Japonya ile en temel fark binaların sağlamlığı
Tokyo Üniversitesi Deprem Araştırma Enstitüsü’nden Profesör Dr. Masataka Kinoshita ve Doç. Dr. Hiroe Miyake 6 Şubat’ta meydana gelen ve 10 ilimizi etkileyen depremleri EKONOMİ gazetesine değerlendirdi. Kinoshita, büyük bir deprem ülkesi olmasına rağmen çok daha az can kaybının yaşandığı Japonya ile Türkiye arasındaki temel farkın binaların sağlamlığı olduğuna dikkat çekti.
Elif KARACA
Tokyo Üniversitesi Deprem Araştırma Enstitüsü’nden Profesör Dr. Masataka Kinoshita ve Doç. Dr. Hiroe Miyake 6 Şubat’ta meydana gelen ve 10 ilimizi etkileyen depremleri EKONOMİ gazetesine değerlendirdi. Japonya'da, özellikle 1975'ten sonra çok katı depreme dayanıklılık standardlarının bulunduğunu belirten Kinoshita, büyük bir deprem ülkesi olmasına rağmen çok daha az can kaybının yaşandığı Japonya ile Türkiye arasındaki temel farkın binaların sağlamlığı olduğuna dikkat çekti. Miyake de aynı şekilde Türkiye’de yaşanan bu depremde yapıların çok sağlam olmadığının altını çizerek, Japonya’da olası bir afete hazırlanmak için altyapının sürekli bakımlarının yapıldığını ve sistemin sürekli olarak yeniden değerlendirildiğini ifade etti. Yapıların güçlendirilmesini tavsiye eden Miyake, son yıllarda yıkıcı depremlerin meydana gelmediği yerlere öncelik verilerek yapıların denetlenmesinin faydalı olacağını söyledi. Miyake “Kuzey Anadolu fay kuşağında bir sonraki sismik boşluğun İstanbul çevresi olabileceği söyleniyor. Türkiye'de halihazırda yapılmakta olan bilinçlendirme çalışmalarının yeniden canlandırılması da etkili olacaktır” dedi.
Türkiye'nin güneydoğusunda meydana gelen bu son deprem neden bu kadar büyük hasara yol açtı? Bunun nedeni sadece depremin şiddeti mi yoksa depreme uygun yapılaşmanın olmamasından mı kaynaklandı?
Kinoshita: Depremler oldukça sığ, yüzeye ~10 km derinlikte meydana geldi. M7.8 ve M7.5 depremlerinin yer hareketleri kabaca beklenen ivme seviyelerini gösteriyor, ancak hasarlarla ilgili büyük yer hızları ile karakterize ediliyor. Depremin büyüklüğünden dolayı oldukça geniş bir alanın şiddetli sarsıntıdan etkilendiği düşünülüyor.
Miyake: Depremin ölçeği o kadar büyüktü ki, sarsıntı geniş bir alanda etkisini gösterdi. Ayrıca, bir iç depremdi, bu da sarsılan alanın okyanusta değil karada olduğu anlamına geliyor. Bu doğa olayına ek olarak, bölge nispeten yoğun bir nüfusa sahipti ve yapılar çok sağlam değildi. Bu derece bir hasara, bu faktörlerin karmaşık bir kombinasyonu neden oldu.
Japonya da büyük bir deprem ülkesi ama son yıllarda çok daha az can kaybı yaşanıyor. Japonya depremle başa çıkmayı nasıl başardı?
Kinoshita: Karada aktif faylar boyunca meydana gelen depremlerde ciddi hasarlarımız var. 2016'da Kumamoto depremini yaşadık ve can kaybı 273 oldu. Temel olarak fark evlerin/binaların sağlamlığında. Japonya'da, özellikle 1975'ten sonra çok katı bir depreme dayanıklılık standardımız var. ERI'de (Earthquake Research Institute) afet etkilerini azaltma bölümündeki profesörler deprem mühendisliği üzerine çalışıyorlar. Onların araştırmaları hükümete veya şirketlerin eylemlerine yansımaktadır.
Miyake: Japonya, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, bu kadar yoğun nüfusa sahip bir bölgede bu kadar büyük bir deprem yaşamadı. Yaşanabilecek bir deprem afetine hazırlanmak için yapılar, demiryolları, otoyollar, su temini, elektrik ve gaz gibi altyapıların sürekli bakımları yapılıyor ve sistem sürekli olarak yeniden değerlendiriliyor.
Japonya yılda birkaç kez tahliye tatbikatı yapıyor
Türkiye'ye depremlerde daha az hasar görmesi için neler tavsiye edersiniz, neler yapılmalı?
Kinoshita: Japonya'da hükümetler ve hatta her birey, yılda bir veya birkaç kez deprem hasarlarına karşı tahliye tatbikatı yapar. Bu, daha fazla hayat kurtarmaya yardımcı olabilir.
Miyake: Yapıların güçlendirilmesini tavsiye ederim. Son yıllarda yıkıcı depremlerin meydana gelmediği yerlere öncelik verilerek yapıların denetlenmesi de faydalı olacaktır. Şimdi Doğu Anadolu fay hattında deprem oldu ama Kuzey Anadolu fay kuşağında bir sonraki sismik boşluğun İstanbul çevresi olabileceği söyleniyor. Türkiye'de halihazırda yapılmakta olan bilinçlendirme çalışmalarının yeniden canlandırılması da etkili olacaktır.