AYM: Keyfi kararlara hiçbir hukuk sisteminde müsaade edilemez

AYM'nin Berberoğlu kararının gerekçesinde, "Türlü bahaneler ve hukuk tanımaz tutum ve davranışlarla bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine ve mevcut ihlallerin sürdürülmesine neden olacak şekilde, Anayasa'nın öngördüğü hukuk düzenine karşı koyma anlamına gelen keyfi kararlara hiçbir hukuk sisteminde müsaade edilemez." ifadeleri yer aldı.

AA
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
AYM: Keyfi kararlara hiçbir hukuk sisteminde müsaade edilemez

Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulunun, eski CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında ikinci kez ihlale hükmettiği kararının gerekçesi Resmi Gazete'de yayımlandı.

Berberoğlu'nun avukatları, Yüksek Mahkemenin ihlal kararının yerel mahkemelerce yerine getirilmemesi nedeniyle ikinci kez bireysel başvuruda bulunmuştu. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 21 Ocak'ta Berberoğlu'nun, Anayasanın 67. maddesinde güvence altına alınan "seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı" ile Anayasanın 19. maddesinde düzenlenen "kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı"nın ihlal edildiğine karar vermişti.

Yüksek Mahkeme'nin kararının gerekçesi, Resmi Gazete'de yer aldı.

Gerekçede, Anayasa Mahkemesinin 17 Eylül 2020'de Enis Berberoğlu'yla ilgili ihlal kararı verdiği hatırlatılan gerekçede, bu kararda, ihlalin giderilmesi için ilk derece mahkemesinin yeniden yargılama yapmakla yükümlü olduğunun aktarıldığı kaydedildi.

Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereği derece mahkemelerince yerine getirilmediği anımsatılan gerekçede, Anayasanın 153. maddesinde yer alan Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğuna dair hükmün herhangi bir istisnasının bulunmadığına işaret edildi. Gerekçede, "Böyle bir istisna hükmü olmadığına ve olamayacağına göre mahkemeler ve kamu gücünü kullanan diğer organlar, Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamaktan ve gereğini yerine getirmekten kaçınamaz." denildi. 

"Anayasa'nın 2. maddesinde anlamını bulan hukuk devleti retorikten ibaret değildir"

Anayasa'nın, Anayasa Mahkemesi kararını yerine getirme yükümlülüğü altında olan kamu makamlarına ve somut olayda, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine Anayasa Mahkemesi kararlarına direnme veya bağlayıcılığını tartışma yetkisi vermediği vurgulanan gerekçede, şu tespitler yapıldı: 

"Anayasa'nın 2. maddesinde anlamını bulan hukuk devleti retorikten ibaret değildir. Kamu gücünü kullanan organların, mahkemelerin ve bireylerin hukuka uygun davranmadıkları bir ülkede hukuk devletinin varlığından söz edilemez.

Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğu yönündeki Anayasa'nın 153. maddesinin açık hükmüne rağmen her ne sebep ve mülahaza ile olursa olsun yerine getirilmemesi hukukun üstünlüğü ilkesinin ve bu ilkenin temel alındığı anayasal düzenin ağır bir biçimde ihlali anlamına gelmektedir.

Bu kapsamda, türlü bahaneler ve hukuk tanımaz tutum ve davranışlarla bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine ve mevcut ihlallerin sürdürülmesine neden olacak şekilde, Anayasa'nın öngördüğü hukuk düzenine karşı koyma anlamına gelen keyfi kararlara hiçbir hukuk sisteminde müsaade edilemez. 

Bir hukuk devletinde anayasal hükümlere uymamanın ilgililer açısından cezai, idari ve hukuki sorumluluklar doğuracağı açıktır."

Anayasal düzenin korunmasının, yalnızca Anayasa Mahkemesine ait bir görev olmadığına işaret edilen gerekçede, Anayasal kurumların, kamu gücünü kullanan organların, gerçek veya tüzel kişilerin Anayasa'yı koruma ve anayasal kurallara sadakat gösterme yükümlülüğü bulunduğu vurgulandı. 

Karar bilgi için TBMM'ye, HSK'ye, Adalet Bakanlığına gönderildi

Gerekçede, "Başvurucu hakkındaki ihlalin ortadan kaldırılması için, yeniden yargılama işlemlerine başlanması, mahkumiyet hükmünün infazının durdurulması, başvurucunun hükümlü statüsünün sona erdirilmesi, yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi işlemlerinin yerine getirilmesi zorunludur. Bu amaçla kararın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi gerekir." ifadesi kullanıldı.

Başvurucu hakkındaki hak ihlallerinin ortadan kaldırılması ve ihlal kararının yerine getirilmesinin yalnızca ilgili derece mahkemelerinin değil, ilgilileri olduğu ölçüde başta Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ile Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) olmak üzere kamu gücünü kullanan diğer organların da görevi olduğu belirtilen gerekçede, kararın bilgi için TBMM'ye, HSK'ye, Adalet Bakanlığına gönderilmesine de karar verildiği aktarıldı.

 

Gündem