Ekonomist Ali Ağaoğlu: Artık dünyayla çok entegre bir piyasamız yok

Ekonomist Ali Ağaoğlu, yurtdışında çok büyük bir hamle hareketi olduğunda bunun Türkiye'ye yansımasının psikolojik olarak görüldüğünü, ama parasal olarak görülmediğini belirterek, “Artık dünyayla çok entegre bir piyasamız yok” diye konuştu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Ekonomist Ali Ağaoğlu: Artık dünyayla çok entegre bir piyasamız yok

İLHAN DUMAN

Nasıl Bir Ekonomi TV’nin Ekonomi Masası programının bugünkü konukları Ekonomist Ali Ağaoğlu, Topkapı Üniversitesi Rektörü ve EKONOMİ gazetesi yazarı Prof. Dr. Emre Alkin ve Biz Finansal Danışmanlık kurucusu Murat Özsoy oldu. Gazeteci Şenay Zeren’in sorularını yanıtlayan uzmanlar, yurtiçi ve dışı piyasalarını ve ekonomiyi değerlendirdiler.

Türkiye piyasasının küresel tarafla pek bir bağının kalmadığını vurgulayan Ali Ağaoğlu, “Özellikle 2021 yılında Londra ile İstanbul arasında bir swap köprüsü vardı. O aslında 2001 krizi sonrası 2002 yılında başlayan ve Türkiye'ye çok ciddi fon akımının sağlandığı bir köprüydü. Özellikle mortgage kredili sektörümüzün gelişmesi, inşaat sektörünün desteklenmesi için hep oradan gelen, risk alarak Türkiye’ye TL kredi açan bir fon akışı vardı. Bu fon akışının olduğu köprüyü biz 1 değil 3 defa yıktık. Eskiden orası bir otobandı, Artık bakımsızlıktan kimse uğramadığı, geçmediği için neredeyse bir patika yola döndü. Oradan halen gelenler var ama çok zor geçiyor” dedi. Bu nedenle artık dünyayla çok entegre bir piyasanın olmadığını ifade eden Ağaoğlu, “O köprüler yıkıldığı için entegrasyon ortadan kalktı. O yüzden yurt dışında çok büyük bir hamle hareketi olduğunda bunun Türkiye'ye yansımasını psikolojik olarak görüyoruz. Parasal olarak görmüyoruz. Eskiden bu entegre olduğumuz dönemde şöyle bir durum ortaya çıkıyordu: Bir yerde zarar ortaya çıktığında ve Türkiye'deki pozisyonları kârda ise oradaki zararlarını karşılamak için Türkiye'deki pozisyonlarını sattıkları için Türkiye düşüyordu. Tersine orada kardalar, Türkiye ucuzlamışsa oradaki karların bir kısmını Türkiye'deki pozisyonlarını artırmak için kullanabiliyordu. Böyle bir durum yok artık” açıklamasını yaptı.

“Yurtdışından Türkiye’ye bir etkinin yakın zamanda gelmesini beklemiyorum”

Özellikle bu yılın başında bankacılık sektöründe yaşanan çok hızlı bir yükseliş olduğunu belirten Ağaoğlu, şöyle devam etti: “Dolar bazında 3,45’e kadar çıkmıştı. ‘Bizim artık bir enflasyonla mücadele hikayemiz var. Buradan başarı gelecek. O da dönüp dolaşıp bankacılık sektörüne gelecek. Özellikle rasyonel politikalara geçileceği için artık bankacılık rasyonel politikaların çerçevesinde iş görecek. O yüzden oraya yabancı ilgisi olacak’ beklentisiyle yerlilerin başlattığı bir ralliydi o. Gelmedi yabancı. Yabancılar çıkıyorlar. ‘Hazır böyle bir fırsat yakaladık. Biz çıkalım buradan’ diyorlar. Yurtdışından bir etki Türkiye'ye gelmiyor. Yakın zamanda da gelmesini beklemiyorum.”

Diğer taraftan şu anda 3,45’e çıkışın bir düzeltmesinin yaşandığını söyleyen Ali Ağaoğlu, düzeltmenin içinde 2 konunun önemli olduğunu ifade etti. Yılbaşından bu yana, “Faiz halen borsanın çok ciddi bir alternatifi ve bu yıl olmaya devam edecek” dediğini ve halen aynı yerde olduğunu belirten Ağaoğlu, “Diğer konu da özellikle 5 Ağustos'ta dünyada bir kırılma olduğunda Türkiye borsasında da çok ciddi bir satış geldi. Bu da gene psikolojikti. Fakat arkasında önemli bir iz bırakarak bu satış geldi. Büyük bir boşluk oluştu, bir düşüş boşluğu oluştu. Diğer bütün piyasalarda oluşan boşluk kapanırken Türkiye'deki kapanmadı. Bunun birinci sebebi faiz ikinci sebebi, ki bence asıl büyük olan sebep bu, borsa tarafında Türkiye'nin doğru dürüst bir hikayesi yok. Şimdi nasıl bir hikaye yazacağız da Türkiye borsasını alıp bir yere götüreceğiz. Bu hikayenin yazılabileceği tek alan aslına bakarsanız enflasyonla mücadelede ciddi bir başarı elde edilmesi. Onun için de biraz zamana ihtiyacımız var. Ben bu düşüşün biraz daha devam edeceğini, dolar bazında yanılmıyorsam dün 2,80’in  altına indik, onun 2,60-2,65’e kadar gerilemesini bekliyorum” şeklinde konuştu.  

“Enflasyonda farklı beklentiler buluşursa, Türkiye’ye bakış değişir”

Hikaye yokluğunun 2025 için de geçerli olduğunu ifade eden Ağaoğlu, “2025 için bizim açımızdan henüz netleşmemiş bazı konular var. Bunların başında bir erken seçim çağrısı ihtimali 2025’te ortaya çıkarsa başka bir hikaye yazarsınız. Normal zamanda yapılacaksa seçim, buna rağmen biz enflasyonda çok ciddi bir başarı elde ederiz. Özellikle enflasyon beklentilerindeki finans kesiminin, reel sektörün, hane halkının Merkez Bankası’nın açıklamış olduğu beklenti anketlerindeki 43, 53, 73’lük farklar 35’te buluşurlarsa Türkiye'ye bakış da değişecektir. Not artışları geliyor zaten” dedi. Fakat bunların Türkiye için yeterli olmadığının altını çizen Ağaoğlu, “Baktığınızda 700-800 milyon dolar borsadan çıkıyor. Bunu biz hesaplıyoruz. Borsanın yüzde 73’ü bir dönem yabancılara aitti. Böyle bir ülkede 700-800 milyon doları sayıyor olmak bana biraz zul geliyor. O nedenle 2025’in hikayesini yazmak için biraz erken. Şunu da belirteyim. Özellikle finans tarafında Türkiye'ye giren kaynak çok sınırlı bu yıl. Eğer o tarafta ciddi bir genişleme ve rahatlama olursa ise 2025’te borsanın seyri çok farklı olur” görüşünü dile getirdi.

“Sanayi tepetaklak aşağı gidiyor”

Prof. Dr. Emre Alkin de sanayi verilerini ve OVP’yi değerlendirdi. Sadece rakamlara bakmadıklarını, sahaya inerek piyasayı kontrol ettiklerini belirten Alkin, “Usta iktisatçılarımız bunu önerirdi. Bazen rakamla yaşanan arasında ciddi bir fark oluştuğunu görürdük. Şimdi sanayide temmuz ayında ufak bir düzelme oldu diye hemen ‘programımız çalışıyor’ cümlesini söylemenin çok mantıklı olduğunu düşünmüyorum” dedi.  Bilimin, kendini sürekli olarak tekrar eden işleri görüp, gözlemleyip, keşfedip, bunu matematik yardımıyla rasyonalize edip bunlara çözüm bulmak olduğunu söyleyen Alkin, şöyle devam etti: “Şimdi kendini tekrar eden bir şey var. O da sanayinin tepetaklak aşağı doğru gitmesi. Konkordatolar var, ticaret erbabının yaşadığı sıkıntılar var, işten çıkarmalar var. Aşağı giden bir yön var. Bu yönün aksine, çok ufak bir olumluluk çıktığında, devlet görevlilerimiz çıkıp ‘program çalışıyor’ dediği zaman tebessüm ediyorum. 2. çeyrekte sanayinin eksiye doğru gitmesine hiçbir şey demiyorsunuz. Temmuz ayında böyle ufak bir düzelme olduğu zaman ‘program çalışıyor’ diyorsunuz. Ben buna katılmıyorum. Çünkü bu bilimi reddetmek oluyor.”

“Yüzde 9,5’lik işsizlik platosunun altındaki veriler doğru değil”

3’üncü çeyrekte sıfıra yakın büyüme yaşanacağını hissettiklerini, 4’üncü çeyrekte eksi büyüme ihtimali olduğunu kaydeden Alkin, “Nasıl bir sihirli değnekle 2025’te yüzde 4 büyüme sağlayacaksınız? OVP’de birbiriyle çelişen hedefleri makbul kılmak için olumlu yönde çok küçük gelişmeleri, ‘her şey iyi gidiyor’ diye tercüme etmek doğru değil” ifadelerini kullandı. İşsizlik rakamlarına bakıldığındaysa yüzde 9,5’lik işsizlik platosunun altındaki verilerin doğruluğuna inanmadığının altını çizen Alkin, “İşsizlik yüzde 13 derlerse ona da inanmıyorum. Çünkü muazzam bir kayıt dışı istihdam var. TÜİK’in enflasyondan sabıkası olduğu için kayıt dışılığı da göz önünde bulundurarak yüzde 8,8’lik işsizlik oranı çıkarması bana inandırıcı gelmiyor. Milli muhasebe rakamlarıyla ilgili kötü bir ünü olan TÜİK’in işsizlik rakamları konusunda doğru söyleyebileceğine dair bir kanaat taşımıyorum” şeklinde konuştu.

“İhracatta 13 milyar dolarlık geriye revize neden yapıldı?”

Öte yandan OVP’nin bir siyasi tasarı olduğu ve siyasi tasarımların mükemmel olmadığı görüşünde olan Alkin, “Yani 5 hedef koyarsınız, ikisi tutmaz, üçü tutar. Fakat bir tane hedef var. Onun hükümetle hiçbir alakası yok. OVP’lerde tutan tek hedef ihracat hedefi. İhracat hedefinde bir önceki programa göre 13 milyar dolarlık geriye doğru revize yapıldı. Bunun nedeni açıklanamıyor. Acaba ekonomi yönetimi ihracatçılara şunu mu söylüyor? ‘Sizin benden daha çekeceğiniz var. Kafadan 13 milyar doları silin. Çünkü ben bu ülkeyi ihracatla değil carry trade ile kalkındırmak istiyorum. Merkez bankasından döviz-alıp satacağım.’ Bu olursa ihracatçının da maliyetleri yükselecek ve pazarlarını kaybedecek. Ekonomi yönetiminin vermesi gereken çok cevap var” dedi.

“Düşüşte çok farklı faktörler var”

Borsanın düşüşünün nedenlerini anlatan Murat Özsoy ise “Düşüşte çok farklı faktörler var. İşin piyasa tarafına baktığımızda açığa satış yasakları, robotların devrede olması gibi konular var. Küresel etkiler konuşuluyor. İçeride hikayenin olmaması gibi konular var. Bunlarla birlikte düşüşü daha çok gelen ekonomik görünüme ve şirketlerde mali bünyelerdeki bozulmaya bağlıyorum. Özellikle hafta başında gelen sanayi üretimi verilerinin son derece düşük gelmesi de bu düşüşü tetikledi. Teknik göstergeler sürekli olarak 9.500 seviyesini işaret ediyordu hatta ben 9.600 seviyesini işaretledim. Bunun altına inmesi durumunda düşüşün daha da kuvvetleneceği yorumlanıyordu. Yatırımcılar da bu teknik yorumların biraz etkisi altında kaldılar ve endeks 9.600’ün altına gerileyince de ilave satışlar gelmeye başladı daha da düşecek endişesiyle.  Ama genel anlamda şirketlerin mali yapılarına baktığımızda, ekonomi yönetimi tarafından uygulanan sıkı para politikasının reel sektör üzerindeki aşırı baskıların kârlılıkları  sınırlayıcı etkileri,  özellikle finansman maliyetlerinin giderek yükselmesinin mali bünyeleri bozmasının da etkili olduğunu düşünüyorum” açıklamasını yaptı.

Geleceğe yönelik bakıldığındaysa 9 aylık mali verilerde de bu konuda herhangi bir iyileşme güdüsü olmadığını söyleyen Özsoy, “Şirketlerin bilançoları kötü gelmeye devam edecek maalesef. 2025 sonuna kadar uzattığımız vakit bu analizi, benim gördüğüm bir tek umut şu var endeksin pozitif bitmesi anlamında. Aracı kurumlar tarafına baktığımda 12.000-13.000 dolayındaki yıl sonu hedeflerinde revizyonlar olmadığını görüyorum. Yani aracı kurumlar tarafına baktığımızda, bu seviyelerden bir yükseliş gelmesiyle beraber hızlı toparlanmanın daha da hızlı olacağı, ivmenin yukarı yönlü olacağı yönünde yorumluyorum. Benim beklentim de öyle” dedi. Bunun zamanlamasını kestirmenin çok güç olduğunu ifade eden Özsoy, “Ne zaman olacağını bilemiyoruz. Bekleme devresinde olacağımız bir süreç izleyeceğiz diye düşünüyorum” dedi.

“Halen portföyleri artıda olanlar ufak çaplı alım yapıyor”

Öte yandan şu anda yatırımcıların mevcut portföylerindeki yapının çok önemli olduğunu belirten Murat Özsoy, “Yüksek kayıplar içerisinde olan yatırımcılar eğer halen portföy tutuyorsa bunların yeni alım yapmaları oldukça zor. Ancak daha geçmişteki düşük seviyelerden alıp da endeks 11.000’lere çıktığında çok yüksek miktarlarda artı yazan ancak halen satma gereği olmayıp da bu düşüş çerçevesinde yine hâlâ portföyleri artıda olan yatırımcılar buralarda duruyor, hatta ufak çaplı alımlar yapma yoluna gidiyorlar. Piyasaya baktığımız zaman bu yönde bir ayrışma görüyorum. Bir kitle ‘bunlar gerçekten iyi fırsatlar’ deyip özellikle BİST 30 tarafında ve özellikle temettü vadeden şirketler tarafında pozisyon almaya gidiyorlar. Ancak bu durum yeterli değil halen” diye konuştu.

Bu durumun yurtiçi yatırımcı açısından geçerli olduğunun altını çizen Özsoy, “Yabancı yatırımcıyı ise çok fazla motive edici bir unsur şu anda yok. Reel sektördeki birleşmeler, şirketler tarafında doğrudan yatırımlar konusuna geldiğimiz vakit halen yabancı yatırımcı biraz pusuda yatmış durumda. ‘Şirket değerlemeleri biraz daha aşağılara düşebilir. Ben biraz daha alt seviyelerde alım yapabilirim’ güdüsü içerisinde gözüküyor. Dolayısıyla daha çok içerideki yatırımcıların hareket tarzlarının endeks üzerinde belirleyici olacağını tahmin ediyorum” dedi.

Gündem