Babacan'dan 'ekonomik önlem' eleştirisi: Ortada oldukça tehlikeli bir oyun var
DEVA lideri Babacan, "Vatandaşlarımıza, ‘Sen paranı bankada Türk lirası olarak tutsan da sanki döviz tutuyormuşsun gibi biz seni kazandıracağız’ diyorlar. Dünkü açıklamanın özü bu. Hazine, bu kur farklarını vatandaşlardan toplanan vergilerle ödeyecek. Bu, ülke ekonomisinin tam bir dolarizasyona götürülmesidir. Bunlar, eskinin istikrarsız, yoksul Türkiye’sinin politikası." dedi.
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Polatlı Ticaret Odası’nın ekonomik istişare toplantısında konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı yeni ekonomik önlemleri değerlendiren Babacan, özetle şunları söyledi:
“Sayın Erdoğan’ın dün akşamki açıklamasıyla vatandaşlarımızın çok doğal olarak kafası epey bir karıştı. Çünkü açıklama ile eş zamanlı olarak döviz kurundaki yükseliş duruldu ve döviz kuru bir miktar aşağıya indi. Burada öncelikle birkaç tespiti yapmamız gerekiyor. Doların düşmesi vatandaşlarımızı kuşkusuz sevindirdiyse de unutmayalım ki şu anda dolar kurunun düşmüş hali dahi, eylül başındaki seviyeye göre çok daha yüksek. Bir bakıma ölümü gösterip sıtmaya razı olmak gibi bir durumla karşı karşıya kaldık. İkincisi; Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarıyla eş zamanlı olarak kamu bankalarının yoğun bir şekilde döviz sattığı konuşuluyor. Eğer bu doğruysa, ‘Cumhurbaşkanı bir konuştu, döviz düştü’ dedirtmek için kamu bankaları cayır cayır bu dönemde döviz satıyorsa bunu da çıkıp birinin açıklaması lazım. Üçüncü konu; açıklanan yeni kararlar döviz kurunu kısa vadede bir nebze etkilese de ileriye doğru Hazine’nin ve Merkez Bankası’nın yükümlülüklerini olağanüstü artıracak. Açıklanan bu mevduat garantisi metodu, kamu yükünü artıracak, Hazine’nin borcunu artıracak. Vatandaşlarımızın kafası karıştı biliyorum. Çünkü ortada oldukça tehlikeli bir oyun var.
Biliyorsunuz, son haftalarda bankalardaki toplam mevduatın yüzde 60’tan fazlası döviz cinsi mevduatı olmuştu. Dün gece alınan kararla geriye kalan mevduatın, yani Türk lirası mevduatının da getirisinin dövizdeki artışa eşitlenmesinin yolu açılmış oldu. Yani vatandaşlarımıza, ‘Sen paranı bankada Türk lirası olarak tutsan da sanki döviz tutuyormuşsun gibi biz seni kazandıracağız. Eğer Türk lirasına aldığın faiz döviz kurundaki artışın altında kalırsa aradaki farkı biz kapatacağız’ diyorlar. Dünkü açıklamanın özü bu. Sonuçta, bugünkü döviz kurunu düşük gösterirken ilerideki kur artışlarının bedelini şimdiden Hazine’ye ödetmenin hazırlığını yapmış durumdalar. Hazine, bu kur farklarını vatandaşlardan toplanan vergilerle ödeyecek. Bu, ülke ekonomisinin tam bir dolarizasyona götürülmesidir. Bu uygulama, nihayetinde para politikalarının etkisini sıfırlar. Zaten yüzde 35-40’a düşmüş Türk lirası mevduatını da dövize endeksleyerek artık bankadaki paraların tamamının Türk lirası değil, döviz veya dövize endeksli para birimlerine dönmesi demek.”
"Hazine’nin borçlanma faizi ile ilgili tek kelime ağzından çıkmıyor"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ben, talimat verdim faizi düşürdüm”, “Nas var” açıklamalarını hatırlatan Babacan, “Hazine’nin borçlanma faizi ile ilgili tek kelime ağzından çıkmıyor. Faizle mücadeleyi sadece Merkez Bankası’nın faizi ile mücadele diye sunuyor insanlar. Sayın Erdoğan ‘nas’ diyor ama ben merak ediyorum. Merkez Bankası’nın faizi için nas var da Hazine’nin ödediği faiz için acaba nas yok mu diye merak ediyorum” diye konuştu. Babacan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Kendi parasını değersiz gören, yabancı para ile güven vermeye çalışan bir yönetim beceremez. Ayakta da kalamaz, kalamayacak. Çünkü devletin kasasını, Hazine’yi kendi vatandaşına dövize endeksli bir biçimde borçlandırmak, bu ülkenin yarınlarını ipotek altına almaktır, başka bir şey değildir.
"Bu kararlar örtülü bir faiz artırımıdır"
Bunlar, eskinin istikrarsız, yoksul Türkiye’sinin politikası. 1970’lerde yollarda bol bol Hacı Muratlar vardı. Seksenlerde Doğanlar, Şahinler gezerdi yollarda. Ve sıraya girilirdi, bir sene önce parasını yatırırdın, bir sene sonra alırdın arabayı. Dün açıklanan kararlar işte Türkiye’yi Hacı Muratların, Şahinlerin, Doğanların dönemine geri götürmektir, başka bir şey değildir. Bunu da ambalajlayıp iyi bir şey gibi sunuyorlar. Aslında açıklananlar, bir bakıma Doğan görünümlü Şahin satıldığı dönemlere ülkeyi geri götürmek başka bir şey değildir. Açıklanan bu kararlar, örtülü bir faiz artırımıdır. Adını koymadan faizi artırmak… İşin özünü düzeltmiyorlar. Bir yanlışı başka bir yanlışla düzeltmeye çalışıyorlar.
Yapılan şudur, Merkez Bankası’nın aldığı faiz talimatla indirilmiş, Hazine’nin ödediği faiz tam 8 puan artırılmış, mevduata kur atışı garantisi vererek örtülü faiz artırımına gidilmiş ve ortaya çıkacak bütün kur riski Hazine’nin sırtına yıkılmıştır. Bu, kendi tabirleriyle faiz lobisine çalışmanın en açık halidir. Bu kararlar, gelir dağılımını bozan, eşitsizliği artıran kararlardır. Bundan faydalanacak olan, bankada mevduatı olan; geliri, serveti yüksek olan insanlardır. Bu kararların faturasını ise çalışanlarımız, çiftçilerimiz, esnafımız başta olmak üzere dar ve sabit gelirli vatandaşlarımız öderken kararların getirisinden az sayıda yüksek gelir sahibi insan yararlanacaktır.
Zaten bu hükümet, hep ‘benden sonrası tufan’ anlayışı ile devam ediyor. Sayın Erdoğan’ın son dönemlerde sık sık bahsettiği bu düşük faiz-yüksek kur, rekabetçi kur söylemi, yani övünerek gündeme getirdiği yeni ekonomik model, daha bugünden de iflas etmiştir. Garanti yoluyla kuru düşürmek, sabit tutmaya çalışmak, yüksek kur bacağının da artık vazgeçildiği anlamını da taşımaktadır. Hukuka uymadan, akılla bilimle hareket etmeden, dürüst ve liyakatli kadrolarla çalışmadan anlık verilen kararlarla değil bir ülke ekonomisi, bir bakkal dükkanını dahi yönetemezsiniz. Sayın Erdoğan’ın yaptıkları, bu ülkenin ekonomisini tam bir bataklığa sürüklüyor.
"Alım gücümüz gittikçe düştüğü için bu zam da yetmeyecek"
Ülkemizde öyle bir enflasyon var ki asgari ücrete yüzde 50 gibi ciddi bir oranda zam yapılsa dahi kurtarmıyor, kurtarmayacak. Çünkü bu asgari ücrete yapılan zam, geçmiş enflasyonun telafisi. Gelecek ile ilgili asgari ücret hiçbir şey söylemiyor. Alım gücümüz gittikçe düştüğü için bu zam da yetmeyecek.
Bu ülkede 34 yıl enflasyon iki, üç haneli oldu. Yani enflasyon dönemi, fiyatların da maaşların da şiştiği, ama işin özünde satın alma gücünün düştüğü bir dönemdir. Ülkenin sürekli yoksullaştığı bir dönemdir. İşte şu anda artık Türkiye, kronik yüksek enflasyon dönemine girmiştir. Bir ülkede dolar kuru sekiz yukarı, beş aşağıya zikzaklar çizer mi? Şu son bir ayda yaşadıklarımızın dünyada örneği yok. İstikrar diye bir şey bırakmadılar ülkede. Kendi paranız güçlüyse, ekonominiz güçlüyse bunlar olmaz.”