Doç. Dr. Derya Hekim: Reel sektörü durduran faiz, talebi durduramıyor

Reel sektöre bakıldığında yüksek faizlerin etkisinin görüldüğünü söyleyen Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Derya Hekim, “Faiz öyle bir düzeyde ki, reel sektörü gerçekten etkileyebilecek, onu durdurabilecek kadar yeterli. Ama anlaşılan o ki talebi durduramayacak kadar yetersiz” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Doç. Dr. Derya Hekim: Reel sektörü durduran faiz, talebi durduramıyor

İLHAN DUMAN

Nasıl Bir Ekonomi TV’de Ekonomi Masası’nın konukları ALB Yatırım Başekonomisti Doç. Dr. Filiz Eryılmaz, Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Derya Hekim ve Yatırım Finansman Direktörü Dr. Nuri Sevgen oldu. EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, gazeteci Berfin Çipa ve Barış Esen’in sorularını yanıtlayan uzmanlar, piyasayı ve ekonomideki gelişmeleri değerlendirdi.

Borsada geçen hafta 9.000’in üstü denemeler olsa da 8.793 seviyesinden kapanış olduğunu kaydeden Doç. Dr. Filiz Eryılmaz, “8.680’i, yani çok önemli destek olarak nitelendirdiğimiz 8.700’ün altına sarkmayı görmüştük. Aslında salı ve çarşamba günü endeks fena değildi. Yüzde 1’in üzerinde yükselişle kapadı. Özellikle ilk üçüncü çeyrek bilançosunu açıklayan Aselsan’dan sınırlı olumlu bilanço geldi. Bu piyasaya da biraz umut verdi diyebilirim. Fakat perşembe günü faiz indiriminin ötelenmesi, daha da önemlisi perşembe ve cuma günü Morgan Stanley’den ve HSBC’den Türkiye bankacılık sektörüne ilişkin gelen raporların, piyasanın moralini bozduğunu görüyoruz. Özellikle bankacılık endeksini çok baskıladığını gördük. Geçen hafta bankacılık endeksi yüzde 5,7 düştü” dedi.

HSBC’nin, İş Bankası ve diğer bankaların hedef fiyatlarını düşürdüğünü belirten Eryılmaz, bunun da piyasanın moralini bozduğunu ifade etti. Cuma günü bankalar tarafında İş Bankası öncülüğünde ciddi satış olduğuna dikkat çeken Eryılmaz, “HSBC’nin, İş Bankası’yla ilgili aktardığı detaylar piyasada moralleri bozdu.  En kötü gelecek bilanço olarak nitelendiriliyor. 2025’te kazançların çok ciddi azalacağını söyledi. Bu arada bir kafa karışıklığı var gibi görünüyor. Neden İş Bankası’nın hedef fiyatını düşürüyor, ama ‘al’ tavsiyesi veriyor? Orada da iki kritere bakıyor. Biri, bankanın bilanço performansı nasıl? Diğeri de bu performans olumlu ya da olumsuzsa  da gerçekten fiyatlanmış mı? Bu ikisine bakarak karar veriyor. Yani banka bilançosu kötü olsa bile yeterince fiyatlanmışsa bu durumda tavsiyesini yükseltebiliyor veya tersi bir durum olabiliyor” açıklamasını yaptı.

“Piyasada gerginlik oluştu”

Borsanın geçen hafta 9.000’in altında kapandığını  9.200’e bile yaklaşamadığını vurgulayan Doç. Dr. Filiz Eryılmaz, şöyle devam etti: “9.070 gördüğümüz en yüksek seviye. Bankacılık tarafında kötü gelen raporlarla birlikte bu hafta da Akbank’la perşembe günü bilanço sezonu devam edecek. Şimdi piyasada bir gerginlik oluştu. Çünkü BİST 100 Endeksi, Borsa İstanbul için bankacılık endeksi oldukça önemli. Üçüncü çeyrekte bankaların kârlılıklarının yüzde 20 civarında azalması bekleniyor. Dolayısıyla bu raporlarla birlikte bilançolar da beklenenden daha kötü gelirse borsa tarafını daha da baskılayacağı endişeleri gündeme gelmeye başladı. “Bankalardaki satış bu hafta da devam eder mi?” baskısı var. Teknik olarak baktığımızda elbetteki gelecek bilançolar önemli. Dolayısıyla bankacılık tarafında baskı devam ederse 8.700’ün altına inme riski elbette ki var. Dolayısıyla ‘yükselir miyiz?’ sorusundan önce ‘dibi gördük mü?’ sorusunun cevabını arıyoruz.  8.700-8.800’ün güçlü destek olarak çalıştığını gördük. Fakat bu bankalarla ilgili ek baskı, bu hafta 8.700 desteğinin çalışmamasını, daha aşağılarda önce 8.400, sonrasında  8.200’lere doğru bir geri çekilmeyi gündeme getirebilir mi? Piyasada bu yönde ciddi bir endişe olduğunu görüyorum. Teknik olarak baktığımızda aslında 8.700’ün aktif oluşturma çabası içerisinde olduğunu görüyoruz. Temel olarak bakıyoruz Borsa İstanbul tarafında yüzde 50’nin bir getiri potansiyeli oluşmuş durumda. Birçok hissede yüzde 50’nin üzerinde, iyi diyebileceğimiz getiri potansiyeli var. Bu cepheden bakarsak 8.700’de bir dip oluşma sinyalinin giderek güçlendiğini görüyoruz. Fakat bankacılığa ilişkin etki ve bunun yatırımcılara sirayeti bu hafta yakından takip edeceğimiz önemli başlıklar arasında olacak. O açıdan “8.700 önemli dip oldu. Geçen hafta çalıştı; bu hafta da çalışır” demek oldukça güç. 2 gün buranın altını kapanış almak, çok hızlı olarak 8.200’lere getirebilir.

Yükseliş için de 9.200 bizim için önemli. Önce psikolojik seviye olan 9.000’e sonrasında 9.200’e bakacağız. 9.200 hacimli bir şekilde kırılmadan orada 1-2 gün kapanış almadan ilk olarak 200 günlük ortalama, sonrasında 9.500-9.600 bölgesine yükselme beklememek lazım. Borsayı 9.200’ün üstüne çıkarabilecek ciddi bir hikaye yok.”

“Şu anda kötü bir dengedeyiz”

Doç. Dr. Derya Hekim de Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu metnini temkinli olarak değerlendirerek, “Ne çok fazla şahin ne de çok fazla güvercindi. Metinde talebin düşmeye devam ettiğini söylüyor. Aynı zamanda hizmet enflasyonunun son çeyrekte düşeceğini ifade ediyor. Yani bunların hepsi aslında bizi son çeyreğe hazırlıyor gibi algılanabilir. Eski metinle aynı içeriği taşıyor ama öbür taraftan da ‘Bir belirsizlik var’ diyor. Yani enflasyondaki iyileşmeye bir belirsizlikle yaklaşıyor gibi duruyor. Bu da kasım ayında faiz indirimi beklentisinin ötelenmesine neden oldu. Bence bunun iletişimini yaptı. ‘Çok kısa vadede, aralıkta bile olmayabilir. Bunu beklemeyin. Çünkü daha burası çok belirgin değil’ mesajını verdi” şeklinde konuştu.

Şu anda kötü bir dengede durulduğunu söyleyen Hekim, “Bir taraftan sanayi üretimi hızla düşüyor. Yani reel sektöre baktığımızda yüksek faizlerin, sıkılaşma sürecinin etkisini görüyoruz. Faiz öyle bir düzeyde ki şu anda, reel sektörü gerçekten etkileyebilecek, onu durdurabilecek kadar yeterli. Ama anlaşılan o ki talebi durduramayacak kadar yetersiz. Yani bir taraftan talep devam ediyor. Bir taraftan arz artık azalmaya başladı. Enflasyon için bu daha da kötü bir duruma dönüşüyor. O yüzden ne yazık ki benim de hem enflasyonun gidişatıyla ilgili hem de bu programın devamıyla, olabilirliğiyle ilgili şüphelerim oluşmaya başladı” dedi.

“Gelir dağılımı adaletsizliği, enflasyonu körüklüyor”

Öte yandan konut piyasasındaki hareketlilikle ilgili Merkez Bankası’nın yapabileceği bir şey olmadığını ifade eden Doç. Dr. Derya Hekim, zaten kredi kısıtlaması olduğunu ve konutta çok küçük bir kesime kredi verildiğini belirtti. Alınan konutların büyük bölümünün krediyle alınmadığının altını çizen Hekim, “Satılan konutların içerisinde kredili alımların payı çok düştü. Eskiden neredeyse tamamına yakını kredili oluyordu. Şimdi bunun payı çok düşük. Demek ki bu ülkede bir servet etkisi oluşuyor. Yüksek faizler de bir taraftan servet etkisi oluşturuyor. Çünkü gelir dağılımı adaletinde bozulma var ve bu da son dönemde bir hayli artıyor. Türkiye'nin gelir dağılımındaki bozukluk Arjantin’den fazla. Burada gelir dağılımında bir adaletsizlik söz konusu. En üst taraftaki insanlar zaten mevduata ve altına yönelmiş durumda. Bunların hepsi son dönemde pozitif getiride. Yani buradan bir servet etkisi oluştu. Ben bunun etkisiyle konut piyasasında hareketlenme olduğunu düşünüyorum” açıklamasını yaptı. Bunun, Merkez Bankası’nın kontrolünde olmadığını dile getiren Hekim, “Kredi kısıtı var. İsteseniz de gidip konut kredisi bulamıyorsunuz son dönemde. Demek ki parası olan birileri var. Parası olanlar harcamaya devam ediyor. Konut piyasasının canlı olması kiralara yansıyacak. Bu durum enflasyona da yansıyacak. Gelir dağılımı adaletsizliğinin enflasyonu nasıl körüklediği buradan karşımıza çıkıyor” dedi.

“Satın alma gücündeki erimeyi telafi etmeyen ücret artışı sosyal endişe yaratır”

Asgari ücret konusuna da değinen Doç. Dr. Derya Hekim, “Açıkçası yüzde 25 gibi bir beklenti şu anda oluşmuş durumda. Bu yüzde 25, asgari ücretliyi memnun etmeyecek bir oran. Çünkü 2025 yıl sonu enflasyonunun aşağı yukarı yüzde 25 olacağını bekliyoruz. Yüzde 17,5  gibi bir hedef konuldu ama 17,5 olmaz. Umarız onun üst bandında, yüzde 25 civarında olur. Şu an enflasyonun gidişatı yüzde 30’un altına inişin zor olacağını da gösteriyor. Dolayısıyla yüzde 25’lik artış olursa asgari ücretliyi tabii ki memnun etmeyecek. Çünkü enflasyondan dolayı reel satın alma gücünde geçmişten gelen bir kayıp var” dedi. Bunu telafi etmeyen bir asgari ücret artışının hoşnutsuzluk, sosyal bir endişe yaratacağını söyleyen Hekim, “O yüzden ben yüzde 25’te kalacağını açıkçası beklemiyorum. Yani yüzde 25’in biraz daha üstüne çıkar. Hele de “2025’te  bir seçim olur mu, Anayasa referandumu olur mu?” tartışmalarının olduğu bir dönemde. Kapyı yüzde 25’ten açabilirler ama bu oranın artması için ben müdahale edileceğini düşünüyorum. Ama en son sözü de muhtemelen Cumhurbaşkanı söyleyecektir. Yani bu Türkiye'de her zaman olan şey” ifadelerini kullandı

“Borsada yukarı doğru net bir hareketi tetikleyecek görüntü yok”

Borsayı değerlendiren Dr. Nuri Sevgen ise perşembe günü borsanın yukarı yönlü güzel bir hareket yaptığını, ama cuma günü tekrar satış geldiğini belirtti. Bunun da sebebinin hem hafta sonu riskini almak istemeyenler hem de bir miktar kredili satışlar olduğunu aktaran Sevgen, “Piyasada ciddi likidite fazlası olmasına var. Bankaların, Merkez Bankası’na  depo ettiği gecelik likidite fazlası cuma akşamı 502 milyar TL olmuş. Bu da TLREF oranlarının yüzde 48-49 civarında olmasına neden oluyor. Bundan dolayı Merkez Bankası, geçen ayki toplantısına rağmen, her ne kadar faiz değiştirmese de faizleri düşük tutuyor. Bu likidite fazlası borsaya henüz gelmiyor. Hatta Takasbank para piyasasında sıkışıklıklar, bankalar tarafında biraz daha rahat bir görüntü var” dedi. 

Borsanın aşağıda 8.700, yukarıda 9.200 bandında sıkıştığını söyleyen Sevgen, şöyle devam etti: “Daha önce yukarıda 10.000-10.200, aşağıda 9.200 seviyelerini söylüyorduk. Şimdi tam tersi bir duruma geldik. Yukarıda 9.200, aşağıda 8.700’ü konuşur hale geldik. 3’üncü çeyrek bilançoları yavaş yavaş gelmeye başlayacak. Ama özel bir beklenti yok. Piyasa sıkışık. Yukarı doğru net bir hareketi tetikleyecek bir görüntü yok.

Bankacılık sektörü hisseleri endeks üzerinde çok etkili. Çünkü endeks hesaplaması 100 tane endeksin belli piyasadaki ağırlığı üzerinden yapıyor ve bunların içerisinde bankaların çok büyük ağırlıkları var. Bankacılık sektöründe sert düşüş oldu cuma günü.  Bunun etkilerinin olduğu yönünde bir görüntü var. Ancak faizin düşmeyeceğine dair beklentinin etkilerinin çok da büyük olduğunu düşünmüyorum. Ne kadar düşmesi bekleniyor ki? En iyimser beklenti yüzde 50’den yüzde 45’e düşeceği yönünde. Şu anda TLREF’in yüzde 48 civarında olduğunu göz önünde bulundurursak, “Zaten 200 baz puan düşmüş” diyebiliriz. Bu yüzden çok büyük etkisi olduğunu sanmıyorum ama spekülatif etkisi var. Uzun dönem kârlılık etkisi belki olabilir.”

Gündem