Ata Portföy CEO’su Mehmet Gerz: Bireysel yatırımcıların halka arz heyecanı kaçtı!
Ata Portföy CEO’su ve Fon Yöneticisi Mehmet Gerz, şirketlerin 2’nci çeyrek bilançolarının zayıf geldiğine dikkat çekerek, “Bireysel yatırımcıların da bir halka arz heyecanı vardı, onun da kaçtığını görüyoruz son aylarda” dedi.
İLHAN DUMAN
Nasıl Bir Ekonomi Tv’de Ekonomi Masası’nın konukları A1 Capital Genel Müdür Yardımcısı Baki Atılal, Ata Portföy CEO ve Fon Yöneticisi Mehmet Gerz ve Yatırım Finansman Strateji ve Yatırım Danışmanlığı Uzmanı Berna Önsel oldu. EKONOMİ Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz ve gazeteci Şenay Zeren’in sorularını yanıtlayan uzmanlar piyasayı değerlendirdi.
Borsa tarafında güven sorunun bu kadar ayyuka çıktığı bir dönem olmadığını ifade eden A1 Capital Genel Müdür Yardımcısı Baki Atılal, “Kısa vadeli teknik olarak konuşursak 9.700-10.000’e kadar gidebilecek bir piyasa gözüküyor. Bunun üstü tamamen soru işareti. Çünkü güven kayboldu bu tarafa. Bir kurumunun oyuncağı moduna geldi. İstediği şekilde piyasayı aşağı yukarı yönlendiriyor. Eskiden arkasında ekonomik haber arıyorduk. Şimdi bir haber de aramıyoruz. Siyasiler üzerinden dedikodular da satışa neden oluyor, gitti, kaldı dedikoduları da satışa neden oluyor. Bunları da öngöremeyiz” dedi.
“Vergi konusu netleşmeden kısır döngüde hareket ederiz”
Genel bir trendin, görüntü itibariyle hâlâ oluşmadığını söyleyen Atılal, “Vergi konusu borsa tarafında gelecek mi, gelmeyecek mi? O netleşmeden de büyük oyuncular bu piyasaya dahil olmadığı takdirde, kısır döngü içerisinde hareket ederiz. Buraya yeni para da yeni yatırımcı da çekemeyiz. Zaten halka arzlardan da taleplerin ne kadar azaldığını görüyoruz. Yukarı yönlü hareket yapabiliriz ama bu kısa vadeli olur. Orta ve uzun vadede en büyük sıkıntımız vergi konusu” diye konuştu.
Öte yandan son dönemlerde anlamsız alış ve satışların peşpeşe geldiğini dile getiren Baki Atılal, “Piyasa net bir şekilde fon tarafında açığa satış yasağının kalkmasını, en azından dengelenmesini istiyor. Bu da son derece normal. Çünkü yabancı kurumlara verilen imtiyaz yerlilere verilmedi. O imtiyazın yerlilerde de olması gerekiyor ki eşit şartlar oluşsun. Elimizde ne var? TL mevduat ve Para Piyasası Fonu var. İkisi de zaten mevduat tabanlı. Bir de borsa var. Borsada ağustos ayı başından bu yana yatırımcı sayısı düzenli olarak azalıyor. Mayıs ortasında vergi dediler. Ondan sonra da likidite korumaya başladılar. Büyük yatırımcılar gittiler yüzde 60 faizle bir yıllık paraya bağladılar. Bu normal bir şey değil. Vergi konusu netleştirilmedikten sonra istediği kadar not artışı gelsin. Bir trend oluşturmaz. Borsa şu anda normal şartlarda olması gereken bir durumda değil” değerlendirmesini yaptı.
“Borsada OVP konuşulmuyor”
Orta Vadeli Programa (OVP) borsanın tepkisine de değinen Atılal, şunları söyledi: “Geçen seneki OVP’yi borsa tarafı olarak 2-3 hafta konuştuk. Ama bu sene açıklanan OVP’yi 2 gün konuştuk. Şu anda medya konuşuyor, biz piyasa olarak konuşmuyoruz. Çünkü biz şu anda sanayi sektörü şirketleri ne yapıyor? Krediye ulaşabiliyorlar mı? Kredi faizleri düşüyor mu? Bilançolar nasıl geliyor? Dün itibariyle 268 şirketin bilançosu gelmişti. Geçen seneye göre bunların 110 tanesinin kârı azalmış. Satın almanın maliyetinde bir artış var. O maliyeti aşağıya nasıl çekeceksiniz? Baktığında ağırlıklı olarak işçilik maliyetinden bahsediyorlar. Enerji maliyetinden kimse bahsetmiyor.
Yatırımcıların Mısır’a kaçtığından bahsediyorlar ama Mısır’ın ne teşvikler verdiğini söylemiyorlar. Yani orada a'dan z'ye teşvik var. İçeriye girişinden vidasına kadar teşvik veriyor. Dolayısıyla konuyu sadece işçi maliyetlerine bağlamamak gerekiyor. Sanki ücretler çok fazlaymış gibi… satın alma gücü artmadıktan sonra OVP’deki hikayeyi borsa tarafı olumlu fiyatlamaz. Tüketim tarafı, üretim tarafı yavaş. Kârlılık tarafı olumsuz geliyor. Bir de enflasyon muhasebesi var. Seneye mali sektör de enflasyon muhasebesine dahil olacak. Borsa tarafının ana sıkıntısı bu. Dolayısıyla OVP 2’nci planda kalmış durumda. Ayrıca OVP’de kimse 2026’yı, 2027’yi konuşmuyor. Konuşulan bu yıl sonu ve 2025 yılında büyüme ve enflasyon tahminin uyumsuzluğu? Basit bir dengeye indirirsek, OVP’deki gerçekleşmeler tamamen hane halkının ne beklediğine göre gelişir. Hane halkı enflasyonu halen yüzde 73 bekliyorsa alım gücünü toparlamadıktan sonra enflasyondaki düşüş manşette düşse bile bu düşüşü hissedemeyiz.”
“Cari açığın düşmesi kur riskini azaltan gelişme”
Ata Portföy CEO’su ve Fon Yöneticisi Mehmet Gerz de borsada tahminlerinin üstünde bir geri çekilme yaşandığını söyledi. Yabancı satışının beklediklerinden uzun sürdüğünü belirten Gerz, “Ben bir anlam vermekte zorlanıyorum açıkçası. Çünkü Türkiye'nin makro rakamlarında göreceli bir iyileşme başladı. Cari açığın gerilemesinden, düşen enflasyondan bahsediyorum. Tabii ki enflasyonun düşmesi, fiyatların düşmesi anlamına gelmiyor ama daha sofistike yatırımcılar açısından burada enflasyonun, cari açığın düşüyor olması kur riskini aslında azaltan bir gelişme. Bunu henüz piyasa kavrayabilmiş değil. Yabancı yatırımcılardan bu yönde bir güven, bir yatırım girişi görmüyoruz” diye konuştu.
“Yurt içi yatırımcıların iştahı kaçtı”
2’nci çeyrek bilançolarının zayıf geldiğine vurgu yapan Gerz, “Bu da borsa yatırımcısı tarafından biraz şaşkınlıkla karşıladı. Halbuki ekonomi yavaşlıyor. Enflasyona uyarlı bilançolar zaten kârları olduğundan daha da düşük gösteriyor. Bu da yurt içi yatırımcıların da iştahını biraz kaçırdı. Öyle bir isteksizlik görüyoruz. Bireysel yatırımcıların da bir halka arz heyecanı vardı, onun da kaçtığını görüyoruz son aylarda” dedi.
“Borsa çok coşkulu bir yer olursa kumarhaneye döner”
Borsanın şu anda heyecansız bir yatırım yeri haline geldiğini söyleyen Mehmet Gerz, bunun olması gerektiğini ifade etti. “Borsa çok coşkulu, heyecanlı bir yer olduğu zaman kumarhaneye dönüyor” diyen Gerz, mevcut durumun, borsanın ciddi bir yatırım aracı olduğunun göstergesi olduğunu belirtti. Zaman zaman yüzde 15-20’lik geri çekilmeler olduğunu kaydeden Gerz, “Bunlara düzeltme diyoruz. Bu dönemde portföylerdeki hisse oranı artırılır, azaltılmaz. Çünkü düşen fiyatlardan hisse senedi almak her zaman avantajlıdır. Bu modern yatırım tarzlarını henüz ülkemizde tam görmüyoruz. Hâlâ bireylerin ağırlıklı al-sat yaptığı bir borsa söz konusu. Son yıllarda yurt içinde kurumsal yatırımcı tarafı biraz genişliyor. Yani portföy şirketleri, emeklilik sistemi borsaya belli bir kurumsal ciddiyet sağlıyor. Çünkü bireylerin hakim olduğu borsada çok fazla al-sat görürsünüz ve bireyler de genelde düşen piyasada panik olup satarlar. Yükselen piyasada hırsla alırlar. Ortalamada da yüksekten alıp düşükten satarlar. Çok al-sat yapan bireylerin düştüğü bir zaafı söylüyorum. Dolayısıyla burada az al-sat yapıp, geriye yaslanıp, ‘Günlük bazda değil de haftalık bazda ne oluyor? Portföyümdeki hisse oranını ne yapmalıyım?’ diye bir portföy yönetimi bakış açısıyla bakmak gerekir” açıklamasını yaptı.
Yatırım fonlarında çok fazla bir çıkış görmediklerini söyleyen Mehmet Gerz, “Hisse senedi fonlarından altın fonlarına yöneliş var. Altın çok iyi performans sergiliyor. İçeride sabit getirili enstrümanlar güzel bir getiri sağlıyor. Oraya bir miktar geçiş var ama geçtiğimiz kriz dönemlerinde olduğu gibi panik halinde bir çıkış görmüyoruz. Bunlar daha çok normal portföy hareketleri” dedi.
“Hisse bazında amacı aşan düzeltmeler var”
Hisse senedi fonlarının değerinin çok hızlı düştüğüne işaret eden Mehmet Gerz, şöyle devam etti: “Gerçekten hisse bazında amacı aşan düzeltmeler var. Düzeltme yüzde 5-10 olur ama bizde yüzde 20 hatta yüzde 25’e varan düzeltmeler oldu. Bunlar biraz fazlaya kaçtı diye düşünüyorum. Tamam bilançolar zayıf. Enflasyon muhasebesi, olduğundan da zayıf gösteriyor. Bu konuyu açmak istiyorum. Geçen hafta Migros'un bir toplantısı vardı. Migros CEO'su Özgür Tort gerçekten değerli bir yönetici . Güzel bir perspektif verdi. ‘Sizin marjlarınız eski bilançoda yüzde 8 gözüküyordu. Şimdi yüzde 6’ya revize oldu enflasyona göre olan bilançolarda. Enflasyona göre ayarlanan bilançolarda kârlar, marjlar daha düşük gözüküyor. Hangisi doğru?’ diye sorduk. ‘Aslında doğrusu ortada bir yerde’ dedi. ‘Neye bakmak lazım?’ diye sorduğumuzda, ‘Nakite bakın. Nakit akışı hangi bilançoya göre baktığına göre değişmez. Nakit nakittir’ cevabını verdi. Aklımdaki önemli bir soru cevaplanmış oldu. Ben özellikle 2 bilançosu çok farklı olan şirketlerde nakit akışına bakacağım. Bir şirket nakit yaratıyorsa hangi bilanço sistemine göre baktığın ikinci derecede önemli. Önemsiz demiyorum, ama nakit akışı çok daha önemli.”
“Şirket bazlı ayrışmalar arttı”
Yatırım Finansman Strateji ve Yatırım Danışmanlığı Uzmanı Berna Önsel de sektörel bazda son çeyrek beklentilerini aktardı ve Avrupa Merkez Bankası’nın faiz kararını değerlendirdi. “Sanayi tarafında hem içeride hem dışarıda zayıf bir çeyrek geçiriyoruz” diyen Önsel, eğitim sezonunun başlamasıyla beraber bu alanda faaliyetleri olan holding şirketlerinin, perakende sektörünün geçmiş yılların son çeyreğinde pozitif performans sergilemiş sektörler olduğunu kaydetti. Önsel, “Bugün içinde bulunduğumuz durum nedeniyle alımların tabana yayılıp yayılmayacağı, Borsa İstanbul’un performansı bazında teknik katalizörlere bağlı olacak. Yani şu an 9.500’lü seviyelerde maalesef şirket bazlı ayrışmaların arttığını görüyoruz. İçeride sektörel bazda net bir ayrışma için biraz daha vakit var. Bilançolar beklenecektir diye düşünüyorum. Tabii burada bir enflasyon muhasebesi de var şu an şirketlerin raporlamalarında gördüğümüz. Bunun da tabii ki hem finansallara etkisi var hem de performans bazında etkisinin olduğunu söylememiz mümkün” şeklinde konuştu.
“Göstergeler hizmette güçlenmeye, imalatta zayıflamaya işaret ediyor”
ECB’nin faiz kararını da yorumlayan Önsel, ECB Başkanı Christine Lagarde’ın dünkü karar sonrası açıklamalarının beklediğinden çok daha güvercin olduğunu ifade etti. Önsel, şöyle devam etti: “Son zamanlarda gördüğümüz en yumuşak Lagarde açıklamasını gördük. Mevduat faizi tarafında 25 baz puanlık beklentilere paralel indirim vardı. Genel itibariyle enflasyonun son çeyrekte düşüşe geçmesi beklentisi bence oldukça kritikti. ECB, haziranda beklentilerden önce başladı faiz indirimlerine. Şu an Fed ve ECB arasında makas açılıyor. Fed, faiz indirimi için geç kaldı. ECB tarafında şu an teknik göstergeler aslında ek bir faiz indirimine çok işaret etmiyor. Bundan sonraki süreçte yıl sonuna kadar belki Fed beklenmek istenebilir. Faiz indirimlerine başlanırken ‘Biz beklemek zorunda değiliz demişti’ fakat şu an halihazırda 50 baz puanlık indirim gerçekleştirildi. Önümüzdeki süreçte biraz daha veri odaklı beklentiler önemli olacaktır. Enflasyon şu an ECB’nin istediği düzeyde ama hep altını çizmek istediğim bir nokta var. Avrupa, ABD ve Asya’da hizmet yönlü sektör göstergeleri güçleniyor. İmalat sektör göstergeleri çok zayıf PMI rakamlarına baktığımız zaman. İstihdam piyasalarında soğuma devam ediyor ama işsizlik artıyor. Yani ekonominin şu anki pozisyonu merkez bankalarının faiz indirimleri için beklediği pozisyon. Ancak işsizliğin arttığı bir ortamda büyüme rakamlarında biz yine aşağı yönlü bir revizyon görürsek bu bir resesyon sinyali olacaktır. Önümüzdeki süreçte faiz indirimlerinin zamana yayılan bir zorunlulukta gerçekleşmesi gerektiğine işaret edebilir. Fed faiz indirse dahi şu anda piyasalarda pozitif bir reel getiri var bu devam ettiği müddetçe piyasalardaki risk iştahı açısından bir baskılayıcı unsur olacaktır.”