Babacan'dan Bahçeli'ye: Ülkenin başında kayyım gibi
Sistem tartışmalarıyla ilgili konuşan Babacan, "Bizzat Erdoğan, bu ülkeyi kafasına göre yönetsin diye kaleme alınan bir sistem bu. Şahsına özel yapılan bu Anayasa’yı, yine kendi bedenine uyacak şekilde kesip biçmenin derdinde." dedi. Bahçeli'yi de eleştiren Babacan, "Yüzde 10’luk oyuyla Sayın Bahçeli, ülkenin başında kayyım gibi hareket etmekte." diye konuştu.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Meclis'te düzenlediği haftalık değerlendirme toplantısında konuştu.
Konuşmasında hükümet sistemi tartışmalarına değinen Babacan, "İktidar ortaklarının son dönemdeki kavgalarını görüyorsunuz. Sayın Erdoğan ile Sayın Bahçeli arasındaki meseleye ilgi gösterecek durumumuz da yok üstünde fazla yorum yapacak durumumuz da yok. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, kazanan kişiye olağanüstü yetkiler veriyor. Adına sistem dediğimiz ama kendi içinde tam bir sistemsizlik olan bu ucube durumdan bahsediyorum. Cumhurbaşkanına bilgisinin, görgüsünün, yeteneklerinin ötesinde bir hükmetme gücü veriyor şu anda mevcut anayasa. Demokrasiyi sadece sandıktan ibaret gören, geri kalan hiçbir fonksiyonunu çalıştırmayan, krizlere sebep olan bir durumdan bahsediyorum. İşte biz, tam da bu sebeple partimizi kurduğumuz ilk günden bu yana ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ diyoruz. Güçlü yasama, güçlü yürütme ve güçlü yargıdan bahsediyoruz. Ama 2017’de apar topar, kimseyle istişare etmeden, yangından mal kaçırırcasına Meclis’e getirilip hızlı bir şekilde geçirilen ve uzmanların uyarılarına aldırmadan uygulanmaya başlanan bir sistem ülkemizi maalesef yokuş aşağı yuvarlamakta. 2018’den bu yana, ülkemizde iyiye giden ne var? Her alanda ülkemiz zemin kaybediyor. Baskıcı, totoliter bir sistem yüzünden 85 milyon, sürekli kaybediyor." dedi.
"Onurlu çıkışını yapmak durumunda"
Konuşmasının devamında, "Ne diyordu Sayın Erdoğan, hatırlayalım: ‘Başkanlık sistemi gelecek, koalisyonlar bitecek.’ Şu anda iktidar ortağı kaç parti var, kendisi bile bilmiyor." diyen Babacan, şunları kaydetti: Adına ‘Türk tipi’ denen bu ucube sistem, aslında tek bir kişi için kaleme alınmıştı. Bizzat Sayın Erdoğan, bu ülkeyi kafasına göre yönetsin diye kaleme alınan bir sistem bu. Şahsına özel yapılan bu Anayasa’yı, yine kendi bedenine uyacak şekilde kesip biçmenin derdinde. Yeni anayasa dedikleri, tamamı ‘hâlâ bana engel olanlar var, şöyle bir önüm açılsın.’ Bizim ülkemizde parti genel başkanları jübile yapmasını, zamanı gelince kenara çekilmesini bir türlü bilmiyorlar, öğrenemiyorlar. Erdoğan da her hafta Anayasa ile uğraşacağına artık mevcut pozisyonundan zaman içerisinde bir onurlu çıkışını yapmak durumundadır. ‘Oylarım düşse de başkalarına ihtiyacım olmadan ülkeyi kafama estiği gibi yöneteyim’ diyor. Hemen peşinden de küçük ortak tabii durur mu, arkasından cevap yetiştiriyor, sisteme aşık olduğu için hemen savunmaya geçiyor. Sistemde en büyük kâr onun, böyle bir ortaklık dünyada pek görülmemiştir. Kâra ortak ama zarara karışmıyor. Bir tane kabine üyesi vermiyor. İktidarın parçası olarak sürekli devlet kurumlarına nüfuz etme, kadrolaşma peşinde. Onun içindir de yüzde 10’luk oyuyla Sayın Bahçeli, ülkenin başında kayyım gibi hareket etmekte.
"Önce mevcut Anayasa'ya uyun"
Ben buradan iktidara seslenmek istiyorum: Yaşanan tüm krizler, şu an içinde olduğunuz ittifaktaki sorunlar, yargıdaki gruplaşmalar, çeteleşmeler hepsinin çözümü için, size çözümü altın bir tepside sunuyorum. Gelin bu sistemi değiştirilim. 100’üncü yaşına ulaşmış Cumhuriyetimizi güçlendirilmiş parlamenter sistemle taçlandıralım. Meseleyi sadece 50 1 meselesi olarak görmemek lazım. Bu mesele, memleket meselesidir. Sürekli anayasa... Biz bu tartışmaların içine girmeyiz. Burada niyet önemli. Siz hukuka bağlı, gerçek anlamda hukuk üstünlüğünün olduğu bir Türkiye istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Eğer hukukun üstünlüğüne inanıyorsanız önce mevcut Anayasa’ya bir uyun. Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına saygı duyun, uyun. Bunu bir görelim ki sizin için anayasanın önemli bir hukuk metni olduğuna ikna olalım. Ondan sonra anayasa konuşulabilir. Bu haliyle anayasa konusunda, bizim hiç kimseyle konuşacak bir şeyimiz olmaz.
"Şeytan üçgeninin müsebbibi"
Erdoğan ne diyor: ‘Kur-faiz-enflasyon; şeytan üçgeni.’ 2018’den bu yana, tek yetkilisin. Elinde her türlü imkan var. Bağımsız kurum falan da bırakmadın. Merkez Bankası, yargı, TÜİK tamamını kontrol ediyorsun. Elini tutan mı var? Hangi şeytan üçgeninden bahsediyorsun? Eğer kur-faiz-enflasyon şeytan üçgeniyse Sayın Erdoğan bu şeytan üçgeninin müsebbibi. En son, ayakları yere basmazken bazı laflar etmiş: ‘Türk lirası, reel olarak değer kaybettiği sürecin sonuna geldi. Reel olarak değer kazanma ihtimali yüksek. Faziletli bir döngüye gireceğiz’ diyor. Belli ki ya ekonomi yönetiminden sorumlu arkadaşlar, Sayın Erdoğan’ın önüne bir metin koymuşlar, ‘sen bunu oku’ diye. Buram buram tercüme kokan laflar ediyor. Türk lirasının reel olarak değerlenmesinin ne demek olduğunu çıksın, kağıda bakmadan açıklasın, göreyim. Konuşulanlara bakılırsa, asgari ücretle ilgili yine bir algı operasyonunun hazırlığı var. Şimdiden bu yılın enflasyonu kadar değil, gelecek yıl için kendi hedefledikleri o düşük, uydurma enflasyon hedefi kadar asgari ücret artırmanın hazırlığını yapıyorlar. Ben buradan iktidara sesleniyorum: Ortaya koyduğunuz enflasyon hedeflerinizden hangisini tutturdunuz?"
"Şehircilik ve Afet Yönetimi Bakanlığı kurulmalı"
Geçen hafta meydana gelen sel felaketlerini hatırlatan Babacan, "Geçen hafta ülkemizin farklı bölgelerinde, büyük sel felaketleri yaşadık. Altyapı sorunları, tedbirsizlik ve doğal afetler karşısında yeteri kadar hazırlığı baştan yapmamak vatandaşlarımızın canına mal oluyor. Batman’da, Diyarbakır’da hayatını kaybeden çok sayıda vatandaşımız oldu. İstanbul’dan Zonguldak’a çok acı haberler aldık. Sel felaketi nedeniyle yaşamını yitiren vatandaşlarımıza ben tekrar Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına sabır diliyorum. Bizim Afet Eylem Planımız, iki numaralı eylem planımızdır. Çünkü bu ülkenin doğal afetlere karşı hazırlanması, en öncelikli meselemizdir. Bununla ilgili hem idari düzenlemeler yapılmalı hem de yeni bir devlet mimarisi gerekmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mutlaka ayrılmalı, Şehircilik ve Afet Yönetimi Bakanlığı kurulmalıdır. Çevre ve Şehircilik bir arada olduğu zaman rant, bakan olsun, bürokrat olsun hepsinin gözünü karartıyor bir süre sonra." ifadelerini kullandı.
"Krize sebep olanları unutmayacağız"
Yargıdaki krizi de eleştiren Babacan şunları söyledi: "Yargıdaki krizi ve krize sebep olanları unutmayacağız, unutturmayacağız. Tüm bu krizlerin ortasında, inisiyatif aldığını görmediğimiz ve tam olarak ne yaptığını da henüz anlayamadığımız Adalet Bakanı’na ve Cumhurbaşkanı’na soruyorum: İstanbul Anadolu Adliyesi Başsavcısının HSK’ya yaptığı yargıdaki çeteleşme, rüşvet ve çıkar örgütlenmesine ilişkin şikayetler ne oldu? Bunları takip edeceğiz. Sümen altına alınmasına, üzerinin örtülmesine göz yummayacağız. Sadece bağımsız yargı demiyoruz, aynı zamanda tarafsız çalışması gereken bir yargıdan bahsediyoruz."