöktüler. Üçüncü; bu Bahçeli’ye kapak olsun. Konut alana vatandaşlık veriliyordu, baktılar bu çok fazla tutmadı, ‘bankaya 500 bin dolar yatırırsan sana vatandaşlık vereceğim’ diyor. 500 bin dolara vatandaşlığı satıyorsun. Hani siz milliyetçi, ülkücü, vatanseverdiniz? Sen dolar baronlarına, tefecilere ‘getir parayı ben sana vatandaşlık vereceğim’ diyor. O beylerin burnundan fitil fitil getireceğim.
"Hangi gerekçeyle ‘evet’ diyeceksiniz?"
Şimdi bir Merkez Bankası Kanunu getirdiler. Yani Katar Merkez Bankası, bizim Merkez Bankası’na hara getirdiği zaman haczedemeyecek. Gerekçesi ne? ‘Güven temeline yürütülmesine teminen.’ Demek ki kimse sana borç para vermeye güvenmiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni en itibarsız, en güvensiz ülke haline getirdiler. Sen haczedilmeme garantisini verirsen, öyle getiririm’ diyorlar. Soru şu. Gelen paralar kimin parası? Niye o ülkeler size güvenmiyor? Başka ülkenin parasını niye haczedelim? Yine bütün ülkücü, milliyetçiler adına Devlet Bahçeli’ye soruyorum. Bu maddeye siz hangi gerekçeyle siz ‘evet’ diyeceksiniz? Bu memleket sadece benim değil, hepimizin memleketi. Kimden korkuyor devletler, neden güven duymuyorlar? Sorun bakalım. Soracaklar mı? El kaldırıp indirecekler. Zaten Türkiye’nin sorunu bu. Adalet ve ahlak. Kimse umutsuzluğa kapılmasın. Bütün bunların hepsini düzelteceğiz. Türkiye’nin bütün çarkları adalet diye, üretim diye dönecek. Bunları yapacağız.”