Tatil rotanızı değiştirecek güzellikte 10 antik kent: Denizin ve tarihin buluşması
Tatilin gözde kenti Muğla, denizi ve doğal güzellikleri kadar tarihiyle de dikkat çekiyor. İşte Muğla'nın güzelliklerinin keyfini çıkarmak için tatilde rotasını buraya çevirenlerin, "Gitmeliyim" diyeceği güzellikte 10 antik kent...
Bilinen tarihi boyunca öncelikle Anadolu yerlileri olan Karyalıların ardından Helen egemenliği altına giren Muğla’da Medlerin ardından Persler de hüküm sürdü. Birçok kültüre ev sahipliği yapan Ege Bölgesi’nin incisindeki zengin tarihî kalıntılar ve arkeolojik buluntular en az denizi kadar etkileyici. Muğla’ya gittiğinizde mutlaka görmeniz gereken 10 antik kent...
1- Lagine / Yatağan
Karialıların önemli kült merkezi olan ve Leyne ismiyle de anılan Lagina’da tespit edilen kalıntılara göre bölgedeki yerleşimler MÖ 3000’e kadar uzanıyor. Lagina çevresinde MÖ 8. yüzyıldan itibaren küçük yerleşimler büyümeye ve yeni yerleşimlerin sayıları artmaya başlamış. Bu gelişimin sonucu olarak zaman içerisinde kutsal alanlar da imar edilerek, anıtsal büyük yapılar inşa edilmiş. Seleukos kralları büyük imar çalışmaları ile Lagina kutsal alanını dinî merkez ve (günümüzde buraya 12 kilometre uzaklıktaki) Stratonikeia kentini de bölgenin siyasi merkezi yapmış. Lagina’da ve Stratonikeia bouleuterionu duvarlarında hâlen mevcut olan yazıtlardan öğrendiğimize göre, bu iki kent birbirlerine kutsal bir yol ile bağlanmış.
Lagina kutsal alanında propylon (anıtsal giriş kapısı), kutsal yol, altar (kurban ve sunak yeri), peribolos (kutsal alanı çevreleyen duvar), Dorik Stoalar ve Hekate Tapınağı bulunuyor. Kutsal alan, aynı zamanda Stoaların arka duvarını oluşturan iki metre yüksekliğe kadar ayakta kalmış duvarlarla çevrili. Üç girişli olan ve batı ucunda dört adet İon sütunu ile taşınan apsisi bulunan anıtsal giriş yapısı Stoaya da bir kapı ile bağlanmış.
Roma İmparatorluk ve Geç Antik Çağ boyunca kutsal alan önemini hep korumuş. MS 4. yüzyılın ilk yarısında tanınan serbestliğin hemen arkasından; altar ile tapınak arasına Bazilikal planlı bir kilise inşa edilmiş.
2- Herakleia / Kapıkırı
Herakleia Antik Kenti, bugünkü Kapıkırı Köyü içerisinde kalmakta olup Milas’a 39 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Kent, Antik Çağ’da Ege Denizi’nin bir uzantısı olan Latmos Körfezi’ne sahipti. Ancak Menderes Nehri’nin getirdiği alüvyonlarla dolması sonucu körfez bu günkü Bafa Gölü’ne dönüşmüş. Kent, coğrafi olarak İonya ile Karya sınırında hatta İonya bölgesinde yer almasına rağmen karakter ve tarihî geçmişiyle tipik bir Karya şehri olarak kabul görmüş.
Kent, adını ünlü mitoloji kahramanı Herakles’ten alıyor. MÖ 1. yüzyılda denizle ilişkisinin kesilmesi üzerine eski önemini kaybeden Herakleia, ulaşımdaki güçlük nedeniyle Hristiyan keşişlerin gizlenme yeri olmuş. Çok engebeli ve kayalık bir arazi üzerine kurulan antik kentin etrafı 65 kule ile takviye edilen 6.5 kilometre uzunluğunda sur ile çevrilmiş. Limanın arkasında uzanan kayalık arazi üzerinde yer alan Athena Tapınağı, kentin en iyi korunmuş yapılarından.
Athena Tapınağı’nın hemen doğusundaki Agora şehrin merkezinde yer alıyor. Helenistik dönemde inşa edilen Agora’nın, güney tarafı iki katlı olup, birinci kat duvarları ve dükkânları sağlam olarak günümüze ulaşabilmiş. Etrafında ise hala yer yer izlenebilen galerilerle çevrili olduğu anlaşılıyor. Tiyatro kentin kuzey doğusunda yer alıyor.
3- Letoon / Kınık
Şair Ovidius’un anlattığı bir efsaneye göre Zeus’dan Hamile kalan Tanrıça Leto, ikiz çocukları Artemis ve Apollon’u Delos’ta doğurur, sonra Xanthos Nehri’nin denize ulaştığı yere gelerek, nehir boyunca Leto Tapınağı’nın bugün bulunduğu yerdeki kaynağa varıncaya dek yürür. Kaynakta çocuklarını yıkamak isteyen fakat yerli halk tarafından engellenen tanrıça, yöre halkını, izin vermemeleri sonucu kurbağaya çevirir. İşte Letoon ören yerinin kuruluşu bu mitolojiye dayanıyor.
Letoon ören yerinde 30 yıldır yapılan kazılarda ele geçen buluntulara göre ilk yerleşim MÖ 7. yüzyıla kadar gidiyor. Buradaki kalıntılar ve ele geçen kitabeler Letoon’un Likya Birliği döneminde politik ve dinî bir merkez olduğunu gösteriyor.
Antik kent merkezinde yan yana dizilmiş üç tapınak bulunuyor. Apollon Tapınağı’nın ortasında bulunan ve Apollon Mozaiği olarak tanınan mozaik, pano kazı alanında doğal tahribata açık olması nedeniyle kazı ekibince kaldırılarak Fethiye Arkeoloji Müzesi’ne taşınmış. Apollon Tapınağı yakınındaki Helenistik çöplük alanı içinde bulunarak bugün Fethiye Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Üç Dilli Kitabe çok büyük bir önem taşıyor. Likçe, Aramice ve Grekçe olarak yazılan kitabe Likya dilinin çözülmesinde çok büyük bir rol oynamış.