“57’nci maddenin değişmesi gerekli”
Uluslararası Ticaret Hukuku Uzmanı Faruk Aktay, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda deprem kelimesinin bile geçmediğini söyledi. Aktay, konutların depreme dayanıklı ve güvenilir olması için tüm tedbirlerin alınmasının anayasal zorunluluk haline getirilmesi gerektiğini belirtti.
İMAM GÜNEŞ / İSTANBUL
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda deprem kelimesinin bile geçmediğine dikkat çeken Uluslararası Ticaret Hukuku Uzmanı Faruk Aktay, anayasanın 57’nci maddesinin değiştirilmesi için reform paketi hazırladıklarını söyledi. Mevcut anayasada ‘Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler’ ifadesinin geçtiğine değinen Aktay, bu maddenin değiştirilerek konutların depreme dayanıklı ve güvenilir olması için tüm tedbirlerin alınmasının anayasal zorunluluk haline getirilmesi gerektiğine işaret etti.
Herhangi bir siyasi düşünce olmaksızın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) toplanarak depreme dayanıklı güvenilir konutlar yapılmasını anayasal zorunluluk haline getirmesi gerektiğine dikkat çeken Aktay, “Anayasanın konut hakkı başlıklı 57’nci maddesine ‘Devlet, yerleşme yerlerinde olan yapılaşmanın fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun planlamasını yapmak zorundadır' hükmü eklenerek imar barışı gibi özel düzenlemelerin sebep olduğu mağduriyetlerin önüne geçilebilir. Reform paketimizin detaylarını hazırladıktan sonra Cumhurbaşkanlığı, TBMM ve ilgili bakanlıklara ileteceğiz” dedi.
Cezalar 10 yıldan az olmamalı
Türkiye’nin anayasasında deprem ifadenin anayasaya kapsamlı bir şekilde girmesi gerektiğine vurgu yapan Aktay, Ceza Kanunu ve İmar Kanununda da değişiklikler yapılmasının elzem olduğunu dile getirdi. Aktay, “Kanunların anayasaya uygun hale getirilmesi gerekiyor. Ceza Kanununu geriye dönük uygulayamıyoruz maalesef. Depremden önce suç sayılmayan süreç, depremden sonra cezaya dönüşmüyor. Ceza boyutu ölüm veya yaralanma olmasa dahi uygulanmalı. Mevcut Ceza Kanununda 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası var. Cezalar ağır ceza kapsamına sokulmalı ve 10 yıldan az olmamalı. Ülkemizde imar suçlarına ilişkin cezaların artırılması ya da depreme dayanıksız yapı inşa eden yüklenicilerin ceza sorumluluklarına ilişkin Türk Ceza Kanunu’nda özel bir düzenleme yapılması amacıyla ceza hukukçularından oluşan bir komisyonun toplanmasının gerektiği kanaatindeyim” diye konuştu.
“İmar Kanunundaki 16’ncı maddenin kaldırılmasını istiyoruz”
İmar Kanununda geçici madde olan 16’ncı maddenin kaldırılmasını istediklerine değinen Aktay, şu bilgileri verdi: “Binaların denetiminin yapı kayıt belgesi sahibi olan malikin sorumluluğundan devletin sorumluluğuna geçmesi gerekiyor. Türk Ceza Kanunu’nun 184’üncü maddesinde imar kirliliği ile ilgili bir madde var. ‘Çevreye karşı suçlar’ üst başlığı ve ‘imar kirliliğine neden olma’ başlığı bulunuyor. On binlerce insanın ölebildiği, yaralanabildiği suçun adının imar kirliliği olması bile yanlış, ağır bir suç olarak görülmeli. Sadece müteahhit değil buradaki tüm faillerin ceza alması lazım.”
“Müteahhitler lisanslandırılsın”
İstanbul Ticaret Odası (İTO) kayıtlarına göre, İstanbul’da yaklaşık 60 bin müteahhit bulunuyor. Türkiye’de bu sayının 350 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. AB ülkelerin tamamında bu sayının 25 bin olduğu düşünülüyor. Türkiye’de nüfusa oranla çok fazla müteahhit bulunduğunun altını çizen Uluslararası Ticaret Hukuku Uzmanı Faruk Aktay, “Müteahhitler için lisanslandırma kriterleri belirlenmeli. Geçmişte yıkılmış bir bina yapmamış olması ve bu nedenle ceza almamış olmasına dikkat edilmeli. Ayrıca yapı denetim firmalarının da bağımsız olması lazım. İnşaat ruhsatını belediye vermemeli. Siyaset üstü bağımsız bir komisyon tarafından verilmeli. İnşaat Mühendisleri Odası (TMMOB) kesinlikle bu sürece dâhil edilmeli” dedi.
“Yeni binalar çelikten yapılmalı”
Deprem bölgelerinde yatırımı ve konutu olan iş dünyası temsilcilerinden yeni binalarda çelik kullanılmasının zorunlu kılınması öneri geldi. EKONOMİ gazetesine konuşan bir iş insanı, “Avrupa beton kullanmayı bıraktı. Binaları çelikten yapıyor. Biz çelik cenneti bir ülkeyiz. Önceliğimizin can güvenliği olması lazım. Biz kendi yatırımlarımızda buna öncelik veriyoruz. Deprem bölgesindeki vatandaşların da korkmadan evinde oturması ve güvende hissetmeleri için yeni yapılacak binaların betondan değil çelikten yapılmasının zorunlu olması gerekiyor” açıklamasını yaptı. İş dünyasının bu önerisinin kabul edilebilir olduğunu kaydeden Uluslararası Ticaret Hukuku Uzmanı Faruk Aktay da hazırlayacakları reform paketinin meclise girmesi halinde bu konunun da gündeme gelebileceğinin altını çizdi.