Merkez Bankası faizi değiştirmedi

Merkez Bankası, mevcut para politikası duruşunu, deprem sonrası gerekli toparlanmayı desteklemek için yeterli gördü ve politika faizini yüzde 8,5 seviyesinde tuttu. Önemli ifade değişikliklerinin bulunmadığı PPK metninde, takas anlaşmaları ve yeni likidite imkanları ile finansal istikrarı öncelikleyen eşgüdümlü adımların atılmaya devam edileceği vurgulandı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Merkez Bankası faizi değiştirmedi

ŞENAY ZEREN

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), mart ayında, politika faizini beklentiler dahilinde yüzde 8,50 seviyesinde bıraktı. Piyasalarda ağırlıklı görüş faizin sabit kalacağı yönündeydi. Para politikası duruşunun fiyat istikrarı ve finansal istikrarı koruyarak deprem sonrası gerekli toparlanmayı desteklemek için yeterli olduğu görüşünü koruyan Merkez Bankası, PPK metninde de önemli değişikler yapmadı.

Para Politikası Kurulu, son dönemde küresel piyasalardaki gelişmeleri metne ekleyerek, 'finansal istikrarı tehdit eden koşulların oluştuğu' yorumunu yaptı. Açıklamada, “Yakın dönemde iktisadi faaliyete ilişkin açıklanan veriler tahmin edilenden daha olumlu seviyelerde gerçekleşmesine rağmen, jeopolitik risklerin ve faiz artışlarının da etkisi ile gelişmiş ülke ekonomilerinde resesyon endişeleri sürmekte, finansal istikrarı tehdit eden koşulların oluştuğu gözlenmektedir. Ülkeler arasında farklılaşan iktisadi görünüme bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikası adım ve iletişimlerindeki ayrışma devam etmekle birlikte, takas anlaşmaları ve yeni likidite imkânları ile finansal istikrarı öncelikleyen eşgüdümlü adımlar atılmaktadır" ifadelerine yer verildi.

Faiz toplantısında metninde, depremin büyüme eğilimine etkileriyle ilgili ifadelerde bir değişiklik olmadı. Deprem felaketi öncesindeki öncü göstergelerin 2023 yılının ilk çeyreğinde; iç talebin dış talebe kıyasla daha büyüme eğiliminde olduğuna vurgu yapılırken, depremin; üretim, tüketim, istihdam ve beklentiler üzerindeki etkilerini kapsamlı bir şekilde değerlendirildiği ifade edildi. Depremin yakın vadede ekonomik aktiviteyi etkilemesi beklenmekle birlikte, orta vadede Türkiye ekonomisinin performansı üzerinde kalıcı bir etkide bulunmayacağı da yinelendi.

Depremin ilk yarıdaki etkileri yakından izleniyor

Sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi açısından finansal koşulların destekleyici olmasının deprem sonrasında daha da önemli hale geldiği kaydedildi. Açıklamada, “Uygulanan bütüncül politikaların desteğiyle enflasyonun seviyesinde ve eğiliminde iyileşmeler görülmeye başlanmakla birlikte, depremin yol açtığı arz-talep dengesizliklerinin enflasyon üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir. Sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi açısından finansal koşulların destekleyici olması deprem sonrasında daha da önemli hale gelmiştir. Bu çerçevede Kurul, politika faizinin sabit tutulmasına karar vermiştir. Kurul, para politikası duruşunun fiyat istikrarı ve finansal istikrarı koruyarak deprem sonrası gerekli toparlanmayı desteklemek için yeterli olduğu görüşündedir. Depremin 2023 yılının ilk yarısındaki etkileri yakından takip edilecektir” denildi.

Büyüme ve cari denge

Büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payı yüksek seyrederken, turizmin cari işlemler dengesinde beklentileri aşan güçlü katkısının yılın tüm aylarına yayıldığı yinelendi. Açıklamada, “Büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payı yüksek seyrederken, turizmin cari işlemler dengesine beklentileri aşan güçlü katkısı yılın tüm aylarına yayılarak devam etmektedir. Bunun yanında, iç tüketim talebi, enerji fiyatlarındaki yüksek seviye ve ana ihracat pazarlarındaki zayıf iktisadi faaliyet cari denge üzerindeki riskleri canlı tutmaktadır” ifadeleri yer aldı.

EKONOMİSTLER PPK METNİNİ NASIL OKUDU?

Faiz indirimi yeniden gündeme gelebilir

Gedik Yatırım/Onur Bal: TCMB, uygulanan bütüncül politikaların desteğiyle enflasyonun seviyesinde ve eğiliminde iyileşmeler görülmeye başlandığını ancak depremin yol açtığı arz-talep dengesizliklerinin enflasyon üzerindeki etkilerinin yakından izlendiğini ifade etti. Önceki toplantıda ifade edilen mevcut para politikası duruşunun fiyat istikrarı ve finansal istikrarı koruyarak deprem sonrası gerekli toparlanmayı desteklemek için yeterli olduğu görüşü bu toplantıda da korundu. Depremin ekonomik etkilerinin yakından izlendiği ve faizlerdeki mevcut seviyelerin yeterli olduğu mesajı verildi. İç talepte ve ekonomik faaliyetlerde ilerleyen aylarda olası bir yavaşlama faiz indirim ihtimalini yeniden gündeme getirebilir. Bu hususta ekonomik veriler takip edilecektir.

Yeni fonlama arayışına girilmiş görünüyor

İntegral Yatırım/ Seda Yalçınkaya Özer: Karar metninde finansal istikrarı tehdit eden koşulların olduğu vurgulanmış. Küresel piyasalarda bankacılık krizi olmasına karşın fiyat istikrarı ön plana çıkarılmıştı ancak yüksek enflasyon olmasına karşın TCMB finansal istikrarı vurgulamış. Politika faizin değişikliğe gitmeden ihracatçı şirketleri fonlayabilecek daha farklı araçların devreye alınabileceğine yönelik ifadeler var.  “Takas anlaşmaları ve yeni likidite imkanları ile finansal istikrarı öncelikleyen eşgüdümlü adımlar atılmaktadır” ifadesi metinde yer aldı. Para politikasını ya da mevcut politikaları değiştirecek bir söylem değil ancak özellikle reel sektör için yeni fonlama arayışına girilmiş görünüyor. Karar metninde ufak tefek değişiklikler var. Genel yapı bir önceki toplantıda sunulan ifadeler çevresinde korunmuş. Seçime kadar ki süreçte yeni bir para politikası değişikliği beklememekteyiz. Buna karşın 2023 yıl sonu beklentimiz yüzde 22 seviyesinde olmaya devam ediyor.

Faiz seçime kadar sabit kalabilir

Ata Yatırım/Batuhan Özşahin: Merkez Bankası Para Politikası Kurulu açıklamalarda, gelişmiş ülke ekonomilerindeki resesyon endişelerinin sürmekte olduğunu, finansal istikrarı tehdit eden koşulların oluştuğunun gözlendiğini ifade etti. Özellikle temel gıda başta olmak üzere bazı sektörlerdeki arz kısıntılarının etkilerinin azalmış olmasına rağmen, uluslararası ölçekte, üretici ve tüketici enflasyonunun yüksek devam ettiğinin görüldüğünü söyledi. Merkez Bankası fiyat istikrarının kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması için Liralaşma Stratejisi'ni tüm unsurlarıyla uygulayacağını ifade etti. Merkez Bankası kararının piyasalarda önemli bir etkisinin olmasını beklemiyorduk açıkçası. Bu açıklama metninden de faizlerin bir süre daha, en azından seçim sonrasına kadar yüzde 8,5 seviyesinde tutulacağını tahmin ediyoruz.

Büyüme orjinli politikalarda kalınacak

Dinamik Yatırım/ Enver Erkan: TCMB’nin içeride seçim safhasına giren bir ekonomi ve yurtdışında da finansal piyasa belirsizlikleri arasında bekle-gör şeklinde bir duruş benimsediğini ve mevcut seviyeyi koruduğunu gözlemliyoruz. Deprem sonrası ekonomik durumun desteklenmesi açısından şubat ayında yarım puanlık bir indirim yapan Merkez Bankası’nın öncelik olarak büyüme orjinli politikalar tarafında kalacağını değerlendiriyoruz. Dış ticaret açığı çok yüksek olmakla birlikte zayıf kompozisyonlu dış talep, turizmin olumlu katkısına rağmen cari işlemler açığının yüksek seyretmesine neden olabilecektir. İç talep, enflasyonun yüksek, faizlerin ise enflasyonun altında kaldığı bir dönemde bu etkiyi olumlu bir noktaya doğru çekmeyecektir. Gevşek bir politika düzleminde bu durumun döviz tarafında bir talep etkisine yol açma ihtimali olduğu gibi, hiçbir şekilde değerlendirilmeyen faiz artırımı nedeniyle döviz kuru etkisi geçişkenliği alternatif lira araçlarına devirli bir şekilde devam ettirilecek görünüyor.

İKİ YILLIK GÖSTERGE FAİZ 6 AYIN ZİRVESİNDE

Tahvil-bono tahvil faizlerinde yükseliş hızlanmış durumda. Özellikle kısa vadeli tahvil faizlerinde artış öne çıkıyor. Ocak ayında yüzde 9 seviyelerinde işlem gören iki yıllık gösterge tahvil faizi, yüzde 14,6 ile 6 ayın zirvesine ulaştı. Yukarı yönlü hareket bu hafta daha belirgin hale geldi; faiz 3 puanlık artışla yüzde 11,57’den yüzde 14,55’lere çıktı. 10 yıllık gösterge tahvil faizi ise yüzde 12 seviyelerinde dengeli seyrediyor. Gösterge tahvil faizinde yüzde 15, 10 yıllık tahvilde yüzde 12,70 destek seviyeleri olarak gösteriliyor.

İnfo Yatırım’dan Ergün Tekgül faiz cephesindeki hareketlilik için şu değerlendirmede bulundu:  Gösterge faiz geçtiğimiz yazın sonundan itibaren yüzde 25’li seviyelerden Ocak ayına kadar yüzde 9’lu seviyelere kadar geri çekildi. Aynı dönem bankacılık endeksi 1900 seviyelerinden 5000’li seviyelere ulaştı. Yani her zaman olduğu gibi faiz ve bankacılık endeksi arasında ters korelasyon oluştu. Dünyada yükselen faizler ve seçim belirsizliği yüzünden faizler yeniden 9’lu seviyelerden 14’lere hareket etti. Keza aynı dönem bankacılık endeksi 5000 seviyelerinden düzeltme sürecine başladı. Özetle önümüzdeki dönem bankacılık endeksinin dolayısıyla borsanın kaderini faizin yönü belirleyecektir” değerlendirmesini yaptı.

Gedik Yatırım Baş Ekonomisti Serkan Gönençler ise “Son dönemde seçim sonuçlarından bağımsız olarak Ortodoks politikalara dönüş yönünde artan sinyaller bankaların tahvil portföylerini sınırlandırmasına ve tahvil faizlerinde yaşanan yükselişlere yol açmış olabilir. Bunun dışında etkili olan bir diğer faktör de, son dönemde KKM faizlerinin de serbest bırakılmasının ardından KKM sistemine olan girişlerin yeniden hızlanmasıyla sistemdeki TL yükümlülüklerin payının artması ve bu sayede bankaların tahvil tutma zorunluluğunun azalması da olabilir” değerlendirmesini yaptı. 

 

 

 

 

 

Finans