Erdoğan'dan enflasyon açıklaması
Partisinin Meclis grup toplantısında konuşan Erdoğan, "Önümüzdeki temmuz ayında enflasyon gerçekleşmesine ve şartlara bakarak gerekirse çalışanlarımızın durumlarını yeniden değerlendireceğiz." diye konuştu. Erdoğan ayrıca, "Özel okul ücretlerindeki artış tavanını yüzde 36 seviyesiyle sınırladık." dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.
Yeni yılla birlikte Türkiye'ye ve millete hizmeti her zeminde olduğu gibi Meclis çatısı altında da yoğun şekilde sürdürecekleri bir döneme girdiklerini söyleyen Erdoğan, "Geçtiğimiz hafta stokçuluğa ceza artırımını da içeren bir kanun değişikliği paketi Genel Kurulda malum kabul edilmişti. Bu haftada da vadeli hesaplara döviz kuru desteği verilebilmesini, bireysel emeklilikte devlet katkısının yüzde 25'ten yüzde 30'a çıkarılmasını, BOTAŞ'ın kademeli doğal gaz satış fiyatı uygulayabilmesini, Türk lirası üzerinden yapılan sözleşmelere ek fiyat farkı ödenebilmesini, emekli aylıklarının sınırının en az 2 bin 500 lira olmasını, ihracatçı firmalar için Kurumlar Vergisi'nin yüzde 19'a düşürülmesini, kamu görevlilerinin toplu sözleşmelerindeki yılın ilk ayına ilişkin artış oranının yüzde 5 yerine yüzde 7,5 olarak uygulanmasını, velhasıl milletimize verdiğimiz sözleri birer birer yerine getirebilmemizi sağlayacak çok sayıda değişiklik teklifi görüşülerek inşallah kanunlaşacak. Aynı şekilde komisyonlarımızdaki çalışmalar da sürecek." bilgisini paylaştı.
"Türkiye modeli" ile dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefi doğrultusunda her mecrada yollarına kararlılıkla devam ettiklerini söyleyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu süreçte bizim ne yaptığımızı, ne için yaptığımızı, nasıl yaptığımızı anlamak için hem Türkiye'nin iki asırlık kalkınma yolculuğunu hem de dünyada son dönemde yaşanan gelişmeleri çok iyi bilmek gerekiyor.
Ülkesinin geçmişinden ve dünyanın bugününden bihaber gafillerin ezbere atıp tutarak milletimizin moralini bozmaya, umudunu kırmaya dönük gayretlerini kimi zaman üzüntüyle kimi zaman öfkeyle takip ediyoruz. Türkiye'nin, Osmanlı döneminde başlayan ve Cumhuriyetin ilk döneminde de süren ancak tek parti faşizmi, darbeler, koalisyonlar anaforu içinde adeta kaybolup giden sanayileşme hamlesinin önünün nasıl kesildiğini hatırlayın. Milletimizi kendi değerlerinden, geçmişinden, medeniyetinden kopartarak köksüz bir ağaç gibi kurutmaya çalışanların ayak oyunlarını hatırlayın. Yapılan yatırımlara, başlatılan güzel işlere, üretilen eserlere, hazırlanan reformlara destek vermek yerine üzerlerine beton döken zihniyetin ipinin kimlerin elinde olduğunu bilmek için herhalde allame olmaya gerek yok. Biz kaybederken kazananlar kimlerse, biz ağlarken gülenler kimlerse bu felaketin müsebbibi de onlardır.
Türkiye'de hangi dönemde her kim, bu gidişin önünü kesmek, ülkenin makus talihini değiştirmek, milleti hak ettiği özgürlüklere ve refah düzeyine kavuşturmak için adım atmışsa başına gelmeyen kalmamıştır. Rahmetli Menderes'in akıbeti darağacında nihayete ermiş, rahmetli Demirel'in, rahmetli Erbakan'ın, rahmetli Türkeş'in mücadeleleri darbelerle kesilmiş, rahmetli Özal'ın sonu beklenmedik bir ölüm olmuştur."
"AK Parti'nin 20 yıllık geçmişi kesintisiz şekilde bu habis zihniyet ve onun gerisindeki güçlerle mücadele ile geçti." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"'Hafıza-i beşer nisyan ile maluldur' derler. Kendi yaşadıklarımızı eğer biz unutursak diğer insanlar haydi haydi unutur. İktidarımızın ilk yıllarında vesayetin; yargısından güvenliğine, tüm bürokrasiyle, iş dünyasıyla, siyasetiyle, medyasıyla önümüze hangi engeller çıkardığı daha dün gibi gözlerimizin önündedir. Bugünkü gençlere anlatsak Milat'tan önceki tarihte olmuş hadiseler gibi dinleyecekleri nice olayları bizzat yaşadık. Ülkemizin uluslararası alanda nasıl kuralsız, ahlaksız, sinsi tuzaklara tecrit edilmeye, köşeye sıkıştırılmaya çalışıldığını unutmadık. Gezi olayları ve FETÖ'nün kumpaslarıyla başlayan sürecin düğmesine, pek çok yerde uygulanan kirli bir senaryonun ülkemize de teşmil edilmesi gayesiyle basılmıştı. Kimi ülkede başarıya ulaşarak maalesef devletlerin parçalanmasına, toplumların perişan olmasına yol açan bu alçak senaryoyu biz milletimizle birlikte yırtıp çöpe attık."
Erdoğan, siyasi ve sosyal kaos denemelerini, PKK'dan DEAŞ'a kadar tüm terör örgütlerini kullanarak şehirlere ve sınırlara başlatılan saldırıları, FETÖ vasıtasıyla teşebbüs edilen darbe girişimlerini, diplomatik çirkeflikleri, güç gösterilerini, birer birer bertaraf ettiklerini söyledi.
"Biz milletimizle birlikte istiklalimize sarıldıkça, biz mücadele bayrağını hep yüksekte tuttukça, biz teslim olmadıkça, biz hedeflerimizden kopmadıkça, maruz kaldığımız saldırıların cephesi daha da genişlemiştir." ifadelerini kullanan Erdoğan, ekonomide son 3-4 yıldır yaşanan dengesiz gelişmelerin bir sebebinin de finans araçlarının bu cephenin bir unsuru olarak devreye alınmış olmasından kaynaklandığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şöyle, geriye dönük son 3-4 yılda ekonomide neler oldu diye baktığımızda, karşımıza çıkan fotoğraf şudur: Türkiye, 15 Temmuz darbe girişimini milletimizin şanlı direnişi ile bertaraf ettikten sonra Batılı ülkelerin gizlemeye gerek bile görülmeyen husumeti ile karşı karşıya kalmıştır. Onlardan NATO müttefikimiz Amerika, ülkemizle arasındaki yaklaşım farklılıklarını, doğrudan ekonomimizi mahvetme tehdidiyle, siyasi ve ahlaki her türlü nezaketten uzak bir şekilde sergilemeyi tercih etmiştir. Kimi Avrupa ülkeleri ise aynı tavrı daha dolaylı, daha sofistike yöntemlerle ortaya koymuşlardır. Batı'nın güdümündeki bazı bölge ülkelerinin devreye sokulmasıyla, bu karmaşık tablo giderek derinleşmiştir.
Savunma sanayi ürünlerinde ve çeşitli ticari başlıklarda ülkemize karşı uygulanan örtülü ambargo, finans araçlarının daha öne çıkartıldığı farklı bir boyuta taşınmıştır. Geçmişteki saldırılarda yaptığımız gibi bu süreçte de hemen tedbirlerimizi alarak, zayıf noktalarımızı güçlendirip, eksiklerimizi tamamlayarak, mücadele saflarını sıklaştırdık. Yurt dışından finans sistemimizin dengelerini bozacak şekilde yapılabilecek müdahalelerin araçlarını önemli ölçüde kontrol altına aldık. Serbest piyasa ekonomisi kurallarına zaten uymayan bu tabloyu düzeltmeye başladığımız bu dönemde koronavirüs salgını nüksetti. Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere, pek çok devlet bu sağlık krizi karşısında bocalarken, vatandaşlarına yeterli hizmeti sunmakta zorlanırken, Türkiye, hayata geçirdiği süratli ve etkin tedbirlerle kendini korumaya almıştır. Şehir hastaneleri ve diğer sağlık kuruluşlarımızda maske ve tıbbi malzeme üretim gücümüzle, imalatı ve istihdamı ayakta tutmayı esas alan yaklaşımımızla, salgın döneminde son derece başarılı bir yönetim sergiledik.
Yine bu dönemde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ülkemize sağladığı hızlı karar alma mekanizmalarından da istifade ettik. Tabii salgın süreci, küresel ekonominin 2008 finans krizi ile zaten bozulmuş olan dengelerini daha sert bir şekilde altüst etmiştir. Küresel üretim, tedarik, lojistik ve enerji sektörlerinde yaşanan sarsıntılar, enerji ve gıda başta olmak üzere emtia fiyatlarının yükseltilmesinden finansal genişlemeye bağlı enflasyon artışına kadar pek çok soruna yol açmıştır. Öyle ki gelişmiş ülkeler bir anda 5 katına, 7 katına çıkan enflasyon gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalmıştır. Hatta bu ülkelerde üretici fiyatları enflasyonu yüzde 20'li, yüzde 30'li rakamlar gibi tarihlerinde görülmemiş oranlara ulaşmıştır. Ülkemizde de elbette enflasyon sorunu var. Üstelik Türkiye, enflasyona ilave olarak döviz kuru dalgalanması gibi can yakıcı bir sorunla da boğuşmuştur. Buna rağmen ülkemizdeki enflasyon artışı nispeten diğer ülkelerin altında kalmıştır. Döviz kurunda olduğu gibi enflasyonda da ülkemiz ve ekonomimizin gerçekleriyle uyuşmayan bir şişkinliğin bulunduğu açıkça ortadadır. İnşallah en kısa sürede bu şişkinliği ortadan kaldırarak milletimizin haksız bir fiyat artışı yükünün altında kalmasının önüne geçeceğiz. Bunun yanında, asgari ücreti yüzde 50 oranında artırarak, yılın ilk yarısı için memur ve emekli maaşlarını yüzde 26-31 arasında yükselterek, emeklilerimizin taban aylığını 2500 liraya çıkartarak, milletimizin hiçbir kesimini enflasyon karşısında ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz. Önümüzdeki temmuz ayında enflasyon gerçekleşmesine ve şartlara bakarak gerekirse çalışanlarımızın durumlarını yeniden değerlendireceğiz."
"Sen geriden geliyorsun"
Milleti fahiş fiyat artışlarına karşı korumak için her alanda ciddi tedbirler almaya başladıklarına işaret eden Erdoğan, bu çerçevede özel okul ücretlerindeki artış tavanını enflasyonla, yani yüzde 36 seviyesiyle sınırladıklarını dile getirdi. Erdoğan, "Bay Kemal çıkmış bu konuyla ilgili konuşuyor. Ne konuşuyorsun ya? Bu iş bizim işimiz ve biz bu işi yaptık. Sen geriden geliyorsun." dedi.
Ticaret Bakanlığının ülke genelinde 100 bin ürün denetimi yaptığını; arz talep dengesi ile uyuşmayan her konuda ellerindeki hukuki imkanları sonuna kadar kullandıklarını belirten Erdoğan, "Biz çalıştıkça, ürettikçe, büyüdükçe, inşallah karşımızdaki sorunların giderek küçüldüğünü, önemsizleştiğini, basitleştiğini hep birlikte göreceğiz." diye konuştu.
Türkiye'nin ihracatını 500 milyar dolara çıkarma hedefini ilk açıkladıklarında, birilerinin bunu nasıl istihza ile karşıladığını, kendi akıllarınca dalga geçtiğini bildiklerini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"İşte görüldüğü gibi bu hedefin neredeyse yarısına ulaştık. Buna rağmen hala Türk ekonomisinin odağını yatırım, istihdam, üretimden faiz, kur enflasyon sarmalına döndürmeye çalışanlara diyoruz ki; kafanızı kaldırın ve dünyaya bir bakın. Politika faizleriyle enflasyon arasındaki farkın 10 katını geçtiği ülkelerin hiçbirinde kimse bu durumu sorgulamıyor. Muhalefet partileri felaket tellallığı yapmıyor.
Gıda fiyatlarından kiralara, enerjiden ulaşıma kadar her alanda ciddi artışlarla karşı karşıya kalan gelişmiş ülkelerin kamuoyları sükunetle gelişmelerini takip ediyor. Bizdeyse, kendi ülkesinin felaketinden siyasi çıkar sağlama peşine düşen muhalefet cenahı yalan ve iftiranın dozunu artırarak ortalığı karıştırmak için canhıraş bir gayret içerisindedir. Biz, kimin ne dediğine değil, kendi stratejimizin ne gerektirdiğine bakarak işimizi yürüteceğiz. Önceliğimiz istihdamı artırarak milletimizin geçimini güvence altına alıp hedeflerimizi birer birer hayata geçirmektir. Gelişmiş ülkelerde alınan ve alınacak tüm tedbirlerin de istihdamı koruma amaçlı olduğuna dikkatinizi çekmek istiyoruz. Onların toplumlarını sosyal güvenlik destekleri ile geçici olarak ayakta tutmaya çalışıp da yapamadığını, biz salgın döneminde 2 milyon 700 bin ilave istihdam temin ederek başardık. Bizi bu yoldan alıkoyacak hiçbir dayatmaya, hiçbir teklife, hiçbir tehdide boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Salgının, etkisini nispeten azaltmasıyla birlikte dünya ticaretindeki değişime baktığımızda gelişmiş ülkelerin önemli bir kısmının tablonun negatif kısmında sıralandığını görüyoruz.
Türkiye'nin de ilk sıralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin çoğu ise tablonun pozitif tarafında yer alıyor. İstihdam sayısını 30 milyon sınırına getirmiş olmamız, ülkemizi yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyütme stratejimizin harfiyen işlediğini gösteriyor. Bu yoldan asla geri dönmeyecek, hedeflerimize doğru kararlılıkla yürümeyi sürdüreceğiz. Biz bugüne kadar lafla değil, hep icraatımızla milletimizin huzuruna çıktık. Allah'ın izniyle önümüzdeki yaz aylarında bu çabalarımızın bu fedakarlıklarımızın meyvelerini hep beraber almaya başlayacağız. İşte o zaman Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı olan 2023, Türkiye için gerçekten tarihi bir dönüm noktası, unutulmaz bir bayram yılı haline dönüşecektir."
'Kendisi işin eğlencesinde'
Erdoğan, Türkiye'yi her alanda eşi benzeri görülmemiş yatırımlarla, altyapıyla, eserlerle, hizmetlerle tanıştırdıkları gibi ekonomide de şampiyonlar liginin bir parçası haline getirmekte azimli olduklarını söyledi.
Müreffeh bir gelecek hayalini kendilerinin gerçeğe dönüştüreceğini belirten Erdoğan, "Çünkü biz AK Partiyiz, çünkü biz milletin partisiyiz." diye konuştu.
Son dönemde yaşanan kimi hadiselerin, "bu ülkenin en büyük sorunu muhalefettir" tespitini tekrar tekrar haklı kıldığını savunan Erdoğan, muhalefetin görevinin, milletin sorunlarına ve ülkenin ihtiyaçlarına iktidardan daha iyi çözümler bulacak vizyonu ortaya koymak, programları, projeleri geliştirmek olduğunu ifade etti.
"CHP'nin bunca yıllık muhalefet döneminde herhangi bir vizyon ortaya koyduğunu gören, duyan, bilen olmadı" diyen Erdoğan şunları söyledi:
"CHP'nin ülkenin herhangi bir meselesinin çözümüne katkı sağladığını, alternatif bir teklif getirdiğini gören, bilen, duyan var mı? Yok. CHP'nin milletimizin herhangi bir derdine derman olacak, yüzünü güldürecek bir açılım ortaya koyduğunu gören, duyan, bilen var mı? Yok. Peki ne işe yarar bu CHP. Bunun cevabını CHP'nin başındaki zata bakarak vermek gerekir. CHP'nin başındaki zat, yıllardır ısrarla takip ettiği, artık zırvalık derecesinin ötesine geçip hezeyan şeklini alan yalan, iftira ve çarpıtma siyasetiyle milletimizin eğlencesi haline dönüştü. Anlaşılan ülkede komedyen eksiği var ki CHP'nin başındaki zat orayı doldurmak için tüm gücüyle çalışıyor. Ana muhalefet makamı milleti eğlendirme değil, milletin dertlerine alternatif çözümler sunma yeridir. Madem Kılıçdaroğlu'nun böyle bir derdi yok, kendisi işin eğlencesinde, biz de bu zatın parlak fikirlerini hayata geçirebilmesine biraz katkıda bulunalım."
"Madem böyle bir rüyası var, kendisine yardımcı olalım"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz haftalarda Şanlıurfa'ya gidip, belediyelerin CHP'ye geçmesi halinde çiftçilere elektriği bedava vereceğini söylediğini aktaran Erdoğan, "Bu zat, 2019 seçimlerinde de pek çok yerde belediye başkan adaylarını yanına alarak hiç kimseyi işten çıkarmama, her tarafı metro hatlarıyla donatma, suyu ve ulaşımı ucuzlatma, her aileye maddi destek, her çocuğa bedava süt verme gibi vaatlerle de milletin karşısına çıkmıştı." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Madem CHP Genel Başkanı'nın böyle bir hayali, böyle bir rüyası var, böyle bir orijinal projesi var, biz de belediyenin CHP'li başkanlarda olduğu yerlerde kendisine yardımcı olalım dedik. Arkadaşlarımıza talimat verdik. Nerede bir CHP'li belediye yönetimi varsa orada çiftçiye bedava elektrik verilmesi başta olmak üzere tüm bu vaatleri yerine getirmelerini sağlayacak adımlar atılacak. CHP'li belediyeler belli ki yoğunluktan sözlerini hayata geçirecek teklifleri belediye meclislerine getiremiyorlar, onların yerine bizim arkadaşlarımız bu yükü omuzlayacaklar. Maksat, Kılıçdaroğlu'nun sözünü yerde bırakmayalım. CHP Genel Başkanı'nı kendi tabanı ve millet nezdinde mahcup etmeyelim. Gerçi arkadaşlarımızın daha ilk başladığı yerde CHP'li belediye başkanı bu duruma isyan edip 'gidin onu Kılıçdaroğlu'na sorun' gibi bir tepki gösterse de anlaşılan o ki başkanın partisinin vaatlerinden haberi yok. Sergilediği tek parti faşizmi uygulamaları sebebiyle, kınama cezası verilen bir belediye başkanının partisine ve genel başkanına koyduğu posta da bu cenahta işlerin sandığımızdan daha karışık olduğunu gösteriyor. Ha bu arada, Kılıçdaroğlu'na bir hatırlatmada daha bulunayım; hani meydanlarda hiç kimsenin belediyedeki işinden, ekmeğinden edilmeyeceği konusunda namus sözü vermişti ya işte o söz kendi belediye başkanları tarafından ayaklar altına alındı."
Karşılarında, ağzından çıkan sözden habersiz, gerçekler yüzüne vurulduğunda tepkisiz, ülkenin derdiyle dertlenmekten, millet beklentilerine cevap vermekten uzak bir muhalefet tipolojisi bulunduğunu savunan Erdoğan, "Türkiye enflasyonun da boynunu kırar, döviz kurunu da zapturapt altına alır, büyümesini de arttırır, gerekirse dünyaya da meydan okur. Ama bu muhalefet sorununu nasıl çözer işte onu bilmiyoruz." dedi.
Erdoğan, muhalefetin ülkenin yönetimine talip olduğunu ancak bunu yapacak bir programı ve vizyonu bulunmadığını söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Güya bu zatın öncülüğünde 2023 seçimlerinde Cumhur İttifakı'na karşı bir ittifak kuruluyor ama daha bizim karşımıza çıkartacakları adayın kim olacağı hususunda anlaşamıyorlar. CHP'nin kendi içindeki adaylık mücadelesi neredeyse saç saça, baş başa kavgaya dönüşmüş durumda. Yakında zaptiyelik, adliyelik olurlarsa şaşırmayın. Daha bu partinin içinde her gün bir yenisi çıkan ve hiçbirinin de üzerine gidilmeyen taciz, tecavüz, hırsızlık, ahlaksızlık vakalarını saymıyorum bile. Velhasıl karşımızda neresinden tutarsanız tutun elinizde kalan bir CHP var. Yaşanan her hadise bunların çeşitli maskelerin arkasına gizledikleri faşist yüzlerini baskıcı, diktacı, nobran karakterlerini açıkça ortaya koyuyor. Kamu görevlilerimizin karşısında aslan kesilen Bay Kemal ve yoldaşları, bölücü örgütün siyasi uzantıları karşısında kağıttan kaplana dönüştüler. Eş başkanların hem CHP'yi hem de CHP'li büyükşehir belediye başkanlarını hedef alan hakaretlerine seslerini dahi çıkaramadılar. Seçim meydanlarından kendilerine afedersiniz 'Mustafa Kemal'in itleri' diye ayar verenlerin bugün gönüllü avukatlığına soyundular. Kendi deyimleriyle Atatürk'ün partisi CHP'yi Kandil'in kapı kuluna çevirdiler. Her ne kadar kendileri görmek, kabul etmek istemese de CHP'nin ülkeyi geren, milletimizi kutuplaştıran, Türk siyasetini zehirleyen, bu bayat taktiklerinde artık deniz tükenmiştir."
Millet prim vermedikçe Kılıçdaroğlu ve yoldaşlarının kontrolü iyice kaybetmeye başladığını iddia eden Erdoğan, "İçinde debelendikleri siyasi tükenmişlik sendromunu gözlerden kaçırmak için hemen her gün yeni bir skandala, bir utanç tablosuna imza atıyorlar. Affınıza sığınıyorum, ağız ishaline tutulmuş kifayetsizler misali ne söylediklerini, ne yaptıklarını, hezeyanlarının nereye varacağını artık kendileri bile bilmiyor. Önceki gün parti sözcümüzün de dediği gibi siyasetteki cari açıklarını hakaretle kapatmaya çalışıyorlar." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, "alçaklık bayrağını" Kılıçdaroğlu'nun bir başka yardımcısının devraldığını savunarak, "Milletin inancından, değerlerinden, hassasiyetlerinden bihaber bu ahlak yoksunu, FETÖ ile haşa ile 'Allah' lafsını yan yana kullanarak ne kadar sefil ne kadar habis bir zihniyete sahip olduğunu bir kez daha gösterdi. Bırakın artık dinimizi istismar etmeyi, dürüst olun dürüst. İşinize geldiği gibi konuşmanın bir anlamı yok. Artık bu yaptıklarınız, bu söyledikleriniz tutmuyor." diye konuştu.
"PKK terör örgütünün uzantılarını parlamentomuzda görmek istemiyoruz"
Erdoğan, ismini söylemeden HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel'i kastederek bir süredir fotoğraflar yayınlandığına işaret etti. PKK'nın bir uzantısı olarak bu kadının parlamentoda olduğunu belirten Erdoğan, "Bununla ilgili olarak biz tabii Karma Komisyona süratle bunu gönderdik. Karma Komisyonda da gereği bunun yapılacaktır. Biz parlamentomuzda bu tür birilerini görmek istemiyoruz." diye konuştu.
PKK terör örgütünün uzantılarını parlamentoda görmek istemediklerini söyleyen Erdoğan, "Cumhur İttifakı gereken her şeyi söyledi. Bay Kemal, sen niye susuyorsun? İP, sen niye susuyorsun? HDP, sen niye susuyorsun? Ağızlarından bir şey çıktı mı? Çıkmadı. Herhangi bir şey söylediler mi? Hayır söylemediler. Niye? İşlerine gelmiyor. Diğerlerinde bir şey var mı? Onlar yamalı bohça zaten. Onlarda da bir şey yok." dedi.
Söyleseler veya söylemeseler de kendilerinin görevlerini yapacağını vurgulayan Erdoğan, "Milletimize de bunları tüm milletvekillerimiz, tüm teşkilatımız anlatacağız. Çünkü bu teröristlerden oluşan parlamento, demokratik bir parlamento olamaz. Öyleyse biz demokrasiyi parlamentomuza egemen kılmamız lazım. Bırakın dini eğitim almayı, az buçuk bu ülkenin havasını solumuş birisi Cenabıallah'ın güzel ismini bu şekilde kullanmanın dinimizde küfür sayıldığını bilir. Merhum Mehmet Akif, bir asır önce bu karakter fukaralarını bakınız nasıl tarif ediyor: 'Şarka bakmaz, garbı bilmez, edepten yok payesi bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermayesi.' Yine Akif diyor ya; 'Dinime küfreden, dinime söven Müslüman olsa bari.' Bunların böyle bir durumu yok. Bunlar ahlak yoksunu. Bunların tek sermayeleri edepsizlikleri, çirkeflikleri, cahillikleri." değerlendirmesinde bulundu.
"CHP dün de buydu bugün de bu"
Erdoğan, daha sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başörtüsüne ilişkin ifadeleri ile bazı CHP'lilerin ifadelerinin de yer aldığı bir videoyu izleterek "Ne kadar gevşek değil mi? CHP bu. Kendileri çalıp, kendileri oynuyorlar. Yaptıkları bu ve bu CHP kalkıyor dinimize, evet maalesef sövüyor. Hala bunları, CHP'ye gönül veren kardeşlerimiz savunuyorlar. Gerçeği görün. Biz kapalı kapılar arkasından değil sizlere delilleriyle bunları ispatlıyoruz. CHP dün de buydu bugün de bu. Aynı kafayla giderse unutmayın yarın da bu olacak. İttifakın diğer bileşenleri de farklı değil. CHP'nin başını çektiği ittifakın bir cenahını oluşturan PKK'nın güdümündeki parti ne yapacağını, ne söyleyeceğini, nasıl davranacağını belirlemek için milletvekillerinin dağdaki eli silahlı sevgililerinden gelecek icazeti bekliyor." ifadelerini kullandı.
"Şimdi de bu konuda yine kısa bir hafıza tazelemesi yapalım." diyen Erdoğan, HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel'in PKK'lı bir teröristle fotoğraflarına ilişkin haberlerin de yer aldığı HDP'ye ilişkin videoyu izlettirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Al işte buyur. Bunların göğsündeki şeref madalyası o dağa kaçırdıkları yavrular. Bunlardaki vicdan bu ama şu anda Edirne'deki en büyük hesabı, İmralı'dakine verecek. Zannediliyor ki her yer şu anda toz pembe. Değil, onların da kendi içinde ayrı bir hesaplaşmaları var ve bu hesaplaşmayı da yapacaklar. Elinde silahı olan teröriste ipini kaptıran siyasetçi Bay Kemal gibi, diğerleri, demokratik zemini terk etmiş, tercihini kandan ve zulümden yana kullanmış demektir. Alnında daha ana karnındaki gün yüzü görmemiş çocuklardan, pirifani ihtiyarlara, evlatlarını büyüten elleri öpülesi annelerden rızkının peşindeki çobanlara, öğretmeninden din görevlisine her kesimden insanımızın kanı bulunanların boyunduruğundan kurtulamayanlardan siyasetçi olmaz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir siyasete böyle bir siyasetçi tayfasına müsamaha gösterilemez. Bu hususun demokrasiyle, hakla, özgürlükle ve dahi aynı minvaldeki hiçbir kavramla uzaktan yakından ilişkisi olmadığının altını bir kez daha çiziyorum. Bu, teröre sırtını dayamak veya teröre karşı durmak meselesidir. Gerisi lafügüzaftır.
İttifakın diğer cenahını oluşturan sözde milliyetçi partiyse şehit yakınlarına sövmekle, sokakta kendilerine tepki gösteren vatandaşlarımızı dövmekle meşgul durumda. Cumhurbaşkanı adaylığı kavgasından, terör örgütleriyle iltisaka kadar pek çok sorunla delik deşik olmuş bir ittifakta yer almayı içine sindiren bu parti, biraz daha böyle devam ederse ciddi bir kimlik bunalımına sürüklenecektir. Kendilerini ve geçmişlerini inkar ederek aynı ittifakın bir parçası olmak, bu ucube yapıya yaranmak için çırpınan diğerlerinin durumlarını ise ibretle ve esefle izliyoruz. Bunlarla ilgili Rabb'im hepsine de akıl, fikir, izan versin demek dışında bir söz söylemeyi de gereksiz buluyoruz."
"Muhalefetin bu durumu bize şu meşhur hikayeyi hatırlattı." diyen Erdoğan, Bekri Mustafa'nın hikayesini anlattı. Erdoğan, "Ülkemizdeki muhalefetin durumunu anlatmaya da Kılıçdaroğlu'nun başında olduğu CHP'yle onun bir yanındaki PKK'nın güdümündeki HDP, diğer yanındaki sözde milliyetçi İYİ Parti, arkalarına takılmış kifayetsiz muhterislerin ortak fotoğrafı yeterde artar da. Türk demokrasisini böyle bir zillete duçar edenlere yazıklar olsun. Millete karşı en büyük sorumluluğumuz ve vebalimiz Türkiye'yi bu ucube ittifakın, bu Frankenstein ittifakının eline bırakmamaktır. Aksi takdirde ne evlatlarımız ne de tarih bize affeder." diye konuştu.
Eski Türkiye'nin istikrarsızlık, güvensizlik, kaos, kargaşa günlerine dönülmesinin, milletin başına gelebilecek en büyük felaket olduğunu söyleyen Erdoğan, "Terör örgütleri işte böyle bir ortamın ülkeye hakim olmasını bekliyorlar. Türkiye'yi çevresindeki pek çok örnek gibi bölmek, parçalamak, yıkmak için fırsat bekleyenler işte böyle bir iklimin doğmasını arzu ediyorlar. Milletimizin kazanımlarını ortadan kaldırarak insanlarımızı yeniden sefalete, yokluğa, yoksunluğa, çaresizliğe mahkum etmek isteyenler, işte böyle bir fırsatı yakalamanın hayali ile yanıp tutuşuyorlar. Allah'ın izniyle hiç birine fırsat vermeyeceğiz." değerlendirmesini yaptı.
"Büyük ve güçlü Türkiye inşası, hedefi için çok çalışacağız"
Ülkenin "büyük ve güçlü Türkiye inşası" hedefinden sapmaması için daha çok çalışacaklarını ve gayret göstereceklerini vurgulayan Erdoğan, her bir insana ulaşıp yaptıklarını, yapmakta olduklarını, yapacaklarını, hedeflerini ve vizyonlarını anlatacaklarını, gönüllerini kazanarak sandıkta desteğini alacaklarını söyledi.
İnsanlara, uzay yarışındaki yerini almak için harekete geçen Türkiye'ye nasıl gelindiğini anlatacaklarını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Dünün Ankara'nın Ulus'una, Kızılay'ına vatandaşını sokmayan, insanlarının değerlerini, inançlarını, kültürünü, inançlarını hiçe sayan Türkiye'sinden milli iradenin üstünlüğünü tesis eden, hak ve özgürlükleri genişleten Türkiye'ye nasıl ulaştığımızı anlatacağız. Dünün Kılıçdaroğlu'nun başında bulunduğu Sosyal Sigortalar Kurumunun hastanelerinde cenazesi rehin kalan insanların feryatlarının göğe yükseldiği Türkiye'sinden, salgın döneminde bile her vatandaşına en ileri sağlık hizmetlerini sunabilen Türkiye'ye nasıl kavuştuğumuzu anlatacağız. Dünün terör örgütleri ile mücadele için evlatlarının bedenlerini kurşunlara siper etmekten başka imkan bulamayan Türkiye'sinden tüm dünyanın hayranlıkla takip ettiği savunma sanayi araçlarını kendisi yapabilen Türkiye'ye nasıl eriştiğimizi anlatacağız.
Dünün gözünün nuru evladını tutamadığı için kahrolan anne babaların Türkiye'sinden evladını okul öncesinden üniversitesine, yüksek lisans ve doktorasına kadar, dilediği seviyeye kadar okutabilen, eğitim seviyesine sahip Türkiye'ye nasıl geldiğimizi anlatacağız. Dünün bir şehrinden diğer şehrine gitmek için her türlü eziyeti göze almanın gerektiği Türkiye'sinden ülkenin her köşesine bölünmüş yollarıyla, oto yollarıyla, köprüleriyle, tünelleriyle, demir yollarıyla, hava yollarıyla hızlı ve konforlu gidebilen Türkiye'ye nasıl ulaştığımızı anlatacağız."
Türkiye'ye kazandırdıkları eser ve hizmetlerin ve milletin ufkunun genişlemesine yaptıkları katkıların çok fazla olduğunu belirten Erdoğan, "Her yerde ve her fırsatta 'Türkiye'nin geçmişten bu yana birikmiş her meselesini biz çözdük. Bugünkü meselelerini de biz çözeriz, yarına dair umutlarını da biz hayata geçiririz.' diyeceğiz." ifadesini kullandı.
Erdoğan, meydanı, milletten ve sandıktan umudunu kestiği için sokakları karıştırma, terör örgütlerini azdırma, dış güçleri çağırma, sorunları kaşıma, dertleri istismar etme peşinde koşanlara bırakmayacaklarını bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizde geçtiğimiz 20 yılda kazandırdıklarımızla, 2023 hedeflerimizle ve 2053 vizyonumuzla her sokağa, her binaya, her eve gireceğiz ve herkesi ikna edeceğiz. Bizim için başka yol da başka ihtimal de başka çare de yok." dedi.