CHP lideri Kılıçdaroğlu: Cuma günü 450 milyon dolar kime satıldı?
CHP lideri Kılıçdaroğlu, "İzlenen politika alay konusu oldu. Bizde 'erdonomi' var. Erdonomi, ekonomiden bihaber olmak demek. Herkes değil sabahı, 30 yıl sonrasını bilecek. Erdonomi ne demek? Cuma günü 450 milyon dolar kime satıldı? Açıklanır mı açıklanmaz. Eskiden devlet vatandaşına bakardı. Şimdi 83 milyon Saray’a ve Londra’daki bir avuç tefeciye çalışıyor." dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu.
CHP’nin kadın milletvekilleri, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” dövizleri ile sıralarına oturdu. Kemal Kılıçdaroğlu kürsüye çıkarken “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz.” sloganları atıldı. Kılıçdaroğlu da sloganlara “Zaten kadınların bir şeyden korkması söz konusu değil, buna yürekten inanıyorum.” karşılığını verdi.
Kılıçdaroğlu konuşmasında şunları söyledi: "Türkiye’nin çok sorunları var. Herkes Türkiye’nin buhran içinde olduğunu görüyor. Devletin iyi yönetilmediği artık Mısır’daki sağır sultan da duydu. Ciddi bir karamsarlık hakim. Buradan 83 milyon vatandaşımıza açık çağrıda bulunuyorum. Hiç birimizin umutsuzluğa kapılma hakkı yoktur, Türkiye’yi aydınlığa çıkarmak borcumuzdur. Türkiye’nin her coğrafyasına gidiyoruz, vatandaşla görüşüyoruz, bütün sorunları aşacağız. Önce Allah’a, sonra kendinize, sonra bize güveneceksiniz. Şanlıurfa’ya milletvekillerimiz gidince çiftçiye elektrik ve su verilmeye başladı. Bu güzel bir şey. Umarım bir daha kesmezler. Çiftçilerin tamamı şikayetçi. ‘Gübre, tohum, ilaç alıyoruz dolarla, sürekli fiyat yükseliyor, benim sattığım Türk lirası ile.’ Çiftçi kardeşlerim dinlesin. Ak Parti’ye oy verdiniz. O Şanlıurfa nasıl? Sahipsiz değil mi? Şanlıurfa sahipsiz ise Türkiye sahipsiz demektir. Esnaf ‘kira yardımı yaptılar, elektrik faturasını bile karşılamıyor’ diyor. 21. Yüzyılda hâlâ hastanede uzman doktor yok. Şehir hastanesinin hâlâ inşaatı devam ediyor. 530 bin öğrenciden 450 bini EBA’ya ulaşamıyor. Şanlıurfa Belediyesi, 8 aydır toplu sözleşme yapmıyor… CHP olarak herkesin yanında olacağız. Herkes bunu bilsin. Öyle bir noktaya geldik ki akşam yatarken sabah neye uyanacağımızı bilmiyoruz. Çünkü devlet yönetilmiyor… İsrafla, savurganlıkla devlet yönetilmez. O nedenle atalarımız ‘taç giyen baş akıllanır’ demiş. Öyle bir noktaya taşıdı ki kibir ve öfkeyi. Bu kadar kin, bu kadar öfke nasıl oluyor. Nasıl oluyor da Saray’dan ta üniversitelere kadar yansıyor. Vefayı, ahlakı, adaleti unutturmaya çalışıyor, ama biz unutmayacağız."
“Bu haksızlığı nasıl sineye çekiyorsunuz”
"Bir bakıyorsunuz, bir milletvekili attığı tweet dolayısıyla dokunulmazlığı kaldırılıyor, yıldırım hızıyla milletvekilliği düşürülüyor. Hangi adalet?" ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, "Saraydakiler Müslümanlığı kimseye bırakmıyorlar. Onların dışında Müslüman yok? Peki haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan ise bu haksızlığı nasıl sineye çekiyorsunuz? Hemen Cumhuriyet Başsavcılığı’na talimat… ‘Bu partiyi kapatın.’ Demokrasilerde parti kapatmak doğru değildir. Seçimle gelen seçimle gider. Hem milli irade diyeceksiniz sonra adalete aykırı pek çok uygulamaya imza atacaksınız. Bir kişi sözleşmeyi feshediyorum dedi. Kimsin sen? Adaletin ağa babasıysan eyvallah. Biz biliyoruz. Kinle öfkeyle devleti yönetiyorsun biliyoruz. Siyaseti cep doldurma aracı olarak gördüğünü de biliyoruz. Biz bunları çok iyi biliyoruz. Ama 42 milyon kadına ihanet edeni de öğreniyoruz ve biliyoruz." şeklinde konuştu.
“Koltuğa tapılan ülkede eşitlik bulamazsınız”
Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: "1923 yılında Cumhuriyet kuruldu. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ sözünün özü cumhuriyettir. Adalet milletinse o zaman bir kişi egemenlik hakkını kullanamaz. Egemenlik hakkını; yasama, yürütme ve yargı kullanır. Bir sabah kalkıyor, 42 milyon kadının hakkını elinden alıyor. Cumhuriyet kurulurken bu ülkenin kadınlarına büyük önem verildi. Tevhidi Tedrisat Kanunu çıktı. 1926 yılında Medeni Kanun kabul edildi. 1934 yılında seçme seçilme hakkı verildi. Yeni bir devlet kurulmuş, adı Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Anayasa’nın birinci maddesi ‘hakimiyet bilâ kaydu şart milletindir…’ Fransa’da 10, Japonya’da 11 yıl, Yunanistan’da 18, Belçika’da 26 yıl sonra seçme seçilme hakkı verildi. Neden Mustafa Kemal gibi bir insan yüz yılda bir çıkar diyoruz. O da bize nasip oldu. Geleceği görüyor, kadın erkek toplumsal cinsiyet eşitliğinin olması gerektiğini kabul ediyor ve bu düzenlemeleri pek çok gelişmiş ülkeden önce yapıyor. Kadınların lehine olan bütün uluslararası sözleşmeleri kabul ediyor. Devlet önyargı, kinle, nefretle yönetilmez. Koltuğa tapılan ülkede ne gelişmeyi ne demokrasiyi ne kadın erkek eşitliğini bulamazsınız."
“Sen bunun neresine karşısın”
Kılıçdaroğlu, "Bir sabah kalktık, bu Meclis’ten oy birliği ile çıkan, kendisinin de imzaladığı, yürürlüğe koyduğu sözleşmeyi ‘ben feshettim’ diyor. Kime danıştın, kime sordun? Hangi kadınlara sordun? Bu ülkenin kadınlarına sordun mu? Bu kadınların nasıl şiddete uğradığını sen biliyor musun? Çoğu vatandaşımız bunun içeriğini bilmiyor. Özellikle AK Parti’ye ve MHP’ye oy veren kadınlara sesleniyorum. Koltuk ittifakı var orada. 11 Mayıs 2011’de kabul ediliyor. Amacı ne? ‘Sözleşmenin maksatları… Bu sözleşmenin maksatları şunlardır: A- Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak.’ Erdoğan’a soruyorum: Sen bunun neresine karşısın? ‘B- Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak. ’Yine bütün kadınların huzurunda Erdoğan’a soruyorum. Bu cümlenin neresine karşısın? ‘C- Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak.’ ’Yine bütün kadınların huzurunda Erdoğan’a soruyorum. Bunun neresine karşısın? ‘D- Kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası iş birliğini yaygınlaştırmak.’ Yine bütün kadınların huzurunda Erdoğan’a soruyorum. Bu cümlenin neresine karşısın? ‘E- Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde iş birliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.’ Yine bütün kadınların huzurunda Erdoğan’a soruyorum. Bunun neresine karşısın? diye konuştu.
“Kimse kadının önünde takoz olmayacak”
"Bir hakkı kadınların elinden almak zorbalıktır. Bu devlette zorbalığa asla izin vermeyeceğiz." diyen Kılıçdaroğlu şunları kaydetti: "Bütün kadın kardeşlerime sesleniyorum. Mağdur olan sizsiniz. Sizin haklarınız sizin elinizden alınmak isteniyor. Kadın mı tacize uğraşabilir, öldürülebilir, tecavüze uğrayabilir. Böyle bir anlayış olabilir mi? Bu sözleşme parlamentodan geçti. AK Partililerin, MHP’lilerin ağzında güller vardı. Yere göğe sığdıramıyorlardı… En çok itiraz etmesi gereken kişi TBMM Başkanı’dır. Milletin iradesi gasp edilmiştir. Onun için diyorum sen kimsin? Buradan oy birliği ile geçti. Keyfe keder koltuğumu nasıl korurum diye. Seçim olursa nasıl kalırım arayışına giriyor. Koltuğu zorbalıklarla koruyanların sonu kötü olur. Bu millet seni oraya özellikle kadınların oylarıyla o zorbayı oradan aşağı indirecektir… Bizim görevimiz sizin haklı mücadelenize destek vermektir. Adım gibi biliyorum. Zorbayı oradan indireceksiniz. Kimse kadınların önünde takoz olmayacak."
"Bir ekonomi var bir de erdonomi var"
Kılıçdaroğlu konuşmasının devamında, "İzlenen ekonomi politikası alay konusu oldu. Bir ekonomi var bir de 'erdonomi' var. Erdonomi ne demek; 128 milyar doları birilerine vermek; ekonomiden bihaber olmak; istediği adamı istediği yere getirmek, istediği zaman görevden almak; evlerde tencerenin kaynamaması, işi olanın işinden olması demek. Hep birlikte bu sorunu aşacağız. Ne yaparsa yapsın, bilimin kuralları neyse, o kurallara uygun devleti yöneteceğiz. Ekonomiyi de o kurallara uygun yöneteceğiz. Herkes sabahı değil, 20-30 yıl sonrasını bilecek. Çiftçi bu yıl ektiği ürünü seneye kaça satacağını bilecek. Her şey planlı, programlı olacak. Cuma günü 450 milyon dolar kime satıldı? Kim vurgun yaptı, açıklanır mı, açıklanamaz. Eskiden bir kişi çalışıp bütün aileye bakardı, şimdi 83 milyon çalışıyoruz, saraya ve Londra'daki bir avuç tefeciye bakıyoruz. Ancak kimse umutsuzluğa kapılmasın. Biz, bu ülkeye umudu, huzuru getireceğiz, barışı sağlayacağız, kadına şiddeti önleyeceğiz. Herkesin huzur içerisinde yaşamasını, her evde tencerenin kaynamasını sağlayacağız. İşsizlik belasını bu topraklarda bitireceğiz."
Derin buhrandan kısa sürede nasıl çıkılacağını anlatmak istediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, yaşanan sorunun bir güven sorunu olduğunu, öncelikle güvenin inşa edilmesi gerektiğini belirtti.
Önerilerini 9 maddede sıraladı
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 9 maddede öneriler getireceğini bildirerek, sözlerini öyle sürdürdü:
"Erdoğan'ın, 'Ben ciddi bir, israfa son paketi açıklayacağım' diyerek, milletin önüne çıkması lazım. '13 uçağım var, ikisini tuttum diğerlerini satıyorum; araba saltanatına son veriyorum; Kanal İstanbul gibi ucube projeleri yapmayacağım' diyecek. Zorunlu olmadıkça temsil törenleri olmayacak. Kamu mali yönetimi ve bütçe birliğinin sağlanması lazım. Bütçe ve mali disiplini sağlayacak. Erdoğan'ın, 'Bağımsız kurumlara asla siyasi müdahale yapmayacağım' diye net açıklama yapması lazım. Bunun için önce Merkez Bankası Başkanı'nı ve Para Politika Kurulunu hemen görevden alması lazım. Oraya mümkünse Merkez Bankası içinden, hem içeride hem dışarıda saygınlığı olan birini getirip başkan yapması lazım. Merkez Bankası Başkanı, 5 yıl süreyle görevde kalacak. Kimse siyasi müdahalede bulunmayacak. BDDK'daki siyasileri geri çekecek. Oralar, siyasilerin arpalığı değil. Son 4 yılda, 5 Merkez Bankası Başkanı değişti. Devlet böyle mi yönetilir? Devleti, ekonomiyi perişan ettiler. Yeni gelen Merkez Bankası Başkanı, 128 milyar doların kimlere satıldığının araştırmasını yapacak ve kamuoyunu bilgilendirecek. Rivayet olunur ki; görevden alınan Merkez Bankası Başkanı '128 milyar doları kimlere peşkeş çektiniz?' diye sormuş, sen misin bunu soran, görevden alınmış.
Hemen Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplayacaksın. Herkes şikayetçi. Şikayet edenleri topla, çözümü beraber üretin. Döviz garantili işler var. Herkes fedakarlık yapıyor, dövizle ihale alanlar niye fedakarlık yapmıyor? Hakkaniyet ölçüsünde bütün taahhütleri Türk lirasına çevireceksiniz. Mücbir sebep. İstanbul Havalimanı'nı yapanların 18 milyar liralık iki yılık kirasını sildiler. Asıl fedakarlığı bunların yapması lazım. Esnafa gelince sesiniz yok. Tahsili gecikmiş alacaklar var. Dünyanın kredisini çekmişler kamu bankalarından. Bunlar para babaları. Zaman geliyor borcunu öde, 'Ödemem' diyor. 'Parayı niye ödemiyorsunuz?' diyemiyorlar. Erdoğan, salgının en çok etkilediği kesimler için toplumsal dayanışma programını açıklamak zorundadır. Kısa vadeli istihdam olanağının sağlanması lazım. Öğretmen, sağlık, engelli, güvenlik kadrolarına atama yapılması gerekir."
Kemal Kılıçdaroğlu, ihvan politikasından vazgeçilmesi, "Yurtta barış ve dünyada barış" eksenli bir dış politikanın oturtulması gerektiğini ifade etti.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın, bir süre önce "COVID 19'da yaşanan aksaklıklardan sorumlu ben değilim" demek için, "Tıp mensubu değilim, alanım ekonomi, ben ekonomistim" ifadesini kullandığını anımsattı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Ekonominin geldiği yer malum. Allah yüzümüze bakmış, doktor değil. Doktor olsa memlekette yaşayacak kişi kalmayacak." dedi. (Ajanslar)