Doç. Dr. Derya Hekim: Uzun soluklu sermaye için hikayemiz yok

Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye girişini değerlendiren Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Derya Hekim, “Bu, sürecin ilk aşaması. Ama sıcak para girişiyle bir yere kadar ilerleriz. Ancak ne yazık ki uzun soluklu sermaye girişi için hikayemiz yok. Rasyonel politika bir hikaye değil. Zaten olması gerekir. Yazılan anti hikayeyi normale çeviriyoruz” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Doç. Dr. Derya Hekim: Uzun soluklu sermaye için hikayemiz yok

Nasıl Bir Ekonomi TV’de Ekonomi Masası’nın konuğu olan İnfo Yatırım Stratejisti Çağlar Toros ve Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Derya Hekim, piyasaları ve ekonomiyi değerlendirdi. Çağlar Toros, “Merkez Bankası gerçekten enflasyona bakıyor ve rasyonel çerçevede adımlar atıyor. Bu adımların rakamlara sirayet etmesi de yabancı yatırımcıların ilgisini fazlasıyla çekmiş durumda” diye konuştu.

Doç. Dr. Derya Hekim de yabancı yatırımcı girişinin seçim öncesinden beri beklendiğini belirterek, ”Sanıyorum artık bu sürece yavaş yavaş başladık. 20 milyar dolar civarında, sıcak para niteliğinde, carry trade fırsatından da yararlanan yabancılar girmeye başladılar. Bununla birlikte bu şekilde sıcak parayla nereye kadar gideriz? Bu da tartışılması gereken bir konu. Uzun vadeli sermaye çekmek için ne yapmamız gerektiğini tartışmamız lazım. Türkiye'nin bir hikaye yazması lazım. Enflasyonla mücadele ediyoruz ama bir atılım hikayemiz yok” yorumunda bulundu.

İNFO YATIRIM STRATEJİSTİ ÇAĞLAR TOROS

Bu hafta volatilitenin yüksek olmasını bekliyorum

Bu hafta volatilitenin yüksek olma ihtimali kuvvetlendi. Özellikle İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ölümüyle alakalı olarak “Kaza mı değil mi?” konusu bu hafta çok fazla konuşulacak bir konu olacak. Jeopolitik gerginliklerin iyice arttığı bu dönemde böyle bir olayın olması tesadüf mü?_ Bu araştırılacak. Bundan kaynaklı olarak da volatilitenin yüksek olmasını bekliyorum. Zaten petrol fiyatları tarafında da yukarı yönlü hareketler Reisi’nin ölüm haberinden sonra arttı ve yükseliş hareketleri oldu.

İçeriye baktığımızda Merkez Bankası tarafından bu hafta faiz kararı açıklanacak. Faizde değişiklik beklemiyorum. Yüzde 50’lik politika faizi sabit kalacaktır diye düşünüyorum. Çünkü son 2 ayda enflasyonun aylık bazda piyasa beklentisinin altında kalması ve geçtiğimiz hafta yayımlanan piyasa katılımcıları anketinde yıl sonu enflasyon beklentisinin hafif düşmesi neticesinde artık enflasyondaki gelişmelerin biraz daha kuvvetlendiği ve Merkez Bankası’nın enflasyonu kontrol altına alabileceği algısı sonrasında politika faizinin sabit kalacağı kanaatindeyim.

Borsada TL bazlı yeni rekor seviyeler görüyoruz

Merkez Bankası gerçekten enflasyona bakıyor ve rasyonel çerçevede adımlar atıyor. Bu adımların rakamlara sirayet etmesi de yabancı yatırımcıların ilgisini fazlasıyla çekmiş durumda. Geçtiğimiz hafta yabancıların DİBS işlemlerine bakıldığı zaman hisse girişleri kısmi olsa da BİST işlemlerinde fazlasıyla bir artış vardı. Ben yabancı yatırımcıların hisselerden ziyade biraz daha borçlanma araçları tarafıyla geleceğini savunuyorum. Türkiye'nin Gri Liste’den çıkma olasılığının yükselmesiyle birlikte swap kanallarının kademeli de olsa açılma ihtimali haberleri BİST 100 Endeksi’ne de olumlu yansımış ve yabancı takas oranı da yüzde 40’lı seviyelere kadar çıkmıştı.  Zaten kredi derecelendirme kuruluşları şu an için Türkiye ekonomisine olan güveni artırıcı raporlar yayınlamaya devam ediyor. Yabancı kurumlar Türk hisse senetleri ile alakalı yukarı yönlü revizyonlarına devam ediyor ve yabancı yatırımcılar, bankacılık ve holdingler önderliğinde gelmeye devam ederken, Borsa İstanbul tarafında da TL bazlı yeni rekor seviyeleri görüyoruz.

Orta-uzun vadede hedef 375 dolar olacak

Teknik olarak bakıldığında bir trend hareketi olduğunu söyleyebiliriz. Bu trend hareketiyle birlikte Borsa İstanbul tarafı 10.000 seviyesinin üstünde tutuluyor. 10.100 seviyesinin üstünde kaldığımız sürece ben Borsa İstanbul tarafında kısa vadeli yukarı yönlü trendin devam edeceğini düşünüyorum. Orta-uzun vadede baktığımız zaman 375 dolarlık seviyelerin hedef haline gelebileceğini düşünüyorum. Bununla birlikte yabancı hikayesinin artarak devam edebilmesi için swap kanallarının biraz daha açılması lazım. Çünkü Türkiye'ye kaynak girişi sağlanıyorsa swap kanallarından daha rahat olacaktır. Bu da hem de Türkiye ekonomisini nasıl olumlu etkilerse BİST 100 Endeksi’ni de o denli olumlu etkileyecektir.

Yerli yatırımcı ilgisi de artarak devam ediyor. Mevduat faizlerinin yüzde 65-70 seviyelerinde olduğunu konuşuyoruz ama sonuçta herkese bu seviyeler verilmiyor. Bakiyeye bakılarak veriliyor. Zaten bu işin içerisine stopaj da girdiği zaman bu getiriler biraz daha azalıyor. Borsa İstanbul tarafındaki potansiyelin daha yüksek kalması, özellikle BİST 30, BİST 50, BİST 100’de son dönemdeki yabancı hareketiyle birlikte potansiyellerin de artması neticesinde yerli yatırımcı, Borsa İstanbul’a alternatif getiri arayışı ile biraz daha odaklandı.

Kıymetli metallerde belirleyici Powell’ın açıklamaları olacak

Kıymetli metaller tarafına baktığımızdaysa Jeopolitik gerginlikler veya İran’da Reisi’nin kaza sonrası hayatını kaybettiğine dair haber akışının ardından kısa vadeli biraz daha yükseliş görebiliriz. Ama orta vadede oradaki hikaye biraz daha Fed’in atacağı adımlara yoğunlaşmış durumda. Tabii ki yukarı yönlü trendi Fed’in faiz indirimleriyle bekliyoruz. Altın tarafında bir potansiyel olduğunu söylüyoruz ama  Fed Başkanı Powell biraz daha tutarlı açıklamalar yapması gerekiyor. Bu hafta açıklamalar yapacak. Eylül ayında bir faiz indirimi bekleniyor. Rakamlar bize bunu veriyor. Ama Powell bununla alakalı tam tersi bir söylemde bulunursa biraz daha ters döngüye girebilirz. Bence son 2 yıldır global tarafta volatilitenin ana sebebi Fed Başkanı Powell’ın yaptığı tutarsız açıklamalar. Bu tutarsız açıklamalar da risk iştahını düşürüyor ve belirsizlik ortamının artmasına sebebiyet veriyor diyebilirim.

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. DERYA HEKİM

Yabancı yatırımında ilk aşamadayız

Son dönemde yabancı yatırımcı girişinin artması beklenenin gerçekleşmeye başladığına işaret ediyor. Zaten istenen de buydu. Şimdi bunun ilk aşamasındayız. Biz bunu seçim öncesinden beri bekliyoruz. Sanıyorum artık bu sürece yavaş yavaş başladık. 20 milyar dolar civarında sıcak para niteliğinde, carry trade fırsatından da yararlanan yabancılar girmeye başladılar. Bunu geçen hafta tahvilde de görmeye başladık. Zaten silsile bu şekilde devam ediyor. Öncelikle sıcak para, ondan sonra bir miktar tahvil piyasası, ki tahvil piyasasında daha çok gelmelerini bekliyoruz, daha sonra da yavaş yavaş hisse senedi piyasasında geleceklerini düşünüyoruz. Tabii bu bir geçiş aşaması. Anladığım kadarıyla plan da bu. Zaten şöyle bir hedef var: Makro ekonomik dengesizlikler telafi edilmeye çalışılacak. Türkiye’nin en önemli sıkıntılarından biri olan rezerv meselesi çözülecek. Daha sonrasında TL’nin reel olarak değerlenmesi enflasyonla mücadelede biraz yardımcı olacak. Enflasyon düşmeye başladıktan sonra artık ikinci aşamaya geçmeye başlayacağız. Doğrudan yabancı yatırım için birtakım hamleler yapmamız gerekecek.

2005’te AB hikayemiz vardı, şimdi bir hikayemiz yok

Bununla birlikte bu şekilde sıcak parayla nereye kadar gideriz? Bu da tartışılması gereken bir konu. Tabii şunu da hemen not etmek istiyorum: Özellikle swap kanalından gelen bu kadar sıcak paraya maruz kaldığımız zaman riskler de çok artıyor. Çok dikkatli olmamız lazım bu süreç içerisinde. Olabilecek bir politik belirsizlik, dış ülkelerle yaşanabilecek bir sıkıntı bu girişi tersine çevirebilir. O zaman da en istemediğimiz durum oluşabilir. Bütün bu oyun planımız bozulabilir. O yüzden güzel ama aynı zamanda riskli bir noktadayız. Bu sürecin, bu aşamanın bitmesinden sonra, oturup daha sonrasında uzun vadeli sermaye çekmek için ne yapmamız gerektiğini tartışmamız lazım. O da çok kolay bir şey değil ne yazık ki. Bunun için birtakım önlemleri daha fazla almamız gerekiyor. Hep konuşulan şeyler var. Ekonomide hukukun üstünlüğünün sağlanması gibi. Ama bunun dışında da bazı faktörler var. Türkiye'nin bir hikaye yazması lazım. Ve ne yazık ki biz şu anda bu hikayeden yoksunuz. Enflasyonla mücadele ediyoruz ama bir atılım hikayemiz yok. Hikaye olmadan da bu sermaye gelmiyor. Endonezya'nın bir hikayesi var. Yeşil dönüşüme odaklandı ve ciddi yatırım çekiyor. Hindistan'ın bir hikayesi var. Çin'in yerine oynuyor. Polonya'nın bir hikayesi var enteresan bir şekilde. Avrupa'nın çekim merkezi olma yolunda. Ama biz şu anda böyle bir hikaye yazamadık ne yazık ki. Doğrudan yabancı yatırım için her şeyden önemlisi böyle bir hikayenin olması. 2005’te  bizim bir Avrupa Birliği hikayemiz vardı. Şimdi bu yok.

Yeşil dönüşümde hikaye yazabiliriz

Şimdi rasyonel politikalara bir dönüş var ama bu yeterli bir hikaye değil. Politikaların zaten rasyonel uygulanıyor olması gerekiyordu. Bundan öncesi bir anti hikayeydi. O anti hikayeyi biraz normale çeviriyoruz.  Şimdi yeni bir hikâye yazmamız lazım. Aslında yeşil dönüşüm Türkiye için de bir hikaye olabilir. Özellikle küresel tedarik zincirlerinin değiştiği bu ortamda Avrupa'nın yanı başında Türkiye, ciddi bir karbon salımı düşüşüyle sanayide güzel bir hikaye yaratabilir . Ancak ne yazık ki buna dair ciddi bir hamle göremiyorum. Evet, yabancı girişi var. Bu bizim bir aralar çok korktuğumuz ödemeler dengesi riskini, krize girme riskini biraz öteleyebilir. Ama kısa vadeli çözümler bunlar. Bizi uzun vadede bir yere götürmez.

 

 

Gündem